7 Ocak 2011 Cuma

Yaratılışın Sırları-İlahi Senaryo

Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
1
BEN KİMİM?
Değerli okuyucu,
Elbette okuyacağınız kitabın yazarı hakkında bilgi
sahibi olmanız sizin en doğal hakkınızdır. Bu nedenle,
bende kısaca kim olduğumu anlatacağım. Ancak, bugüne
kadar anlatılan klasik anlatımlarla değil, gerçekten kim
olduğum yönleriyle kendimi tanıtmaya çalışacağım.
Benim nerede ve ne zaman doğduğumun, nasıl bir
hayat yaşadığımın ve bugüne kadar neler yaptığımı
anlatmamın bir önemi olacağını sanmıyorum. Ancak,
hakkımda anlatacaklarımın siz değerli okuyucuma mutlak
faydası olacağı gibi, kendinizi tanımaya ve anlamaya da
yararı olacaktır. Çünkü ben kendimi anlatırken, aynı
zamanda özde siz değerli dostlarımı da anlatmış
olacağım. O zaman her birimizin farklı roller üstlendiğini
ve bu farklılıklarla mükemmel bir bütünü oluşturduğumuzu
göreceksiniz.
Farklı oluşumuz sadece bir vücudu oluşturan farklı
uzuvların oluşundan ibarettir. Bu uzuvların da hiç birinin
diğerinden bir üstünlüğü yoktur. Birinin varlığı, diğerinin
varlığıyla doğrudan alakalıdır. Hiç beğenmediğiniz bir
uzvumuz, en değerli kabul ettiğimiz uzvumuz kadar,
değerli ve işlevseldir.
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
2
İşte ben: Dünyasıyla güneşiyle, insanıyla
hayvanıyla, iyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle,
akıllısıyla aptalıyla, erkeğiyle dişisiyle, bilineni
bilinmeyeniyle, görüneni görünmeyeniyle, eliyle
ayağıyla, diliyle dudağıyla, gözüyle kulağıyla
sayılamayacak kadar mükemmel bir bütünü oluşturan
varlığın parçalarından birisiyim.
Bende, bana ben dedirten bir “BEN” var,
Bu “BEN” bana benden daha yakın olduğunu
söylüyor,
Bu “BEN” ben değilsem, bende benden başka
kim var?
Bu nedenle diyoruz ki: yüce Yaratıcının kendisini
oluşturan evren ve içindekileri, O’na ait birer parça olma
münasebetiyle değerlidir. Eğer insanlar bunun farkına
varsalar ve bir vücutta bulunan uzuvlar gibi bir
dayanışma, yardımlaşma, kucaklaşma ve büyük bir aşkla
sevişme içerisinde olsalar, o zaman bu hayat daha
anlamlı ve daha mükemmel olur.
Değerli okuyucu herkes gibi bende ezelden beri
beni var eden varlıkla bir idim. Fakat zahiren görünmüyor
ve bilinmiyordum - tıpkı O yüce varlık gibi-. O da varlık
âlemini yaratmadan önce bilinmiyordu. Çünkü O’nu
bilecek ve tanıyacak hiçbir varlık henüz yok idi. Sonra
bilinmeklik murat etti ve varlık âlemini yarattı.
Bu varlık âleminin temsilcilerinden birisi olarak da
kendi özellikleriyle donatılmış insanı var etti. Bende
hikmetler ve sırlarla donatılan o insanlardan biriyim. Her
zaman ve her yerde ben O’ndan, O’da benden ayrı
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
3
olmadığı gibi, algılamaya çalıştığım şu andaki yolculuğum
bittiğinde de, zatıyla bütünleşeceğim ve ebedileşeceğim
yine O’ yüce varlıktır.
Dün yine coştum da birden, ben O’nu görmek istedim,
Şaşkına döndüm görünce, ben O’nu sevmek istedim,
Sesler geldi her yanımdan, çepeçevre sardı beni,
Sev seni hem sevdir seni, ikisi de “SEN”sin dedi.
Değerli okuyucu!
Bu “BEN” sadece bana mahsus olan bir “BEN”
değil, aynı zamanda tüm varlıkta da var olan aynı
“BEN”dir.
Öyleyse; ben, sen, o – biz, siz, onlar diye bir
şey yok, var olan ve gerçek olan sadece O, “BEN”
vardır. Bu “BEN” beni varlık âlemine çıkaran, mükemmel
uzuvlarla donatan, yedirip içiren, besleyen büyüten,
konuşturan düşündüren, uyutan uyandıran, güldüren
ağlatan, sonra da üzerimdeki elbiseyi soyup atacak, beni
aslıma dönüştürerek, beni mutlak benliğime kavuşturacak
olan “BEN”dir.
Bütün varlıkta isim ve sıfatlarıyla tecelli ederek
kendini gösteren ve yaşatan, hatta her bir hücrenin
bütünüyle uyum içinde hareket etmesini sağlayan,
"Yaratıcı, Allah, Tanrı" olarak tanımlanan, adı her ne
olursa olsun var olan ve tüm evreni oluşturan güç ve
enerji olan, yani "O", "BEN"dir.
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
4
Öyle ise: Ben kimim?
Mevlana’ya göre: “Ey Allah’ı arayan, aradığın
sensin”.
Yunus’a göre: “Ete kemiğe büründüm, Yunus
diye göründüm”.
Şeyh İrakî’ye göre: “Hak Teâlâ kendini, bütün
eşyanın bizzat kendisi kıldı ki, kendisinden başkasına
ibadet edilmesin ve kendisinden başkası sevilmesin
diye”.
Birçok düşünüre göre ise: “Hakk’ın tebdil-i
kıyafetle gezintiye çıkmış, sıfatlara inmiş, kendi
gerçeğini açmış hali”dir.
İnsan; şu evrenin küçültülmüş bir örneğidir.
İnsanı büyütsek bir evrene, evreni küçültsek bir
insana benzer. Dolayısıyla insan mutlak “BEN”in
küçültülmüş bir örneğidir. Ancak, tahmini yüz trilyon
hücreden oluşan insandaki bir hücre; insanın bütününe
göre ne ise, bizde varlığın tamamını oluşturan O, yüce
varlığa göre o bir hücre mesabesinde, yani
derecesindeyiz.
Allah, tüm varlığın canı, varlıkta O’nun bedeni,
Melekler ve ruhaniler, hepsi O’nun duyuları,
Yeryüzünde, gökyüzünde, olanlar da uzuvları,
Allah dediğimiz budur, başka nedir ki tarifi?
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
5
Rabbim;
Nedir aradığın diye benliğimden sordu bana,
Ben de Seni arıyorum, Rabbim hem de yana yana,
Gafil misin? Cahil misin? Dönüp de baksana sana,
Ben senleyim görmez misin, arayıp durma boşuna,
Ah Sevdai! Dikkatli ol, sen gitme fazla ileri,
Sana sapık, deli derler, hemi de zındık’ın biri,
Bununla da kalmazlar ki, seni kurşuna dizerler,
Tıpkı; İsa peygambere, reva gördükleri gibi.
Sus söyleme sırlarını, söyleme kimseye sakın,
Rabbine kavuşacağın, günün inan ki çok yakın.
Sus ki seni müşrik sanıp, sana eza etmesinler,
Senide İbrahim gibi, kor ateşe atmasınlar.
İsmet Keleş
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
6
ESER HAKKINDA
Değerli okuyucu,
Bu eserde anlatacağımız hususlarda bize ışık
olacak yolumuzu aydınlatacak ve rehberlik yapacak, bir
ayet mealiyle (anlamıyla) başlamak istiyoruz.
Allah beyan ediyor ki:
“Vakti geldikçe insana, kâinatın uçsuz
bucaksız ufuklarında ve bizzat kendi iç dünyasında
mesajlarımızı göstereceğiz. Ta ki bu vahyin
tartışmasız bir gerçek olduğu herkes için ortaya
çıksın. Her şeye şahit olan senin Rabbin (insana)
yetmedi mi?”
Fussilet (41) : 53.
Bizde bu ayetten ilham alarak, bazı gerçeklerin
ortaya çıkmasının ve bilinmesinin zamanının geldiğine
inanıp, Kur’ân ve hadislerin aydınlatıcı ikliminde dolaşarak
bu eseri yazdık. Diğer bir ifadeyle; Yaratıcının başlangıcı
olmayan ilmiyle tespit ve tayin ederek hakkımızda yazdığı
ve bugün de yazmamızı istediği ve yazdırdığı bir eserdir.
Bu eser; Allah’ın var ettiği bütün canlılarla,
özellikle en güzel bir kıvam ve biçimde yarattığı
insanlar ile her an onların içinde bilinçli bir enerji
(ruh) olarak bulunduğunu, dolayısıyla onlarla birlikte
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
7
olduğunu yani ayrı ve gayrı olmadığını anlatan bir
eserdir.
Ayrıca bu eser; bugüne kadar bazı kişi ve
zümrelerin kendi çıkarları için, bütün her şeyin
kaynağı olan yaratıcıyı sadece korkunun kaynağı
olarak gösterip; insanları yaratıcısından
yabancılaştırdığını ve yaratanını, dolayısıyla kişinin
kendini tanımasını engellediğini anlatmaktadır.
Halbuki severek ve kendi özellikleriyle donatarak var ettiği
kullarına asla zulüm ve azap etmeyeceğini Kur’ân’da açık
bir ifadeyle beyan etmektedir.
“Benim katımda verilen söz değişmez ve beni
kullarıma zulmetme ihtimalim yoktur”.
Kaf (50) : 29
Bu eseri okuduğunuzda, peygamberler de dâhil
olmak üzere hiçbir insanın, Allah adına ve hesabına,
O’nun yarattığı kullarını yargılama, hesaba çekme,
haklarında hüküm verme hakkına sahip olmadığını
göreceksiniz.
Buyuruluyor ki:
“Ve eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunan
herkes topyekûn iman ederdi, (fakat bunu dilemedi).
Şimdi kalkıp da, sen mi onları iman edinceye kadar
zorlayacaksın?”
Yûnus (10) : 99.
Yine bu eseri okuduğunuzda, yüce Yaratıcıya olan
inancınız, güveniniz ve sevginiz artacak, kâinata ve varlık
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
8
âlemine bakışınız değişecek, yaşamı yeniden
keşfedeceksiniz. Ve bu dünyada yaşadığınız hayatın
senaryosunu Allah’ın yazdığını görecek ve dolayısıyla
oynadığınız rol ne olursa olsun, mutlu olmaya ve zevk
almaya bakacaksınız.
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
9
SÖZ BAŞI
Her şeyi özünde bulunduran, evreni ve varlığı
oluşturan yüce Varlığa şükranlarımı arz ederim.
Kalemi ve kelamı yaratanın adıyla başlarım.
O’nun, istisnasız tüm kullarına selam ederim.
O; varlığın her zerresinde varlığını hissettiren ve
her zerrenin özünde; ilmiyle, iradesiyle, duymasıyla,
görmesiyle, kudretiyle ve bin bir isminin tecellisiyle
bulunan, bilinen ve görünen yüce Yaratıcıdır. O; bize “ol”
dedi ve olduk.
Şükranlarımız ve övgülerimiz, özünde merhametli,
işinde merhametli olan, vahiyle (Kur’ân vasıtasıyla)
kullarıyla konuşan, insanı en güzel kıvamda yaratan,
yarattığı insana Kur’ân’ı ve beyanı öğreten, sözün
gücünü, gücün sözünden üstün kılan, sonsuz rahmetin,
sınırsız sevgi ve şefkatin mutlak kaynağı olan Allah’adır.
Değerli okuyucu!
Hiçbir tasavvur, Yaratanı olduğu gibi algılayamaz.
Hiçbir akıl, O’nu mutlak ve mükemmelliğiyle kavrayamaz.
Hiçbir beşerî dil, sahibine O’nu gereği gibi anlatma imkânı
sunamaz. O’nun azameti karşısında akıllar dumura uğrar,
diller lâl olur, mantık iflas eder, nutk tutulur, sözün soluğu
kesilir, kelimelerin kalbi durur.
Yaratılışın Sırları – İlahi Senaryo
10
Ancak biz O’nu, Kur’ân’da bildirdiği isim ve
sıfatlarıyla bilebilir ve tanıyabiliriz. Kur’ân; O yüce Varlığın,
tüm eşyanın ve hakikatin bir açıklamasıdır. Allah, Kur’ân
da kendi kelâmıyla kullarına tecelli etmiş
konuşmaktadır. Ayrıca Allah, her yerde olduğu gibi
Kur’ân’da da görünür. Çünkü Kur’ân: Cenab-ı Hakkın
Zât’ının bütün hallerini, keyfiyetlerini, emir ve
taleplerini, tüm icraatlarını anlatan bir tercümandır.
Öyleyse bizim Kur’ân’ı dikkatle okumamız ve
anlamamız gerekmektedir. Sadece Kur’ân’ı değil, evreni
ve özellikle kişinin kendini tanıması ve algılaması,
kişinin hayatla bütünleşmesi anlamında önem arz
etmektedir.
Bizde bu eserimizde; Kur’ân vasıtasıyla;
Yaratıcıyla konuşarak, O’nu ve dolayısıyla kendimizi daha
yakından tanıma fırsatı bulmaya çalıştık.
Dileğimiz bu eser okunduğunda, kişinin
kendini bilme ve tanıma yolculuğuna katkı
sağlamasıdır.
İsmet Keleş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder