Sual: Tefekkürün dindeki yeri nedir?
CEVAP
Tefekkür, dinimizde önemli bir ibadettir. Tefekkür, günahlarını, mahlukları ve kendini düşünmek Allahü teâlânın yarattığı şeylerden ibret almaktır. Kur’an-ı kerimde iyiler övülürken buyuruluyor ki:
(Onlar ayakta iken, otururken, yanları üstüne yatarken hep Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını inceden inceye düşünürler. “Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen [boş, manasız şeyler yaratmaktan] münezzehsin. Bizi Cehennem azabından koru” derler.) [A. İmran 191]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın azameti, Cennet ve Cehennem hakkında bir an tefekkür, bir geceyi ihya etmekten iyidir.) [Ebuşşeyh]
(Tefekkür, ibadetin yarısıdır.) [İ. Gazali]
(Tefekkür gibi kıymetli ibadet yoktur.) [İbni Hibban]
(Biraz tefekkür, bir sene [nafile] ibadetten kıymetlidir.) [K. Saadet]
(“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardından gelişinde [uzayıp kısalmasında] akıl sahipleri için elbette ibret verici deliller var” [A. İmran 190.] âyeti varken nasıl ağlamayım? Bu âyeti okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun!) [İ. Hibban]
(Allahü teâlânın yarattıkları üzerinde düşünün, zatı hakkında düşünmeyin!) [Beyheki]
(Sükûtu tefekkür, bakışı ibret olup çok istiğfar eden kurtuldu.) [Deylemi]
Âlimler buyuruyor ki:
Tefekkür, insanı bilgili eder. Bilgili olan da amel eder. (Vehb bin Münebbih)
Tefekkür, iyilik ve kötülüğünü gösteren bir aynadır. (Fudayl bin Iyad)
Allahü teâlânın azametini düşünen insan, Ona isyan edemez. (Bişr-i Hafi)
Tefekkür zekâyı açar. (İmam-ı Şafii)
Dünyayı düşünmek, ahirete perdedir. Ahireti düşünmek, gafletten kurtarıp hikmet konuşturur. (Ebu Süleyman Darani)
Her fırsatta Allahü teâlânın yarattıklarını tefekkür etmelidir. Mesela eline bakmalı. Parmakları olmasaydı, bir şeyi tutup alması ne kadar zor olurdu. Yahut parmakları hiç kıvrılmasaydı, eller hiç olmasaydı, gözümüz olmasaydı, gözümüz başka yerde olsaydı, halimiz nasıl olurdu? Tırnağın devamlı büyüdüğü gibi, dişlerimiz de büyüseydi ne olurdu? Dişlerimiz kemikle beraber olsaydı, çürüyünce nasıl çekilecekti? Saç uzadığı halde, kaşın ve kirpiğin uzamadığını düşünmeli. İnsan kavak gibi büyüyüp gitseydi, ne olurdu? Bitkilerin, meyvelerin yaratılışını, yıldızların, gezegenlerin bir ahenk içinde oluşunu düşünmeli. Bunları ne kadar mükemmel yarattığı için Allahü teâlâya hamd etmeli! Böylece insanın imanı da kuvvetlenir. Fakat devamlı bunlarla uğraşıp da kendine gereken fıkıh bilgisini ihmal etmek ise çok tehlikelidir.
Tefekkür, dört türlü olur:
1- Allahü teâlânın mahlûklarındaki güzellik ve faydaları düşünmek, Ona inanıp Onu sevmeye sebep olur.
2- Onun vaat ettiği sevapları düşünmek, ibadet yapmaya sebep olur.
3- Onun bildirdiği azapları düşünmek, Ondan korkmaya, kötülük etmemeye, günahtan kaçmaya sebep olur.
4- Onun nimetlerine, ihsanlarına karşılık, nefsine uyarak günah işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allah’tan utanmaya sebep olur. Allahü teâlâ, yerlerde ve göklerde bulunan mahlûkları düşünerek ibret alanları sever.
Hazret-i Musa’nın ümmetinden biri, 30 sene ibadet eder, bir bulut kendisine gölgeler. Bir gün bulut gelmez, güneşte kalır. Annesi, (Bir günah işlemişsindir) der. Çocuk, (Hayır, günah işlemedim) der. Annesi, (Göklere, çiçeklere bakıp da Yaratanın azametini düşünmediysen, bundan büyük hata olur mu?) der.
| ||||
| ||||
| ||||
| ||||
|
Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma.
Tefekkere fiili, üç harfli olan "fekere" fiilinden türemiştir. Fekere kök fiili ve ondan türemiş olan tefekkere, efkere, fekkere ve iftekere fiilleri aynı anlamdadırlar. Tefekkürün zıddı, fikirsizlik ve düşüncesizlik demektir.
Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir. İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur. Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir. Onun için, Allah'ın yarattığı varlıklar hakkında tefekkür mümkündür. Fakat Allah'ın zatı hakkındaki tefekkür mümkün değildir. Çünkü Allah hiç bir şekilde suret olarak vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez (el-İsfahânî, el-Müfredât, İstanbul 1986, 578).
Hz. Muhammed (s.a.s)'e en çok etki eden ayetlerden biri, tefekkürle ilgilidir. İki kişi Hz. Âîşe (r.a)'ı ziyaret etmişler. Onlardan biri, "Hz. Muhammed (s.a.s)'de gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?" deyince, Hz. Âîşe (r.an) şöyle demiştir:
"Resulullah (s.a.s) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilâl (r.a):
"Ya Resulullah (s.a.s)! Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?" deyince, o: "Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır" dedi ve ayeti okudu:
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır” (Âl-i İmrân, 3/190).
Ondan sonra Resulullah (s.a.s): "Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun" dedi.
Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl sahiplerinin durumunu açıklayan bir sonraki ayetin meâli de şöyledir:
"Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, gözlerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.." (Âl-i İmrân, 3/191).
İbn Abbas (r.a)'ın naklettiğine göre, bazı insanlar Allah'ın zatı hakkında düşünmek istediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) bu hususta şu açıklamada bulundu:
"Allah'ın yarattıkları hakkında düşünün. Allah'ın zatını düşünmeyin. Allah'ın şahsı hakkında düşünmeye güç yetiremezsiniz"
Lokman (a.s) yalnız başına tenha bir yerde oturup tefekkürde bulunurdu. Kendisine: "Niye yalnız oturuyorsun? İnsanlarla oturup sohbette bulunsan, daha iyi olmaz mı?" diye sormuşlar. Lokman (a.s) şu cevabı vermiştir: "Uzun süre yalnız kalmak, tefekküre daha müsaittir. Uzun süre tefekkürde bulunmak da, insanı cennetin yoluna sevkeder"
Ömer b. Abdülaziz tefekkür hakkında şöyle demiştir: "Yüce Allah'ın nimetlerini düşünmek, en faziletli ibâdetlerdendir".
İmâm Şafiî de: "Herhangi bir konuda hüküm çıkarırken, tefekkürden faydalanın" diyerek, tefekkürün usûl ilmindeki önemine işâret buyurmuştur (Gazzâli, İhya, Beyrut, t.y. IV, 423 vd.)
Tefekkürün neticesinde insan geniş bir ilme sahip olur. İnsanın ilmi artınca da, kalbinin hali değişir. Onun neticesinde de, insanın hali ve hareketleri değişir. Görülüyor ki insanın bilgisinin artması ve davranışlarının düzelmesi, tefekkürle başlar. Onun için Yüce Allah Kur'an'da çeşitli hususları dile getirdikten sonra "... Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) insanlar için ibretler vardır" (en-Nahl, 16/11) demektedir. İnsanları tefekküre davet eden bu ifade Kur'an'da beş yerde daha geçmektedir (er-Ra'd, 13/3; en-Nahl, 16/69; er-Rûm, 30/21; ez-Zumer, 39/42; el-Casiye, 45/13).
Tefekkürle aynı kökten meydana gelen kelimeler, Kur'an'da onsekiz yerde geçmektedir.
Kur'an'da birçok ayette, akıl erdiren, düşünen, bilen insanlar için ibretler vardır denmekte ve tefekkür anlamını ifâde eden pek çok kelime kullanılmaktadır.
Olumlu tefekkür olduğu gibi, olumsuz tefekkür de vardır. Doğru olmayan tefekkürün neticesi de doğru olmaz. Ancak salim kalbe sahip olan insanların tefekkürü sağlıklı olabilir. İslam dininin istediği tefekkür, hiç şüphesiz sağlıklı olanıdır. İnsanları bu olumlu tefekküre davet eden bazı ayetlerin meâli şöyledir:
"O'dur ki arzı uzattı, orada sabit dağlar ve ırmaklar var etti. Orada bütün meyvelerden iki çift yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) bir toplum için ayetler vardır" (er-Ra'd, 13/3)
"O'dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçecekleriniz ondandır ve hayvanları otlattığınız ağaçlar, bitkiler ondan sulanıp filizlenmektedir. Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvelerden bitirmektedir. Şüphesiz bunda, tefekkür eden (düşünen) bir toplum için (yaratıcının varlığına, kudretine ve hikmetine) işaret vardır" (en-Nahl, 16/10,11).
"Biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu, baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri, tefekkür etsinler diye insanlara veriyoruz" (el-Haşr, 59/21) İslâm'ın bu kadar önem verdiği olumlu tefekkür, insanı taklitçilikten kurtarmaktadır. Meselâ, "dünya hayatı geçicidir; ahiret hayatı ise ebedidir. Ebedi olan şeyi geçici olan şeyden üstün tutmak daha iyidir" şeklindeki bir nasihatı dinleyip ahiret için çalışan insan, başkasını taklit ederek kendisini iyi yola sevketmiş olur. Fakat tefekkürün yani derin bir düşüncenin neticesinde bu kanaata varan ve ona göre bilinçli hareket eden kişi, her zaman için daha kârlı çıkar. Bilerek kötü şeyden korunmuş ve iyiyi tercih etmiş olur. Aynı zamanda başkalarını taklit etmekten kurtulur; kendisi başkalarına yol gösterir.
Tefekkür,
Gerçek anlamlarını yalnızca Allah bilir Bize düşen sadece tefekkür edebilmektir
“ o halde sana dini ne yalanlatır? ”
hepimizin kendimize her an sorması gereken soru
Nedir bizleri böylesine bir dünyaya bağlayan sebeb
Öyle ki; birkaç günlük dünya hayatı uğruna, feda ettiğimiz dinimiz!
Başımıza gelen musibetlere, sıkıntılara sabredemeyip,
Günahlardan örülü bir hayatı seçmemiz!
“ Allah, hakimlerin hakimi değil mi? ”
bizler, bu ayeti unutur gibiyiz
Oysa ki, bize bizden daha yakın olduğunu bile bile
“ Biz insanı en güzel biçimde yarattık”
Bizler yaradılış gayemizi unuttuk,
Yaradılış özelliklerimizi unuttuk,
Öyle yaşıyoruz ki,
Hayvanlardan da hayvan
Oysa, bizler üstün olabilirdik meleklerden!
Kainat, içinde nice sırların bulunduğu kainat
Zeytini bilmeyeniniz var mı?
Yağı, sabunu, ilaç sanayinde kullanışını, güzellik iksiri,……ve daha neler neler
Saymakla bitmez dertlere derman oluşu
Ufacık haliyle, yaradanı tesbih etmezde nedir?
Bir zeytin tanesi, böylesine nice ayetlerle doluyken,
Hergün soframızda bu ayetler dururken,
Hala nasıl da Rabbimizi anmayız!
Hala nasıl da Ayetleri yalanlarız!
Düşünmenin Önemi Nedir?
Günümüzde sağlığı yaratmada olumlu düşüncenin önemi üzerinde sıkça durulmaya başlanmıştır. Her geçen gün bu konuda ya yeni bir kitap yada makale yayınlanmaktadır. Düşünce dediğimiz bu güç nasıl oluyor da sağlığımızı bozuyor veya yaratıyor?
Yazdığı kitaplarla ve verdiği konferanslarla dünyada alternatif tıp alanında çığır açan Dr. Deepak Chopra, “Sağlığı Yaratma” adlı kitabında bu konuda şöyle diyor. “Araştırmalara göre mutlu insanlar daha sağlıklıdırlar. Öyle görünüyor ki, olumlu düşünceler taşımak demek olan mutluluk, beyinde biyokimyasal değişiklikler yapmakta ve bu değişiklikler de vücut fizyolojisi üzerinde son derece yararlı etkiler göstermektedir. Öte yandan, üzücü ya da bunaltıcı düşünceler de beyin kimyasında değişiklikler yapmakta ama bu değişikliklerin fizyoloji üzerinde zararlı etkileri olmaktadır.
Düşünceler, mesaj-göndericiler denilen beyin kimyasalları aracılığıyla çalışırlar. Beyin dokusunda bunların en azından otuz türü olduğu saptanmıştır. İnsanın içinde bulunduğu ruh durumuna göre bu mesaj-göndericilerin birbirlerine göre oranları değişir. Düşünceler bilincimizin denetimi altında olduğuna göre, istediğimiz düşünceyi bilinçli olarak seçebiliriz, düşüncelerimizi kontrol edebiliriz. Aynı zamanda düşünmek, beyin kimyasını çalıştırmak demektir. Kimya, beynin farklı yerlerindeki hormonların salgılanmasını etkiler. Örneğin, hipotalamus ve hipofiz. Sonra da bu hormonlar vücuttaki organlara mesaj taşırlar.
Daha belirgin birkaç örnek verelim. Önce olumsuz düşünceleri ele alalım. Kızgınlık, düşmanca düşünceler insanda hemen kalp atışlarını hızlandırır, kan basıncını arttırır ve yüzü kızartır. Kaygılı düşünceler de aynı şeyleri yapar ve bunların yanısıra el titremesi, soğuk ter ve mide düğümlenmeside görülür. Görülüyor ki, değişik düşünceler kendilerini fiziksel olarak ortaya koyabilmek için gerekli olan kimyasal değişiklikleri beyinde yaratırlar. Düşünce bozuklukları ve beyin kimyası bozuklukları arasında bir ilişki vardır.
Aynı şekilde, mutluluk, sevgi, barış, huzur, şefkat, dostluk, iyilik, cömertlik, yakınlık, içtenlik düşünceleri de merkezi sinir sisteminde mesaj taşıyıcılar ve hormonların akması yoluyla fizyolojide kendilerine karşılık olacak bir durum yaratırlar. Olumlu düşüncelerin fizyolojide yarattığı derin değişimler insanı sağlığa götürür, çünkü mesaj-taşıyıcıların aracılık ettiği bu düşüncelerin bedende uyarıcı bir etkisi vardır.
Kızgınlık, sevgisizlik, düşmanlık, gücenme, çelişki ve hüzün gibi duygular vücudun bağışıklık sistemini zayıf düşürür. Bunun tersi olan olumlu duygular ise vücudun direncini arttırır. Kısaca hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan yalnızca düşüncelerdir.”
Şimdi konuya bir başka açıdan yaklaşalım. Akupunktur, T’ai Chi, Chi Gong, Yoga gibi alternatif terapiler, insan bedenini tamamen çevreleyen bir elektromanyetik alandan bahsederler. Buna “Aura” veya “enerji beden” denir. Ayrıca bu enerji bedende “Chakra” adı verilen yedi adette enerji merkezi bulunur. Bütün bu terapiler temelde hastalığı şöyle tarif eder. Hastalık, herhangi bir düzeyde bloke edilmiş, akışı engellenmiş bir enerjinin yansımasıdır. Varlığımızdaki bir dengesizliğin dışa vurumudur. Aura ve Chakra’lardaki enerji akışında meydana gelen bu dengesizlikler, fizik bedende hastalıkların oluşmasına sebep olur. Bütün dengesizliklerin nedeni ise, insanın içinde bulunduğu ruhsal durum’dur.
Düşüncelerimiz, duygularımız, birer enerjidir. Olumlu düşünceler auramızı güçlendirir, enerjimizi arttırır ve sağlık içinde olmamızı sağlar. Olumsuz düşünce ve duygular ise, enerjimizi azaltır hastalığa davetiye çıkartır.
Eğer sağlıklı olmak istiyorsak, enerji tüketen duygu ve düşüncelerimizi, enerji üreten duygular haline çevirmeliyiz. Onun için “düşünce ve duygularımızı her zaman kontrol etmeyi” öğrenmeliyiz.
DÜŞÜNMENİN ÖNEMİ
Evrende yaratılmış olan her varlık, her detay mutlaka üzerinde düşünmeyi gerektiren hikmetlerle doludur. Ancak bu hikmetleri sadece her an Allah'a dönüp yönelen, Allah'ın yarattıkları üzerinde düşünen, samimi ve vicdanlı kişiler görebilirler.
Allah yeryüzünde insanlar için sayısız nimet var etmiştir. Ancak bu nimetlerin farkına varabilmek, her birinin hakkını verebilmek için üzerlerinde düşünmek gerekir. İnsanlar için gökten su indiren, içecekleri suyu var eden, ağaçları, bitkileri, çiçekleri yaratan, hayvanları onların hizmetine veren, yerden çeşitli renk ve tatlarda meyveler bitiren Allah'tır. Geceyi, gündüzü, güneşi, yıldızları ve ayı insanların emrine veren, üretip-türettiği çeşitli yiyecekleri de insanlara sunan Rahman ve Rahim olan Allah'tır. Balarısına, insanlara şifa olacak balı yapmasını vahyeden de Allah'tır. Allah denizi, içindeki envai çeşit nimetle birlikte insanın kullanımına sunmuştur. Bundan başka ırmaklar, dağlar, yollar hep insana yarar sağlaması için Allah tarafından var edilmiştir. Allah, ayetin ifadesiyle insan için "güvenlik ve huzur bulacağı" yerler yaratmış, insana giyimlikler ve döşemelikler vermiş, yerden çıkardığı ürünleri ticaret yapmaları için bir meta kılmıştır. Daha bunlar gibi Allah'ın yarattığı sayısız nimetler vardır ki, Allah bu nimetlerin çokluğunu "saymakla bitiremezsiniz" diye bildirir (Nahl Suresi, 18). İşte gerek bu nimetler gerekse diğer herşey Allah tarafından bir amaç üzere yaratılmıştır. İnsanın yapması gereken bu amacı anlamak ve kendisinden istenildiği şekilde davranmaktır.
Insanın ilk yapması gereken kendisine bunca nimeti veren Yaratıcısını tanımak ve O'nun kendisinden neler istediğini öğrenmektir. Allah kulları için sayısız güzellik yaratmış, bir hiçlikken her birine bir can ve bir ömür vermiştir. Elbetteki tüm bu yaratışın bir amacı vardır.
İnsan için hem kendisinin hem de dünyanın yaratılış amacını kavramak önemli bir konudur. İnsan düşünmeye ilk bunlarla başlayabilir. Kendisi yoktan var edilmiş ve ölüme mahkum olan bir varlıktır. Yaşayabilmek için çok fazla şeye muhtaç olmasına karşın, yeryüzü onun ihtiyaç duyacağı her şeyle doldurulmuştur. Dünya üzerinde var olan şeylere bakıldığında bunların hepsinin insanın ihtiyaçlarına uygun olarak yaratıldığı görülür. Buna karşın dünyadaki tüm nimetler ve güzellikler geçicidir. Insanın sevdiği, sahip olmak istediği her türlü dünya nimeti sonunda yok olmak zorundadır. Çiçekler solmaya, meyveler bozulup küflenmeye, eşyalar ve sahıp olunan mallar eskimeye, insanlar yaşlanmaya mahkumdur. O halde düşünüldüğünde bundan çıkartılacak bir sonuç mutlaka olmalıdır. Nitekim Kuran dünya üzerinde var edilen şeylerin yaratılış amaçlarını şöyle açıklar: "Şüphesiz biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye." (Kehf Suresi 7) Ayette de ifade edildiği gibi yeryüzündeki tüm bu nimet ve güzelliklerin yaratılış amacı insanı denemektir. Allah geçici olan bu dünya nimetleriyle kullarını dener. Düşünen insan bu noktada şunu anlar ki; eğer bu dünya bir sınav yeri ise o zaman bunun sonunda bir Hesap Günü devardır ve insanlar dünyada yaptıkları tavırların karşılığını ödül ya da ceza olarak alacaklardır. Diğer bir deyişle Allah'ın ilahi adaleti tecelli edecektir.
Allah Kuran'da insanlara yaratılış amaçlarını düşünmelerini şöyle bildirir:
Allah yeryüzünde insanlar için sayısız nimet var etmiştir. Ancak bu nimetlerin farkına varabilmek, her birinin hakkını verebilmek için üzerlerinde düşünmek gerekir. İnsanlar için gökten su indiren, içecekleri suyu var eden, ağaçları, bitkileri, çiçekleri yaratan, hayvanları onların hizmetine veren, yerden çeşitli renk ve tatlarda meyveler bitiren Allah'tır. Geceyi, gündüzü, güneşi, yıldızları ve ayı insanların emrine veren, üretip-türettiği çeşitli yiyecekleri de insanlara sunan Rahman ve Rahim olan Allah'tır. Balarısına, insanlara şifa olacak balı yapmasını vahyeden de Allah'tır. Allah denizi, içindeki envai çeşit nimetle birlikte insanın kullanımına sunmuştur. Bundan başka ırmaklar, dağlar, yollar hep insana yarar sağlaması için Allah tarafından var edilmiştir. Allah, ayetin ifadesiyle insan için "güvenlik ve huzur bulacağı" yerler yaratmış, insana giyimlikler ve döşemelikler vermiş, yerden çıkardığı ürünleri ticaret yapmaları için bir meta kılmıştır. Daha bunlar gibi Allah'ın yarattığı sayısız nimetler vardır ki, Allah bu nimetlerin çokluğunu "saymakla bitiremezsiniz" diye bildirir (Nahl Suresi, 18). İşte gerek bu nimetler gerekse diğer herşey Allah tarafından bir amaç üzere yaratılmıştır. İnsanın yapması gereken bu amacı anlamak ve kendisinden istenildiği şekilde davranmaktır.
Insanın ilk yapması gereken kendisine bunca nimeti veren Yaratıcısını tanımak ve O'nun kendisinden neler istediğini öğrenmektir. Allah kulları için sayısız güzellik yaratmış, bir hiçlikken her birine bir can ve bir ömür vermiştir. Elbetteki tüm bu yaratışın bir amacı vardır.
İnsan için hem kendisinin hem de dünyanın yaratılış amacını kavramak önemli bir konudur. İnsan düşünmeye ilk bunlarla başlayabilir. Kendisi yoktan var edilmiş ve ölüme mahkum olan bir varlıktır. Yaşayabilmek için çok fazla şeye muhtaç olmasına karşın, yeryüzü onun ihtiyaç duyacağı her şeyle doldurulmuştur. Dünya üzerinde var olan şeylere bakıldığında bunların hepsinin insanın ihtiyaçlarına uygun olarak yaratıldığı görülür. Buna karşın dünyadaki tüm nimetler ve güzellikler geçicidir. Insanın sevdiği, sahip olmak istediği her türlü dünya nimeti sonunda yok olmak zorundadır. Çiçekler solmaya, meyveler bozulup küflenmeye, eşyalar ve sahıp olunan mallar eskimeye, insanlar yaşlanmaya mahkumdur. O halde düşünüldüğünde bundan çıkartılacak bir sonuç mutlaka olmalıdır. Nitekim Kuran dünya üzerinde var edilen şeylerin yaratılış amaçlarını şöyle açıklar: "Şüphesiz biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye." (Kehf Suresi 7) Ayette de ifade edildiği gibi yeryüzündeki tüm bu nimet ve güzelliklerin yaratılış amacı insanı denemektir. Allah geçici olan bu dünya nimetleriyle kullarını dener. Düşünen insan bu noktada şunu anlar ki; eğer bu dünya bir sınav yeri ise o zaman bunun sonunda bir Hesap Günü devardır ve insanlar dünyada yaptıkları tavırların karşılığını ödül ya da ceza olarak alacaklardır. Diğer bir deyişle Allah'ın ilahi adaleti tecelli edecektir.
Allah Kuran'da insanlara yaratılış amaçlarını düşünmelerini şöyle bildirir:
"Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar." ( Rum Suresi 8)
Dünya kör tesadüfler sonucu olulşmuş sıradan bir mekan değildir. Dikkatle bakıldığında; yeryüzünün insan için yayılıp, döşendiği, toprağın adeta bir halı gibi kaplandığı, gökyüzünün insanın korunabilmesi için adeta bir tavan kılındığı, içindeki canlıların insanın beslenmesi, giyimi ve barınması için uygun özelliklerle dolu olduğu, çiçeklerin, böceklerin ve diğer herşeyin çok buyük bir sanatın göstergesi olduğu açıktır. Bu durumda dünya bir oyun ve oyalanma yeri olamaz, açıktır ki burası bir sınav yeridir ve bu sınavın sonucu son derece önemlidir. Gerçekten de insan düşünerek bu gerçeklere rahatlıkla ulaşabilr. Daha derin düşünse daha da büyük gerçeklere ulaşabilir.
Vicdanla düşünmenin kişiyi gerçeklere ulaştıracağı kesindir. Bunun için insanın çevresindeki şeylere kayıtsız kalmaması ve herşeyin bir amaç doğrultusunda var edilidiğini unutmaması gerekir. Ancak günümüz insanları günlük hayatın koşturmacasına kendilerini öylesine kaptırırlar ki küçük büyük hiçbir şeyi düşünmezler, hatta düşünme kabiliyetlerini bir ölçüde kaybetmiş olduklarını söylemek yanlış olmaz. Bu, elbette bir genelleme değildir, ancak büyük çoğunluk için geçerlidir. Alışkanlıklar adeta bir sis bulutu gibi gözlerinin önüne iner ve insanların en buyük harikaları dahi görmelerini engeller. Bunu yenmek içinse kişisel bir çaba gereklidir. Kişinin baktığı herşey üzerinde derin derin düşünmesi çözüm olacaktır. Ayette düşünmenin önemi şöyle ifade edilir:
Vicdanla düşünmenin kişiyi gerçeklere ulaştıracağı kesindir. Bunun için insanın çevresindeki şeylere kayıtsız kalmaması ve herşeyin bir amaç doğrultusunda var edilidiğini unutmaması gerekir. Ancak günümüz insanları günlük hayatın koşturmacasına kendilerini öylesine kaptırırlar ki küçük büyük hiçbir şeyi düşünmezler, hatta düşünme kabiliyetlerini bir ölçüde kaybetmiş olduklarını söylemek yanlış olmaz. Bu, elbette bir genelleme değildir, ancak büyük çoğunluk için geçerlidir. Alışkanlıklar adeta bir sis bulutu gibi gözlerinin önüne iner ve insanların en buyük harikaları dahi görmelerini engeller. Bunu yenmek içinse kişisel bir çaba gereklidir. Kişinin baktığı herşey üzerinde derin derin düşünmesi çözüm olacaktır. Ayette düşünmenin önemi şöyle ifade edilir:
"Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır." (Bakara Suresi, 164)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder