10 Ocak 2011 Pazartesi

Yalan Söylemenin Zararları

Yalan, doğru olanın veya doğru bildiğinin aksini söylemektir. Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır.

Ayet-i kerime'lerde şöyle buyurulmaktadır.

"Yalan sözden çekinin" (Hacc:30)

"Şüphesiz ki Allah aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez." (Mümin:28)

Doğruluk imanın sermayesi, yalan da nifakın sermayesidir.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz:

"Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?" diye üç defa sordu.

Ashab-ı kiram:

"Evet ya Resulellah!" dediler.

Bunun üzerine:

"Allah'a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek" buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve:

"İyi dinleyin! Bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak." buyurdu.

Yalanı ve yalancı şahitliği büyük suç yapan hususlardan biri, verdiği zararın yaygın olmasıdır. Yalan ve yalancı şahitlik suçunun büyüklüğü, verdiği zararın büyüklüğü ile ölçülür.

Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır
Yalan Söylemenin Zararları Ayet-i kerime'lerde şöyle buyurulmaktadır
"Yalan sözden çekinin" (Hacc:30)
"Şüphesiz ki Allah aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez" (Mümin:28)
Doğruluk imanın sermayesi, yalan da nifakın sermayesidir
Resulullah (sav) Efendimiz:
"Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?" diye üç defa sordu
Ashab-ı kiram:
"Evet ya Resulellah!" dediler
Bunun üzerine:
"Allah'a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek" buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve:
"İyi dinleyin! Bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak" buyurdu

Yalanı ve yalancı şahitliği büyük suç yapan hususlardan biri, verdiği zararın yaygın olmasıdır Yalan ve yalancı şahitlik suçunun büyüklüğü, verdiği zararın büyüklüğü ile ölçülür
Bir Hadis-i şerif'te de şöyle buyuruluyor:
"Söylediklerine inanacak bir mümin kardeşine yalan söylemen, çok büyük bir hiyanettir"

Yalan ve Zararlarından Korunma Yolları

1- Kamil Bir İmana Sahip Olmak

2- İnsanların Her Yaptığından ve Söylediğinden Sorumlu Olduklarını Unutmamaları

3- Huzur ve Mutluluğun Temeli Ancak Doğruluktur

4- İslam Doğruluk Dinidir

5- Doğruluk İyiliğe İyilik de Cennete Götürür

6- Yalan ve İmanın Bir Arada Durması Mümkün Değildir

7- Yalan Er Geç Ortaya Çıkar

8- Kişinin ve Toplumun Güven Duygusuna Sahip Olması Yalandan Uzaklaşmakla Mümkündür

9- Yalan İnsan Bünyesinde Büyük Tahribatlara Yol Açar

10- Yalanın Bir Karakter Zaafı Olduğu Bilinmeli ve Küçük Yaştan İtibaren Bu Eğitim Verilmelidir

11- Ebeveynler Yapmadıkları Şeyleri Söylememelidir.

Konunun Açılımı ve İşlenişi

Konuya yalan kavramı ve mahiyeti açıklanarak başlanır. Daha sonra ilgili ayet ve hadislerle yalana İslam Dinin bakışı izah edilir. Yalanın birey ve toplum bünyesinde yaptığı tahribatlara vurgu yapılır. Yalandan ve yalanın zararlarından korunma yolları açıklanmaya çalışılır. Yalanı önleme hususunda eğitimin ne kadar önemli olduğu yetişkinlere bu konuda büyük sorumluluklar düştüğü üzerinde durulur. Yalanın toplumun huzuru ve insanların birbirlerine güven duymalarının önünde büyük bir engel olduğu anlatılır. İslam’ın doğruluk ilkesine atıf yapılır. Vaazın sonunda genel bir değerlendirme yapılarak konu özetlenir.

Konunun Özet Sunumu

Yalan kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık çok çirkin bir huydur. Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır.

Yalan rûhî bir hastalıktır müslümanların kendilerini bundan korumaları gerekir. Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır. İmandan sonra en güzel haslet doğruluktur. Doğruluk ulvi bir sıfat bunun karşıtı olarak yalancılık da çok kötü bir huydur. Yalan insan vicdanını tahrip eden kendisine ve topluma saygısını yok eden çirkin bir davranıştır ve günahtır. Mümin yalan konuşmaz. Zira mümin güvenilir kimse demektir. Yüce Kur’an-ı Kerim’de yalanı ve yalancılığı yasaklamış bunun zararlarına işaret etmiştir.

Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler

Ey iman edenler!Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”
Orjinal Link: TEVBE EDENLERİN SİTESİ http://www.tevbe.org/forum/dini-sorular-ve-cevaplar/126972-yalan-ve-zararlari.html
Yalan insanların birbirine düşmesine toplumdaki ahengin bozulmasına sebep olduğu için çok çirkin bir fiil olarak kabul edilmiştir. Dinimiz yalan söylemeyi haram kılmış dünyada da ahirette de huzur mutluluk ve kurtuluşun doğru söylemekte olduğunu bildirmiştir. Atalarımız: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derken önemli bir gerçeğe işaret etmişlerdir. Yalan sahibini utandırır rezil eder. Kişinin yalancı olduğu bir kere anlaşıldı mı söylediği doğru sözlere de inanılmaz.

 Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler

Safvan İbnu Süleym (r.a.) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedik mü'min korkak olur mu?"

"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:

"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! buyurdular."

Behz İbnu Hakim babası ve dedesi tariki ile anlatıyor:"Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:

"Yazıklar olsun o kimseye ki insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona yazık ona!"
Orjinal Link: TEVBE EDENLERİN SİTESİ http://www.tevbe.org/forum/showthread.php?t=126972
 Ebi'l-Cevzâi r.a. anlatıyor: "Hasan İbnu Ali r.a.'ye: "Rasulullah (s.a.v.)'dan ne ezberledin?" diye sordum. :

"Rasulullah (s.a.v.)'dan "Sana şüphe veren şeyi terk et emin olduğun şeye ulaşıncaya kadar git. Zira sıdk (doğruluk) kalbin itminanıdır yalan şüphedir diye cevap verdi."

İbnu Amr İbni'l-As (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:"Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder konuşunca yalan söyler söz verince sözünde durmaz husumet edince haddi aşar."

Ebu Hüreyre r.a. den rivayete göre Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:“Münafığın belirtisi üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler söz verdiği zaman sözünde durmaz kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder”

Yalan, çirkin bir davranış ve büyük bir günahtır.

Yalancının kendisine ve kendisini dinleyenlere saygısı yoktur.

Yalancılık, bir kişilik bozukluğudur. Aşağılık kompleksinin bir ürünüdür.

İmandan sonra en büyük erdem, doğruluktur, bunun aksi yalancılık ise en aşağılık huylardan biridir.

Yalan söyleyenden her türlü kötülük beklenir ve kendisine asla güvenilmez. Mahkemede şahitliği kabul edilmez.

Müslüman, elinden ve dilinden her kesin emin olduğu kimsedir ve mü’min asla yalan konuşmaz, belki yanılarak konuşabilir.

Yalanın Zararları

· Yalan öncelikle söyleyenini şahsiyetini tahrip eder, yalan, sahibini mahcup ve rezil eder.

· İnsanlar arasında güveni sarsar.

· İnsanlar arasında anlaşmazlıklara, kavga ve huzursuzluklara yol açar.

· Eğer yalan söz başkaları hakkında ise onların da günahını almış olur.

· Yalancı bir yalanını gizleyebilmek için en az beş altı yalan daha söyler.

· Yalanı uzun süre gizlemek de mümkün olmaz. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” denilmiştir. Bu atasözü iki şekilde yorumlanır. Söylenenin yalan olduğu uzun süre gizli kalmaz. Eskiden binamazlar, akşamdan yatar, fakat komşular yatsıyı kılmadan yattı demesinler diye mumunu söndürmezmiş. Söndürülmeden bırakılan mum, bir iki saat yandıktan sonra tükenerek kendiliğinden tükenen türden olurmuş. Bu hile fark edilince, böyle bir söz atasözü haline gelmiş.

Yalanın Fert ve Topluma Zararları

İyiliğin, huzur ve mutluluğun temeli doğruluktur Fert, aile ve toplum hayatının intizamı da, doğrulukla mümkündür Doğruluğun olmadığı yerde huzûr, sükun ve mutluluktan eser kalmaz, dolayısıyla, hiçbir ilerleme de olmaz Bir aile içinde doğruluk olmazsa, o ailenin fertleri arasında ülfet, muhabbet, huzur ve güvenin varlığından söz edilemez Yalan söyleyeni çok olan bir toplumdan, iftiralar, düşmanlıklar ve anlaşmazlıklar hiç eksik olmaz

Aleyhimize bile olsa nefsimizi doğru söylemeye alıştırmalı, çocuklarımıza hakikati konuşmanın büyük bir fazilet olduğu öğretilmeli, böylece kazanacakları şeref ve meziyeti misallerle anlatarak, yalancılığın çok kötü bir huy olduğunu, onların zihinlerine yerleştirmeliyiz

Yalan, insanların birbirine düşmesine, toplumdaki ahengin bozulmasına sebep olduğu için, çok çirkin bir fiil olarak kabul edilmiştir Dinimiz, yalan söylemeyi haram kılmış, dünyada da ahirette de huzur, mutluluk ve kurtuluşun doğru söylemekte olduğunu bildirmiştir Peygamber Efendimiz: “Kalp, doğruluktan huzur, yalandan ızdırap duyar”[1], “Yalan ile iman bir arada duramaz”[2] buyurarak mü’mine yalanın yakışmayacağın vurgulamıştır Kişi yalan söylediği zaman, yalanının er geç meydana çıkacağını bilmelidir Atalarımız: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derken ne güzel söylemişlerdir Çünkü yalan, sahibini utandırır, rezil eder Kişinin yalancı olduğu bir kere anlaşıldı mı, söylediği doğru sözlere de, artık kimse inanmaz

Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyorlar: “Doğruluktan ayrılmayın Çünkü doğruluk, insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür Yalandan kaçının Zira yalan, insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür İnsan, yalan söylemeyi terk etmedikçe, hakiki mü’min olamaz Yalancılık, kalbin kararmasına sebep olur Seni yaksa bile, doğruluktan ayrılma”[3]

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur”[4]

İSLAM ALİMLERİNİN YALANIN ZARARLARI İLE İLGİLİ SÖZLERİ

Gazali: "Yalan büyük günahların analarındandır. Kişi yalancı bilinirse sözüne güven kalmaz, gözlerden düşer, nazarlarda değersiz olur. Yalanın çirkinliğini anlamak istersen, başkalarının yalanının çirkinliğine bak, nefsin ondan ne kadar nefret duyacak gör, yalanının sahibini ne kadar istihkar edeceğine, söyleyeceği yalanını ne kadar çirkin bulacağına dikkat et..."42

Münavi: "Yalanın çirkinliği, peşinden bütün fevahişi (çirkinlikleri, yasakları) getirmesi sebebiyledir. Yalanın terkiyle fevahiş de terkedilir." 43

Bediüzzaman Said Nursi: "...Sıdk (doğruluk), İslamiyetin hakiki sağlam temelidir ve ulvi seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mizacıdır. Öyle ise, hayat-ı ictimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihya edip onunla manevi hastalıklarımızı tedavi etmeliyiz.

Evet sıdk ve doğruluk İslamiyetin hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir. Riyakarlık, fiili bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk ve yapmacık hareket alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise: Sani-i Zülcelal'in kudretine iftira etmektir. Küfür, bütün envaıyla kizbdir, yalancılıktır. İman, sıdktır, doğruluktur. Bu sırra binaen kizb ve sıdkın ortasında hadsiz bir mesafe var. Şark ve Garb kadar birbirinden uzak olmak lazım geliyor. Nar (ateş) ve nur gibi birbirine girmemek lazım...

Bu sıdk ve kizb, küfür ve iman kadar birbirinden uzak, Asr-ı Saadette sıdk vasitasiyle Muhammed aleyhissalatu vesselamın ala-yı illiyine (cennette en yüksek derece) çıkması ve o sıdk anahtarıyla iman hakikatlerinin ve kainat hakikatlerinin hazinesi açılması sırrıyla, içtimayat-ı beşeriye çarşısında sıdk en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta hükmüne geçmiş.

Ve kizb vasıtasıyla Müseylime-i Kezzab'ın emsali, esfel-i safiline (cehennemin en aşağı tabakasındakiler) sükut etmiş ve kizb o zamanda küfrün ve hurafelerin anahtarı olduğunu o inkilab-ı azim gösterdiğinden kainat çarşısında en fena, en pis bir mal olup, o malı satın almak değil; herkes nefret etmesi hükmüne geçen kizb ve yalana,... Sahabeler; elbette, şüphesiz bilerek ellerini yalana uzatmazlar. Kizb ile kendilerini mülevves etmezler (kirletmezler). Müseylime-i Kezzab'a kendilerini benzetmezler...

Necat (kurtuluş) yalnızca sıdkla, doğrulukla olur. "Ürvetü'l vüska" sıdktır. Yani en muhkem ve onunla bağlanacak zincir doğruluktur..." 44

"Yalan, Bir Lafz-ı Kâfirdir

Bir tane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir tane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali. Sıdk büyük esastır, bir cevher-i ziyalı.

Yeri verir sükûta, eğer çıksa zararlı... Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faydalı. Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olmalı.

Lâkin hakkın olamaz, her doğruyu söz etmek� Güzel gör, hem güzel bak. Tâ güzel düşünmeli. Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı.

Hayat içinde hayattır, hüsn-ü zanda emeli. Sû'-i zanla yeistir: Saadet muharribi, hem de hayatın katili." 45

Mehmed Zahid Kotku: "Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu vakit yalan söyler, vadettiğinde hulf eder, emanet edilen şeye hıyanet eder." İşte gayet basit gibi görünen şu çok çirkin üç huy her kimde bulunursa ona hemen münafık adını takmakta hiç tereddüt etmeyiz.

Münafıklık iki kısımdır: Biri ameli nifak, biri de itikadi nifaktır ki bu en ağırıdır. Her ikisinin de alameti şu zikr olunan üç şeydir.

Evvela yalan söylemek, her kavmin, her milletin, her şahsın indinde son derece mezmumdur. Türkçemizde: "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" derler ki, ışık insana asıl geceleyin lazımdır. Yalan söylersen gece sana lazım olacak ışıktan mahrum kalırsın ve bütün gece karanlıkta kalırsın, ışığa ihtiyacın olduğu bir sırada ışık bulamazsın demektir. Sonra yalan insanın yüzünü karartır, her yerde ismine yalancı derler, sözüne, sohbetine kimse kulak asmaz. Daha sonra senin çoluk çocukların da senden yalanı öğrenirler, onlar da yalancı olurlar. Daha sonra sana kimse itimad etmez, insanlar arasında itimadı kaybetmek kadar tehlikeli bir durum tasavvur olunamaz. Daha sonra söz, insanın özüdür. Özü ne ise, sözü de öyledir. Özü, aslı bozuk olanın sözleri de yalan dolan olur. Aslı, özü temiz olanın sözü altın gibi kıymetlidir; daima doğru söyler, yalandan son derece korkar, katiyyen söylemez. Zira "insana yakışan doğruluktur" der. Doğrunun yardımcısı da Allah'tır. Bunda zerre kadar şüphe etme. Kuran bize hep doğruluğu tavsiye eder.

"Bizi doğru yola ilet" (Fatiha Suresi, 5)

Sakın unutma! Bütün selamet, saadet, devlet, nimet hep doğruluktadır. Cennet ise doğruların mekanıdır. Hakk'ın rızası doğruluktadır.

Yalan, yılan gibi yamuk yumuk gider, doğru gidemez. Onun için herkes ondan korkar, kimse de sevmez.

.... Bugün dünya insanları içerisinde, dinsizler de var, başka din sahipleri de var. Bunların hiçbirisi yalanı sevmez. Dinsiz oldukları halde, ahirete inaçları olmadığı halde yalan söylemeyen kafirlerin de olduğunu unutma."46

"Cennet ehlinin işi daima doğru söylemek, cehennem ehlinin işi de yalancılıktır. Allah Teala cümlemizi yalandan ve yalancılıktan muhafaza buyursun. Zira yalan kalpte ufak da olsa siyah bir nokta, bir iz yapar, sonra kalbi istila eder, kalp simsiyah olur. Ondan sonra da o adamdan elbette bir hayır gelmez. Nasın hayırlısı değil belki nasın şerlisi olur. Tabii o zaman cennet nasın hayırlıları içindir. Cehennem de bilakis nasın şerlileri içindir." 47

Abdülkadir Geylani: "Şeytan sana neler yapmadı ki... Yalanı sana sevdirdi. Kötü işleri sana süsledi."48

"Yazık sana, halka doğruluk söylersin; ama işin yalan..."49

"Doğruluk yeryüzünde Allah'ın kılıcıdır. Hangi şeyin üzerine konsa onu keser."50

"Allah kulda doğruluk ister. Ona varmak isteyene marifet nuru gerektir. İrfan sahiplerinin kalbinde marifet güneşi doğmuştur. O güneş gece ve gündüz sönmez. O güneşe sahip olanlar doğru olurlar."51

Abdullah ibn Abbas (ra): "Dört hasleti taşıyan kar etmiştir: Doğruluk, haya, güzel ahlak ve şükür." 52

Hz. Ali (ra): Allah katında en büyük hata pek yalancı dildir. En yaman pişmanlık da kıyamet günü duyulacak pişmanlıktır."53

Hz. Ömer (ra): Bizler katında sizin en sevimlisi isimleriniz en güzel olanlarınız değil, sizi gördüğümüzde en hoşumuza gidenleriniz, en güzel huylularınız olur. Sizleri denediğimizde en beğendiklerimiz en doğru sözlüleriniz ve emanete azami titizliği gösterenlerinizdir." 54

Yalanın kişi için düşüklük olduğunu bildiğimden beri yalan söylemiş değilim."55

Hz. Aişe (ra): Peygamber (sav)'in sahabelerinin ağırlarına giden en ağır ahlaksızlık yalandı...56

Meymun b. Ebu Şebib: "Bir gün oturmuş mektup yazıyordum. O arada bir kelime daha ilave etmek durumuyla karşı karşıya kaldım. Eğer o kelimeyi yazsam mektubu süslemiş ama yalan söylemiş olacaktım. Sonunda yazmamaya karar verdim. Bunun üzerine aklıma İbrahim Suresinin 27. ayeti geldi: "Allah inananları dünya hayatında ve ahirette sağlam bir söz üzerinde tutar, zalimleri de saptırır. Allah dilediğini yapar."57

Malik b. Dinar: "Bir kitapta şunları okumuştum: Her katibin konuşması ameliyle karşılaştırılır. Eğer sözleriyle işleri uyuşuyorsa doğru kişi olarak değerlendirilir. Uyuşmuyorsa yalancı kabul edilir..."58

"Doğruluk ile yalan kalpte savaş halindedir. Birisini diğerini çıkarıncaya kadar bu savaş sürer,"59

Ebu Hüreyre (ra): İki yüzlünün Allah katında güvenilir biri olması mümkün değildir."60

YALANCI İNSANIN KAYIPLARI
Yalancı insan, çoğu zaman çevresindekileri aldatmak ve böylece kendisine bazı çıkarlar sağlamak amacındadır. Çoğu zaman da yalan söyleyerek kurnazlık yaptığını zanneder. Oysa, yalancı, yalanı ile binlerce insanı aldatabilse dahi, daima kayıp içindedir. Ancak, yalancı insan bu gerçeği göremez; sadece o an yalanı ile elde ettiği geçici kazancı hesaba katar ve bundan dolayı karda olduğunu zanneder. Dıştan bakıldığında gerçekten de bir menfaat sağlamış olabilir. Önce de belirttiğimiz gibi hiçbir rahatsızlığı olmadığı halde bir işten kaçmak için yalan söyleyebilir. Örneğin "belim ağrıyor, size yardım edemem" diyerek bir eşyanın taşınması işini başkalarına bırakmış olabilir.
Burada kendince zekice bir taktikle fiziksel bir yorgunluktan kurtulmuştur. O an için bu bir yarar olarak görünebilir ama insanın sonsuz yaşamı için bu aslında bir zarardır. Yalanla dünyada elde ettiği bu birkaç dakikalık dinlenme veya işten kaçma o kişinin ahirette kendisi için fayda sağlayacak bir ecri kaybetmesine neden olmuştur ve aslında ona sonsuza dek sürecek bir zarar getirmiştir. Ne var ki, akılsız olduğu için bunu hesaplayıp anlayamaz. Her yalancı, mutlaka hem dünyada hem de ahirette büyük kayıplar yaşar. Allah bir ayetinde, böyle insanlar için şu şekilde buyurmuştur:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. (Fatır Suresi, 43)
Yalancı, insanları aldatmak, kendini temize çıkarmak, çıkarlarını korumak için tuzak kurar, ancak bunun sonucunda kendi tuzağına kendisi düşer ve birçok şeyi kaybeder. Yalan söyleyen insanların uğradıkları kayıplardan bazıları şöyledir:
Çevresindekilerin güvenini kaybetmesi: Her yalancı eninde sonunda kendisini ele verdiği için, çevresindekilerin güvenini ve saygısını kaybeder. Doğru söylediği sözlerine dahi artık şüphe ile bakılır. Bu kimselere hiçbir şey emanet edilmez, kimse yalancı ile ticaret yapmak istemez. Hiçbir zaman gerçek ve samimi bir dost bulamaz. Herkes ona karşı temkinli davranır. İmam Gazali yalan için: "Büyük günahların analarındandır." demiş ve şöyle devam etmiştir: "Kişi yalancı bilinirse sözüne güven kalmaz, gözlerden düşer, nazarlarda değersiz olur. Yalanın çirkinliğini anlamak istersen, başkalarının yalanının çirkinliğine bak, nefsin ondan ne kadar nefret duyacak gör, yalanının sahibini ne kadar istihkar edeceğine, söyleyeceği yalanını ne kadar çirkin bulacağına dikkat et..."8
Kendisine olan saygı ve güvenini kaybeder: Yalancı insan, ahlaksızlığının farkında olduğu için kendisini de kötü ve değersiz görür. Bundan dolayı kendisine saygı duymaz, güvensiz olur. Çevresindekilerin kendisine bakış açısını da bildiği için ezik ve kompleksli bir tavır içinde olur. Bunu bir yandan da kurnazlık ve kendinden eminlikle gizlemeye çalışarak büsbütün itici bir tavır içine girer.
Yalanı her ortaya çıktığında küçük düşer: Yalancı insan yalanı her ortaya çıktığında küçük duruma düşer. Kendisini yüceltmek, kibirini korumak isterken, tamamen aşağılık bir karakter gösterir ve bunu çevresindeki herkes görür. Peygamber Efendimizin de belirttiği gibi "Yalancı hep kendini alçaltmaya yalan söyler."9
İmam Rabbani ise yalancıların düştükleri durumu şöyle izah etmiştir:
"İsra Suresinin 84. ayetinde mealen "Herkes kendine uygun işi yapar" buyruldu. Yani kişinin işi ve sözü, kendinin aynasıdır. Alçakların sözlerine iyi veya kötü karşılıkta bulunmamak daha iyidir. Yalanın sonu gelmez. Onların birbirini tutmayan sözleri, kendilerini rezil etmeye yetişir..."10
Vicdanı hep rahatsız olur: Yalan söylemek insanın vicdanında büyük bir huzursuzluk yaratır. Hep bir endişe içinde olur. Allah'ın yasakladığı birşeyi yapmaktan dolayı sürekli iç huzursuzluğu ile yaşarlar.
Yalancıların akılsızlığı, söyledikleri yalanın onlara getireceği sonuçları düşünememelerinden de kolayca anlaşılabilir, Şöyle ki;
1.Yalan söyleyerek Allah'ın karşısına çıkardığı bir denemede başarısız olmuştur.
2.Muhtemelen sevap kazanacağı hayırlı bir işten geri kalmıştır.
3.Çoğu zaman dünyada peşinde olduğu makam-mevki-büyüklük gibi sıfatları dahi zedelenmiştir.
4.Ve en önemlisi sonsuza kadar kalacağı ahiret hayatını tehlikeye atmıştır.
Oysa insan, kendini küçük düşürmek uğruna doğruyu söylese, makam edinme ve büyüklenme iddiası olmadığını ortaya koyacaktır. Üstelik hatasını kabul ederek acizliğini belirttiği için de kendisine şefkat ve güven duyulmasına vesile olacaktır.
Bunların yanısıra Allah'tan korktuğu için vicdanının sesine cevap vererek şeytanını mağlup etmiş olacak, yalanlarının ardından yaşayacağı vicdani sıkıntı ve karmaşadan kurtulacaktır.
Elbette en büyük kazancı da, Allah'ın hoşnutluğunu kazanarak, büyük bir kurtuluş olan cennete yakınlaşması olacaktır.
Yalancılıkta ısrar edenlerin asıl büyük kaybı ahirette olacaktır. Dünyadaki küçük menfaatleri, anlık zevkleri için Allah'ın sınırlarını tanımayan, yalan söyleyerek ve bunu önemsiz sayarak harama girenler, ahirette bunun karşılığını cehennem azabı ile almaktan korkup sakınmalıdırlar. Her günahkar kendi aleyhinde günah kazanır ve hiç kimseye bir zarar veremez. Yalancının da her yalanı kendi aleyhine döner. Allah Kuran'da bu konuda şu ayetleri bildirmiştir:
Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi aleyhinde onu kazanmıştır. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 111)
(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır. (Bakara Suresi, 9-10)
Kim salih bir amelde bulunursa, kendi lehinedir, kim de kötülük ederse, o da kendi aleyhinedir. Senin Rabbin, kullara zulmedici değildir. (Fussilet Suresi, 46)
YALANCILIĞIN ÇÖZÜMÜ: ALLAH KORKUSU
Bir insanın yalan söyleyebilmesinin nedeni Allah'ı gereği gibi tanımaması, O'ndan korkup sakınmamasıdır. Her an Allah'ın kendisini gördüğünü, işittiğini bilen, kalbinden geçenleri, bilinçaltındakileri, her an ne düşündüğünü, bu satırları okurken aklından neler geçirdiğini bildiğini bilen, bu gerçeği kavrayan bir insan, hiçbir zaman yalan söyleyemez. Allah'ın kendisini azaplandırmasından korkup sakınır. Ahirette hesabını veremeyeceği tek bir söz dahi söylemez. Dalgınlıkla veya yanlışlıkla ağzından gerçek olmayan tek bir söz dahi çıksa hemen onu düzeltir ve Allah'tan bağışlanma diler.
Yalancıların en önemli özelliği ahirete inanmamaları veya inançlarından şüphede olmaları ve ahireti pek düşünmemeleridir. Allah'ın bir ayetinde bildirdiği gibi, "Yalanı, yalnızca Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur..." (Nahl Suresi, 105)
Allah'ı tanıyan bir insan, yalan söylemekten dolayı dünyada ve ahirette alınabilecek karşılıklardan korkup sakınır. Allah Kuran'ın birçok ayetinde hileli düzen kuranların tuzaklarının bozulduğunu bildirmektedir:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. (Fatır Suresi, 43)
Sadece yalancılık için değil, bir insanın diğer tüm kötü ahlak özelliklerini terk etmesi için Allah'tan korkup sakınması, ahiretin varlığına inanması ve cehennem azabından korkması gerekir. Allah bir ayetinde "… Sen, yalnızca gayb ile Rablerinden 'içleri titreyerek-korkmakta' olanları ve dosdoğru namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenip-arınırsa, artık o, kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah'adır." (Fatır Suresi, 18) diyerek bu gerçeği bildirmiştir.
Ayrıca, yalancının yalanlarını her seferinde deşifre etmek, ona inanmış görünerek ona ortak olmamak da o kişiyi yalan söylemekten vazgeçirebilir. Çünkü insanlar yalanlarına ses çıkarılmadığında insanları aldatabildiklerini sanmakta ve bu nedenle hem kibirlenmekte hem de bu kötü huylarından vazgeçmemektedirler.
Yalandan vazgeçmek ve bu konuda kararlı olmak için, o kişi insanların karşısındaki durumunun hiçbir öneminin olmadığını da düşünmelidir. Çünkü yalan ya itibar için, ya bir çıkar için söylenir. Bir insan, insanların aciz kullar olduklarını, onların rızalarının değil Allah'ın rızasını kazanmanın önemli olduğunu kavradığında, yalan söylemesinin bir anlamı ve nedeni de kalmayacaktır.






1 yorum: