Kur'an'ın en önemli hikmeti benzersizlik sırrıdır
O kendi lisanı ve özel ahengi içinde okununca; insanın temel vasfı olan duyma hassasını yitirmemiş her insan, onun benzersizliğini hemen sezer
Onun bilinen, sözlerden hiç birine benzemediğini derhal farkeder
Bu hikmetin nedeni, yitirdiğimiz mono hafızamızdaki dini aksisedadır
insanın kalbi; gönlü, Kur'an dalgalarına göre ayarlanmış hassas bir alıcıdır
Onu işitince derhal canlı bir ekran gibi anlaşılması güç bir görüntü verir
Bu yüzden K'ur'an'da bitmeyen bir tazelik, bozulması imkansız bir safiyet (berrak bir arıtılmışlık) sezilir
Lisanı, belli bir dili temsil etmesine; yani Arapça olmasına rağmen çok net bir anlaşılırlık sezilir
Ahengi öylesine esrarlıdır ki konular âdeta bu ritm içinde canlı gibi yaşanır

O kendi lisanı ve özel ahengi içinde okununca; insanın temel vasfı olan duyma hassasını yitirmemiş her insan, onun benzersizliğini hemen sezer



insanın kalbi; gönlü, Kur'an dalgalarına göre ayarlanmış hassas bir alıcıdır


Bu yüzden K'ur'an'da bitmeyen bir tazelik, bozulması imkansız bir safiyet (berrak bir arıtılmışlık) sezilir



ESKİMEZLİĞİ:
Bilindiği gibi kula ait her söz ve yazı zaman rüzgarı altında yıpranır, eskir ve etkisini kaybeder
Allah kelâmı olan Kur'an ise her geçen gün tazelenir, güçlenir
Her hükmü zamanını aşarak asırlar ötesine hükmeder
Kur'an dışında her yazılan, zamanının bilgi ve yargılarını taşıdığından değerini yitirmeye mahkûm olmuştur
Çok eskiden örnek almaya gerek yoktur
Henüz yüzyılımızın başında ortaya atılan felsefi doktrinler, çağının ateist, materyalist görüşlerine dayandığından günümüzde hemen eskimiş, yapılan tüm yamalara rağmen değerlerini yitirmişlerdir
Halbuki Kur'an'ın indiği çağlarda anlaşılması imkansız birçok hükümleri, yeni yeni anlaşılabilmektedir
Kur'an'ın inzal olduğu çağda yeryüzünde ilim bağımlı, sosyal ve ekonomik yapı tam bir keşmekeş içinde idi
Yalnız kaba kuvvet dışında topluma etki yapan hiç bir güç tanınmıyordu
Kur'an, dünyanın bu çılgın sapkınlığına tek başına karşı koydu
İlmi tüm güçlerin başına geçirdi
Ahlâkın toplumda tek dayanak olduğunu ilan etti ve uyguladı
Bugün insanların, insanlık adına övüneceği tüm ilkeleri, inanan-inanmayan, tüm toplumlara kabul ettirdi
Yüzyılımızda hâlâ tartışma konusu olabilen insan eşitliği ilkesini, çıkarcı güçlerin tüm direncine rağmen kabul ettirdi
Çağımızın insan hakları konusunda en büyük düşünürü sayılan Roger Garaudy bu gerçeği tesbit ederek 1981 yılının Nisan ayında Müslüman oldu ve Kur'an için: «Çağların daima en önünde giden Allah kelâmıdır» dedi
Bugünün batı dünyasının bilim adamları R
Garaudy için ne diyecekler bilmem
Fakat daha 1982 yılı sonuna kadar bizdeki aydınlar onun için son üç yüzyılın en büyük düşünürü diyorlardı
Bir batılı bilim eleştirmeni de onun için «Tüm bilimsel doktrinler kaybolsa, o en güzelini yeniden kurar» diyordu
İşte Garaudy bilimsel doktrinini kurdu ve: «Benim doktrinim Kur'an'dır, çünkü o yeryüzünde eskimeyen, çağları arkasında sürükleyecek kitabdır» dedi
Bir savaş, bir bilimsel buluş, anında inançları, düşünce yargılarını, derhal yok etmektedir
15 Asırdır yüzlerce savaş, binlerce bilimsel keşif bile Kur'an'ın tazeliğini korumasını engellememiş, aksine onun gerçeklerine bizi büsbütün yaklaştırmış, hayranlığımızı artırmıştır
Yeryüzündeki tüm düşünceler, inançlar, mutlaka Kur'an'ın hikmetlerinden birini taşırsa ayakta kalır
Ve de Kur' an tüm bu fikirlerin üstünde onlara hakimdir
Ona ters düşen her inanç çürür, yok olur, ondan güç alan düşünceler ise canlı ve taze kalır
Yine batılı bir düşünür (Bernard Shaw) «Sizce yeryüzünde en ilginç olay nedir?» diye sorulduğunda: «Yeryüzünde bunca kavga ve düşünce kargaşasına rağmen, Kur'an'ın tazeliğini, korumasıdır» diye cevap vermiştir
Kur'an, güzeli, gerçek insanın mizacını dile getirmektedir
Onun hükümlerine, ahlâkına ters düşen, mutsuzluğa ve çıkar kavgasında eskiyip yok olmağa mahkûmdur
Bilindiği gibi kula ait her söz ve yazı zaman rüzgarı altında yıpranır, eskir ve etkisini kaybeder

Allah kelâmı olan Kur'an ise her geçen gün tazelenir, güçlenir


Kur'an dışında her yazılan, zamanının bilgi ve yargılarını taşıdığından değerini yitirmeye mahkûm olmuştur

Çok eskiden örnek almaya gerek yoktur


Halbuki Kur'an'ın indiği çağlarda anlaşılması imkansız birçok hükümleri, yeni yeni anlaşılabilmektedir

Kur'an'ın inzal olduğu çağda yeryüzünde ilim bağımlı, sosyal ve ekonomik yapı tam bir keşmekeş içinde idi


Kur'an, dünyanın bu çılgın sapkınlığına tek başına karşı koydu

İlmi tüm güçlerin başına geçirdi

Ahlâkın toplumda tek dayanak olduğunu ilan etti ve uyguladı

Bugün insanların, insanlık adına övüneceği tüm ilkeleri, inanan-inanmayan, tüm toplumlara kabul ettirdi

Yüzyılımızda hâlâ tartışma konusu olabilen insan eşitliği ilkesini, çıkarcı güçlerin tüm direncine rağmen kabul ettirdi

Çağımızın insan hakları konusunda en büyük düşünürü sayılan Roger Garaudy bu gerçeği tesbit ederek 1981 yılının Nisan ayında Müslüman oldu ve Kur'an için: «Çağların daima en önünde giden Allah kelâmıdır» dedi

Bugünün batı dünyasının bilim adamları R



Bir batılı bilim eleştirmeni de onun için «Tüm bilimsel doktrinler kaybolsa, o en güzelini yeniden kurar» diyordu

İşte Garaudy bilimsel doktrinini kurdu ve: «Benim doktrinim Kur'an'dır, çünkü o yeryüzünde eskimeyen, çağları arkasında sürükleyecek kitabdır» dedi

Bir savaş, bir bilimsel buluş, anında inançları, düşünce yargılarını, derhal yok etmektedir


Yeryüzündeki tüm düşünceler, inançlar, mutlaka Kur'an'ın hikmetlerinden birini taşırsa ayakta kalır



Yine batılı bir düşünür (Bernard Shaw) «Sizce yeryüzünde en ilginç olay nedir?» diye sorulduğunda: «Yeryüzünde bunca kavga ve düşünce kargaşasına rağmen, Kur'an'ın tazeliğini, korumasıdır» diye cevap vermiştir

Kur'an, güzeli, gerçek insanın mizacını dile getirmektedir


KUR'AN'IN SIRRI:
Yine Kur'an'ın Allah kelamı oluşunun bir simgesi de onun arılığıdır
Her eser zamanın etkisi ile çağının bilimsel inançlarını ve de toplumun şartlarına ait izleri mutlaka taşır
Kur'an'da ne çağının ne de çağının öncesinin etkisini bir nebze olsun görmek mümkün değildir
Örnekler Sonsuzdur
Ancak birkaç konuda misallendirmek istiyorum: Kadın Konusu:
Gerek Kur'an'dan önce, gerek Kur'an'ın inzal olduğu yıllarda hiç bir sosyal ilgide ve politikada kadın kesinlikle var sayılmıyordu
ilk kez Kur'an, kadına tüm politik ve sosyal konularda erkekle eşit şartlarda hitap etti
Kur'an'ın bu tarzı, çağında çok yadırgandı
Halbuki Kur'an, erkek ve kadına ayrı ayrı hitap ederek o ân için büyük bir fikir inkılâbı getiriyordu,
Hukuk Alanında:
Getirdiği tüm kurallar kesinlikle ne Arap hukukuna ve ne de çevredeki ulusların hukukuna benzemez
Bilim Açısından :
Ne zamanının, ne de kendinden öncesinin izini Kur' an'da bulmak mümkün değildir
Hatta o günün bilimine sıkı sıkıya bağlı olanlar, Kur'an'ın kendi bilimlerine ters düşmesini, kendi inançları ile çok zor uyuşturuyorlardı
Kur'an, asırlar ötesinin fiziğini
astronomisini ihtiva ediyordu
Elbette ki Parite teorilerini, Kuanttan çekime kadar en önemli yasalarını anlatan Kur'an'ın bilimsel âyetleri, asırlar boyu hayretle gözlendi
Hele güneşin 7 gezegeninin; bu sistemin Kur'an'da yer almaması tüm bilim adamlarınca yadırganıyordu
Çünki Kur'an'ın inzal olduğu asırda Güneşin 7 gezegeni, gezegen olarak bilinmese bile, o zamanın yıldız bilimiyle uğraşan âlimlerce pek muteber bir ilmî gerçek sayılıyordu
Kur'an bu 7 gezegenden bahsetmiş olsa idi, onlar bunu bilimsel bir gerçek sanacaklardı; ama, çağımızda bilimsel bir tezat ortaya çıkacaktı
Kur'an'ın safiyetinde bu tarz yanlış bilgilerin bulunmaması büyük bir mucize unsurudur
Halbuki Kur'an'ın en büyük mucizelerinden biri, işte çağının tüm astronomi bilgilerine rağbet etmemesidir
Tıp ve biyoloji konusunda da Kur'an, tek bir yanlışa fırsat vermemiştir
İşte Kur'an, içinde çağının etkisi olmayan ve böylece bilimsel arınmışlığını koruyan tek kitaptır
Çünkü Allah kelâmıdır
Kur'ân'ı tetkik eden her gerçek bilim adamı, Kur'an'daki bu sâfiyete hayran kalır
Yine Kur'an'ın Allah kelamı oluşunun bir simgesi de onun arılığıdır



Örnekler Sonsuzdur

Gerek Kur'an'dan önce, gerek Kur'an'ın inzal olduğu yıllarda hiç bir sosyal ilgide ve politikada kadın kesinlikle var sayılmıyordu



Halbuki Kur'an, erkek ve kadına ayrı ayrı hitap ederek o ân için büyük bir fikir inkılâbı getiriyordu,
Hukuk Alanında:
Getirdiği tüm kurallar kesinlikle ne Arap hukukuna ve ne de çevredeki ulusların hukukuna benzemez

Bilim Açısından :
Ne zamanının, ne de kendinden öncesinin izini Kur' an'da bulmak mümkün değildir


Kur'an, asırlar ötesinin fiziğini




Çünki Kur'an'ın inzal olduğu asırda Güneşin 7 gezegeni, gezegen olarak bilinmese bile, o zamanın yıldız bilimiyle uğraşan âlimlerce pek muteber bir ilmî gerçek sayılıyordu



Halbuki Kur'an'ın en büyük mucizelerinden biri, işte çağının tüm astronomi bilgilerine rağbet etmemesidir

Tıp ve biyoloji konusunda da Kur'an, tek bir yanlışa fırsat vermemiştir

İşte Kur'an, içinde çağının etkisi olmayan ve böylece bilimsel arınmışlığını koruyan tek kitaptır


Kur'ân'ı tetkik eden her gerçek bilim adamı, Kur'an'daki bu sâfiyete hayran kalır

Kur'an'ın Lisanı:
Birçok âyetlerde, Kur'an'ın bir hikmetler kaynağı olduğu, anlaşılabilmesi, ya da kolay anlaşılması için Arapça olarak gönderildiği bildirilmiştir
Sûre 12, Âyet 3:
«Elif-lâm-râ, bunlar gerçeği açıklayan kitabın âyetleridir
Biz onu anlayasınız diye arapça bir kur'an olarak indirdik
»
Âyetten açıkça anlaşıldığı şekilde Kur'an, evrenin bütün bilinmezlerini kapsayan bir şifreler kitabıdır
Yani bilimsel anlamda tüm bilgileri depo eden bir bilgi hazinesidir
Bu bilgi hazinesindeki hikmetleri, rumuz harflerin ifadesinden de anlayacağımız şekilde kavrayabilmek kolay bir iş değildir; ancak, Cenab-ı Hak, bu hikmetler ve bilgiler kitabını anlayabilmemiz için, kuruluş açısından en geniş imkânlı bir lisan olan arapça olarak göndermiştir
Yine rumuz harflerinin açık âyetler olduğu bildirilen bu âyetler içinde, bir şifre, bir evren yasası ve kuralı olmuş niteliği çok açıktır
Diğer taraftan Kur'an'ın Levh-i mahfuz olduğu da bir çok âyetle bildirilmiştir
Levh-i mahfuz, evren gerçeklerinin yazılı olduğu bir kompitür sistemidir
Demek ki Kur'an, evren gerçekleri, yasaları ve kurallarının matematik sistem içinde Arapça'ya aktarılması olayıdır
Bu söylediklerimiz Kur'an'ın kesin beyanlarıdır ve herhangi bir yorum yoktur
Evrene ait pek çok gerçeği içeren Kur'an'ın, Arapça oluşunu, Arapça'nın en iyi lisan oluşu gerçeğinde aramak gerekir
Bir kompitür bandını bir lisana aktarmak için elbette, özellikle kelime deryası zengin, grameri güçlü bir dilin seçilmesi gibi zorunluğu bu konunun ehli çok iyi takdir eder
Şu halde Kur’an’ın, ileriki bölümlerde göreceğimiz gibi, birçok bilimsel sırlar saklaması tabiîdir
Onun harflerinde ve kelimelerinde mutlaka çok özenle hesaplanmış hikmetler vardır
Bu gerçekleri bilerek, hatta görüp yaşayanlar için Kur’an’ı tercüme etmekteki imkansızlık, pek açıktır, belki lisana çeviriler çok kaba hatlar ile manaya yaklaşım içindir
Yine bilinmektedir ki: Kur’an Arapçası, başlı başına değişik bir Arapçadır
Çeşitli Arapça şivelere hatta zengin ve ağdalı Arapça edebiyata Kur’an’da rastlamak mümkün değildir
Bu yüzden bazıları Kur’an Arapçasını halk lisanı olarak tanımlamaya kalkmıştır
Halbuki Kur'an Arapçası çok özel bir Arapça'dır
Hem Iirik, akıcı bir üslûbu vardır, hem çok bilimseldir
Hem her okunuşta kolayca anlaşılır, hem okudukça yeni manalar açılır
Ayrıca Kur'an Arapçasının çok önemli bir yönü, Kur'an'da geçen pekçok Arapça kelimelerin daha önce hiç kullanılmamış olmasıdır
Arapçada geçen fakat yalnız sınırlı amaçlar için kullanılan kelimeler de Kur'an'da bilimselleştirilmiştir
Cennet ve Cehenneme ait birçok özel kelimeler ve Levh-i Mahfuz deyimleri, ilk kez Kur'an'da geçmektedir
Zemheri kelimesi bile ilk kez Kur'an'da izlenmiştir
Özetle söyleyebiliriz ki :
Kur'an Allah ilminin Arapça olarak verilişidir
Ancak onun lisanı klasik Arapçadan ahenk açısından farklıdır
Bu gerçekler içinde Kur'an çok özel bir Arapçadır
Onun kelimeleri hem ahenkleşecek biçimde seçilmiş, hem de o kelimenin tercümesi manaya çok gizli sırlar getirmiştir
İlk bakışta:
Hünnes ile Künnes ahenk için yanyana geldi sanılır
Halbuki bu kelimeler evrenin temel yasalarını temsil etmektedir
Birçok âyetlerde, Kur'an'ın bir hikmetler kaynağı olduğu, anlaşılabilmesi, ya da kolay anlaşılması için Arapça olarak gönderildiği bildirilmiştir

«Elif-lâm-râ, bunlar gerçeği açıklayan kitabın âyetleridir


Âyetten açıkça anlaşıldığı şekilde Kur'an, evrenin bütün bilinmezlerini kapsayan bir şifreler kitabıdır



Yine rumuz harflerinin açık âyetler olduğu bildirilen bu âyetler içinde, bir şifre, bir evren yasası ve kuralı olmuş niteliği çok açıktır




Bu söylediklerimiz Kur'an'ın kesin beyanlarıdır ve herhangi bir yorum yoktur

Evrene ait pek çok gerçeği içeren Kur'an'ın, Arapça oluşunu, Arapça'nın en iyi lisan oluşu gerçeğinde aramak gerekir

Bir kompitür bandını bir lisana aktarmak için elbette, özellikle kelime deryası zengin, grameri güçlü bir dilin seçilmesi gibi zorunluğu bu konunun ehli çok iyi takdir eder

Şu halde Kur’an’ın, ileriki bölümlerde göreceğimiz gibi, birçok bilimsel sırlar saklaması tabiîdir






Halbuki Kur'an Arapçası çok özel bir Arapça'dır


Hem her okunuşta kolayca anlaşılır, hem okudukça yeni manalar açılır

Ayrıca Kur'an Arapçasının çok önemli bir yönü, Kur'an'da geçen pekçok Arapça kelimelerin daha önce hiç kullanılmamış olmasıdır


Cennet ve Cehenneme ait birçok özel kelimeler ve Levh-i Mahfuz deyimleri, ilk kez Kur'an'da geçmektedir


Özetle söyleyebiliriz ki :
Kur'an Allah ilminin Arapça olarak verilişidir


Bu gerçekler içinde Kur'an çok özel bir Arapçadır


İlk bakışta:
Hünnes ile Künnes ahenk için yanyana geldi sanılır


Kur'an'ın Âhengi :
Kur'an'ın âhengi, batı deyimi ile ritmi, başlı başına ilâhi bir mucizedir
Özellikle gönlü ve rûhu ahenk zevki taşıyanlar, onun ahengi ile mest olurlar
Bilindiği gibi her sûre kendi konusu içinde ayrı bir ahenk hikmeti taşır
Bir yandan âyet sonundaki kafiye ritmi, bir yandan bir âyetle tüm akıcılık, bir parça nasibi olanı mest eder
Kur'an'ın mânâsına aşina olmayanlar bile bu ahengin güzelliği içinde mânaya yaklaşırlar
Sûre-i Rahman'ı bir okuyunuz, hiç mânâsını bilmeden Allah'ın hilkatteki san'atının büyüklüğünü hemen sezersiniz
Sûre-i Vakıa'yı okuyunuz, hiç anlamadığınız halde adeta mahşeri yaşarsınız
Kur'an'daki bu ritm mucizesi âyetleri kısa olan son iki cüzde büsbütün göze çarpar
Adeta insanı kendi ahenginde eritir
Sure-i Tekvîr'j bir kez okuyunuz
bakın mahşerdeki tabloyu yaşar gibi nasıl sezeceksiniz
Sure-i Müddessir'de Velid'in azarlanmasını hayretle içinizde hissedersiniz
işte Kur'an'ın bu akıl almaz ahengi ve ritmi, onun ilahi kitab oluşuna hiç tereddüt bırakmayan bir mucize sırrıdır
Daha geçen yıl Kur'an'daki bu âhengi farkeden iki ünlü batılı müzisyen İslam dinini seçmiştir
İngiliz pop müzik sanatçısı Rum asıllı Cat Stevens Kur'an-ı dinledikten sonra gitarını atmış: «Ben böyle bir nağme (ritm) ve ahenk dinlemedim
Bu ilâhi bir kelâmdır» diyerek Müslüman olmuş, tüm servetini İslâm'ı tanıtma yoluna sermiştir
O günden bu güne bir tek ilâhî bestelemiş, kendi müziğini terketmiştir
Yine dünyanın en ünlü kariograf ve dans üstadı Maurice Bejard, Kur'an'ın ahengindeki mucizeye hayran kalarak müslüman olmuş, mesleğini terk ederek kendini Kur'an'ın Avrupa'da tanıtılmasına adamıştır
Kıymetli okurlarım: Kur'an'ın bu ahenk mucizesini sezmemiz için Kur'an'ın hem tertil ile okunması, hem dinlenmesi farz kılınmıştır
Kur'an'ın, sırf dinlenirken âhengindeki akıl almaz mucizesi, ölü kalplere hayat veren bir sır taşır
Onun âhenginden, yitirdiğimiz mânâ hafızamıza can gelir
Bir başka deyişle insanın mânâ kişiliği Kur'an nağmelerine göre ayarlanmış
Onu duyunca çalışan esrarengiz bir alıcıya benzer, o nağmeler insan dediğimiz bu varlığı evrenin sonsuz boyutlarına ışınlar
Bu bir gerçektir ve pek çokları bu âhehkle sonsuzlaşmışlardır
Kur'an'ın âhengi, batı deyimi ile ritmi, başlı başına ilâhi bir mucizedir

Özellikle gönlü ve rûhu ahenk zevki taşıyanlar, onun ahengi ile mest olurlar

Bilindiği gibi her sûre kendi konusu içinde ayrı bir ahenk hikmeti taşır


Kur'an'ın mânâsına aşina olmayanlar bile bu ahengin güzelliği içinde mânaya yaklaşırlar








işte Kur'an'ın bu akıl almaz ahengi ve ritmi, onun ilahi kitab oluşuna hiç tereddüt bırakmayan bir mucize sırrıdır

Daha geçen yıl Kur'an'daki bu âhengi farkeden iki ünlü batılı müzisyen İslam dinini seçmiştir




Yine dünyanın en ünlü kariograf ve dans üstadı Maurice Bejard, Kur'an'ın ahengindeki mucizeye hayran kalarak müslüman olmuş, mesleğini terk ederek kendini Kur'an'ın Avrupa'da tanıtılmasına adamıştır

Kıymetli okurlarım: Kur'an'ın bu ahenk mucizesini sezmemiz için Kur'an'ın hem tertil ile okunması, hem dinlenmesi farz kılınmıştır



Bir başka deyişle insanın mânâ kişiliği Kur'an nağmelerine göre ayarlanmış


Bu bir gerçektir ve pek çokları bu âhehkle sonsuzlaşmışlardır

AYETLERİN SIRALANIŞ SIRRI:
Birçok bilim adamı, sırf âyetlerin inzâl oluşdaki kesik kesik, fakat tamamlayıcı sıralarına bakarak Kur'an'ın Allah kelâmı olduğunu sezmiştir
Mesela 6'ncı sûre, 165 âyettir ve Mekke'de; yani hicretten önce nazil olmuştur
Bu sûre'nin 91, 92, 93, 151, 152, 153'ncü âyetleri Medine'de yıllar sonra nazil olmuştur
Sûre bütünü içindeki âhenk hiç aksamamış, aksine tamamlanmıştır
Yine 9'ncu sûre Mekke'de inzâl olmuş, 128 - 129'ncu âyetleri Medine'de inzâl olmuştur
75 âyetle kurulu 8'nci sûre'nin 30 - 36'ncı âyetleri yıllar sonra Medine'de inzâl olmuştur
99 âyetten kurulu 15'nci sûre'nin 87'nci âyeti Medine'de inzâl olmuştur
8 ve 15'nci sûrelerin aralarında inzâl olan bu âyetler, o sûreleri âhenkli bir şekilde tamamlamıştır
Ancak bu âyetlerin önceden nüzûl etmemesinin nedeni o günki İslâm topluluğunun belli bir süre içinde Efendimiz tarafından yetiştirilmesi hikmetidir
Âyetlerin böyle farklı aralıklarla belli sıraya göre değil de; ilâhî murada uygun olarak inzâl edilmesi, gerçekten ilâhî bir mucizedir
Allah ilâhî bilim merkezinde tesbit ettiği Kur'an'ı, onun mesajları olan âyetleri ayrı ayrı zamanlarda göndermiş
22 yıl sonra bu ilâhî eseri tamamlamıştır
Kısa vadede tamamlanan sûrelerde bile bu farklı kesiklikler vardır
Mesela ilk âyetler 96'ıncı sûre'nin ilk başında gelmiş, sonra bu sûre devam etmemiş 78 ve 74'ncü sûre'nin baş kısımları inzâl olmuştur, daha sonra da Besmele ve Fatiha inzâl olmuştur
Bu sıranın hemen sonunda 73 - 74'ncü sûreler ve ilk gelen âyetleri kapsayan Alâk suresi tamamlanmıştır
Kur'an'ın ilâhî kelâm olduğuna inanmayanlar için bu tarz bir inzâlın izahını yapmak mümkün değildir
Hiçbir insan zihni bu tarz mucizevi bir sıralanışı düzenleyemez ve denkleştiremez
Âyet sıralanışlarında birçok hikmetler de vardır, bunlar konumuzu aşmaktadır
Ancak ben, bir tane örnek vermek istiyorum:
Son gelen âyetler, dünyanın sona yaklaşırken arzettiği yaşayış durumunu açıklamaktadır
Son gelen sûre Nasr, dünyanın sona yaklaşırken pek çok akıllı kişinin İslâm’a koşacağını simgeler
Yine 2'nci sûrenin son bölümlerine yakın âyetler de son gelen ayetlerdir
Birçok bilim adamı, sırf âyetlerin inzâl oluşdaki kesik kesik, fakat tamamlayıcı sıralarına bakarak Kur'an'ın Allah kelâmı olduğunu sezmiştir

Mesela 6'ncı sûre, 165 âyettir ve Mekke'de; yani hicretten önce nazil olmuştur



Yine 9'ncu sûre Mekke'de inzâl olmuş, 128 - 129'ncu âyetleri Medine'de inzâl olmuştur






Allah ilâhî bilim merkezinde tesbit ettiği Kur'an'ı, onun mesajları olan âyetleri ayrı ayrı zamanlarda göndermiş


Kısa vadede tamamlanan sûrelerde bile bu farklı kesiklikler vardır

Mesela ilk âyetler 96'ıncı sûre'nin ilk başında gelmiş, sonra bu sûre devam etmemiş 78 ve 74'ncü sûre'nin baş kısımları inzâl olmuştur, daha sonra da Besmele ve Fatiha inzâl olmuştur


Kur'an'ın ilâhî kelâm olduğuna inanmayanlar için bu tarz bir inzâlın izahını yapmak mümkün değildir


Âyet sıralanışlarında birçok hikmetler de vardır, bunlar konumuzu aşmaktadır

Son gelen âyetler, dünyanın sona yaklaşırken arzettiği yaşayış durumunu açıklamaktadır


Yine 2'nci sûrenin son bölümlerine yakın âyetler de son gelen ayetlerdir

HARFİ MUKATTA'A (ŞİFRELER):
Kur'an'ın 114 suresinin 29 unda sûreler harf şeklinde şifrelerle başlar
Buna Kur'an dilinde Harfi Mukatta'a denir
Sûre-i Yusuf'un Yorumu'nda açıkladığım gibi, Kur’an bu harfler için aynen şu tanımı getirmiştir: “İşte bunlar apaçık âyetlerdir
”
Demek ki bu harfler, âyet; yani bilimsel şifrelerdir
Kur'an, Levh-i Mahfuz dediğimiz ilâhî ilim kompitürünün arapçaya tercümesi demek olduğundan, bu harfler, adeta o kompitürün kod numaraları mahiyetindedir
Ne yazıkki İlâhî İlim Kompitürünü bilmediğimiz için, bu kod numaralarıyla gizli bilim hazinesini açıp, herşeyi öğrenemiyoruz
Şimdiye kadar yapılan tefsirlerde, bu yüzden net bir bilgiye de yaklaşmak mümkün değildir
Ancak çok basit de olsa bazı yaklaşımları siz okuyucularıma aktarmak isterim:
Kur'an'da 7 şer defa geçen Elif-Lâm-Mim ile Hâ-Mim şifrelerinin, beş defa geçen Elif-Lâm-Ra şifrelerinin, Allah'ın Rahman ve Rahim sıfatının evrenlere yansıyarak meydana getirdiği iç içe nizamı temsil ettiği bilinmektedir
Bir defa geçen Nun, böyle bir şifre merkezinin tam ortasında 7 kat manyetik alanı temsil eden göklere büyük patlama noktası olduğu düşünülebilir
Bu şifre harfleri, ayrıca temsil ettiği sûre içinde kelimelerde geçerken birer bilimsel açıklama yaptığı kesindir
Bir örnekle bu gerçeği izlersek:
Fussilet sûresi'nde şifre Hâ-Mim'dir
Ama takip eden âyette Rahman ve Rahim sıfatları zikredilmiştir
11
inci âyette Rahim sırrı (Atmosferin teşekkülü-ilerdeki bölümde açıklanacak) anlatılmakta ve büyük bir bilimsel hikmet açıklanmaktadır
Fussilet ikinci Hâ-Mim sûresidir ve 11 inci âyette 2 kez Mim geçmektedir
12 inci âyetle Rahman sırrı (Arz ve Semanın yaradılışı açıklanmaktadır, iki defa Hâ geçmektedir
Aslında Kur'an'dan, evren hikmetlerini ancak bu kaideyi izleyerek öğrenebiliriz
Elbette ki koskoca evren kompitürünü ilâhi san 'at sırrı içinde Kur'an'dan çözmenin daha basit yolunu düşünmek abes olur
Üçüncü Hâ-Mim'de Şûrâ Sûresi'nde bu hikmetleri başka açıdan öğrenmek için üç kez Mim ve Hâ geçen âyetlere bakmak gerekir
Nitekim Şûrâ Sûresi'nin beşinci âyetinde üç kez Hâ geçer ve semaların en büyük sırrını açıklar
Yani Fussilet Sûresi'nde iki Hâ ile verilen semaların yaratılmasındaki Rahman hikmeti, Şûrâ Sûresi'nde üç Hâ ile bildirilen âyetle açıklanmıştır
Kur'an'ın 114 suresinin 29 unda sûreler harf şeklinde şifrelerle başlar



Demek ki bu harfler, âyet; yani bilimsel şifrelerdir

Kur'an, Levh-i Mahfuz dediğimiz ilâhî ilim kompitürünün arapçaya tercümesi demek olduğundan, bu harfler, adeta o kompitürün kod numaraları mahiyetindedir

Ne yazıkki İlâhî İlim Kompitürünü bilmediğimiz için, bu kod numaralarıyla gizli bilim hazinesini açıp, herşeyi öğrenemiyoruz


Kur'an'da 7 şer defa geçen Elif-Lâm-Mim ile Hâ-Mim şifrelerinin, beş defa geçen Elif-Lâm-Ra şifrelerinin, Allah'ın Rahman ve Rahim sıfatının evrenlere yansıyarak meydana getirdiği iç içe nizamı temsil ettiği bilinmektedir


Bu şifre harfleri, ayrıca temsil ettiği sûre içinde kelimelerde geçerken birer bilimsel açıklama yaptığı kesindir

Fussilet sûresi'nde şifre Hâ-Mim'dir


11


Fussilet ikinci Hâ-Mim sûresidir ve 11 inci âyette 2 kez Mim geçmektedir

12 inci âyetle Rahman sırrı (Arz ve Semanın yaradılışı açıklanmaktadır, iki defa Hâ geçmektedir

Aslında Kur'an'dan, evren hikmetlerini ancak bu kaideyi izleyerek öğrenebiliriz


Üçüncü Hâ-Mim'de Şûrâ Sûresi'nde bu hikmetleri başka açıdan öğrenmek için üç kez Mim ve Hâ geçen âyetlere bakmak gerekir



1:Cebeli tarih boğazındaki sır..
rahman süresinin 19 ve 20 ayetlerinde iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir...aralarında bir engel vardır..birbirlerinin sınırını aşamazlar...denilmektedir.
Furkan süresinin 53.ayetinde ise O öyle bir Allahtır ki birinin suyu tatlı ve kolay içimli diğerinin ki tuzlu ve acı olan iki denizi salıvermiş ve aralarınada karışmalarına engel olan bir sınır koymuştur..
başka bir ayette yinegizli bir perdeyle denizleri ortadan ayırdık birininki tatli birininki tuzludur..birinden inci mercan cıkartırken diğerindende balık etı yersınız diye buyurmaktadır..
Yüce Allah burda hem kudretine bir örnek vermiş hemde insanları denizlerde araştırma ve inceleme yapmaya yönlendirmiştir..
14 asır önce denizlerin dıplerınden habersız olan insanoğluna bu sırrı kuranı kerim sunarak hem insanlığa hizmet etmiş ve denizler hakkında insanları araştırmaya yönlendiröiş ve bu sırrın ortaya cıkışı 20 yuzyılın sonunda fransız bilim adamı kaptan kustoya nasip olmuştur..
bu buluştan sonra kaptan kustoya kurani kerimin bu mevzuyla ilgili ayetleri okutulmuş ve kaptan kusta kurani kerime hayran kalmiştir..ve sonunda musluman olduğu söylenmektedir..
rahman süresinin 19 ve 20 ayetlerinde iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir...aralarında bir engel vardır..birbirlerinin sınırını aşamazlar...denilmektedir.
Furkan süresinin 53.ayetinde ise O öyle bir Allahtır ki birinin suyu tatlı ve kolay içimli diğerinin ki tuzlu ve acı olan iki denizi salıvermiş ve aralarınada karışmalarına engel olan bir sınır koymuştur..
başka bir ayette yinegizli bir perdeyle denizleri ortadan ayırdık birininki tatli birininki tuzludur..birinden inci mercan cıkartırken diğerindende balık etı yersınız diye buyurmaktadır..
Yüce Allah burda hem kudretine bir örnek vermiş hemde insanları denizlerde araştırma ve inceleme yapmaya yönlendirmiştir..
14 asır önce denizlerin dıplerınden habersız olan insanoğluna bu sırrı kuranı kerim sunarak hem insanlığa hizmet etmiş ve denizler hakkında insanları araştırmaya yönlendiröiş ve bu sırrın ortaya cıkışı 20 yuzyılın sonunda fransız bilim adamı kaptan kustoya nasip olmuştur..
bu buluştan sonra kaptan kustoya kurani kerimin bu mevzuyla ilgili ayetleri okutulmuş ve kaptan kusta kurani kerime hayran kalmiştir..ve sonunda musluman olduğu söylenmektedir..
Furkan suresinin 61 ayetinde şöyle buyuruyor..
''gökte burçları var eden onların içinde ışık saçan bir güneş ve aydınlatan bir ay yaratan Allahın şani yücedir''
nuh süresinin 15 ve 16 ayetlerinde
'' görmezmisiniz Allah göğü yedi kat üzerine nasıl yaratmıştır..onların içinde aya aydınlık vermiş güneşide bir kandıl yapmıştır..;''
görüldüğü gibi bu ayetler güneşin ışık kaynağı ayında yansıtıcı olduğunu ifade etmektedir..
Kuran’ı Kerim 14 asır önce verdiği bu bilgilerin şimdi ne kadar daha doğru olduğu özellikle ayın yansıtıcı görevi yaptığı şimdi çok daha iyi anlaşılmaktadır..buda kuranı kerimin insanoğluna sunduğu ilimlerden ve sırlardan biridir..
ilim ilerledikçe kurandaki sırlar bir bir ortaya çıkmaktadır..
bütün bunlar Kuranın Allahın kelamı olduğunun açık delıllerıdır..
''gökte burçları var eden onların içinde ışık saçan bir güneş ve aydınlatan bir ay yaratan Allahın şani yücedir''
nuh süresinin 15 ve 16 ayetlerinde
'' görmezmisiniz Allah göğü yedi kat üzerine nasıl yaratmıştır..onların içinde aya aydınlık vermiş güneşide bir kandıl yapmıştır..;''
görüldüğü gibi bu ayetler güneşin ışık kaynağı ayında yansıtıcı olduğunu ifade etmektedir..
Kuran’ı Kerim 14 asır önce verdiği bu bilgilerin şimdi ne kadar daha doğru olduğu özellikle ayın yansıtıcı görevi yaptığı şimdi çok daha iyi anlaşılmaktadır..buda kuranı kerimin insanoğluna sunduğu ilimlerden ve sırlardan biridir..
ilim ilerledikçe kurandaki sırlar bir bir ortaya çıkmaktadır..
bütün bunlar Kuranın Allahın kelamı olduğunun açık delıllerıdır..
Arkadaşlar kuran-i kerimde öyle bir sırlar var ki bunu bizlerin beyinleri çözmekte zorlanıyor.o yüzdendirki her okuyan farklı anlamlar çıkartıyor..
bakınız bakara süresinin 233 .ayetinde ‘’emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler ‘’diye buyurmaktadır..
Bu ayette anlatılmak istenen annelerin iki yıl boyunca çocuklarını emzirmeleri ve iki yıl boyunca anne sütünde bir değişim olmayacağını bildiriyor..
Bir ara çocuklara mama yaparak ticari kazanç sağlama peşinde gidenlerin önünde ilim adamları engel koymuştur..ve ilim ilerledikçe anne sütünün çocuk üzerinde gelişimine çok daha fayda sağladığı ispatlanmış ve anne sütünde mikroplu hastalıklardan çocuğu koruyan antikorların varlığı tespit edilmiştir..
Bütün bunlar ortaya çıktıktan sonra dünya sağlık teşkilatı ilk altı ay içinde çocuğa anne sütü dâhilinde başka hiçbir şeyin içirilmemesi tavsiyesinde bulunulmuştur..ve bunun dışındaki propagandaları yasaklamıştır..
Sonuç olarak kuranda anne sütünün iki tam yıl çocuğa içirilmesi ilmi bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır..buda kuranı kerimin sırlarından ve kuranın Allahın kelamı olduğunun bir ispatıdır..
bakınız bakara süresinin 233 .ayetinde ‘’emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler ‘’diye buyurmaktadır..
Bu ayette anlatılmak istenen annelerin iki yıl boyunca çocuklarını emzirmeleri ve iki yıl boyunca anne sütünde bir değişim olmayacağını bildiriyor..
Bir ara çocuklara mama yaparak ticari kazanç sağlama peşinde gidenlerin önünde ilim adamları engel koymuştur..ve ilim ilerledikçe anne sütünün çocuk üzerinde gelişimine çok daha fayda sağladığı ispatlanmış ve anne sütünde mikroplu hastalıklardan çocuğu koruyan antikorların varlığı tespit edilmiştir..
Bütün bunlar ortaya çıktıktan sonra dünya sağlık teşkilatı ilk altı ay içinde çocuğa anne sütü dâhilinde başka hiçbir şeyin içirilmemesi tavsiyesinde bulunulmuştur..ve bunun dışındaki propagandaları yasaklamıştır..
Sonuç olarak kuranda anne sütünün iki tam yıl çocuğa içirilmesi ilmi bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır..buda kuranı kerimin sırlarından ve kuranın Allahın kelamı olduğunun bir ispatıdır..
Kuran-i Kerim cağın gerisinde kaldı diyenler,kuran-i kerimi Açıp okuduklarında cağın çok daha ilerisinde olduğunu farkedeceklerdır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder