Bioenerji ilmi açısından insan vücudu bir bütündür. Bu bütünlük dolayısıyla herhangi bir organ veya sistemdeki ritim bozukluğu tüm vücudu rahatsız eder. Bu anlayışla bioenerji ilmi, vücudun tamamının yeniden ayar edilmesini hedef kabul etmiştir. Bioenerji tıbbı asla bölgesel (mevzi) tedaviyle meşgul olmaz. Daima vücudun tamamını tedavi eder, zira ; bioenerji ilmine göre bölgesel (mevzi) tedaviyle meşgul olan hekim tuzağa düşmüş sayılır. Vücudun sağlığı ancak bütünlük içinde mümkün olur. İnsan vücudu, birbirinden ayrı kabul edilmesi mümkün olmayan iki kısımdan meydana gelmiştir: "Düşünce Bedeni" ve "Fiziki Beden". Bu iki beden çok karmaşık bir şekilde tamamen iç içe girmiş durumdadır. İnsanın her iki bedeni birbiriyle devamlı etkileşim durumundadır. Ancak; "Hangisi diğeri üzerinde komuta kullanmaktadır?" diye sorulursa cevabı çok kesindir; kesinlikle düşünce bedenimiz, fiziki bedenimize amirdir. Bioenerji ilmine göre, sadece fiziki bedenin onarılmasıyla insanın tedavi edilmiş sayılması kabul edilemez. Şimdi bedenin bu iki kısmını kısaca açıklamaya çalışalım: Düşünce Bedeni: Düşünce bedeni kişinin kendine göre olan kanunları, kabulleri, istekleri, korkuları, tabuları, hevesleri, hasretleri, alışkanlıkları, evham ve tedirginlikleri, sevinç, güven ve mutluluklarından oluşan psikolojik bir yapıdır. Çok değişkenlidir. En kısa zaman dilimi içerisinde bile şekilden şekle, bir renkten diğer bir renge, karanlıktan aydınlığa geçebilmesi kolaylıkla mümkündür. Düşünce bedenine KİŞİLİK (şahsiyet) de diyebiliriz. Fiziki Beden: Fiziki beden bir mineraller topluluğudur. Yüzde yetmişi sudan oluşmaktadır. Kendi yaratılış programına tabi, otomatik sistem ayarları, çok hassas sigorta unsurları, koruma sistemleri, refleksleri, toleransları olan muhteşem bir yapıdır. Ucu bucağı olmayan, sonsuz olduğu zannedilen kainat, dürülüp insan bedeninde gizlenmiştir. Başka bir ifadeyle; İnsan ; Kainatın Küçültülmüş Bir Modelidir. Kişiden, kişilikten bağımsız olarak hiç durmadan işleyen, çok karmaşık, kompleks, kendisi tedbir alma yeteneğine sahip, rezerv tutma bilincine malik, akıl almaz bir sistemler topluluğudur. Görünüşte kaslar, kemikler, sinirler, damarlar vs..den teşekkül etmiştir. Fakat asla bunlardan ibaret değildir. Bugün bilim dünyasının insan vücudunu ne derece tanıdığını, ne kadar bir isabetle kavradığını itiraf etmek gerekirse; dürüstçe ve bilim adamı terbiyesiyle söylemek mecburiyetindeyiz ki; "ancak kainatı tanıdığımız ölçüde". İşte bu kavrayış, gerçek bilim adamlarına araştırma şevki vermekte, çok ölçülü konuşma inceliğini kazandırmakta ve insana karşı hürmet ve hayranlıklarını en yüksek seviyeye çıkartmaktadır. Kişi (kişilik), fiziki bedenin (taşıyıcı beden) içinde hayat yolculuğu yapmasına izin verilen bir şahıstır. Yüce tanrı kişiye fiziki bir beden bahşederek dünyaya göndermiş ve Ona insanlık yolunu fark ederek bu yolda yürüyüşe başlamak ve böylece şeref kazanabilmek fırsatını tanımıştır. Kişinin, içinde yol aldığı bedenini kendisi olarak kabul etmesi (� işte bu benim � demesi) bir yanılgıdan ibarettir. � Benim � diyebileceği şey sadece düşünce bedeni yani kişiliğidir. Fiziki beden o kadar insanın kendisi değildir ki ; dikkat edilirse insan bir yiyeceği ancak çiğneyip yutuyor. Ondan sonra yutulan şeye ne yapıldığını bilmiyor, yani bu işlemlerin kumandası kendi elinde değildir. Yuttuktan sonrasını artık fiziki beden biliyor ve idare ediyor. Keza kişi, kalbinin çarpmasını, kanın büyük bir hızla dolaşmasını, karaciğerinin faaliyetlerini, salgı bezlerinin işlevlerini, tırnağının uzamasını, ağzında tükürük sıvısının üretildiğini, böbreklerinin görevini, göz kapaklarının otomatik olarak açılıp-kapanmasını, nasıl uykusu gelip nasıl uyandığını, bir şeyi tutarken parmaklarının kaç aşamalı bir hareketle o cismi kavradığını, ağzından çıkan sesin üretimini, akciğerlerinin devamlı hareketini... bunların hiçbirini bilinçli olarak komuta edemiyor, etmiyor. Çünkü bunları fiziki beden kendi kanunlarına göre otomatik olarak yapıyor. İşte bu anlamda kişinin kendisine lütfedilmiş olan fiziki bedene çok yüksek bir bilinçle büyük bir hürmet göstermesi gerekir. Bu hürmeti idrak edebilmek, yüksek ilimlerdendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder