İÇKİNİN ZARARLARI (HARAM,GÜNAH)
İçkinin Beyin ve Sinir Sistemine zararları:
Aşırı alkol kullanımının beyin ve sinir sistemi üzerine önemli etkileri vardır. Alkol geçici bir bellek kaybına da neden olabilir. Gerek yeni içmeye başlayanlarda gerekse aşırı kullananlarda içtikleri dönemin tümünü ya da bir bölümünü unutmak sık görülen bir durumdur. Aşırı alkol kullananlarda,içki bırakıldıktan sonra birkaç hafta süren geçici bellek kayıpları da görülebilir. Ancak alkolden uzak durulduğunda bellek sorunları ortadan kalkabilir.
Aşırı alkol kullanımı uyku bozukluklarına ve bütün gece uyuduktan sonra bile sabah bit-km kalkmaya neden olabilir. Beynimizin etkinliğiyle hafif veya orta uyku derinliği dönemlerinden,rüya gördüğümüz uyku dönemine geçeriz. Bu döneme hızlı göz hareketleri (REM) dönemi denir ki fiziksel ve ruhsal sağlığımız bu döneme bağlıdır. Ne yazık ki alkolün anestezik (narkoz benzeri) etkisi beynin yeterince REM uyku dönemi oluşturma yeteneğini etkiler ve bu durum aşırı alkol kullananlarda görülen sabah yorgunluğunun sebebidir.
Bazı kronik alkoliklerde Wernicke-Korsakoff Sendromu denen bir nörolojik bozukluk bulunabilir. Bu bozukluk özellikle kötü beslenen (özellikle yetersiz tiamin[B1 vitamini] )alkoliklerde görülür.
Hastalığın ilk belirtisi göz kaslarında ani güçsüzlük ve felce bağlı çift görmedir. Zamanla hasta yardımsız ayakta duramaz veya yürüyemez. Wernicke-Korsakoff Sendromu nda hasta özellikle yakın geçmişe ait olayları unutur,ayrıca çok ileri derecede bellek kayıpları da ortaya çıkabilir; dönem dönem kim olduğunu bile unutur. Ayrıca bu kişilerde kendi kendine konuşma, bulunduğu yerin ve zamanın farkında olmama ve halüsinasyonlar (gerçek olduğu düşünülen hayaller) görülebilir.
Wernicke-Korsakoff Sendromunun tedavisi bellidir:alkolden uzak durmak ve vitamin yetersizliği belirtilerini geriletmek için tiamin (B1 vitamini) kullanmak. Ancak bu bozukluğun yol açtığı şikayetler genellikle tam olarak ortadan kalkmaz.
İçkinin Sindirim Sistemine zararları:
Alkol midenizin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek gastrite, kusmaya yol açarak midenin üst bölümü ve yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara neden olabilir; Mallory-Weiss Yırtıkları denen bu küçük yırtıklardan kanama olabilir. Uzun süre alkol kullanımı özellikle B vitaminlerinin (özellikle folik asit ve tiamin) ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilir. Alkol kullanımını kestiğinizde bu sorunların çoğu ortadan kalkacaktır. Bununla birlikte, yağlanmış veya büyümüş karaciğer, alkol hepatiti veya yemek borusu varisleri gibi sorunlar acil tıbbi müdahale gerektirir.
Dolaşıma katılan alkol karaciğere gelir ve orada enzimler tarafından parçalanır. Sağlıklı bir karaciğer alkolü saatte 50 kalori oluşturacak bir hızla parçalar. Bu 30ml. viskiye eşittir. Eğer karaciğere gelen alkol bu miktardan fazla olursa, parçalanana kadar kanda kalacaktır.
Alkol kullanımından sonraki gün ortaya çıkan baş ağrısı ve ağız kuruluğunun nedeni pek belli değildir. Olası bir neden, alkolün idrar söktürücü etkisi nedeniyle oluşan su kaybıdır. Bu, dehidratasyona (vücuttaki sıvının azalması) neden olabilir. Bu şikayetlerin ortadan kalkması için dinlenmek, bol miktarda sıvı ve bir ağrı kesici almak gerekir (mide sorunu olanlar ağrı kesici kullanırken dikkatli olmalıdır).
Alkoliklerde akut veya kronik pankreas iltihabı da görülebilir.
İçkinin Dolaşım Sistemine zararları:Alkol geçici olarak kan basıncını düşürebilir. Ancak sürekli kullanıldığında kan basıncını yükseltebilir.Sürekli ve aşırı alkol kullananlarda kardiyomiyopati denilen, kalp kasını harabeden ve aritmiden (kalp atışları ritminde düzensizlik) kalp yetmezliğine kadar çeşitli önemli sorunlara yol açan bir hastalık da sık olarak görülür. Az miktarda alkol kullanımı da kalp hastalığı olasılığını artırır.
Kanser Alkoliklerde kalp-damar hastalıklarından sonra en sık ölüm nedeni kanserdir. Alkol kullanmayanlara göre kansere yakalanma olasılıkları oldukça yüksektir (özellikle gırtlak, yemek borusu, mide ve pankreas kanserleri). İçkinin karaciğere zararları: Karaciğer hücrelerinde yağlanma meydana gelmesine, siroz hastalığına sebep olur, karaciğer büyür. Karaciğerin vazifesi dışarıdan gelecek zararlı maddeleri zararsız hale getirmektir.Karaciğer,içkiyi zararsız hale getirmek için çalışırken fazla yorulur,vazifesini tam yapamaz olur, bir çok zararlı maddenin vücuda girmesine ve çeşitli hastalıklara sebep olur.
İçkinin böbreklere zararları:Alkollü içkinin hangi çeşidi olursa olsun böbrekleri bozar, zamanla iş göremez hale getirir. İdrar bolluğu veren bira, böbrekleri temizlemez,bilâkis yorar.İçki,böbrek iltihaplarına, idrarda şeker ve cerahat gibi anormal cisimlerin meydana gelmesine yol açar.
İçkinin mide ve barsaklara zararları: İçki mide iç zarında yanma hissi meydana getirir, mideyi bozar, ağrı yapar, mide hastalıklarından olan gastrit ve ülsere sebep olur. Hazımsızlık, dolayısıyla iştahsızlığa sebep olur. Bağırsak ishallerine, iltihaplarına ve çalışma düzeninin bozulmasına sebep olur.Zararlı şişmanlığa meydan verir.
İçkinin akla zararları: İçki akıl ve hafızayı zaafa uğratır.Kıskançlıklar ve unutkanlık meydana getirir. İrade kuvvetini azaltır, ne yaptığını - ne söylediğini bilmez bir hale getirir.İçki beyni uyuşturur, yürümekte zorluk çekilir, kol ve bacak çekilmelerine, yüz ifadesinde bozukluklara sebebiyet verir.İnsan,irade ve dengesini kaybeder.
İçkinin sinir sistemine zararları: Sinirler alkole karşı hassastır,sinir hücreleri zedelenir. El titremeleri, tikler, felçlerden tutun, bütün ani ölümlere varıncaya kadar nice felaketlere sebebiyet verir. Heyecan, telaş, korku, sinir buhranları ve kıskançlık, çeşitli rûhî bozukluklar, içkinin meydana getirdiği normal hallerdendirKaraciğer hücrelerinde yağlanma meydana gelmesine, siroz hastalığına sebep olur, karaciğer büyür. Karaciğerin vazifesi dışarıdan gelecek zararlı maddeleri zararsız hale getirmektir.Karaciğer,içkiyi zararsız hale getirmek için çalışırken fazla yorulur,vazifesini tam yapamaz olur, bir çok zararlı maddenin vücuda girmesine ve çeşitli hastalıklara sebep olur.Alkollü içkinin hangi çeşidi olursa olsun böbrekleri bozar, zamanla iş göremez hale getirir. İdrar bolluğu veren bira, böbrekleri temizlemez,bilâkis yorar.İçki,böbrek iltihaplarına, idrarda şeker ve cerahat gibi anormal cisimlerin meydana gelmesine yol açar.
İçki mide iç zarında yanma hissi meydana getirir, mideyi bozar, ağrı yapar, mide hastalıklarından olan gastrit ve ülsere sebep olur. Hazımsızlık, dolayısıyla iştahsızlığa sebep olur. Bağırsak ishallerine, iltihaplarına ve çalışma düzeninin bozulmasına sebep olur.Zararlı şişmanlığa meydan verir.
Son Sigaranızdan…
20 Dakika Sonra
Kan basıncınız düzelir.
Kalp atışlarınız normale döner.
El ve ayak ısınız normale döner.
8 Saat Sonra
Kanınızdaki nikotin ve karbonmonoksit düzeyi yarıya düşer.
Kanınızdaki oksijen seviyesi normale döner.
24 Saat Sonra
Karbonmonoksit vücudunuzdan tamamen atılır.
Akciğerleriniz sigaranın neden olduğu mukusu temizlemeye başlar.
Kalp krizi riskiniz azalmaya başlar.
48 Saat Sonra
Vücudunuzdaki nikotin tamamen temizlenir.
Koku ve tat duyularınızda artış kaydedilir.
72 Saat Sonra
Nefes almanız kolaylaşır.
Enerji seviyeniz yükselir.
2-12 Hafta
Kan dolaşımınız daha sağlıklı gerçekleşmeye başlar.
Akciğer fonksiyonunuz %30 oranında artar.
Yürüme ve koşmanız kolaylaşır.
3-9 Ay Sonra
Öksürük ve göğüsteki hırıltılarınız azalır.
Nefes alma sorunlarınız iyileşir.
Akciğerlerinizin enfeksiyona karşı direnci artar.
1 Yıl Sonra
Kalp hastalığı riski, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yaklaşık yarısına iner.
5 Yıl Sonra
Ağız ve gırtlak kanserinden ölme riskiniz azalır.
10 Yıl Sonra
Akciğer kanserine yakalanma riskiniz, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yarısına iner.
Kalp hastalığı riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner.
15 Yıl
Felç geçirme ve kalp krizi riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner.
Sigara İçmenin Vücuda Etkileri
Artık herkes sigaranın ne kadar ne kadar zararlı olduğunu biliyor. Tütünün kanserojen olduğunu duymayan, bilmeyen kalmadı. Ancak, sigaranın zararları bununla bitmiyor, her türlü kalp ve akciğer hastalığına yol açıyor, damar tıkanıklığı felce kadar götürebiliyor.
Sigara içtiğiniz anda, vücudunuz etkilenmeye başlar. Nabzınız yükselir, daha hızlı nefes alıp vermeye başlarsınız. Kan dolaşımınız yavaşlar. Sigara içinde yaklaşık 3.700 zehirli madde barındıran bir karışımdır. Bunların büyük bir bölümü kanserojendir. En zararları da karbon monoksit, hidrojen siyanid ve amonyaktır ve bu zehirli kimyasal maddeler, bir nefes sigarayla kan dolaşımınıza karışır. Bunun sonucunda, astım, ciğer yangısı, göğüs ağrıları başlar. Daha sık nezle, grip ve soğuk algınlığı geçirmeye başlarsınız.
Her on üç saniyede bir kişi, sigaraya bağlı bir hastalıktan hayatını kaybetmektedir. Her yıl dünyada 2.500.000 milyon kişi sigara yüzünden hayatını kaybetmektedir. Bu ölümlerin başlıca sebebi akciğer kanseridir, ikinci önemli sebep kalp hastalıkları ve diğer kanser türleridir.
İnsan vücudunda, hiçbir bölüm yoktur ki; sigarada bulunan kimyasal maddelerden etkilenmesin. Bu bölümde, vücudunuzda kısa bir tur yapacağız ve vücudunuzun ne halde olduğunu size göstereceğiz:
Baş ve Yüz
Bir sigara bağımlısı olarak, ağız kanserine yakalanma riskiniz çok yüksek. Ayrıca tütün duman diş eti hastalıklarına yol açar, diş çürümesine ve nefesinizin kötü kokmasına sebep olur. Bunların yanı sıra sigara bağımlılarında kronik baş ağrılarında rastlanır. Beyne giden oksijende azalma olur bu da beyin damarlarının daralmasında neden olur. Bu durum kişiyi felce kadar götürür.
Akciğer ve Bronşlar
Soluk borunuzdan ve bronşlarınızdan geçen duman göğsünüze iner. Sigara dumanındaki hidrojen siyanid, bronşlarınızın çeperini yakar ve kronik öksürük ortaya çıkar. Bronşlar zayıfladıkça, bu bölgede pek çok hastalık oluşur. Akciğer salgılarında azalma olur ve bu da kronik öksürüklere yol açar. Sigara içenler, içmeyenlere on kat daha fazla akciğer kanseri olma riski taşırlar.
Kalp
Sigaranın kalbe verdiği zararlar tek kelimeyle yıkıcıdır. Nikotin kan basıncını yükseltir ve kanın daha çabuk pıhtılaşmasına sebep olur. Sigarada bulunan karbon monoksitin kandaki oksijeni yok etmesiyle damarlarda kolesterol depolanır ve bu da kalp krizi riskini arttırır. Bunun yanı sıra, kan dolaşımı bozukluklarına bağlı olarak, felç, parmaklarda kangren ve iktidarsızlık, sigara içenlerde çok sıklıkla görülen hastalıklardır.
Organlar
Sigaranın sindirim sistemine pek çok kötü etkisi bulunmaktadır. Sigara tüketimine bağlı olarak, midede asit salgılanması artar, mide yanmaları ve ülser başlar. Sigara bağımlılarında pankreas kanseri çok sıklıkla ortaya çıkar, büyük ölçüde ölümle sonuçlanır. Sigaranın ihtiva ettiği kanserojen maddeler, idrarla dışarı atılır ancak bu maddelerin vücuttaki varlığı mesane kanserine yol açar. Sigara yüzünden oluşan yüksek kan basıncı ise böbreklere büyük zarar verir.
Sonuçlar
Sigaranın sağlık üzerindeki kötü etkileri araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu araştırmalar göre, sigara tiryakisi erkeklerin %40′ı henüz emeklilik yaşına gelmeden hayatını kaybetmektedir. Bu oran sigara kullanmayanlarda %18′dir. Sigara kullanan kadınlarda ise rahim kanseri riski çoğalmaktadır, hamile kadınların sigara içmesi ise sakat ve ölü doğumlarla sonuçlanmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, sigarayı bıraktığınız anda vücut kendi kendini tamir etmeye başlar. On yıl içinde vücut hiç sigara içmemiş gibi olur. Ancak, sigarayı bırakmak için kanser ya da kalp hastası olmayı beklerseniz, vücudunuzun kendini tamir etmesi için pek fazla vakti olamayacaktır. Ne yazık ki, bu hastalıklar çoğunlukla öldürücüdür.
Sigaranın İçindeki Zehirli Maddeler
* Polonyum - 210 (kanserojen),
* Radon (radyosyon),
* Metanol (füzeyakıtı),
* Toluen (tiner),
* Kadmiyum (akü metali),
* Bütan (tüpgaz),
* DDT (böcek öldürücü),
* Hidrojen Siyanür (gaz odaları zehiri),
* Aseton (oje sökücü),
* Naftalin (güve kovucu),
* Hidrojen Siyanür (gaz odaları zehiri),
* Arsenik (fare zehiri),
* Amonyak (tuvalet temizleyicisi) ,
* Karbon (eksoz Monoksit gazı),
* Nikotin
* ve 3.885 toksik madde.
* Sonuç olarak ciğerlerimizde oluşan Katran (asfalt).
insan bir teselli ariyor hayatta, bu tesellide tabiki sigara oluyor, hayati dağilmiş biriside icki şişelerinde mutluluk ariyor. ama hepsi boşki bilmiyor,günümüzde paramizla zehirlendiğimiz tütün mamulleri ve icki şişelerinin zararlari nedir, coğu insanin okumakta üşenip amann boşver deyip gecdiği birsey bu lütfen gormemezlikden gelmeyin baştan sona okuyun..
Alkolün Vücuda Zararları
Sigaradan itibaren bütün içki ve uyuşturucuların en büyük zararı beyne ve merkezî sinir sistemine dönük olup,diğer bütün organlara da sayısız zararları söz konusudur.
İçkinin kalbe zararları: Alkol, kalp ve cilt damarlarını genişletir. Kalbin çalışma hızını artırır, kan dolaşım düzenini bozar, damarların sertleşmesine,tansiyonun artmasına,felç ve ânî ölümlere sebep olur.
İçkinin karaciğere zararları: Karaciğer hücrelerinde yağlanma meydana gelmesine, siroz hastalığına sebep olur, karaciğer büyür. Karaciğerin vazifesi dışarıdan gelecek zararlı maddeleri zararsız hale getirmektir.Karaciğer,içkiyi zararsız hale getirmek için çalışırken fazla yorulur,vazifesini tam yapamaz olur, bir çok zararlı maddenin vücuda girmesine ve çeşitli hastalıklara sebep olur.
İçkinin böbreklere zararları: Alkollü içkinin hangi çeşidi olursa olsun böbrekleri bozar, zamanla iş göremez hale getirir. İdrar bolluğu veren bira, böbrekleri temizlemez,bilâkis yorar.İçki,böbrek iltihaplarına, idrarda şeker ve cerahat gibi anormal cisimlerin meydana gelmesine yol açar.
İçkinin mide ve barsaklara zararları: İçki mide iç zarında yanma hissi meydana getirir, mideyi bozar, ağrı yapar, mide hastalıklarından olan gastrit ve ülsere sebep olur. Hazımsızlık, dolayısıyla iştahsızlığa sebep olur. Bağırsak ishallerine, iltihaplarına ve çalışma düzeninin bozulmasına sebep olur.Zararlı şişmanlığa meydan verir.
İçkinin akla zararları: İçki akıl ve hafızayı zaafa uğratır.Kıskançlıklar ve unutkanlık meydana getirir. İrade kuvvetini azaltır, ne yaptığını - ne söylediğini bilmez bir hale getirir.İçki beyni uyuşturur, yürümekte zorluk çekilir, kol ve bacak çekilmelerine, yüz ifadesinde bozukluklara sebebiyet verir.İnsan,irade ve dengesini kaybeder.
İçkinin sinir sistemine zararları: Sinirler alkole karşı hassastır,sinir hücreleri zedelenir. El titremeleri, tikler, felçlerden tutun, bütün ani ölümlere varıncaya kadar nice felaketlere sebebiyet verir. Heyecan, telaş, korku, sinir buhranları ve kıskançlık, çeşitli rûhî bozukluklar, içkinin meydana getirdiği normal hallerdendir.
Alkolün Zararları
Aşırı alkol kullanımı önemli bir sosyal ve tıbbi sorundur. Bir çok toplumda orta düzeyde alkol kullanımı kabul edilebilir. Ancak aşırı alkol kullanımı karaciğer,pankreas,beyin ve dolaşım sistemine büyük hasarlar verir.
Beyin ve Sinir Sistemi
Aşırı alkol kullanımının beyin ve sinir sistemi üzerine önemli etkileri vardır. Alkol geçici bir bellek kaybına da neden olabilir. Gerek yeni içmeye başlayanlarda gerekse aşırı kullananlarda içtikleri dönemin tümünü ya da bir bölümünü unutmak sık görülen bir durumdur. Aşırı alkol kullananlarda,içki bırakıldıktan sonra birkaç hafta süren geçici bellek kayıpları da görülebilir. Ancak alkolden uzak durulduğunda bellek sorunları ortadan kalkabilir.
Aşırı alkol kullanımı uyku bozukluklarına ve bütün gece uyuduktan sonra bile sabah bit-km kalkmaya neden olabilir. Beynimizin etkinliğiyle hafif veya orta uyku derinliği dönemlerinden,rüya gördüğümüz uyku dönemine geçeriz. Bu döneme hızlı göz hareketleri (REM) dönemi denir ki fiziksel ve ruhsal sağlığımız bu döneme bağlıdır. Ne yazık ki alkolün anestezik (narkoz benzeri) etkisi beynin yeterince REM uyku dönemi oluşturma yeteneğini etkiler ve bu durum aşırı alkol kullananlarda görülen sabah yorgunluğunun sebebidir.
Bazı kronik alkoliklerde Wernicke-Korsakoff Sendromu denen bir nörolojik bozukluk bulunabilir. Bu bozukluk özellikle kötü beslenen (özellikle yetersiz tiamin[B1 vitamini] )alkoliklerde görülür.
Hastalığın ilk belirtisi göz kaslarında ani güçsüzlük ve felce bağlı çift görmedir. Zamanla hasta yardımsız ayakta duramaz veya yürüyemez. Wernicke-Korsakoff Sendromu nda hasta özellikle yakın geçmişe ait olayları unutur,ayrıca çok ileri derecede bellek kayıpları da ortaya çıkabilir; dönem dönem kim olduğunu bile unutur. Ayrıca bu kişilerde kendi kendine konuşma, bulunduğu yerin ve zamanın farkında olmama ve halüsinasyonlar (gerçek olduğu düşünülen hayaller) görülebilir.
Wernicke-Korsakoff Sendromunun tedavisi bellidir:alkolden uzak durmak ve vitamin yetersizliği belirtilerini geriletmek için tiamin (B1 vitamini) kullanmak. Ancak bu bozukluğun yol açtığı şikayetler genellikle tam olarak ortadan kalkmaz.
Sindirim Sistemi
Alkol midenizin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek gastrite, kusmaya yol açarak midenin üst bölümü ve yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara neden olabilir; Mallory-Weiss Yırtıkları denen bu küçük yırtıklardan kanama olabilir. Uzun süre alkol kullanımı özellikle B vitaminlerinin (özellikle folik asit ve tiamin) ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilir. Alkol kullanımını kestiğinizde bu sorunların çoğu ortadan kalkacaktır. Bununla birlikte, yağlanmış veya büyümüş karaciğer, alkol hepatiti veya yemek borusu varisleri gibi sorunlar acil tıbbi müdahale gerektirir.
Dolaşıma katılan alkol karaciğere gelir ve orada enzimler tarafından parçalanır. Sağlıklı bir karaciğer alkolü saatte 50 kalori oluşturacak bir hızla parçalar. Bu 30ml. viskiye eşittir. Eğer karaciğere gelen alkol bu miktardan fazla olursa, parçalanana kadar kanda kalacaktır.
Alkol kullanımından sonraki gün ortaya çıkan baş ağrısı ve ağız kuruluğunun nedeni pek belli değildir. Olası bir neden, alkolün idrar söktürücü etkisi nedeniyle oluşan su kaybıdır. Bu, dehidratasyona (vücuttaki sıvının azalması) neden olabilir. Bu şikayetlerin ortadan kalkması için dinlenmek, bol miktarda sıvı ve bir ağrı kesici almak gerekir (mide sorunu olanlar ağrı kesici kullanırken dikkatli olmalıdır).
Alkoliklerde akut veya kronik pankreas iltihabı da görülebilir.
Dolaşım Sistemi
Alkol geçici olarak kan basıncını düşürebilir. Ancak sürekli kullanıldığında kan basıncını yükseltebilir.
Sürekli ve aşırı alkol kullananlarda kardiyomiyopati denilen, kalp kasını harabeden ve aritmiden (kalp atışları ritminde düzensizlik) kalp yetmezliğine kadar çeşitli önemli sorunlara yol açan bir hastalık da sık olarak görülür. Az miktarda alkol kullanımı da kalp hastalığı olasılığını artırır.
Cinsel İşlevler
Alkol alışkanlığı erkeklerde empotansa (sertleşme kaybı) neden olabilir. Kadınlarda ise adet düzeni bozulabilir. Ayrıca anne karnındaki bebeğin sağlığını ve gelişimini bozacağı için, hamile kadınların kesinlikle alkol almamaları gerekir.
Kanser
Alkoliklerde kalp-damar hastalıklarından sonra en sık ölüm nedeni kanserdir. Alkol kullanmayanlara göre kansere yakalanma olasılıkları oldukça yüksektir (özellikle gırtlak, yemek borusu, mide ve pankreas kanserleri).
Sigaranın Zararları
Sigaranın, vücudun çeşitli organlarında yaptığı tahribat ve kanserin yanında cilt sağlığı ve güzelliğinize de zararları vardır. İşte sigaranın zararları:
* Ağız kokusu yapar, diş ve diş eti hastalıklarına yol açar.
* Dudak, yanak ve gırtlak kanserine neden olur. Hatta sigarayı yakmadan dudağında taşıyan yada tütün çiğneyenlerde de ağız için kanserleri görülür.
* Dilde, tat alma duyusunda bozulmalar olur.
* Beyin hücrelerinin ölümüne yol açar. Öğrenme bozuklukları, hafıza zayıflığı ve erken bunama görülür.
* Göz merceğinin saydamlığının azalmasına yani katarakta sebep olur.
* Cildin yapısının bozulmasına neden olur. Leke ve kırışıklık oluşur. Selülitlere sebep olur.
* Burunda koku alma duyusu azalır.
* Sinüzit, farenjit, bademcik ve orta kulak iltihabı gibi üst solunum yolu hastalıklarına yol açar.
* Damar sertliğini hızlandırır. Beyin ve kalpte damar tıkanıklığına neden olur. Kalp krizi ve tansiyon yükselmesi görülür.
* Erkeklerde iktidarsızlığın başlıca sebeplerindendir. Ayrıca mesane kanserinin önemli nedenlerindendir.
* Akciğerlerde çeşitli hasarlara, astım ve kronik bronşit gibi hastalıklara neden olur. Bronşlarda ve akciğerlerde birçok çeşit kanserin oluşmasına neden olur.
* Gastrit, ülser ve reflü hastalığına sebep olur. Mide ve yemek borusu kanserine yol açar.
* Gebelikte tüketilen sigara düşük doğumlara ve bebekte gelişme geriliğine neden olur.
* Erken menopoz ve rahim kanserinin sebebidir.
* Parmaklarda sararmaya ve tırnaklarda zayıflamaya yol açar.
* Kemik erimesine neden olur.
* Burger hastalığına sebep olur. Bu haslatık, el ve ayaklardan başlayarak tıkanıklığa yol açar ve uzuvların kesilmesi gerekir.
* Vücutta yorgunluk, uykusuzluk hali, stres, gerilim, performansta düşme ve reflekslerde azalma görülür.
* Pankreas kanseri riski artar.
* Hastalık, yara ve ameliyat tedavileri uzun sürer.
* Kullanılan ilaçları etkisizleştirebilir.
* Bütçenize yük olur, çevre kirliliğine yol açar, yangınların en önemli sebeplerindendir.
* Çocuklarınız kanseri önleyen genlerden yoksun hayata gelir.
* Hamilelerde %10-15 eksik kiloda doğuma ve bebek zeka eksikliğiyle doğar.
* Çevrenizdekileri de bu zararları verirsiniz. Çocuğunuzun sigaraya başlama oranı daha fazladır.
Alkol ve sigaranın korkunç yüzü
İngiltere’de yapılan ve sonuçları The Lancet dergisinde yayınlanan bir araştırmada, sağlığa zararlı maddelerin tehlikesi, topluma verdikleri gerçek zarara göre yeniden derecelendirildi. Araştırmada alkol ve tütün topluma en çok zararlı 10 madde arasında yeraldı.Araştırmayı yapan Bristol Üniversitesinden Profesör David Nutt ve arkadaşları, herhangi bir uyuştucunun topluma verdiği zararı derecelendirmek için üç ölçüt belirledi ...Sıralamada alkol en zararlı 5. madde belirlenirken, tütün 9. oldu...Araştırmacılar, bu sonuçlar üzerine alkol ve tütünün ilaçların kötüye kullanımı yasası dışında tutulmasının keyfi olduğunu savundular. Nutt ve arkadaşları, bu sonuçlar üzerine “alkol ve tütünün “İlaçların Kötüye Kullanımı yasası dışında tutulmasının keyfi olduğunu” savundular. Nutt, “bütün uyuşturucular tehlikelidir. Hatta insanların bildiği ve sevdiği ve hergün kullandığı uyuşturucular bile” dedi ve insanların tehlikeler konusunda bilinçlendirilmesi için daha fazla eğitim verilmesi gerektiğini söyledi. 23 Mart 2007
Kanserin sebeplerinden biri de alkolİngiltere’de yapılan ve sonuçları The Lancet dergisinde yayınlanan bir araştırmada, sağlığa zararlı maddelerin tehlikesi, topluma verdikleri gerçek zarara göre yeniden derecelendirildi. Araştırmada alkol ve tütün topluma en çok zararlı 10 madde arasında yeraldı.Araştırmayı yapan Bristol Üniversitesinden Profesör David Nutt ve arkadaşları, herhangi bir uyuştucunun topluma verdiği zararı derecelendirmek için üç ölçüt belirledi ...Sıralamada alkol en zararlı 5. madde belirlenirken, tütün 9. oldu...Araştırmacılar, bu sonuçlar üzerine alkol ve tütünün ilaçların kötüye kullanımı yasası dışında tutulmasının keyfi olduğunu savundular. Nutt ve arkadaşları, bu sonuçlar üzerine “alkol ve tütünün “İlaçların Kötüye Kullanımı yasası dışında tutulmasının keyfi olduğunu” savundular. Nutt, “bütün uyuşturucular tehlikelidir. Hatta insanların bildiği ve sevdiği ve hergün kullandığı uyuşturucular bile” dedi ve insanların tehlikeler konusunda bilinçlendirilmesi için daha fazla eğitim verilmesi gerektiğini söyledi. 23 Mart 2007
Dünya kamuoyunda şarabın sağlık için yararlı olduğu yönünde genel bir düşünce olduğunu hatırlatan Dr. Boyle, "Bu yanlış, her şarap bardağı, kanser riskini yüzde 7 oranında artırıyor. Alkollü her içecek aynı oranda kanser riskine sebep oluyor." dedi.Dünya Sağlık Örgütü bünyesinde faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), sigara ve tütün ürünleri, fiziksel aktivite eksikliği ve obezite ile birlikte alkolü de kanserin en büyük sebepleri arasında gösterdi.Kanserin küresel bir sorun haline gelmeye başladığını dile getiren Dr. Boyle, sigara ve tütün ürünlerinin yanı sıra şarabın da alkol içerdiğini ve kansere sebep olduğunu ifade etti. (Zaman :08 Nisan 2007)
Alkol kanseri tetikliyor!
İngiltere'de yapılan bir araştırma, her gün az da olsa şarap ya da bira içmenin bağırsak kanserine yakalanma riskini artırdığını ortaya koydu. Kanser Araştırma Enstitüsünden Profesör Tim Key ve ekibinin yaptığı araştırma, günde 2 büyük kadeh şarap ya da 2 bardak bira içmenin bağırsak kanserine yakalanma riskini yaklaşık yüzde 25 artırdığını gösterdi. Her gün bir kadeh şarap ya da bir bardak bira içenlerinse hastalığa yakalanma riskinin yüzde 10 arttığı ortaya çıktı.Key, Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan açıklamasında, "Araştırmalar çok açık şekilde ne kadar alkol alınırsa bağırsak kanserine yakalanma riskinin o kadar arttığını gösteriyor" dedi."Riskin artışı çok önemli değil, ancak insanların alkol tüketimini sınırlandırarak başta bağırsak kanseri olmak üzere bazı kanser türlerine yakalanma riskini azaltabileceklerini anlaması gerek" diye konuştu. International Journal of Cancer dergisinde yayımlanan ve 6 yıl süren araştırmaya, 10 Avrupa ülkesinden 1800'ü bağırsak kanserine yakalanmış 478 bin kişi katıldı. 31 Temmuz 2007
AB, artan alkol tüketimine savaş açtı
Alkole de 'ölüm' yazısı!
İngiltere'de, alkollü içeceklerin üzerine de sigara paketlerinde olduğu gibi ''sağlık uyarılarının'' yer alması zorunlu hale getirilecek.Hükümetin planı çerçevesinde, alkollü içeceğin üzerinde alkol miktarının yanı sıra hangi sürede ve miktarda içilirse ne tür hastalıklara yol açabileceğine dair bilgiler de yer alacak. 14 Nisan 2006
Amerika'daki bütün parklarda ve göl kıyılarında bu levha vardır!TÜRKİYE DE OLSA HEMEN LAİKLİK ÖNPLANA ÇIKAR!
Amerika'daki bütün parklarda ve göl kıyılarında bu levha vardır!TÜRKİYE DE OLSA HEMEN LAİKLİK ÖNPLANA ÇIKAR!
Kırmızı şarap ilaç değil!
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Kalp Damar Hastalıklarını Önleme Projesi Türkiye Koordinatörü ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Görenek, kırmızı şarabın kesinlikle bir kalp ilacı olmadığını söyledi.... Doç. Dr. Görenek, şöyle konuştu: "Son yıllarda koroner arter hastalarına sanki bir ilaçmış gibi kırmızı şarap tavsiye edildiğine sıklıkla tanık oluyoruz. Kırmızı şarabın koroner arter hastalıklarında koruyucu etkisinin olabileceği yönünde bazı çalışmalar mevcut. Bu faydanın içerdiği alkolden mi yoksa üzümden mi kaynaklandığı, direk olarak şaraba kırmızı rengi veren madde ya da antioksidanlar mı ilişkili olduğu tam olarak ortaya konamamıştır. Kırmızı şarap kesinlikle bir kalp ilacı değildir. Bu bakımdan bugünkü kanıta dayalı tıpta koroner kalp hastalarına rutin olarak önerilmesi doğru değildir. Çünkü elimizde hastalara tavsiye edeceğimiz kadar güçlü, kesin bilgiler yok. Hatta belli bir seviyenin üzerinde kalp hastalarına zararlı olabilmektedir.""KIRMIZI ŞARAP KURTARICI DEĞİLDİR"
...Kalp hastaların bu konuda çok hassas olmaları gerektiğini bildiren Doç. Dr. Görenek, hastaların kırmızı şarabı bir ilaç veya kurtarıcı olarak görmemeleri gerektiğini kaydetti. Doç. Dr. Görenek, alkolün kalori değerinin yüksekliğinden dolayı kilo aldırıcı etkilerinin, kalp damarlarının tıkanmasını artırabileceği, ani ölümlere sebep olabileceğinin unutulmaması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:"Bu bakımdan, alkol tüketmeyen, ya da alkolü bırakabilecek bir kalp hastasının kırmızı şaraba başlamaması gereklidir. Çünkü bu şarabın olumlu etkileri henüz genel tıp çevreleri tarafından kabul görmemiştir. Hele hastaların bağımlı olmalarına kesinlikle müsaade edilmemelidir..."
Şarap, insanı eder harap !
Şarap, üzüm suyundan elde edilen alkollü bir içecektir. Üzüm suyunda bulunan mayalar, fermentasyon adı verilen bir işlemle alkol ve karbondioksit gazı açığa çıkarırlar ve şarap oluşur. Şarapta yüzde 10-14 arası alkol vardır. Şarap bilindiği üzere aklı, şuuru etkilemek sûretiyle sarhoşluk veren ve sağlığa zararları olan bir içkidir.
FRANSIZLAR FAZLA ŞARAP TÜKETİYOR
Şarabın sağlığa yararlı olduğu görüşünü savunanların dayanak noktası Fransız toplumundaki bir gözlemdir. Fransızlar kalp damar hastalığı açısından risk olarak kabul edilen yağdan (doymuş yağlar) zengin bir diyetleri olmalarına rağmen, İngilizler'e oranla daha az kalp damar hastalığına yakalanmakta ve daha az kalp krizi geçirmektedirler. Fransızlar'ın daha fazla şarap tükettiğini savunan bazı bilim adamları, aradaki Fransız toplumu lehine farkın, şarap tüketimin Fransız toplumunda daha fazla olmasından kaynaklandığını savunmaktadırlar.
Oysa Fransızlar'ın daha az kalp hastalığına yakalanmalarının sebebinin şarap olduğu görüşü, dünyanın önde gelen otoriteleri arasında kabul görmemektedir. Kalp hastalıkları konusunda tüm dünyadaki uzmanların referans olarak kabul ettikleri Amerikan Kalp Vakfı (American Heart Association) kesinlikle şarap içmeyi tavsiye etmemektedir. http://www.americanheart.org/presenter.jhtml?identifier=4422
ŞARABIN KALP KRİZİ RİSKİNİ AZALTTIĞINI GÖSTEREN İLMİ BİR DELİL YOK
Amerikan Kalp Vakfı beslenme komitesi üyesi olan Columbia Üniversitesi'nden Prof. Ira Goldberg, şarap içmenin kalp krizini azalttığını gösteren hiçbir kabul edilebilir bilimsel veri olmadığını, bunun yerine kalp krizi riskini azaltmak için bilimsel olarak ispatlanmış kolesterol ve tansiyonu düşürmek için kilo verilmesi ve yeterli spor yapılması gibi tedbirlerin alınmasını önermektedir. Goldberg "şarap veya herhangi başka bir içki içmenin klasik metodların yerine geçemeyeceğini" bildirmektedir.
Goldberg Fransızlar'da kalp damar hastalığının daha az görülmesinin şarap içmekten değil taze meyve, sebze ve daha az oranda süt ürünleriyle beslenmeye bağlı olabileceğini ifade etmektedir.
Ayrıca kalp damar hastalıklarının oluşumunda genetik özelliklerin rol oynadığı bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçektir. Dolayısıyla Fransızlar'da kalp damar hastalığı ve kalp krizi riskinin İngilizler'e oranla daha düşük olmasının sebebi genetik olabilir. Zaten dünyada şarap yalnız Fransa'da içilmemektedir. İtalya'da şarap daha fazla içilmektedir. Kaldı ki dünyanın her tarafında şarap tüketilmektedir. Bu mantıkla dünyanın her yerinde aynı etkinin gözlenmesi gerekirdi. Oysa gerçek farklıdır.
Yorumsuz!
ŞARAP, KALP DAMARINI KORUMUYOR
Fransızlar'da İngiliz toplumuna oranla daha fazla şarap tüketildiği için kalp damar hastalığına yakalandığını ortaya koyan hiçbir bilimsel çalışma yoktur. Bu varsayım bilimsel bir gerçek değil olsa olsa şarapçıların bir temennisidir.
Şarapla ilgili haberlerde dikkat edilirse özellikle kırmızı şarabın içinde antioksidan maddeler olduğu ve bu maddelerin iyi kolesterolde artmaya neden olduğu ve özellikle kalp damarlarını koruduğu ileri sürülmektedir. Ancak vitamin E gibi antioksidanlarla yapılan çalışmalarda kalp damarlarını koruyucu etki gösterilememiştir.
Kaldı ki şarapta bulunan antioksidanlar fazlasıyla fermente olmamış olan üzüm suyundan, üstelik şarabın getireceği hiçbir tehlike olmadan rahatlıkla alınabilmektedir. Amerikan Kalp Vakfı'nın bu görüşleri İngiliz Kalp Vakfı tarafından da desteklenmektedir.
Bristol Üniversitesi Kimyasal Patoloji bölümü bilim adamları günlük alınan üzüm suyunun (kötü kolesterol LDL kolesterol okside edici etkisinin daha az) kalp hastalıklarına koruyucu etkisinin daha fazla bulunduğunu göstermişlerdir.
Amerikan Kalp Vakfı (AKV) bilim adamları iyi kolesterolü yükseltmek için bunun yerine çok daha etkili olan düzenli spor yapma veya "Niacin" adı verilen ilacı almayı böylece şarabın zararlarından korunmayı tavsiye etmektedir.
ŞARAP PROPAGANDASINA DİKKAT!
Son zamanlarda basında "şarabın insan sağlığına yararları", "günde 1-2 kadeh şarap kalp krizi riskini azaltıyor", "kırmızı şarap kalp krizi riskini azaltıyor" başlıklı haberlerle yoğun bir şarap propagandası yapılmaktadır. Oysa şarap her şeyden önce alkollü bir içecektir. Alkolün insan sağlığına olan olumsuz etkileri yalnızca modern tıbbın verileri ışığında değil binlerce yıldır bilinen bir gerçektir.
Ancak bu yoğun şarap propagandası taşıyan haberlere dikkat edildiğinde, şarabın "güya" insan sağlığına yararlı olduğu, özellikle kırmızı şarabın kalp krizi riskini azaltıcı etkisi varmış gibi iddiaların bilimsel araştırmalara dayandığı ve sanki ispatlanmış bilimsel bir gerçekmiş gibi topluma lanse edildiği görülmektedir. Oysa konuyu biraz derinlemesine araştırınca bunun bir aldatmaca olduğu açıkça görülmektedir.
ALKOLLÜ İÇKİLER
Alkol kelimesi, Arapça asıllı bir kelimedir. Arapça da, kirpikleri boyamak için kullanılan pudra şeklindeki toz manasına gelen “el-kühul (el-küûl)” kelimesi, hemen bütün batı lisanlarına geçmiş, Türkçe ye de batı kaynaklı lisanlardan, Türkçe okunuşu şekli olan alkol halinde gelmiştir.Alkollü içkilerde, kimyevî yönden bir çok çeşit alkol olmasına rağmen, en önemli olanı etil alkol dur. Bu madde kimyasal olarak etanol, yaygın olarak ta, hububat ispirtosu (grain alcohol) olarak adlandırılır.İçkilerde bulunan diğer alkol çeşidi metil alkol veya metanol dur. Bu alkolde, halk arasında daha çok odun ispirtosu olarak bilinir. Metil alkol antifrizlerde ve yakacaklarda olduğu gibi bazı mamullerde ticari maksatla kullanılmaktadır. Metil alkol öldürücü bir zehirdir. Çok az miktarları dahi körlüğe ve ölüme yol açar. Kaçak olarak yapılan içkilerde bazen metil alkol bulunur ve bu bir çok ölümlere yol açmıştır.Bir diğer alkol çeşidi de izopropil alkoldür. Bu alkol çeşidi de kesinlikle zehirlidir. Fakat alkol deyince kast edilen mana daha çok etil alkoldür.
Alkollü İçki Nedir? Dinimizce Haram Edilmiş Olan Alkollü İçki Tabirinden Ne Anlamalıyız?
Alkollü içkiler, hangi içki tipinde olursa olsun, meyve ve tahılların fermantasyonu, mayalandırılması neticesinde elde edilir. İçkinin tamamı alkol değildir. İçerisinde su, şekerli maddeler ve benzeri şeyler bulunur. Fakat hangi tipte olursa olsun, içkilerde vücuda asıl zararlı olan, sarhoşluk yapan madde etil alkol dediğimiz kimyevî maddedir. Etil alkol değişik içkilerde farklı nisbetlerde bulunur. Meselâ etil alkol birada %5-7, şarapta %15-20 nisbetinde iken; cin, likör ve rakıda %45-50, votka ile viskide ise %65-70 nisbetinde bulunur.
Alkollü içkilerin muhtevasında, mineraller, vitamin, proteinler ve yağlar gibi vücuda faydalı olan maddeler bulunmaz. Onun için, alkollü içkilerin hiçbir besleyici değeri yoktur.
Peygamber (s.a.v.) efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde, “Bir şeyin çok miktarda alınması insana sarhoşluk veriyorsa onun azıda haramdır” (Ebû Dâvûd, Sünen, c.II, s.294; Tirmizi, Eşribe 3) diye buyurmuşlardır. Bu hükme göre az miktarlarda da olsa, terkibinde etil alkol bulunan her madde dinen haram demektir.
Alkol Bir İlaç Olarak Kullanılabilir mi? Bilhassa Kalb Hastalıklarına Faydalı Ciheti Var mıdır?
Alkolün ilaç olarak kullanılması fikri kesinlikle kabul edilmemektedir. Buna misal olarak Amerikan Tıp Birliği’nin (American Medical Association) bu konudaki kesin ifadelerini verebiliriz. Yani tıp yönünden Amerika’da yetkili bir heyet şöyle diyor: “Alkollü içkilerin tedavi edici bir ilaç gibi ve vücuda faydalı bir gıda gibi kullanılmasının hiç bir ilmî temeli, esası yoktur.” (The Journal of American Medical Association, 68: 1837, 1917) Ayrıca aynı teşkilât kalb krizinin tedavisinde alkolün faydalılığını kabul etmemektedir. Yapılan çalışmalar, koroner kalb hastalığında bir bardak viskinin, dil altına konulan bir tek nitrogliserin tabletinin 1/150 (yüz ellide bir)’i kadar dahi tesiri, faydası olmadığını göstermiştir.
Viskinin, kalb hastalığı geçirenlere iyi geldiği kanaati kesinlikle yanlıştır. Bu fikirler içki imal eden firmaların reklâmlarından kaynaklanmaktadır. Söylenenin tam aksine, içki içtikten sonra enfarktüs geçiren pek çok hasta vardır. Alkol alan şahısta cilt damarlarının genişlemesi alkolün vücuttan atılması için meydana gelen bir reaksiyondur. Cilt damarlarının bu genişlemesine kalbin kendisini besleyen damarlar refakat etmediği gibi, alkol alan şahısta dokuların oksijenlenmesi tehlikeli şekilde azalır ve bu da enfarktüs riskini arttırır. ( 1- The Journal of The American Medical Association, 143:355, 1950. 2- Circulation, 1:700, 1950, 3- American Heart, 3:5, 1953, 4- The Lancet, 346:716, 1995. )
Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Şu muhakkak ki içki deva değildir. Bilâkis marazdır. Yani hastalık vericidir.” (İbn-î Mâce, Tıp, 27; Müslim, Eşribe, 12) İşte belirttiğimiz, içkinin hangi çeşidi olursa olsun ilaç gibi kullanılamayacağı tarzındaki ifadeler, bu hadis-i şerifin açık bir teyidinden ibarettir.
İçki Tansiyonu Düşürür mü, Yüksek Tansiyonlularda Az Miktarda İçki Kullanılmasının Faydası Olur mu? Yoksa Zararı mı Olur?
Alkollü içkilerin az miktarda kullanılmasının bilhassa kalbi besleyen damarlarda vozadilatasyon yani damar genişlemesi yaparak faydalı olabileceği fikri mevcuttu. Bu kanaatin yanlışlığı yapılan yeni çalışmalarla çok daha iyi bir şekilde anlaşılmıştır. Alışkanlığı olan veya daha önce hiç içki kullanmamış şahıslarda, tansiyonları normal veya yüksek olsun, şahısların hepsinde az miktarlarda bile alkol kullanılması tansiyonu arttırmaktadır.(10), (11)
15-80 yaşları arasındaki 80.000 şahısta yapılan çalışma, günde normal büyüklükte bir bardak içki kullanan şahsın tansiyonu (sistolik basınç) ortalama 1 mmHg artmaktadır. Günde iki bardak veya daha fazla miktarda içki kullananlarda, içki içmeyenlerle mukayese edilince, tansiyon âdeta ikiye katlanarak artmaktadır.(12), (13) Alkollü içkiler, batı memleketlerinde erkeklerde görülen bütün yüksek tansiyonların takriben %10’nun sebebidir. Bazı memleketlerde bu nisbet %33’e kadar çıkar.(14)
Alkol Gıdaların Hazmına veya Sindirilmesine Faydalı mıdır?
Bunun tersi doğrudur. Yani değil alkollü içkilerin hazma faydalı olması, bilakis hazmı geciktirdiği gösterilmiştir. Çünkü alkol sindirim kanalı duvarlarında tahriş edici sebebi ile fazlaca mukus ve hidroklorik asit salgılanmasına vesile olur. Bu ise sindirime menfî tarzda tesir eder. Alkolün hangi çeşidi olursa olsun, ne miktarda olursa olsun, sindirimi tembih edici bir madde olarak kabul edilemez. Bira ve şarapta bu prensibin haricinde değildir.(15) (Bu konu için 78. sahifeye de bak.)
Alkollü İçkiler Vücudu Isıtır mı, Yani Vücut Sıcaklığını Arttırmak İçin Soğuklarda Kullanılabilir mi?
Alkol, bırakalım vücut sıcaklığını yükseltmek, bilakis vücut sıcaklığını düşürücü tesire sahiptir. Şöyle ki, alkol kullanan şahsın cilt damarlarını genişletir. Bu ise vücuttan hararetin kaybına vesile olmaktadır. Hatta sarhoş şahsın hisleri azaldığı için, şiddetli soğuklarda sokakta kaldığını bile fark etmeyebilir. Donma tehlikesi dahi geçirebilir.(16) Rus İnterfax Ajansı’nın haberine göre 1995-1996 kışında sadece Moskova’da toplam 600 kişi soğuktan donmuştur. Bunların tamamı alkolik kişilerdir.
Alkol Direkt Olarak Ölüme Yol Açabilir mi? Yani Âdeta Bir Zehir Gibi Tesir Edip Ölüme Sebep Olabilir mi?
Bilineceği gibi, alkollü içkiyi kullanan şahısta, kanındaki alkol seviyesi, belli miktarların üstüne çıkacak olursa (400-700 mgr/mlt) direkt zehir tesiri yapar. Şahsın solunum felcinden ölümüne vesile olur. Alkolden direkt zehirlenme ile meydana gelen ölümler, alkolden ileri gelen bütün ölümlerin 1/3’ini teşkil eder.
Alkol zehirlenmesi, A.B.D.’de karbon monoksitten sonra, ölümle neticelenen zehirlenme sebeplerinin ikincisidir. Alkol ve karbon monoksitin her yıl sebep olduğu ölümler, diğer bütün zehirlenmelerin hepsinin toplamından çok daha fazla miktardadır. (Hofmann FG: A Handbook on Drug and Alcohol Abuse. 2nd ed, Oxford University Press, 1983, s.115)
Bir Bardak Viski Yılan Isırmasına Faydalı mıdır? Yoksa Zararlı mıdır?
İçkilerdeki alkol hiçbir zaman yılan zehirini nötralize etmez, yani tesirini önlemez. Yılan zehirlenmesine karşı yapılabilecek en kötü şey, belki de şahsa içki içirtmektir.Bir kimseyi yılan sokunca vücudun normal bir reaksiyonu vardır ki, vücutta bir gerginlik teşekkül eder. Bu damarların büzülmesine yol açar. Böyle bir durum vücut için o anda faydalıdır. Genellikle yılan ısırmasında kan dolaşımına zehirin yayılmasına mani olmak için, elde ve ayaklarda zehirlenen kısmın üstü kalınca bir bantla bağlanır. İşte bu esnada şahsa viski içirmek veya herhangi bir içkiyi içirmek, ciltteki kan damarlarının genişlemesine ve yılan zehirinin vücuda daha rahat yayılmasına imkân verir. Böyle bir durum meseleyi daha da kötüleştirir.Yılan zehiri genellikle kan basıncının düşmesine sebep olur. Bira, şarap veya herhangi bir içkide kan basıncını düşürür. Yılan zehirinin kan basıncını yani tansiyonu düşürmesi, içkinin kan basıncını düşürmesi ile birleşince hâdise ölümle neticelenebilir.
İçki İçenlerde Kurşun Zehirlenmesi Görülür mü?
Bir çok araştırmalar, bilhassa bira ve şarapta olmak üzere belli miktarlarda kurşun bulunduğunu göstermiştir.(17) İçki kullanan şahısların kanları bu yönden incelendiği zaman, bu kimselerde içtiği içkinin artmasına bağlı olarak nisbeti artan miktarda, kanlarında kurşun bulunduğu tesbit edilmiştir.(18) Sigaranın kandaki kurşun miktarını arttırdığı, şahıs hem içki, hem de sigara içiyorsa kanlarındaki kurşun miktarı, hiç içki ve sigara içmeyenlere göre %44 nisbetinde arttığı görülmüştür.(19)
Bunun manâsı gayet açıktır. İçki içen şahıslar hem alkolden zehirlenmekte, hem de bir manada kurşun zehirlenmesine uğramaktadırlar. Buna bağlı olarak ta, başta böbrek hastalıkları ve yüksek tansiyon olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanmaktadırlar.
Alkollü İçkiler Bir Gıda mıdır?
Tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse, alkol ne maksatla alınırsa alınsın bir gıda değildir.(20) Bunu birkaç maddede özetlemeye çalışalım;
1-Bir maddenin gıda özelliği taşıması için vücudun gelişmesine, büyümesine faydalı olması lâzımdır. Yıpranan ölen hücrelerin yenilenmesi için kullanılmalıdırlar. Proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve ayrıca mineraller, vitaminler ve su vücudun ihtiyacı olan maddelerdir. Alkolün ise vücudun tamirinde, büyümede, gelişmede hiçbir faydalı tesiri yoktur. Bir gıda olarak kabul edilmez.
2- Gıdalar vücutta parçalandığı zaman enerji verirler. Alkol de vücutta yandığı zaman belli miktarda enerji verir. Ancak gıdalar vücuda enerji ve sıcaklık verdiklerinde vücuda hiçbir zararları söz konusu değildir. Halbuki alkol vücuda girdiği andan itibaren, vücuda toksik (zehirli) ve zararlı tesirleri söz konusudur. Vücuda giren her damla alkol, vücutta zarara sebep olur. Vücuda alınan alkol miktarı arttıkça, zararı da o nisbette artacaktır.
3-Gıda maddeleri icabında kan olan, adaleye değişen, kemik olan kimyevî birleşikler demektir. Vücudun büyümesi, gelişmesi için lüzumludur. Adalelerin kasılması, sinir hücrelerinin faaliyeti için ihtiyaç olan enerjinin kaynağıdır. Hastalıklara karşı vücudu korumada yardımcı olur. Yüksek beyin merkezlerini tahrip etmez, uyuşturmaz.
İçkilerdeki alkol gıdaların aksine adale kuvvetini azaltır, sinir merkezlerini uyuşturur. Hastalıklara karşı vücudun mukavemetini düşürür. Doku yenilenmesine faydalı olmak bir yana, canlı dokuları bile öldürür.
4- Gıdalar vücutta değişik şekillerde depolanıp ihtiyaç anında kullanılırlar. Alkol gıdaların aksine vücutta depolanmaz. Vücuda girer girmez, vücut bir an evvel âdeta alkolden kurtulmaya çalışır.
5- Hematoloji yani kan ile alakalı hastalıkların emektar hocası olan sayın Prof.Dr.Şınasî Özsoylu, çok iddia edilen, şarabın kan yapıp yapmadığına dair şunları söylemektedir; “Ben yıllardır kan ile alakalı bahisleri okurum. Şarabın kan yaptığına dair bir neşriyat okumadım. Şahısta demir eksikliği fazla değilse, karaciğer, dalak yemesi tavsiye edilir. Dana eti, ızgara şeklinde az pişirilerek yemesi tavsiye edilir. Kanın kırımızı kürelerinin yani alyuvarların eksikliğinde, bazı demirli preparatlar, folik asit, B12 vitamini ve eritropoietin verilebilir. Kan yapımı için şarap tavsiye edilmez. Fransızların bordo şarabını, İngilizlerin İskoç viskisini ve Rusların da Rus votkasını tavsiye etmeleri manidar değil midir?”
Netice olarak şunu tekrarlayabiliriz ki, değişik çalışmalar göstermektedir ki alkol bir gıda değildir.
Alkollü İçkilerin Azı Faydalı mıdır?
1-Alkolün çok cüzî miktarları dahi (bir veya iki kadeh) vücudun reaksiyon zamanını, yani ışık ve ses ikazlarına olan cevabını %5-10 nisbetinde düşürmektedir.Daktiloda yazı yazmaktan tutun da, herhangi bir cihazı kullanmaya kadar şahıs ne miktar alkollü içki almış olursa olsun, içkiyi içtikten sonra öncekine göre çok daha fazla sayıda hatalar yapmaya başlar. Böyle bir neticenin, otomobil kullanan, saatte 1000 km . süratle giden uçağı kullanan için ne kadar önemli olduğunu düşünelim.
2- Az da olsa içki kullananlarda karaciğer sirozundan ölüm artmaktadır. Yüksek tansiyona yol açmakta, sarhoş araba kullanmanın yol açtığı kazalara, yaralanma hadiselerine, ani ölümlere sebep olmaktadır. Göğüs ve kalın bağırsak kanserleri, az da olsa içki kullananlarda, içmeyenlere göre daha sık olarak görülmektedir.(21)
3- 15-20 yaşları arasındaki gençlerde yapılan bir araştırmaya göre, bu yaşlardaki gençlerde, intiharlar, trafik kazalarından ölüm gibi, şiddete bağlı ölümler, çok az miktar diye tarif edilen günde birkaç bardak alkollü içki kullananlarda dahi normale göre %75 daha fazla olarak bulunmuştur.Adölesan dediğimiz, reşit olmanın yani gençliğin başlangıç yılları, içkiye alışma yönünden belki de en tehlikeli yaşlardır. Bu yaşlarda alınan birkaç kadeh içki bile bağımlılığın teşekkülüne sebep olabilmekte, bu da belirtilen menfi halleri netice verebilmektedir.(22)
4- Amerikan Kanser Cemiyeti’nin 276.000 erkek üzerinde yapmış olduğu çalışmanın neticelerine göre, günde sadece tek kadeh içki kullanan şahıslarda ölüm nisbeti, içki kullanmayanlara göre açık bir şekilde artmıştır.(23)
5- Avrupa’da geniş çaplı yapılan bir istatiskî çalışmanın neticelerine göre, belli nisbette içki kullanan şahısların, haftada evet haftada sadece bir kadeh fazladan içki kullanmaları, bütün nüfusta alkoliklerin sayısını %10 arttırmıştır.(24) Netice olarak koroner kalb hastalığını önleyeceğiz diye içki kullanmayı tavsiye etmek ancak içki tüccarlarının işine yarar.
6- Her kadeh içki beyinde 2000 kadar sinir hücresinin ölümüne yol açmaktadır.
7- Ve unutulmaması gereken önemli noktalardan biriside şudur ki, alkolün azı daha fazlasına alıştırmaktadır. Buna tıpta tolerans adı verilir. Yani vücudun sarhoşluk için daha fazlasına meyletme özelliğidir. Alkolik olan şahısların da bir zamanlar bir iki bardakla içkiye başlamış olduklarını unutmayalım.
Alkollü İçkiler ve Kalb ve Damar Hastalıkları İle Olan Alakası
Şarap içmek hatta bir kısmının iddia ettiği gibi, bilhassa kırmızı Fransız şarabını içmek acaba koroner kalb hastalıkları riskini azaltıyor mu? Bunu son neşriyatların ışığında anlamaya çalışalım.
1. En başta, şarap dahil hangi içki çeşidi olursa olsun, tek kadeh bile kullanıldığın da, şahısta muhakemeyi, otomobil sürme maharetini bozduğu, otomobil kazalarına, yaralanmalara yol açabildiğini hatırlayalım. Tek kadeh içkinin dahi, hamilelikte kullanılırsa, doğmamış bebeğe zarar verdiğini, tek kadeh içki dahi, kullanan her kişide, içkinin 2000-3000 kadar beyin hücrelerini tahrip edip, hücrelerin ölümlerine yol açtığını unutmayalım. Gene kullanılan içkinin, yüksek tansiyona, inmelere (felç), kalbin anormal çalışmasına yol açtığını bilelim. Ayrıca, ne miktar kullanılırsa kullanılsın, içki kullanan şahıslarda, belli kanser çeşitlerinin daha çok ortaya çıkmış olduğunu da hatırlayalım.
Adölesan dediğimiz ve henüz erginlik çağına basan gençlerde bir tek kadeh içkinin dahi bağımlılık (iptila) yapabildiğini göz önünde tutalım.(25) İsterse tek kadeh içki kullansın, devamlı içki kullanan her bir insanda, zamanla alışkanlık riski söz konusu olduğunu düşünelim. Ondan sonra şarabın kalbe olan faidesinden söz edelim.
2. Her şeye rağmen, şarabın koroner kalb hastalıklarında faideliliği söz konusu olsa bile, bir maddenin bin zararı var, sadece bir faidesi varsa, biz o maddeyi faideli kabul etmeyiz, zararlıdır diye hüküm veririz.
3. Şarabın, bilhassa Fransızların ileri sürdükleri gibi, kırmızı Fransız şarabının koroner kalb hastalığına faideliliği münakaşalıdır.(26) Şarapta mevcut ve antioksidan olarak ifade edilen ve damar sertliğine mani olduğu kabul edilen malvidin-3-glukozid adlı madde, kırmızı üzüm suyunda çok daha bol miktarda bulunmaktadır. Bu konuda yapılmış olan mukayesede, şarap yerine aynı miktar, kırmızı üzüm suyu içen şahısların kanında, antioksidan madde olan malvidin-3-glukozid’in daha yüksek seviyelerde bulunduğu anlaşılmıştır.(27) Onun için, damarlara faidesi olacak diye, birçok zararı olan şarabı insanlara tavsiye etmenin bir manâsı yoktur.
4. Günde 1-2 kadeh şarap içmenin, şahısta koroner kalb hastalıklarına mani olucu te’siri varmıdır? Bunu bugün açık olarak söyleyebilmek mümkün değildir. Şayet şarabın böyle bir faidesi varsa, içerisinde çok daha bol miktarda anti oksidan madde ihtiva eden üzüm suyunun, daha faideli biyolojik te’siri vardır.(28), (29) Şarabın faideli olduğunu söyleyebilmek için, yaş, ırk, cins, sigara içip içmeme, genellikle kullanılan gıda çeşidi vs. gibi daha birçok faktörün nazara alınıp, çok daha geniş çapta istatistikî çalışmaların yapılması lazımdır. Çok geniş çalışmalar yapılmadan, klinik tecrübelere konulmadan, şarabın kalb ve damar hastalıklarına mani olucu tesiri olduğunu söylemek zordur.
5. İspanya’da 20.000 kadar yetişkin insanda yapılan araştırma da, devamlı olarak günde 1-2 kadeh veya 3-4 kadeh şarap veya bira içen insanların sıhhatlerini, hastalıklara yakalanma nisbetlerini incelemişlerdir.(30) Bu insanların, içki içmeyen aynı yaşlardaki insanlara göre, daha sık olarak hastalıklara yakalandıkları anlaşılmıştır. Bilhassa şarabı tercih edenlerin sağlıkları, içmeyenlere göre çok daha bozuk olarak bulunmuştur.(31)
Bira Nedir? Ne Değildir?
1-Bira çimlendirilmiş arpanın özel muameleden geçirilmesi, mayalanması sonucu elde edilir. Muhtevasında %5-7 nisbetinde etil alkol bulunur. Kesinlikle alkollü içki sınıfına dahil edilir. Bir şişe bira bile kazalara sebep olabilecek derecede sarhoşluk yapabilmektedir. Kendi zamanının en tanınmış kimyacısı olan Dr. Harvey Wiley (Encyclopedia Britannıca’dan) “%3 nisbetinde dahi etil alkol ihtiva eden bira, sıklıkla onu kullanan bir şahsı sarhoş edecek kadar alkol miktarına sahiptir.” (Hearing Ways and Means Committee, 72 Congress, s. 21)
2- Alkolsüz bira diye piyasaya sürülen bira, içerisinde %5-7 nisbetinde etil alkol bulunan biranın, etil alkol oranının vakumla azaltılmasıdır. İçerisinde kesinlikle %1-1,5 nisbetinde etil alkol bulunur. (Gıda Bilimi ve Teknolojisi. AÜ Ziraat Fak Teksir No: 113, s.173, Ankara, 1983)
3- Merhum Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay: “Almanya’daki alkoliklerin hemen hepsi bira içerek tımarhanelere, ya da hapishanelere girmişlerdir. Bu memleketin bira bayramlarında bira içerek, sarhoş olanlar açıkça görülebilir.” (Bira ve Alkolizm Raporu. Türkiye Yeşilay Cemiyeti, İstanbul, 1983, s. 11)
4- Bira bir gıda değildir. Bira ve şarap A, Bı, D, C vitaminlerini ihtiva etmez. Bunlar ise beslenme için lüzumludur. Mukayese edilirse süt tam bir gıdadır. Birada bulunan çok düşük gıda değeri olan karbonhidrat (dekstrin), ufak miktarda protein ve çok düşük miktarda iki tip B vitamini bulunur. Ancak, çoğu bildiğimiz alelâde yiyeceklerde dahi bu maddeler ve vitaminler çok daha fazla miktarlarda bulunur. Bu bakımdan gerek bira olsun, gerekse bütün diğer alkollü içkiler olsun besleyici değerleri yoktur. (Lennan RM: Propaganda Facts. Sane Press, Oklahama City, 1982, s. 46)
5- Bira Taş Düşürür mü? Nedense bu yanlış kanaat içimize girmiştir. Biranın diüretik yani idrarı arttırıcı bir tesiri olduğu herkesin malumudur. Ancak aynı netice menba suyu, ıhlamur içenlerde de olur. Bu konuda kendileri ile görüştüğümüz üç ayrı üroloji yani bevliye profesörü, biranın taş düşürmek bir yana, içerisinde etil alkol bulunduğu için ödem yani idrar yolunun civarında sıvı birikmesine yol açtığı için, taş düşürme değil bilakis taşın düşmesini zorlaştırıcı, geciktirici tesiri olduğunu belirtmişlerdir.
Taş kırma gibi modern tekniğin geliştiği asrımızda, artık bu gibi yanlış bilgilere itibar etmemek gerekiyor.
6- Bira alkollü içki olduğundan, diğer bütün alkollü içkilerin sebep olduğu hastalıklara sebep olabilecektir. Misaller verelim;
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Bilim Dalı Karaciğer Seksiyonu Öğretim Üyelerinden Prof.Dr.Muzaffer Gürakar: “Biranın zararsız olduğunu düşünmek yanlıştır. İçinde alkol olan her türlü içki, belli miktarlarda siroz yapmaktadır.” demektedir. (Bira ve Alkolizm Raporu, s. 12)
7- Norveç Frederikstad hastanesi psikiyatri doktoru, Dr. Otto Haug kendi geliştirdiği metodu ile, alkolün beyin dokusunda yaptığı tahribatı açıkça göstermiştir. Hayret verici netice şu idi ki, bira içenlerde beyin hasarının alkol yüzdesi en fazla içki olan viski içenlerdeki kadar, hatta bazı vakalarda daha yüksek olması idi. (Everett G: Brain Damage Starts With the First Drink, Listen, Vol: 22, No: 12)
8- Alkolün kalb kası (miyokard) üzerinde doğrudan doğruya zehirli (toksik) tesir yaptığı kesindir.Uzun müddet içki kullananlarda alkolün kalb ve iskelet kaslarında bozukluklara yol açtığı bilinmektedir. Sadece bira içmekle meydana gelen kalb kası hasarları çok gösterilmiştir. Bu alışkanlığın sürdürülmesi kalb kasında meydana gelen hasarın artmasına sebep olur. (Alkolizm ve Diğer Uyuşturucular. Prof. Dr. Faruk Öner, Haziran, 1983).
9- Bira içmenin bayanlarda göğüs kanseri riskini %60, erkeklerde ise böbrek, mesane ve rektum (kalın bağırsağın son kısmı) kanseri riskini daha yüksek nisbetlerde arttırdığı gösterilmiştir. (Breslow NE: A High Correlation Beer Drinking and Cancer. J Of the National Cancer İnstitute, 53: 631, 1974)
10- Bira aynen diğer içkiler gibi iptilâya yani alkolizme sebep olabilmektedir. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’ne alkolizm sebebi ile müracaat eden veya klinikte yatırılan 70 alkolik hastada bira yönünden şu incelemeler yapılmıştır;
A- Bira genellikle alkolizme başlangıç teşkil etmektedir. 70 hastanın ekseriyeti içkiye bira ile başladıklarını belirtmişlerdir.
B- Bu alkoliklerin %20’si bira müptelâsıdır. %80’i ise, yine bira ile içkiye başlamış, daha sonra bira kifayet etmediğinden, daha yüksek konsantrasyonlu içkilere meyletmişlerdir.
C- Bira müptelâlarının, diğer içki müptelâlarından ruhî özellikler ve yan tesirler bakımından açık bir farkları yoktur. (Bira ve Alkolizm Raporu, s.19)
11- Bütün bu hakikatleri gören Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden, Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 106 öğretim üyesi bira ile alâkalı şu raporu neşretmişlerdir: “Alkolizm bütün dünyada en önemli sağlık problemlerinden birisidir. 1982 Mayıs ayında Cenevre’de toplanan Dünya Sağlık Asamblesi’nde teknik tartışma konusu olarak seçilen alkolizm problemine karşı, yalnız gelişmiş memleketlerde değil, gelişmekte olan memleketlerde de müessir tedbirler alınması zarurîdir. Alkolizm şahsı bedenî ve ruhî yönden çökerten bir hastalık olduğu gibi, aileleri yıkan, mutsuzluklara ve büyük iş gücü kaybına yol açan, trafik kazalarının en başta gelen sebepleri arasında bulunan bir toplum ve sağlık meselesidir.
Gençleri alkolizme götüren yolun önemli bir başlangıç noktası serbest bira satışı ve reklâmlarıdır. Henüz lise seviyesinde birçok genç, birayı alkollü içki görmeyen bir kanunî uygulama ortamında, okul çevrelerine yakın birahaneleri doldurmaktadırlar. Alkoliklerin tedavisinde de, alkoliği aldatan ve tedaviyi aksatan içki, biradır. Gençlere alkol kapısını ilk açan ve bir çoklarını alkole alıştıran, toplumsal yönde memleketimizde alkolizmin artmasında önemli katkısı olan ve ilmî yönden alkollü bir içki olduğunda şüphe bulunmayan biranın; kanunî olarak ta alkollü içki sayılması, pazarlama ve satış şartlarının diğer alkollü içkilerle bir tutulması, içkili lokantalarda 18 yaşından küçüklere verilmemesi, devlet radyo ve televizyonunda reklâmının yasaklanması, gerekli görülecek başka idari tedbirlerin acilen ele alınarak, müessir bir şekilde tatbikata geçilmesi dileğimizi saygılarımızla sunarız.” (Bira ve Alkolizm Raporu, s.14)
ALKOLÜN TESİR BASAMAKLARI
1- Zihnî Faaliyetler
Kandaki alkol nisbeti %0,05 (on binde beş) ise, (ki bu miktar alkol, aç karnına içilen iki şişe biradan da ileri gelebilir) önce sadece insana has olan, davranışların en yüksek seviyesi sayılan zihnî faaliyetlere zararı olur. Matematik hesapları yanlış yapar. Kararları ve hükümleri hatalıdır. Dikkati azalmıştır. Hafızası bozuktur. Duyduğu sesler hakkındaki hükümleri yanlıştır. Edep hissi azalmıştır. Kalabalıkta utanmadan idrarını açıkta yapabilir.
2- Fizikî Faaliyetler
Kandaki alkol yüzdesi %0,1 (binde bir) olunca, beynin alt kısmına ve arkadaki motor merkezlere tesir eder. Beyinciğe tesiri olur. Kasların intizamlı çalışması bozulmuştur. Şahıs bunun için düzenli yürüyemez, yalpalar. Dil kaslarının intizamlı çalışması olmadığından, boğuk ve anlaşılmayacak tarzda konuşur. Şahısta görme bulanıktır. Yürüme yanında, koşma ve diğer atletik kabiliyetler de bozulmuştur.
3- Hayatî Faaliyetler
Kandaki alkol yüzdesi %0,5 (binde beş) veya daha fazla olursa, alkol beyin sapına tesir eder. Solunum felç olur, kalb durur. Şahıs alkol zehirlenmesinden ölür gider.
Beyin Hücrelerindeki Tahribat İlk Kadeh İçki İle Başlar.(43)
Herkes çok içki içmenin vücuda zararlı olduğunu kesinlikle kabul eder. Ancak bazı içkiye alışık olanlar; “Evet, şüphesiz içki içmek zararlıdır. Ancak bu çok fazla içilirse meydana gelir. Az içilirse zararı olmaz” derler. Bu sözlerle o şahıslar ancak kendilerini aldatırlar. Bugün kesin deliller göstermiştir ki, içki az miktarda alınsa da kesinlikle vücutta kalıcı zararlar bırakmaktadır. Hatta beyin hücrelerindeki tahribat ilk kadeh içki ile başlamaktadır.
Kılcal Damarların Tıkanması
Alkolün beyin üzerindeki zincirleme tesirlere nasıl sebep olduğu meselesi fizyoloji âlimlerini uzun zamandan beri uğraştırıyordu. 1940 yılından bu yana sayıları çoğalan âlimler, alkolün bu tesirlerinin direkt değil de, dolayısı ile olduğunu anladılar. Şöyle ki, beyin hücreleri normal faaliyetlerinin devamı için, bütün vücud hücrelerinde olduğu gibi, oksijene muhtaçtırlar. İşte alkol, beyin hücrelerini oksijenden mahrum ederek, beynin farklı kısımlarına tesir eder. Bu teori kuvvetli desteğini şu misâlde bulur: Çeşitli çalışmalar göstermiştir ki, bir pilot 2700 metrenin üzerine çıkanca âdeta sarhoş bir şahsın haline benzer uyuşukluk halini hissedebilir. Aynı pilot, oksijen maskesi takmadan 5400 metrenin üzerine çıkacak olursa, oksijensizlikten solunum merkezinin faaliyeti duracak ve pilot hayatını kaybedecektir.
Güney Corolina (Karolin) Tıp Fakültesinden Prof.Dr. Melvin Knisely ve çalışma arkadaşları, yaptıkları çeşitli tecrübelerle alkolün beyin hücrelerini nasıl oksijenden mahrum ettiklerini göstermişlerdir. Normal ve sıhhatli bir insanda, kalb, kanı atardamarlardan geçirerek, vücudun bütün organlarına yayılan fevkalâde ince kılcal damarlara kadar pompalayacak biçimde yaratılmıştır. Kılcal damarlarda seyreden alyuvarların taşıdığı oksijen dokulara verilir ve dokularda birikmiş artıklar ve karbon dioksit kana geçer. Bu oksijen ve karbondioksit alışverişinin davamı ile dokuların hayatiyeti devam eder. Sıtma, tifo gibi elliden fazla hastalık tipinde ise bazı sebeplerden dolayı alyuvarların kümeler halinde pıhtılaşmasından, ince olan kılcal damarlar tıkanır. Neticede dokular oksijensiz kalır ve dokulardaki hücreler ölürler.
İçki ve Göz Küresi
Alkol, yukarıda bahsi geçen hastalıklardakine benzer mekanizma ile kapillerler de yani kılcal damarlarda tıkanmaya, dolayısı ile oksijensiz kalan o bölgelerdeki hücrelerin ölümüne yol açmaktadır. Dr. Knisely, çalışmasında, göz küresi saydam tabakasının hemen altında yayılmış bulunan kılcal damarları ışıklandırmıştı. Böylece, bu araştırmacı, insanda görülen elliden fazla değişik hastalıklarda, kanda pıhtılaşma ve kılcal damarlarda tıkanma olduğunu müşahede etti. Araştırıcının en enteresan müşahedesi ise, alkolle alâkalı idi. Dr. Knisely, alkol verdiği hayvanlarda da bu pıhtılaşmayı gördü. Öyle ki hayvana verilen alkol yüzdesi arttıkça, gözdeki kılcal damarlardaki alyuvarlarda da, pıhtılaşma oranı artmakta idi.
Dr. Knisely ve arkadaşları, özel bir hastanede yatan alkol ile zehirlenmiş olan hastaları 17 ay gibi uzun bir zaman müddetince incelemeye tâbi tuttular. Hasta yatırıldığı zaman müşahedelerinde objektif olabilmek ve sonra kandaki alkol yüzdesini ölçmek için, hastadan kan aldılar. Gruptan iki kişi, hastanın göz kılcal damarlarını dikkatle incelediler. Netice olarak ta kandaki alkol miktarı arttıkça, gözdeki kılcal damarlarda kan akış hızının yavaşladığını buldular. Kandaki alkol yüzdesi arttıkça, tıkanmış kılcal damarlar sayısı da artmaktadır. Alkol yüzdesi en yüksek olanlarda, önemli sayıda kılcal damarlar tahrip olmakta ve gözde kanlanmalar teşekkül etmektedir.
Beyin Ne Durumda?
Normal olarak bir insan beyninde, milyarlarca sinir hücresi (nöron) bulunur. Bu hücrelerin bir özelliği doğumdan sonra, ölüme kadar sayılarının sabit kalmasıdır. Yani sinir hücreleri doğumdan sonra sayıca çoğalmazlar. İşte, yukarıda bahsedildiği gibi, alkol göz yuvarlağındaki kılcal damarları tıkayıp hücrelerde ölüme sebep olduğu gibi, beyinde de aynı neticeye sebep olmaktadır. İlk kadeh içkiyi içen şahısta dahi alkol beyinde bazı kılcal damarlarda tıkanmaya, dolayısı ile de birkaç bin sinir hücresinin oksijensizlikten ölümüne yol açmaktadır. Bu içki alışkanlığı devam ederse, beyinde telâfisi kesinlikle mümkün olmayan milyonlarca sinir hücrelerinin ölümüne yol açacaktır.
Alkoliklerdeki belirtilen beyin hasarından dolayı, beyinle alakalı bütün fonksiyonlarda gerileme ve hasar vardır. Daha önce normal olan şahıslarda, içkiden ileri gelen beyin hasarından sonra, öğrenme, anlama, kavrama, hafıza, problem çözme, tecrit yani ayırt etme, dikkat ileriye dönük plan yapma vs. gibi, insanın insan olma özellikleri diyebileceğimiz beyinle alakalı bütün faaliyetlerde, aksama, gerileme ve kayıp söz konusudur.(44) Her içki içen şahıs, içtiği içkinin miktarına göre, az çok, belli nisbetlerde bu kayıplardan hissedardır.(45)
Ancak son yıllarda yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, içkilerde bulunan alkol, nörotoksik bir maddedir. Yani sinir hücrelerine zehir gibi tesir eder. Bizzat sinir hücrelerine zarar verip ölümlerine yol açar.(46)
Beyinde nöron diye adlandırılan sinir hücrelerinden başka, nöronların desteklenmesinde, beslenmesinde vasıta olan ve gliya hücreleri diye adlandırılan ikinci bir hücre grubu daha vardır. Alkol kullanan şahısta, sinir hücrelerinden başka, bu destekleyici gliya hücreleri de ölür, dejenere olurlar.
Dr. C.B. Courville isimli meşhur bir nöropatolog, alkolün sinir sistemi üzerindeki tesirlerini, “Effects of Alcohol on the Nervous System of Man” isimli kitabında neşretmiştir.
Bu araştırıcı, kendi otopsi müşahedelerine dayanarak, uzun seneler alkol almış şahısların beyinlerinin, âdeta içine su çekilmiş sünger gibi ödemli (sıvı birikmiş) olduğunu söylemiştir. Ayrıca aynı şahısların beyinlerinde çok sayıda küçük kanama odakları olduğunu, damarlarda fazlaca bir kan birikimi bulunduğunu da belirtmiştir. Dr. Courville, alkolik şahısların beyinlerinin kanamaya daha müsait olduğunu, normal şahısları öldürmeyecek kadarki darbelerde bile alkoliklerin öldüğünü kaydediyor.
Alkolizm ve Delilik
Norveçli psikiyatrist Dr. Otto Haugh, kendi geliştirdiği çalışmaları ile alkolik şahısların beyinlerindeki tahribatı açıkça göstermiştir. Bu şahıs pneumoencephalography (pnömo ensefalografi) diye adlandırıldığı metoduna göre, lokal anestezi altında omurilikten az miktarda beyin omurilik sıvısı almakta ve bunun yerine beyine zarar vermeyen hava verilmektedir. Hava, beyin boşluklarındaki sıvının yerini almakta, beyin hudutları görülmektedir. Alkolik şahıslarda beyindeki bu boşlukların büyüdüğü, röntgen filminde fark edilmektedir. Bu alkolik şahsın beyninin yenmesi değildir de nedir? Şaşırtıcı bir sonuç, bira içenlerde beyin hasarının, alkol yüzdesi en fazla olan içkilerden olan, viski içenlerdeki kadar, hatta daha fazla olması idi.(47)
Amerika Birleşik Devletleri’nde akıl hastanelerine yatırılan hastaların büyük ekseriyetinde, orta veya uzun müddet içki içtiklerine dair hikâye vermektedirler. Psikiyatrik hastalardan, alkolizm hikâyesi olanlar kesinlikle bilinmemekle beraber, %25-33 olarak tahmin edilmektedir. Alkol alanlar, kendi kendilerini delilik tehlikelerine attıklarını unutmasınlar.
Karaciğer ve Diğer Organlar
Hekimler, karaciğerde siroz hastalığının alkoliklerde, içki içmeyenlere göre sekiz misli daha fazla görüldüğünü çoktan beri biliyorlardı. Ancak bunun sebebi Dr. Knisley’in grubunun çalışmaları ile anlaşılmıştır. Alkol beyinde yaptığı gibi, karaciğer ve diğer organlarda da kılcal damarların tıkanmasına yol açmaktadır. İşte devamlı içki kullanan şahısların organları oksijen yokluğundan dolayı hücrelerin ölmesine sebep olmakta, buda çeşitli bozukluklar halinde kendisini göstermektedir.
Netice
Bütün bunlar ara sıra veya az da olsa içki içenlere ne ifade edecek? Bu hakikatler “damlasından da olsa kendinizi koruyunuz” diye özetlenebilecek olan dinimizin hükmünün hak ve doğru olduğuna delil olmaz mı? Alkolik şahıslarda beyinde kanamaya olan meyil artmıştır. Normal şahısları öldürmeyen darbeler alkolikleri öldürebilir.
BİRA KANSER NEDENİ
Biranın akciğer kanserine yakalanma riskini artırdığı ortaya çıktı.
1980'li ve 1990'lı yıllarda elde edilen veriler ışığında yapılan araştırmaya göre, haftada 6 adet ya da daha fazla bira içen kişilerin akciğer kanserine yakalanma riski, içmeyenlere göre yüzde 20 ila 50 oranında artıyor. Bira içen, ancak evinde düzenli olarak meyve ve sebze tüketenlerde ise bu oran azalıyor.
Şarap içmenin ise akciğer kanserine yakalanma riskini erkeklerde yüzde 40, kadınlarda yüzde 70 oranında azalttığını belirten araştırmacılar, bunun, bira ve şarabın farklı maddeler içermesine ve şarap içenlerin genellikle daha sağlıklı yaşam biçiminin olmasına bağlı olabileceğini savundular.
McGill Üniversitesi'nden araştırmacıların, araştırmaya katılanların tütün alışkanlığı hakkında kesin bilgi edinmeleri sayesinde, tütüne bağlı akciğer kanserinin gelişimine neden olan faktörleri alkol tüketiminin neden olduğu faktörlerden ayrı tutmayı başardıkları ve bu sonuca ulaştıkları belirtildi.
Alkol kullananların genellikle sigara da içtiğini söyleyen araştırmacılardan Andrea Benedetti, alkol ve akciğer kanseri konusunda daha önce yapılan araştırmalarda karşılaşılan en önemli sorunun tütünün oynadığı rolü belirlemek olduğunu ifade etti ( İnternet Haber :13 Nisan 2006 )
BİRA KANSER NEDENİ
Biranın akciğer kanserine yakalanma riskini artırdığı ortaya çıktı.
1980'li ve 1990'lı yıllarda elde edilen veriler ışığında yapılan araştırmaya göre, haftada 6 adet ya da daha fazla bira içen kişilerin akciğer kanserine yakalanma riski, içmeyenlere göre yüzde 20 ila 50 oranında artıyor. Bira içen, ancak evinde düzenli olarak meyve ve sebze tüketenlerde ise bu oran azalıyor.
Şarap içmenin ise akciğer kanserine yakalanma riskini erkeklerde yüzde 40, kadınlarda yüzde 70 oranında azalttığını belirten araştırmacılar, bunun, bira ve şarabın farklı maddeler içermesine ve şarap içenlerin genellikle daha sağlıklı yaşam biçiminin olmasına bağlı olabileceğini savundular.
McGill Üniversitesi'nden araştırmacıların, araştırmaya katılanların tütün alışkanlığı hakkında kesin bilgi edinmeleri sayesinde, tütüne bağlı akciğer kanserinin gelişimine neden olan faktörleri alkol tüketiminin neden olduğu faktörlerden ayrı tutmayı başardıkları ve bu sonuca ulaştıkları belirtildi.
Alkol kullananların genellikle sigara da içtiğini söyleyen araştırmacılardan Andrea Benedetti, alkol ve akciğer kanseri konusunda daha önce yapılan araştırmalarda karşılaşılan en önemli sorunun tütünün oynadığı rolü belirlemek olduğunu ifade etti ( İnternet Haber :13 Nisan 2006 )
EMNİYETİN BİR İSTATİSTİĞİ
TRAFİK KAZALARININ %61’İ
GENEL SUÇLARIN %85’İ
TECAVÜZLERİN % 50’Sİ
EŞİNİ DÖVENLERİN %70’İ
İŞE GİTMEYENLERİN %60’I
CİNAYETLERİN %85’İ
ŞİDDET OLAYLARININ %50’Sİ
GENEL TUTUKLAMALARIN %50’Sİ
AKIL HASTANELERİNE YATANLARIN %40’I İÇKİ YÜZÜNDEN OLMAKTADIR
DÜNYA MERSİNE, BİZİMKİLER... :(TRAFİK KAZALARININ %61’İ
GENEL SUÇLARIN %85’İ
TECAVÜZLERİN % 50’Sİ
EŞİNİ DÖVENLERİN %70’İ
İŞE GİTMEYENLERİN %60’I
CİNAYETLERİN %85’İ
ŞİDDET OLAYLARININ %50’Sİ
GENEL TUTUKLAMALARIN %50’Sİ
AKIL HASTANELERİNE YATANLARIN %40’I İÇKİ YÜZÜNDEN OLMAKTADIR
İÇKİYE HAYRAN, NAMAZA DÜŞMAN!
Kebapçıda namaz metroda namaz
ÖYLE sıradan bir lokanta değil. Hürriyet'in ekinde bir ara en iyi on kebapçı arasında yer almış, Ankara'daki kebapçılardan biri.İki katlı. Lokanta sahibi ikinci katı içki servisinin verildiği bir yer haline getirmek istiyor. Ne mümkün. O mümkün olmadığı gibi, başka garip şeyler mümkün hale geliyor.Kebapçı revaçta, çok kalabalık, yemekleri lezzetli olduğu için, buraya sık sık bazı bakanların da yer aldığı AKP'li guruplar geliyor. O bakanların da yer aldığı guruplar, her sefer, "lokantada mescit nerede" diye soruyor. Yemeğe geliyorlar, namaz kılmak için mescit soruyorlar.Lokanta sahibi bakıyor ki, olmuyor, içkili hale getirmek istediği ikinci kat, bırakın içkiyi, lokanta olmaktan çıkıyor ve mescide dönüşüyor.Gelen AKP'li guruplar, sofradan kalkıyor, önce erkekler, arkadan kadınlar, lokantanın mescidinde gurup ve sıra halinde namaz kılıyor. Yemek yerken namaza gitmek, daha önce böyle bir adet var mı, sırf gösteri.( ADAMIN GÜNLÜK 5 VAKİT NAMAZDAN HABERİ YOK TABİİ) Bu farklı bir tarz-ı hayat, farklı bir yaşam biçimi.
TUNALI'DA MESCİT:Ankara'nın en büyük camii Kocatepe Camii. O camiye açılan en büyük cadde, Tunalı Hilmi Caddesi.Cami bir kaç yüz metre ilerde, yine de, Tunalı Hilmi'nin kavşağına mescit yapılıyor. Dün cuma. Cuma nedeniyle, Tunalı'daki mescitte namaz kılınıyor. Her cuma olduğu gibi, namaz kaldırımlara taşıyor, insanlar yürüyecek yol bulamıyor. Oysa, cami işte hemen şurada.Bu farklı bir tarz-ı hayat, farklı bir yaşam biçimi.(CUMA'NIN EZAN SAATİ BELLİ, İŞ GÜÇ..İNSANLAR EZAN OKUNUNCA EN YAKINDAKİ YERDE KILIP YOLA DEVAM EDİYOR, AMA KILMAK, HAYATIN BİR YERİNDE CUMA NAMAZININDA OLMAS LAZIM ANLAMAK İÇİN !)...(Yalçın DOĞAN-Hürriyet:1 Eylül 2007 )
’İçki’ korkusu
ANKARALILARIN da keyfi yok...İçkili mekánlar, korkudan ’rağbet’ görmemeye devam ediyor. Bunların gözden düştüğü de söylenebilir.Bunun en somut göstergesi, AKP Genel Merkezi’nin yakınındaki Laila’nın içkiyi kaldırarak ’beyaz bayrak’ çekmesi...Yalçın Doğan’ın dün yazdığı gibi bir kebapçının, alkollü yapmayı düşündüğü ikinci katı mescide dönüştürmesi gibi bazı yemekli yerlerin de ’içki vermemeyi’ düşünmeye başladığı, bu gibi işyerlerinin sayısının önümüzdeki günlerde giderek artacağı konuşuluyor. Kendisini laik olarak tanımlayan bir bürokrat, "Ankara’da açık açık içki içmek artık zorlaşıyor" derken, bazı işyerlerinin de dolaylı baskı hissetmeye başladıklarını birçok kişiden dinledik.Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nın çıktığı gün ’göstermelik’ olarak verilen şampanyadan kaç kişi içti acaba?Hiç kimse! ( Yalçın BAYER-Hürriyet: 2 Eylül 2007 )
Yargıtay, 156 promil alkollü çıkan sürücünün cezasını “doktor raporu yok” diyerek iptal etti
Yargıtay, 156 promil alkollü çıkan sürücüye verilen para cezasını “emniyetli bir şekilde araç kullanamayacağına dair doktor raporu yok” diyerek iptal etti . (Vatan:05.09.2007)
TÜM GÜÇ ODAKLARI MİLLETİ İLLA "KANSER, TRAFIK CANAVARI, KATİL, DAYAKÇI KOCA...(İÇKİNİN YAN (!) TESİRLERİ ) YAPMAK İSTİYOR ANLAŞILAN!
Kimsenin dindar olmasına gerek yok! Sadece tek başına akıl,tecrübe bile bizi içki yasağına götürmeye yeter.Sadece sarhoş olaylarında ölenlerin yakınları ayağa kalksa yeterdi ama demek insanlık olarak başımıza gelenler hala yetmedi ...Demek daha çekeceğimiz var.Akılsız kafanın sonu hiçte iyi değildir; hem dünyada hem ahirette !
Alkol beyni küçültüyor
Amerikalı araştırmacılara göre az miktarda alınan alkol beyinde küçülmeye yol açıyor.
Bazı bilim adamlarının az miktarda alınan alkolün, kalp ve damar fonksiyonlarını iyileştirdiği gerekçesiyle, normalde insan yaşlandıkça beyin hacminin 10 yılda bir yüzde 2 oranında azalması sürecini yavaşlattığını savunmalarına karşın, ABD’de yapılan son araştırmada bu teorinin tersine bulgular elde edildi. Araştırmada, 1999 ile 2001 yılları arasında 2 bin yetişkinin içki alışkanlıkları ve beyin hacimleri ile içki içen ve içmeyenlerin beyinlerinin MR görüntüleri incelendi. Sonuçta, alkol alanların beyinlerinin küçüldüğü ortaya çıktı.
Bazı bilim adamlarının az miktarda alınan alkolün, kalp ve damar fonksiyonlarını iyileştirdiği gerekçesiyle, normalde insan yaşlandıkça beyin hacminin 10 yılda bir yüzde 2 oranında azalması sürecini yavaşlattığını savunmalarına karşın, ABD’de yapılan son araştırmada bu teorinin tersine bulgular elde edildi. Araştırmada, 1999 ile 2001 yılları arasında 2 bin yetişkinin içki alışkanlıkları ve beyin hacimleri ile içki içen ve içmeyenlerin beyinlerinin MR görüntüleri incelendi. Sonuçta, alkol alanların beyinlerinin küçüldüğü ortaya çıktı.
İÇKİNİN ZARARLARI |
İçkinin bir çok zararları vardır. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz: 1 — İçki, beyin dokularının asabî faaliyetleri üzerinde menfî tesir yapar, hafızayı zayıflatır, hatta hafızayı kaybetmeye kadar götürür. 2 — Alkol, sinir sisteminde, beslenme rejiminde menfî değişiklikler yapar, damar sertliğine sebep olur. 3 — İçki, mikroplara karşı vücudun bekçileri olan akyuvarları zayıflatır, bunun sonucunda vücut hastalıklara hedef olur. 4 — Bira, bağırsaklardan kana, kandan böbreklere geçerken kalbi menfî yönde etkiler. 5 — Alkol mide ülserine sebep olan mide ekşimelerini artırır, bundan da öte, mide kanseri tehlikesini doğurur. 6 — Alkoliklerin çocukları, bu amansız dert ile birlikte doğar, çünkü bu illet babadan çocuklara geçer. 7 — Alkoliklerde mesane iltihaplanır, mide genişler ve yağ bağlar. 8 — Alkolik, toplum içindeki şahsiyetini ve değerini kaybeder. Bu ise onun kötü bir isimle damgalanmasına sebep olur. İşte bu acı sonuçları göz önüne getirerek alkollü içkilerden sakınmak gerekmektedir. Acı bir gerçektir ki, alkollü içki kullananların sayısı gün geçtikçe artmakta ve tüketilen içki miktarı da korkunç bir şekilde yükselmektedir. Bu artışlarda alkollü içkilerin çok yaygın olan propagandası pek büyük bir rol oynamaktadır. Ayrıca yeni alıştırılmak istenenlere içki, iştah açar, kuvvet verir, morali düzeltir, tasayı kederi unutturur gibi bol keseden birtakım yalancı meziyetlerin sayılıp dökülmesi de alkollü içkilere duyulan hevesi kamçılamaktadır. |
İçkinin bir çok zararları vardır. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1 — İçki, beyin dokularının asabî faaliyetleri üzerinde menfî tesir yapar, hafızayı zayıflatır, hatta hafızayı kaybetmeye kadar götürür.
2 — Alkol, sinir sisteminde, beslenme rejiminde menfî değişiklikler yapar, damar sertliğine sebep olur.
3 — İçki, mikroplara karşı vücudun bekçileri olan akyuvarları zayıflatır, bunun sonucunda vücut hastalıklara hedef olur.
4 — Bira, bağırsaklardan kana, kandan böbreklere geçerken kalbi menfî yönde etkiler.
5 — Alkol mide ülserine sebep olan mide ekşimelerini artırır, bundan da öte, mide kanseri tehlikesini doğurur.
6 — Alkoliklerin çocukları, bu amansız dert ile birlikte doğar, çünkü bu illet babadan çocuklara geçer.
7 — Alkoliklerde mesane iltihaplanır, mide genişler ve yağ bağlar.
8 — Alkolik, toplum içindeki şahsiyetini ve değerini kaybeder. Bu ise onun kötü bir isimle damgalanmasına sebep olur.
İşte bu acı sonuçları göz önüne getirerek alkollü içkilerden sakınmak gerekmektedir. Acı bir gerçektir ki, alkollü içki kullananların sayısı gün geçtikçe artmakta ve tüketilen içki miktarı da korkunç bir şekilde yükselmektedir. Bu artışlarda alkollü içkilerin çok yaygın olan propagandası pek büyük bir rol oynamaktadır. Ayrıca yeni alıştırılmak istenenlere içki, iştah açar, kuvvet verir, morali düzeltir, tasayı kederi unutturur gibi bol keseden birtakım yalancı meziyetlerin sayılıp dökülmesi de alkollü içkilere duyulan hevesi kamçılamaktadır.
İçkinin zararları
Yazım tarihi 23 Eylül 2007 yazan: editör
Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerîmde, “Ey îmân edenler, içki, kumar, tapınmaya mahsûs dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer necistir. Onun için bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz” buyurmuştur.Hadîs-i şerîflerde de içki şiddetle kötülenmiştir. İslâm büyükleri içkinin zararlarını şöyle sıralamışlardır:
1- İçki içen, bir nevî deli durumuna düşer. İnsanların gülüp, alay etmesine sebep olur. Aklı başındaki insanlar nazarında değeri kalmaz. İnsanın hayâ perdesini yıkar. Hadîs-i şerîfte, (İçki içenin hayâ perdesi yırtılır, şeytan ona yoldaş olur, her kötülüğe sevkeder ve her iyilikten alıkor) buyuruldu.
2- İçki, kişinin aklına da kesesine de zararlıdır. Paranın fuzûlî yere harcanmasına sebep olduğu gibi, aklının ve zekâsının zayıflamasına da sebep olur. Peygamber aleyhisselâm, “İçki malı telef eder, aklı giderir” buyurdu.
3- İçki, arkadaşlar, kardeşler ve dostlar arasında düşmanlığa sebep olur. Nitekim Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde şöyle buyurmaktadır:
“Şeytan, içkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister.”
4- İçki, insanı, Allahı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkor. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Şeytan, içkide ve kumarda sizi Allahı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkor.”
5- İçki, şehveti kamçılar, dolayısıyla kişiyi zînâya götürür. Hadîs-i şerîfte, (İçki, zinâdan kötüdür) buyuruldu.
Ayrıca, içkili olan koca, farkına varmadan karısının kendisinden boş düşmesine sebep olabilecek söz söyliyebilir. Bundan sonra da karısıyla olan beraberliğinde zînâ yapma durumuna düşer.
6- İçki, her kötülüğün anahtarıdır. Çünkü, içki içilince her türlü günâhı işlemek kolaylaşır. Çünkü kişi aklını kaybettiği için harâmı, helâlı, yanlışı, doğruyu ayırt edemez. Hadîs-i şerîfte, (İçkiden sakının! Ağaç dal budak saldığı gibi, içki de, kötülük saçar) buyuruldu.
7- İçki içen kişi, meyhaneye girmek ve pis içki kokular bulundurmakla, daima yanımızda bulunan iyiliklerimizi kötülüklerimizi yazan hafaza meleklerine ezâ etmiş olur. Rahmet melekleri kendisinden uzak olur. Hadîs-i şerîfte, (Rahmet melekleri, sarhoştan uzak durur) buyuruldu.
8- İçki içen kişi, iyiliklere, duâya kendisini kapamış olur. Çünkü içki içen kişinin iyilikleri ve duâsı kabûl olmaz.Hattâ, kişi, içki içilen yerden bile uzak kalmalıdır. Hadîs-i şerifte, (Allaha ve âhırete inanan içki içmesin, içki içilen sofraya da oturmasın) buyuruldu.
9- İçki içen dâima korkulu durumdadır. Ölümü ânında onun o hâli îmânsız gitmesine sebep olur. Çünkü ölümün ne zaman geleceği belli olmaz. Hadîs-i şerîfte, (İçki ile îmân, bir arada bulunmaz, biri, diğerini uzaklaştırır) buyuruldu.
Bu zararlar, yalnız dünyadaki cezâlardır. Bir de âhıretteki cezâlar vardır. Onlar sayısız denecek kadar çoktur. Dünyadaki zararlar ile mukayese edilemiyecek kadar şiddetlidir. Ayrıca biri geçici diğeri sonsuzdur. Aklı başında bir insanın, bu dünyanın gelip geçici bir kaç zevkini âhıretin ebedî, sonsuz zevklerine tercih etmesi mümkün değildir.
Abdullah İbni Mes’ûd hazretleri buyurdu ki:
- Nedâmetlerin en büyüğü ve en zararlısı kıyâmet günündeki nedâmettir. Azıkların en hayırlısı takvâdır. İçki günâhların da’vetçisidir. Gençlik, deliliğin bir şûbesidir
İçkinin zararları, içkili iken namaz ve ölüm Edirne’den Özgür Nizam: “İçkinin dünyevî ve uhrevî zararları nelerdir? İçkili ve cünüp iken ölmenin hükmünü açıklar mısınız? İçkiliyken (sarhoşken değil) neler yapılmaz? İçki içtikten sonra kırk gün namaz kılınmaz veya kabul olmaz diye duydum, doğru mu?”
Azı veya çoğu sarhoşluk veren her içkinin azı da, çoğu da haramdır Peygamber Efendimiz’in (asm) beyanıyla: “Bir küpü sarhoş eden şeyin, bir avucu da haramdır”
İçkiyi haram kılan âyet, bu yasağın gerekçesini ve hikmetini de açıklamıştır: Şeytan işi pislik olması, saâdete ermeye engel teşkil etmesi, insanlar arasında düşmanlığa yol açması, kin ve nefret uyandırması, vücûdu tahrip etmesi, Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoyması
İçki; sinir sisteminde, beyin damarlarında, omurilik ve çevre sinirlerinde çok büyük ve çok çabuk yıpratıcı ve olumsuz tesirler yapar Beyin üzerinde öldürücü darbeleri vardır Beyin sinirlerini zedeleyerek kısmî felçlere yol açar ve muhtelif hastalıklara sebep olur Göz sinirlerini tahrip ederek gözlerin bozulmasına neden olur Kalp hücrelerini zedeler ve yorar Kalp hücrelerinde içki nedeniyle meydana gelen yorgunluk, “miyokard” denilen kalp adalesinin eskimesine ve yıpranmasına neden olur Böbreklerde yara açar, kanın süzülmesini aksatır İçkiden dolayı yaralanan böbrekler, idrardaki zehirleri süzemez hale gelir Bu zehirli maddeler kana karışır ve “üremi” denilen kan zehirlenmesine yol açar Damarlarda kireçlenme meydana getirir Bu da erken bunamaya sebep olur Hücreleri uyuşturur, vücudun hastalıklara karşı mukavemetini ve direncini kırar Karaciğerin, kan yığılmasıyla önce büyümesine, sonra büzülmesine ve çürümesine yol açar
İçkinin ruh üzerindeki zararları ise çok daha vahimdir: Zihin, dikkat, şuur ve irâde üzerinde korkunç dağınıklıklara sebep olur Şiddetli ümitsizlik ve karamsarlık doğurur Dikkat, şuur ve irâdenin zayıflamasıyla kavgalara, cinâyetlere, âile geçimsizliklerine, nice yuvaların yıkılmasına, nice dostlukların bozulmasına, nice acı trafik kazalarına ve nice âsâyişi ihlâl edici fiillere neden olur
İçki, fertte ve toplumun bünyesinde, sosyal ve iktisâdî hayatta kapanmaz yaralar açar, acı felâketler doğurur Aile nafakasını içkiye verenler, faydasız ve boş yere harcama yaparak israf etmiş olmakla berâber, âile ve çocuklarının hakkını da yemiş olmaktadır Netice itibariyle içki içmek, hayatına kıymet veren, kazancının değerini bilen, kul hakkını gözeten ve sağlığına önem veren akıllı kimselerin yapacağı şey değildir Peygamber Efendimiz (asm), “İçki bütün kötülüklerin anasıdır” buyurmuştur
İçkinin uhrevî zararları fizikî veya sosyal bünyemiz üzerinde değil;—Allah affetmediği takdirde—benliğimiz, kişiliğimiz, karakterimiz, varlığımız,
mâneviyâtımız, ebedî ümitlerimiz, saadetimiz ve sevincimiz üzerinde tam bir yıkım getirir Çünkü, Allah’ın açık nehyine ve yasağına karşı duyarsız kalınmıştır
İçki büyük günahlardandır Ancak Allah’ın affı, merhameti ve mağfireti geniştir Kim günahı terk eder ve Allah’a dönerse, Allah’ın af ve mağfiretinin—inşâallah—onunla olacağına dâir kuvvetli haberler ve müjdeler vardır Allah bütün günahları bağışlar ve siler
Yeter ki kul Rabb’ine bir adım atsın; Allah kulunu koşarak kucaklar Yeter ki kul hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayarak O’na dönsün; yerle gök dolusu günahları da olsa Allah affeder
İçkili iken veya cünüp iken ölmek konusunda zâhirî nazarda her hangi bir hüküm söylememiz doğru olmaz Hoş bir tecellî değildir Tevbeye fırsat bulamadan veya kendisine tevbe nasip olmadan ölümün kapıyı çalması, insanın tüylerini ürperten bir vahâmettir Biz yine de, Allah’ın affetmesini temenni edelim İç yüzünü bilemeyiz
İçki aldıktan sonra sarhoş olup olmamak hiçbir şeyi değiştirmez, günahı hafifletmez
İçkili iken veya sarhoşken namaz kılınmaz Fakat halk arasında içki aldıktan sonra kırk gün namazın kabul olmayacağı veya namazın kılınmayacağı tarzındaki söylenti doğru değildir Sarhoşluk geçtikten sonra nedâmet edilebilir, pişmanlık duyulabilir, bir daha içki kullanmamaya içtenlikle söz verilebilir, tevbe ve istiğfar yapılabilir ve tabiî ki namaz kılınabilir Kul ile Allah arasına kim girebilir ki?
Cemiyet hayatımızı tehdir eden kötü alışkanlıklardan biride içkidir. İçkinin dinen haram olduğu ve murdar sayıldığı; genel ahlaka ve adaba zıt bulundugu herkesçe bilinmektedir. Nitekim Kur'an-ı kerim'de"Ey iman edenler! İçki, kumar, topmaya mahmus dikili taşlar, fal okları ancak şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan sakının ki felaha eresiniz. Şeytan, içki ve kumaer yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?" (Mâide sûresi 90, 91)
Ayeti kerimede de zararından bahsedilen İçkimi, içenlere verdiği zararlar şöyle sıralanabilir: Ağız kanseri, yemek borusu kanseri, midede önce gastrit sonra ülser, karaciğerde yağlanma, siroz hatta akciğer kanseri, içki kullanan insanların beyin hücrelerinde tahribat, hücre ölümleri... Her bir kadeh içkinin beyinde yaklaşık 1000-2000 kadar hücrenin ölümüne sebebiyet verdiği hesaplandığında, tahribatın ne büyük boyutlarda olacağı açıkca anlaşılabilir. İçki hamilelik dönemlerinde ana rahmindeki çocukları dahi etkileyebikmekte, onların beyin özürlü ya da sakat doğmalarına neden olmaktadır.
Pek çok zararı görülen içkinin dinimizce yasak edilmesinin hikmeti çok iyi anlaşılmalıdır. Nitekim Resulü Ekrem Efendimiz (S.A.V) hadislerinde bu hususu şu şekilde acıklamışlerdır:
"İçki kötülüklerin anasıdır"(DareKutnî Sümeme. IV, s. 247); İçkiden sakınınız çünkü içki her türlü kötülüklerin anasıdır."(Camiu'l)
*****İÇKİ İÇMEYİ NASIL AZALTABİLİRSİNİZ? *****
İçkiyi azaltmanız için geçmişte içki içmenize yolaçan nedenleri anlamaya çalışın, örneğin, kendinize o anlarda neler hissettiğinizi sorun. Kendinizi huzursuz mu hissediyordunuz? Öfkeli ya da yalnız mıydınız? Bitkin ya da aç olduğunuzdan mı yoksa bunalımda olduğunuz için mi içiyordunuz?
Bunların hiçbiri içmek için gerekçe olamaz. Yaşamla alkol kullanmadan mücadele etmeyi öğrenmek zorundasınız.
Kendinize geçmişteki hangi alışkanlıkların sorunlara yolaçtığını sorun. Kadehi kafanıza dikermisiniz? Çok sert içkiler mi içersiniz? Daha fazla ve hızlı içildiğinde sorunların ortaya çıkma olasılığı artacaktır.
Önceden ne zaman ve ne kadar içeceğinizi tasarlayın. Asla bu sınırın üstüne çıkmayın. Günde iki kadeh makul bir miktardır; ancak bu bile hergün içildiğinde aşırı olabilir. Aslında hergün iki kadeh içmeniz gerektiğine inanırsanız bu alkol bağımlısı olabileceğinizi gösterir.
Alkolün bağımlılık yaratan bir madde olduğunu aklınızda tutun. Her zaman yavaş için. Susuzluğunuzu gidermek için asla alkollü bir içecek (bira bile) içmeyin. Bir bardak su ya da meyva suyu daha iyi bir seçenektir.
*****ALKOLİĞİN GENEL ÖZELLİKLERİ *****
Artık alkoliklerin kentin kirli sokaklarında sarhoş dolaşan, giyimine ve bakımına özen göstermeyen insanlar olduğunu ve varsayılan bu özellikleri nedeniyle kolayca tanınabileceğini düşünmüyoruz.
Alkolizm konusunda kazanılan deneyimler, bu sorunun sosyal ya da ekonomik durumla bir ilişkisinin olmadığını gösterdi. Genç veya yaşlı, erkek veya kadın zengin veya yoksul ve her ırktan insan alkolik olabilir. Yaşamları başarısızlıklar ve hayal kırıklıklarıyla dolu olanlar kadar, mutlu insanlar da alkolik olabilirler. Aynca alkoliklerin birçoğu toplumda saygı gören insanlardır, dostları ve iş arkadaşları arasında yıllarca sağlıklı ve normal biri gibi yaşarlar.
Alkolizmden kaynaklanan bitmiş bir evlilik veya kaybedilmiş bir iş gibi sorunlar alkolikler tarafından "talihsizlik, başkalarının yüzünden olan bir durum veya karakterlerine ilişkin bir sorun" olarak görülür.
Yüzyıllarca alkolikler iradesiz insanlar olarak görüldü ve alkol alışkanlıklarını yalnızca kendi iradeleriyle altedebilecekleri düşünüldü. Karakterleri yeterince güçlü olmadığından kimsenin onlar için yapabileceği bir şey yoktu.
Bu bakış açısı artık değişmiştir. Amerikan Tıp Birliği 1950 lerden bu yana alkolizmi bir hastalık olarak sınıflamaktadır. Amerikan Ulusal Alkolizm Konseyi gibi diğer kuruluşlar da toplumda yaygın olan alkolizm anlayışını değiştirmek için uğraşmaktadırlar.
Alkoliklerin hasta oldukları bir gerçektir. Toplumdan gördükleri tepki onların da kendilerini zayıf iradeli insanlar olarak kabul etmelerine neden olmaktadır ki bu alkolizmin tedavisinde önemli bir engel oluşturmaktadır.
Arkadaşınızın veya sevdiğiniz birinin alkolik olup olmadığını nasıl anlayabilirsiniz? Çoğu kez bunu anlamak zor değildir ancak alışkanlığın erken dönemi gözden kaçabilir. Alkol alışkanlığı veya alkolizmin bazı göstergeleri vardır.
Alkol Takıntısı
Alkol bağımlıları içki içebilecekleri zamanı sabırsızlıkla beklerler. Sosyal etkinliklerini alkolün bulunup bulunmamasına göre seçerler ve durmadan içkiden sözederler. Alkolsüz kalmamak için işyerlerinde ve arabalarında içki stoklarlar.
Şikayetleri Geçirmek İçin Alkol Kullanımı
Alkol bağımlıları alkolü genellikle ağrılarını geçirmek, gevşemek ve uyumak için bir ilaç gibi kulladırlar
Dayanıklılık Artışı
Alkolikler alkole arasıra içenlerden daha dayanıklı olurlar. Dayanıklığın artması, beynin daha yüksek alkol düzeylerine uyum sağlama yeteneğine bağlıdır.
Kontrol Kaybı
Alkol bağımlıları her zaman planladıklarından daha çok içerler. Bir tek kadeh içmek için girdikleri yerde bütün gece kalabilirler. Bu kişiler istemeden zehirlenme aşamasına gelebilirler.
Tek Başına içme
Alkol bağımlıları için grup içinde içmek değil, alkolün kendisi önemlidir. Tek başına içmek alkol bağımlılığının önemli bir göstergesidir.
Sık ve Aşırı Miktarda İçmek
İçki bardağını kafaya dikmek, duble içki ısmarlamak, kendini iyi hissetmek için zehirlenecek kadar içmek alkol bağımlılığının göstergeleridir.
İçki içmek için Bahaneler Yaratmak
Alkolikler içmelerini makul göstermek amacıyla çeşitli bahaneler yaratırlar. Herşey onlar için bir içme gerekçesidir.
Geçici Bellek Kaybı
Alkoliklerde geçici bellek kayıpları görülebilir. Daha sonra da hatırlamadıkları bu dönemlerde neler olduğu üzerine huzursuzluk, kaygı ve suçluluk duyarlar.
İnkar
İnkar, alkoliklerin bir alkol sorunu olduğu gerçeğinden kaçmak için kullandıkları bir savunma mekanizmasıdır, tnkar, tedavi için önemli bir engeldir ve bu kadar çok alkoliğin yularca yardım istemeden alkol içmeyi sürdürmesinin nedenlerinden biridir.
Alkolikler başlangıçta alkol içmelerinin kendilerinde ve ailelerinde yarattığı zararları göremezler. Sonuçlar açıkça ortada olsa bile, yaşamlarındaki yıkımın alkol dışı nedenlere bağlı olduğuna inanır ve özgür olduklarını, alkolün yaşamlarına hükmetmediğini iddia ederler.
Alkolün olası belirtilerini tanımak ve tedavinin ayrıntılarını öğrenmek için en iyi kaynak alkoliklerin katıldığı toplantılardır. Ayrıca alkoliklerin ve onları tedavi edenlerin bu konuda yazdıkları da yararlıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder