9 Ocak 2011 Pazar

Portakal

ÖZELLİKLERİ
Latincesi Citrus Sinensis olan portakal turunç meyvesine benzer, lezzeti tatlıdır. Sıcacık turuncu rengi, parlak kabuğu ve yuvarlak formuyla gerçek bir güneşi andıran portakal, kış aylarının vazgeçilmez ve en bilindik meyvesidir. Bugün elmadan sonra dünyanın en çok tüketilen meyvesi olan portakal, asırlar boyu az bulunan bu nedenle lüks lezzetler arasında yer almıştır. Hastalara şifa niyetine yedirilmiş, sofra dekorasyonunda kullanılmış, armağan olarak verilmiştir.İlk çağların "altın elma"sı portakal, türüne göre az ya da çok kalın ve içi keseceklerle dolu beyaz kabukla kaplı, etli, sulu, tatlı bir meyvedir. Navel portakal, çekirdekli veya hemen hemen çekirdeksiz sarı portakal, kan portakalı, ekşi olmayan portakal olmak üzere başlıca dört gruba ayrılır.
Özel kokulu bir yağ içeren ve turunçgiller ailesinden kabul edilen bu meyvenin anavatanı Çin'dir. Daha sonra başta İspanya ve tüm Akdeniz ülkelerinde, Güney Afrika ve Amerika gibi sıcak bölgelerde üretilmeye başlanmıştır. Portakalın çekirdekli ve çekirdeksiz çeşitleri vardır. Çekirdeksiz cins olan yafa portakalı Finike, Mersin ve Hatay'da yetişmektedir. Kalın kabuklu ve uzunca meyvelidir. Kabuklarından reçel yapılır. Dörtyol portakalı ise çekirdekli ince kabuklu ve suludur. Washington çekirdeksiz, Güney Anadolu ve Doğu Karadeniz'de Rize çevresinde yetişmektedir. Portakalın yafa ( şamutu ), Washington navel portakalı, ince kabuklu, karın kısmı geniş meme portakalı, Valensiya gibi türleri Türkiye'de Akdeniz bölgesinde özellikle Antalya ve İçel'de yetiştirilmektedir.
Portakalın boyu 2-10 metre arasında değişmektedir. Yaprakları sert, dayanıklı ve düz kenarlıdır. Kabuklarından portakal esansı elde edilmektedir. Eczacılıkta ve gıda sanayiinde kullanılmaktadır. Çiçeklerinden de portakal çiçeği esansı yapılmaktadır.

Portakal, besin değeri yönünden zengin ve sevilen bir meyvedir. Önemli bir askorbit asit kaynağıdır. Vitamin özellikle C vitamini yönünden oldukça zengin olan portakal, soğuk algınlıklarında, nezle ve griplerde birebirdir. Genelde kabukları soyularak yenilen portakalın suyu da kendisi kadar yaygın tüketilir. Doğal haliyle içildiği gibi alkollü ve alkolsüz kokteyllerde de kullanılan meyve sularından biridir. Çok sayıda keseciklerle dolu olan kabuğundan parfüm, şeker sanayilerinde yararlanılır, serinletici içitlerin yapımında uçucu yağları çıkarılır.
Başta C vitamini olmak üzere P, B ve E vitaminleri ile fosfor, magnezyum ve potasyum minerali açısından zengindir. Bakır, çinko, demir, bakır ve manganez mineralleri ile protein de bulunur.
Portakal tohumla, turunç üzerine aşı ile, daldırma veya çelikle üretilir. Portakal, bahçelere 6-8 m aralıklarla dikilir. Budama ile ağacın yuvarlak bir hal alması sağlanır. Meyvelerin kabuğunun hemen altında beyazımsı ve acımsı lezzette albedo kısmı bulunur. Meyveleri sarımsı-kırmızı renkli çok gözlü ve gözleri etli tüylerle doludur. Meyve kabuğu derimsi olup çok sayıda salgı cepleri taşırlar
YARARLARI
Vücudu ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Enerji verir. İyileşmeyi hızlandırır. Yüksek tansiyonu ve kolesterolü düşürür. Damar sertliğini ve tıkanıklığını önleyen portakal, kalp ve damar hastalıkları ile kansere karşı koruyucudur. Sinirleri yatıştırır ve yorgunluğu giderir. Damarları güçlendirir. Grip ve nezle gibi soğuk algınlığına iyi gelir ve öksürüğü azaltır. Cilt kırışıklıklarını önler, cildin taze ve pürüzsüz görünmesi sağlar. Karaciğeri çalıştırır. Vücuttaki zararlı maddeleri temizler. Kansızlığa iyi gelir. Hazmı kolaylaştırır. İçerdiği folik asit özellikle hamileler ve bebek için çok yararlıdır..
İlaç gibi...

Portakalın yararı C vitaminiyle sınırlı değildir. O, içerdiği 20 den fazla cevherle, manavlarda değil, eczanelerde satılması gereken gerçek bir ilaçtır, iksirdir. Hem besler, hem korur, hem de pek çok önemli hastalıkta, etken maddeleri bilinçli uygulandığında tedavi eder...

Kar, kış, soğuk ve kaçınılmaz olarak peşimizi bırakmayan grip, soğuk algınlığı... Hemen hepimiz portakalı grip tedavisinde kullanırız. C vitamini deposu olduğunu da biliriz. Ama hem C vitaminin yararları, hem de portakalın yararları bildiklerimizle sınırlı değildir. Portakal C vitamininin yanı sıra B vitamini, potasyum, kalsiyum, magnezyum da içermektedir. Lifler, organik asitler ve şeker açısından da zengindir. Ve tüm bu içerdiklerinin vücudumuza çeşitli yararları vardır. Portakal, kanseri önlemeden, karaciğeri çalıştırmaya, cildi güzelleştirmekten anormal doğumları önlemeye kadar pek çok şeye yaramaktadır.
C vitamini

İnsana dinamizm verir. Portakal içindeki C vitamini ince ve kalın damarların yumuşak kalmasını sağlamaktadır. Damar tıkanıklığını önler, vücuttaki direnci arttırır. Kanın durulmasına ve temizlenmesine yardımcı olmaktadır. Hazmı kolaylaştırır, enerji verir. Portakal reçeli ise karaciğeri çalıştırmaktadır.
Yapılan araştırmalar, bacaklarda meydana gelen periferik damar hastalığının (Peripheral artery disease-PAD), damarlarda meydana gelen yağ birikmesinden kaynaklandığı ve kalp ile felç riskini de körüklediğini ortaya çıkarmıştır. Araştırmalarda PAD hastalarında, PAD hastalığı olmayan insanlara göre iki kat daha fazla C vitamini eksikliği görülmüştür.

Bir dizi başka araştırmada da, C, E vitaminleri ve beta-kerotenin,damar tıkanmalarını önleyici etkisi saptanmıştır.

Folik asit

Portakalda B vitamini çeşidi olan folak ve folik asit de bulunmaktadır. Folik asit, hamilelik boyunca ve özellikle ilk üç ay çok gereklidir. Bebekte Spina Bifida gibi anormalliklerin oluşmasını engellemektedir. Alyuvarların oluşmasına yardımcı olmakta, aynı zamanda yemeklerdeki besleyici maddelerin vücut tarafından emilmesini sağlamaktadır. Folik asit, portakal suyunun yanı sıra yeşil yapraklı sebzeler, ciğer, yumurta, tahıllar, portakal suyu, maya ve bira mayasında da bulunur. Günlük dozkadınlar ve erkekler için 200 mikro gram olarak saptanmıştır.


Lifler

Lifler ise, sindirim sistemini düzenlemekte, bazı kanser türlerine ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltmaktadır.

Kullanımı

Portakal taze olarak yenir ve suyu kullanılır. Ayrıca çiçeklerinden ve kabuklarından da yararlanılır. Portakal suyu cildi besler, özellikle yağlı ve normal ciltlere iyi gelir. Çiçekleri kaynatılarak hazırlanan çay, spazmlara karşı faydalıdır. Kabuklarından esans elde edilmesinin yanında mide hastalıkları için de kullanılmaktadır.
Vücudumuz C vitamini üretmez, bu nedenle dışarıdan almamız gerekmektedir. Günlük C vitamini ihtiyacımız 50-70 miligramdır. Bir portakalda 90 miligram C vitamini bulunmaktadır. Sigara içenlerde ve enfeksiyonlar sırasında C vitamini ihtiyacı yaklaşık 2 katına çıkmaktadır. Sabah kahvaltısında içilen bir bardak portakal suyu, güne dinamik başlamak ve pek çok hastalıktan korumak için idealdir.

Bileşimi:

Yapısında C, B bir, B iki ve PP gibi çok sayıda vitamin, başta kalsiyum ve potasyum olmak üzere çeşitli madensel tuzlar ve oligo-elementler, meyve şekerleri ve karoten bulunan portakalın pekcok yararlan vardır.

Portakal suyunun pembe ve kırmızısı daha yararlı

Portakal ve greyfurt suyunun pembe renkte olanı sarısından daha yararlıdır! Kırmızısı ise en iyisidir. Greyfurt ve portakalın iç renginin koyu kırmızı olması, bol bol ‘‘Likopen’’ içerdiğinin bir göstergesidir. Domateste de bol miktarda bulunan bu yararlı karotenoid, başta prostat kanseri olmak üzere pek çok kansere karşı koruyucudur. Likopen antioksidan aktivitesi de olan, cilt ve beden yaşlanmasını erteleyen son derece yararlı bir besindir.

Cildi güzelleştirir:

Yapısında karoten bulunduğu ve kanı temizlediği için portakal aynı zamanda cildi güzelleştirir ve ona tatlı bir pembelik kazandınr. Güney Fransa'da ve İtalya'daki köylü kızları, ciltlerinin parlaklığı ve pembeliğini portakala borçlu olduklarını söylerler. Kabuklarındaki esans sivilcelere sürüldüğünde biraz yanma yapar ama 2 ayda ortadan kaldırır.


Diğer yararları:

1. Kanı zehirlerden temizler.

2. Sanlığa ve karaciğer hastalıklarına karşı etkili bir doğal ilaçtır.

3. Bağırsakları yumuşak tutar.

4. Bedene güç ve enerji verir. Organizmanın vitamin ve madensel tuz gereksinimini karşılar. Özellikle gelişme dönemlerinde çocuklara bol bol portakal yedirmekte yarar vardır.

5. Portakal ağacı çiçeklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su spazmı giderir, damar sertliğini ve felci önler. Portakal kabuk esansında da aynı olumlu etkiler mevcuttur.

ÖZETLERSEK :

Bileşimindeki etken maddeler :

*C vitamini
*Karbonhidrat
*Potasyum
*Folik Asit
*Bioflavin
Genel faydaları:

*Soğuk algınlığı, grip, kas incinmesi, kalp hastalıkları ve felçten korur,
*Portakal suyundaki bir antioksidan olan bioflavin damarları ve kılcal damarları güçlendirerek kalbin zarar görmesini engeller,
*Ezik ve çürüklerin daha çabuk iyileşmesini sağlar,
*İçerdiği C vitamini ve folik asit sayesinde öksürüğü azaltır,
*Kanın pıhtılaşmasını, mide ve pankreas kanserini önleyici etkisi vardır,
İçerdiği yüksek potasyum tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur.Aynı zamanda,içerdiği potasyum, cildin kuruyup kırışıklıkların oluşmasını da önler,
*Çocukların hastalıklardan korunması ve fiziksel gelişiminin tam sağlanması için gerekli olan cevherler dolu bir meyvedir.
*Kabuklarında bulunan uçucu maddenin bazı kanser türlerinin tedavilerinde çok önemli iyileştirici bir madde olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
*Özetle; portakalı ve diğer narenciye ürünlerini birer hayat iksiri olarak görmeli ve bütün yıl boyunca mutlaka bol tüketmelisiniz. Portakalın gerçek değeri önümüzdeki  yıllarda daha iyi anlaşılacaktır.
PORTAKAL ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Allah, evrende tanık olduğumuz bütün olayları sebeplere bağlı yaratmıştır. Bilim de sonucu açıklayabilmek için bu sebepleri incelemektedir. Birçok bilim adamı doğadaki fizik yasalarının ve canlıların gelişiminin sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde cereyan ettiğini düşünür. Hatta doğal bir olayın bilimsel olabilmesi için bu ilişki şarttır.  Ancak bunu iddia edenler oldukça büyük çelişki yaşamaktadırlar. Örneğin, T.D.Sullivan’ın ifadesindeki gibi : “Elbette bazı şeyler (bilimsel olgular) aslında bir sebebe dayanır ama her şey, bir sebebe dayanmayan şeyler de dahil olmak üzere, bir sebep olmadan da var olabilir.”
Ve doğaldır, bilimin sebep-sonuç ilişkisi içinde açıklamaya çalıştığı her olay, insanlarda ülfet oluşturmaktadır. Oluşan ülfet perdesi de, küçük bir örnek olan tohuma bile basit bir açıklama getirmemize neden olmaktadır. Oysa Allah’ın yarattığı herşey mucizevi özelliklere sahiptir. Her birinde bilimin doğal sebepler olarak açıkladığı, ama gerçekte Allah’ın eşsiz yaratma sanatına delil oluşturan muhteşem detaylar vardır. Küçücük bir tohum, ait olduğu bitkinin bütün özelliklerini taşıyan bilgi içermektedir. Ancak çoğu insan bu konuya, “işte bu tohum toprağa ekiliyor, zamanla su ve güneş ışığının etkisiyle büyüyüp, ait olduğu bitkinin oluşumuna neden oluyor” şeklinde basit bir açıklama getirmektedir.
Toprağa attığınız küçücük bir portakal çekirdeği dalları, yaprakları, kökleri, meyveleri olan kocaman bir ağaç meydana getirmektedir. O tohum yerin altında güneş ışığına duyarlı alıcıları sayesinde yukarıya doğru filizlenerek, yerçekimine duyarlı alıcıları sayesinde aşağıya doğru kök salarak büyür ve tüm bunları nerden bilir? Yüce Allah o çekirdeği, ağaç üretebilecek yeteneklere sahip olarak yaratmış ve programlamıştır.
Allah Kuran’da, bizi yarattıklarıyla ilgili düşünmeye yönlendirmektedir. Yaratılmış herşeye Kur’an gözüyle bakıldığı zaman ise, insan, sebeplerin sadece zahiri olduğunu anlayabilir ve ülfet perdesini aralayabilir. Kuran bizim bu perdeleri teker teker kaldırmamızı sağlamakta, Allah'ın ayetlerini görmemize yol açmaktadır. İşte o zaman zahiri sebeplerden batıni sebeplere geçmemiz mümkün olabilir.
Yüce Allah, aklımızın ihtiyari kalkmaması için her sonucu sebeplere bağlı yaratmıştır, dileseydi sebepsiz de yaratabilirdi. Ancak herşeyi sadece “OL” emriyle yoktan vareden Allah, sebeplerden münezzehtir ve dilediği şekilde yaratmaya da güç yetirendir. Allah bize bunu Kuran’la bildirmektedir :Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)
Her meyvenin kendine has bir tadı ve kokusu vardır. Ayrıca renkleri de oldukça canlıdır. Bunun yanı sıra her meyve mükemmel bir "ambalaj"la kaplanmıştır. Mandalina, portakal ya da muz, hepsi son derece güzel ve soyulması kolay ambalajlara sahiptirler. Bu ambalaj aynı zamanda meyveleri dış etkilere karşı korur, bozulmalarını önler, tat ve kokularını muhafaza eder. Meyvelerin bu ambalajlarının olmadığını düşünelim; ağaçtan toplanıp tüketilene kadar oldukça zor bir süreç yaşanırdı. Zaten soframıza gelene kadar da, meyve çürümüş bozulmuş bir hale gelirdi.

Allah her meyveye değişik kokular, renkler, insanın damak zevkine uygun lezzetler vermiştir. Örneğin; portakal acı olabilirdi. Ya da bildiğimiz güzel tada sahip olurdu ama çok kötü bir kokusu olabilirdi. Rengi de topraktan çıktığı için çamur rengi olabilirdi ancak oldukça çekici bir renge sahiptir. Oysa her meyve olabilecek en güzel renk, tat ve kokuya sahiptir ve bu tat ve kokuları topraktan elde ettikleri maddelerle üretmektedirler. Toprak ise pek iyi kokmaz, tadı da kötüdür. Ancak ağaç, bu çamur yığını içinden kendisine gerekli olan maddeleri kimyasal işlemlerden geçirerek tat ve kokular üretmektedir. Portakalın C vitamini deposu olduğunu belirtmiştik. Bu meyvenin insan vücudunun en çok C vitaminine ihtiyaç duyduğu kış mevsimine ait bir meyve olması kuşkusuz çok düşündürücüdür ve Yüce Allah'ın insanlara olan fazlındandır. Çünkü insanların bağışıklık sistemini güçlendirmelerine yardımcı olacak vitaminlerce zengin bir meyvedir. Ayrıca portakal, sulu bir meyve olmasıyla da bu tip rahatsızlıklarda karşılaşılan su kaybını telafi etmek için kullanılır.
Meyvelerin her biri tek tek incelendiğinde birçok detaya sahip oldukları görülür. Örneğin portakal özel olarak dilimlenmiştir. Bir bütün halinde olsaydı o kadar sulu bir meyveyi yemek insan için zor olabilirdi. Ama Allah, portakalda küçük dilimler oluşturarak insanlara kolaylık sağlamış ve bir güzellik sunmuştur. Kuşkusuz portakaldaki bu kusursuz ve son derece estetik tasarım, üstün ilim sahibi Allah'ın yaratışının delillerindendir.
Meyveli bir ağacın kökleri, gövdesi, yaprakları, çiçekleri ve meyvesine ait tüm bilgilerin, ağacın tüm hücrelerinin her birinin çekirdeğindeki DNA'da ayrı ayrı bulunması asla sıradan bir detay değildir. Bu, hikmet gözüyle bakabilen insan için, Allah’ın yaratma sanatına ait bir detaydır.
Allah, bize yiyecek olarak verdiği nimetler hakkında düşünmemizi istemekte ve düşünenler insanlar için nimetlerde büyük bir ibret olduğunu bildirmektedir. Bu, Kuran’da şöyle haber verilir:
“Bir de insan, yediğine bir bakıversin;
Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık,
Sonra yeri yardıkça yardık;
Böylece onda taneler bitirdik,
Üzümler, yoncalar,
Zeytinler, hurmalar,
Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler.
Meyveler ve otlaklıklar,
Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere. (Abese Suresi, 24-32)

Allah’ın bizim için yarattığı nimetleri, hayvanlar gibi sadece açlığımızı gidermek için yememiz, verdiği nimetlerine nankörlük olur. Sadece düşünebilen insanların, Allah’ın yarattığı mucizeleri görebileceği pek çok ayette bize bildirilmiştir :
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi,11)
Bediüzzaman bu konuda şunları söyler :
“Bir elmayı halk edecek (yaratacak), elbette dünyada bütün elmaları halk etmeye ve koca baharı icat etmeye muktedir (kudretli) olmak gerektir. Baharı icat etmeyen, bir elmayı icat edemez. Zira o elma, o tezgâhta dokunuyor. Bir elmayı icat eden, bir baharı icat edebilir. Bir elma bir ağacın, belki bir bahçenin, belki bir kâinatın misal-i musaggarıdır (küçük bir numunesidir). Hem sanat itibarıyla koca ağacın bütün tarih-i hayatını taşıyan elmanın çekirdeği itibarıyla öyle bir harika-i sanattır (sanat harikasıdır) ki, onu öylece icat eden, hiçbir şeyden aciz kalmaz.
Eğer bir insan, bir bitkideki tek bir sistemin, örneğin sadece üreme sisteminin nasıl çalıştığını, neleri kapsadığını, nasıl mucizevi bir olay olduğunu bilirse, evrende rastgele hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceğini daha iyi kavrayacaktır. Bir mucizeye tanık olduğunu ve bunun kendisine bir nimet olarak sunulduğunu fark edecektir. Canlı ya da cansız tüm sistemlerin programlanmış olduklarını keşfedecektir. Tüm varlıkların sahip oldukları her bir molekülün Allah'ın ilhamı ile hareket ettiğini kavrayacaktır. Bunu fark etmek insan için şükür vesilesi olmalıdır. Çünkü bu gerçeğin şuuruna varan bir insan tüm yaşamı boyunca Allah'a dayanır. Allah’a güvenir. Allah’ın kendi için yarattığı kaderine teslim olur. Allah'ın, Kendi sanatının mükemmel örneklerini yaratma sebeplerinden biri budur. Bu sebepler vesilesiyle Allah’ı tanırız ve O’na tevekkül ederek huzurlu yaşarız.
Yüce Allah, tohumu, çiçeği, meyveyi sebep kılarak,  bizlere üzerimizdeki hakimiyetini göstermektedir. Verdiği her nimet de Allah’ın şefkat ve merhametinin delillerindendir. Bu mucizeleri görmezden gelenleri Rabbimiz “yüz çevirenler ve korkup sakınmayanlar ” olarak bize tanıtmaktadır. Allah, Kuran’da bu önemli gerçeği insanlara şöyle hatırlatır:
De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir?" Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?" (Yunus Suresi, 31)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder