Doç. Dr. Ejder OKUMUŞ*
Özet/Abstract
LEISURE AND ISLAM
Evrensel kültürel fenomen olarak boş zamanlar, dini boyutları da olan önemli bir sosyal
kurumdur. Dinler, boş zamanların tecrübe edilmesinde işlevseldirler. Bu bağlamda İslam’ın boş zamanla
ilgili olduğu söylenebilir. Örneğin Kur’an’ın 94/5-8 ayetleri, İslam’ın boş zamanlar hakkında bir
bakışının olduğunu söylemektedir.
Nitekim bu makale İslam7ın teori ve pratiğindeki boş zamanları incelemeyi amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Boş zamanlar, boş zamanlar sosyolojisi, din ve İslam.
Leisure, a cultural universal phenomenon, is an important social institue which has also religious
dimensions.
Religions are functional in experiencing leisure time. In this context it may be said that Islam is
interested in leisure. For example Quran (94/5-8) say that Islam has a view about leisure times.
Likewise this article aims to investigate leisure times in theory and practice of Islam.
Key Words: Leisure, the sociology of leisure, religion and Islam.
GİRİŞ
Zaman sosyolojisi yaparak denilebilir ki genel olarak zaman, toplumsal hayatın
temel düzenleyici unsurlarından biridir ve sosyal bilimcilerin çalışmalarında giderek
daha önemli bir yer tutmaktadır.1 Kuşkusuz burada kastedilen, zaman sosyolojisi
ifadesinden de anlaşılacağı üzere fiziksel zaman değil, ama fiziksel zamandan da ayrı
düşünülemeyecek olan sosyal zamandır.2 Toplum olayları, zaman içinde gerçekleşen
olaylardır.3 Bu bağlamda sosyal zaman, toplum bilimcilerin alanına girer ve zamana
*Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
1Bkz. Nobert Elias, Zaman Üzerine, Çev. Veysel Atayman, Ayrıntı Yay., İstanbul 2000; E. Zerubavel,
Hidden Rhytms: Schedules and Calendars in Social Life, University of Chicago Press, Chicago 1981;
Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, Çev. Ersin Kuşdil, Ayrıntı yay., İstanbul 1994, ss. 23-26;
Carle C. Zimmerman, Yeni Sosyoloji Dersleri, Çev. Amiran Kurtkan, İstanbul Ü. İktisat F. Yay., İstanbul
1964, ss. 4-7
2Sosyal zaman hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. N. Elias, a.g.e., ss. 21, 68-69, 121, 131, 139, 151, 153,
154, 159 vd.; Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefeye Giriş, 5. bs., Remzi Kit., İstanbul 1992, ss. 162-164; T.
Mengüşoğlu, İnsan Felsefesi, Remzi Kit., İstanbul 1988, ss. 140-158; C. C. Zimmerman, a.g.e., ss. 4-7;
Mütercim Asım, Kâmus Tercümesi, c. 1, s. 624; c. 4, s. 643; Zeki Arslantürk, Sosyal Bilimciler İçin
Araştırma Metod ve Teknikleri, 2. bs., İFAV Yay., İstanbul 1995, ss. 35-36; Henri Bergson, Düşünce ve
Devingen, Çev. Miraç Katırcıoğlu, MEGSB. Yay., İstanbul 1986, ss. 45-50 vd. Sosyal zaman bağlamında
gündelik hayat-zaman ilişkisi hakkında bkz. Peter L. Berger-Thomas Luckman, The Social Construction
of Reality, Allen Lane The Penguin Press, Great Britain 1967, ss. 40-42, 149-150, 196, 203
3Baykan Sezer, "Türk Sosyolojisinin Tarihle İlişkileri", Tarih ve Sosyoloji Semineri (28-29 Mayıs 1990),
İstanbul 1991, s. 1
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
24
anlam katmak etrafında örgütlenmiş insan etkinliklerinin tabiatı, oluşumu ve
sonuçlarıyla ilintili4 bir fenomen olarak varlık sahnesinde kendini gösterir.
Boş zaman da bu çerçevede ele alınan olgulardandır ve bu nedenle de sosyal
bilimlerin önemli ilgi alanlarındandır.
Boş zaman (leisure), bugün gündelik dünyamızda en çok kullanılan
kavramlardan biri olma özelliği taşımaktadır. Bugünkü anlamda, endüstrileşmenin,
kapitalizmin, aşırı uzmanlaşmanın, işbölümünün, bireysel hayat tarzının, tüketmek ve
kazanmak için durmamacasına çalışmanın, daha genel anlamıyla modernizmin bir
armağanı olarak hayatımızda büyük bir yer işgal eden modern boş zamanlar, gündelik
hayat gerçekliğimizin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Belki de boş zamanlar,
günümüzün “boş zaman medeniyeti”nin en önemli konularından, can alıcı
problemlerinden biridir.5 Bu nedenle olsa gerektir, boş zamanlar, günümüzde, sadece
bireylerin, cemaatlerin, sivil toplum örgütlerinin değil, aynı zamanda devletlerin,
hükümetlerin veya siyasal seçkinlerin de oldukça duyarlı oldukları bir alandır.
Önemi bu şekilde tespit edilen boş zaman fenomeni, bu çalışmada, vasıflama,
analoji, anlama ve açıklama yöntemlerinden6 istifade edilerek İslamî bağlamda ele
alınmakta, analize tâbî tutulmaktadır.
Günümüzde genelde dinlerin, özelde ise İslam’ın boş zamanlara bakışının ne
olduğu, boş zamanları değerlendirme konusunda nasıl bir yaklaşıma sahip olduğu,
dindarların ve dinî grup ve kurumların boş zamanları değerlendirme noktasında ne tür
görüşlere sahip oldukları ve ne tür etkinlikler yaptıkları vb., din sosyolojisi açısından
önemli ve ilginç hususlardır. Sosyal hayatın hemen hemen bütün alanlarında şöyle veya
böyle varlık gösteren dinlerin ve dahi İslam’ın doğal olarak boş zamanlarla da
ilgilenmesi, şaşılacak bir durum olmayıp üzerinde çalışılmaya değer bir konu olsa
gerektir.
Çalışmada salt vasıflama yöntemi izlenerek İslamî düzlemde boş zaman
fenomeninin fotoğrafının çekilmesi ve betimlenmesiyle yetinilmemiş, anlamadan
hareketle açıklamanın indirgemeciliğine düşülmemeye çalışmış, ancak açıklamaya da
başvurularak anlama pekiştirilmek istenmiş; boş zamanların sadece ne olduğu değil,
niçin olduğu da ortaya konulma cihetine gidilmiş, analojik ve jenetik bir perspektifle7
İslam-boş zaman ilişkisi ele alınmıştır. Konu ele alınırken, yorum ve kritik yapılmaya
4Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev. O. Akınhay-D. Kömürcü, Bilim ve Sanat Yay., Ankara 1999,
s. 689
5Bkz. M. D. Robinson, The Leisure Age, U.S.A. 1963; Richard Bamberger, “Boş Zamanları
Değerlendirmede Kitabın Rolü”, Boş Zamanları Değerlendirme Semineri (7-14 Nisan 1966), Halk Sağlık
Eğitimi Komitesi, İstanbul 1966, ss.12-13; Vedat Nedim Tör, “Boş Zamanları Değerlendirmede Telkin
Vasıtalarının Rolleri”, Boş Zamanları Değerlendirme Semineri (7-14 Nisan 1966), s. 61; Marcel Hicter,
“Boş Zamanları Değerlendirme Politikası”, Boş Zamanları Değerlendirme Semineri (7-14 Nisan 1966),
ss. 107-112
6Bkz. Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İnsan Yay., İstanbul 1988, ss. 61-77
7Bkz. Zeki Aslantürk-M. Tayfun Amman, Sosyoloji, İFAV Yay., İstanbul 1999, ss. 48-50; Ü. Günay,
a.g.e., ss. 78-84
Ejder OKUMUŞ
25
gayret edilmiş, ama meta-sosyolojiye8 kayılmamış, mümkün mertebe objektiflik ve
tarafsızlık9 ilkelerine de bağlı kalınmıştır.
Boş Zamanları Değerlendirme Kurumu
Boş zamanları değerlendirme, insanlar için zorunlu ve evrensel bir fenomen olup
aile, ekonomi, din, siyaset ve eğitim kurumunun yanında altıncı kurum olarak yerini
almaktadır.10
Boş zamanların branşlaşmasıyla, yani modern toplumlarda geleneksel
toplumlardakinden farklı anlamlar kazanması, modern toplumlarda hayatın önemli bir
bölümünü oluşturması ve kurumsallaşmasıyla kendisinden söz edebildiğimiz boş
zamanları değerlendirme kurumu, oyun oynama, dinlenme, spor yapma, resim yapma,
sanat faaliyetinde bulunma, tiyatro ve sinema aktiviteleri içinde bulunma, ayin, ibadet
gibi bir takım dinî eylemlerde bulunma, eğlenme ve zevk alma gibi insanlık için ayrı bir
anlamı olan ve insanın kültür hayatının önemli bir kısmını içine alan kapsamlı bir
kurum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Modern zamanlarda boş zamanları değerlendirmenin sosyal bir kurum olarak ve
etkin bir biçimde kendini göstermesi, kendisi de modern bir bilim olan sosyolojinin ve
sosyologların dikkatlerini çekmekte gecikmemiştir. Başlangıçta genel sosyoloji içinde
yer bulan boş zamanlar, daha sonra sosyolojinin alt dalı olarak boş zamanlar sosyolojisi
şeklinde ortaya çıkmıştır.11
Boş Zaman Kavramı
Boş zamanlar sosyolojisinin (The sociology of leisure) merkezî ilgi alanını teşkil
eden boş zaman, Latince licere sözcüğünden türemiştir.12 Lügat olarak boş olma (boş
8Bkz. Jean Cazeneuve, “Sosyoloji ile Meta-Sosyolojinin Kavşağında Televizyonun Gücü”, Çev. Ü. Meriç
Yazan, Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 2, Yıl: 1999, ss. 1-12
9Ayrıntılı bilgi için bkz. ve krş. Emile Durkheim, Sosyolojik Metodun Kuralları, Çev. Enver Aytekin,
Sosyal Yay., İstanbul 1994, ss. 51-88, 15-19; Jürgen Habermas, Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çev. Celal A.
Kanat, Küyerel Yay., İstanbul 1997, ss. 401-410; Şerif Mardin, Din ve İdeoloji, 5. bs., İletişim Yay.,
İstanbul 1992, ss. 8-9; Ü. Günay, a.g.e., s. 77; R. D. Laing, Bölünmüş Benlik, Çev. Ergün Akça, Mitos
Yay., İstanbul 1993, ss. 32-33, 57-58, 61-62, 88-89 vd.; İzzet Er, Din Sosyolojisi, Akçağ Yay., Ankara
1998, s. 122; Anthony Giddens, Sosyoloji, Çev. H. Özel-C. Güzel, Ayraç Yay., Ankara 2000, ss. 21-23;
Tage Lindbom, Başaklar ve Ayrık Otları, Çev. Ömer Baldık, İnsan Yay., İstanbul 1997, ss. 65-75
10Bkz. Joffre Dumazedier, Sociology of Leisure, New York 1974; J. Dumazedier, Toward A Society of
Leisure, New York 1967; Richard Kraus, Recreation and Leisure in Modern Society, New York 1971; J.
Peiper, Leisure: The Basis of Culture, New York 1952; N. Anderson, Work and Leisure, New York
1961; Joseph Fichter, Sosyoloji Nedir? Çev. Nilgün Çelebi, Toplum Yay., Konya ty., s. 126; H. Durant,
The Problem of Leisure, London 1938; Mahmut Tezcan, Boş Zamanların Değerlendirilmesi Sosyolojisi,
Atilla Kit., Ankara 1994; Mustafa Aydın, Kurumlar Sosyolojisi, 2. bs., Vadi Yay., Ankara 2000, ss. 217-
224
11Boş zamanlar sosyolojisinin tarihçesi konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. M. Tezcan, a.g.e., ss. 11-22;
M.Usta-M.S.Doğan-M.Amman, "Eğitimli Dindarın Serbest Zaman Kurumu", Din Eğitimi Araştırmaları,
Sayı: 7, Yıl: 2000, ss. 41-43; David Jary-Julia Jary, The Harper Collins Dictionary of Socioylogy, Harper
Perennial 1991, s. 274
12A.e., s. 274
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
26
kalma-ferağat) zamanını ifade eden boş zaman, göreceli ve analojik bir kavram olup
insandan insana, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişen bir biçimde farklı
içeriklere sahip13 olsa da sosyolojik anlamda insanların kendilerine ayırdıkları özgür
zaman14 olarak tanımlanabilir. Bu, günümüz şartlarına uygun olarak daha geniş bir
şekilde ifade edilmek istenirse şu söylenebilir: Tatil olgusunu da kapsamına alan, fakat
o ve onun gibi belirli kavram ve olgulardan daha geniş bir içeriğe sahip olan boş zaman
(Ar. ferâğ), sözlük anlamında meşguliyetin, iş yapmanın, dolu zamanın karşıtı olup15,
ıstılahî anlamda insanın, uyku, iş veya okul saatlerinin ve de rutin meslekî, ailevî ve
sosyal iş, görev ve sorumluluklarının gereği olan eylemleri yerine getirdiği vakitlerin
dışında bir ölçüde kendi hür iradesiyle, kendi kendinin farkında olarak özgürce
kullanabileceği, özgürce dinlenme, eğlenme, bilgi ve düşüncesini geliştirme,
becerilerini arttırma, toplumsal hayata gönüllü olarak iştirak etme gibi bir dizi
meşguliyetlerde bulunabileceği16 psikolojik olarak haz duyduğu yapılaşmamış-ihtiyarî
zamanlar olarak tanımlanabilir.17 Tanımdan da anlaşılacağı üzere boş zamanda
belirleyici olan, gündelik hayatın olmazsa olmaz bir ihtiyacını karşılamaya yönelik
zorunlu bir faaliyette bulunmak değil, özel, kişisel aktiviteler içinde olmaktır.18
Boş zamanın tanımı çerçevesinde işaret edilmesi, belki de en başta değinilmesi
gereken önemli hususlardan biri de boş zamanın, bizatihi zamanın boş olmasını değil,
kişinin veya toplumun kendi hayatında zamanı bölümleyerek elde ettiği ve kendisine
göre ayarlayıp anlamlandırdığı bir zamanlar bütününü ifade ettiğidir. İnsanın, içinde
bulunduğu zamanın, yani bizatihi zaman olgusunun boş olması düşünülemez elbette.
Fakat şu gerçeği de görmekte yarar vardır: Esasen boş zaman kavramındaki boş
kelimesi, bir değer olarak boşluğu, anlamsızlığı, başıboşluğu, amaçsızlığı, israfı ifade
etmese de, bugün boş zaman çoklukla problem olarak ortaya konmakta, artan boş
zaman, zamanı öldürmeyle eşdeğer kabul edilebilmekte19; boş zamanlar, çoğu
insanların birey veya gruplar halinde amaçsız, boş, aşırı ve gösterişçi tüketim yaparak
13J. R. Kelly, "Leisure", New Catholic Encyclopedia, c. VIII, Catholic University of America,
Washington 1981, s. 623
14Bkz. Ercan Tatlıdil, "Kent Kültürü ve Boş Zaman Değerlendirme", Dünya'da ve Türkiye'de Güncel
Sosyolojik Gelişmeler (I. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildirileri, İzmir, 3-5 Kasım 1993), Sosyoloji
Derneği Yay., Ankara 1994, s. 389
15Bkz. Ve krş. Râğıb el-İsfehânî, el-Müfredât fî Ğarîbi'l-Kur'an, ty., s. 377
16Bkz. Nermin Abadan, “Türk Üniversite Öğrencilerinin Serbest Zaman Faaliyeti”, a.g.e., s. 50;
M.Hicter, “a.g.m.”, ss. 107; Hilmi Ziya Ülken, Sosyoloji Sözlüğü, MEBY., İstanbul 1969, s. 50; Erol
Mutlu, İletişim Sözlüğü, 2. bs., Ark Yay., Ankara 1995, s. 73
17Boş zaman kavramının farklı tanımları için bkz. Zeki Arslantürk-Tayfun Amman, Sosyoloji -
Kavramlar, Kurumlar, Süreçler, Teoriler-, İFAV Yay., İstanbul 1999, ss. 302-303; E. Mutlu, a.g.e., s.
73; D. Jary-J. Jary, a.g.e., s. 274; J. Wilson, "Sociology of Leisure", Annual Review of Sociology, c. 6,
1980; R. J. White, "Social Class Differences in the Uses of Leisure", American Journal of Sociology, c.
61, N0. 2, 1955
18 Peter L. Berger-Thomas Luckman, The Social Construction of Reality, Allen Lane The Penguin Press,
Great Britain 1967, s. 36
19Camilla Odhnoff, "Social Planning in a Changing Society", Society, Stress and Disease, (ss. 489-503),
Ed. Lennart Levi, Press New York, Toronto 1975, s. 500
Ejder OKUMUŞ
27
geçirdikleri vakitler olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu tespit, bugün boş zamanların
nasıl değerlendirildiğini anlamak bakımından önemli görünmektedir.
Boş zamanlar ve Din
İnsanların yaşamlarında hayatî bir güç olan, insanoğlunun hayatında önemli
roller üstlenen, insan aktivitesini bir ölçüde etkileyen ve bireyin gündelik eylem ve
faaliyetlerinde olduğu gibi grup yaşamında da derin etkisi bulunan köklü bir kurum
olarak dinin20, doğal olarak boş zaman kurumu ile de ilişkisi sözkonusudur.
İşin ve boş zamanın birbirinden kesin olarak ayrımlaşmadığı, boş zamanları
değerlendirmenin kurumsallaşmadığı eski ve pre-modern toplumlarda dinin boş zaman
değerlendirme ile içiçe olduğu söylenebilir. Bu toplumlarda oyunlar, festivaller, danslar,
törenler, şarkılar, şiir gibi faaliyetler içinde dinî biçimler önemli bir yer tutmuştur.21
Reform Hareketi'yle varlık sahnesinde yerini alan Protestanlığın da önemli
etkileriyle ortaya çıkan kapitalizm, endüstri devriminin başlangıç zamanlarında
Protestan ahlâkının etkisiyle çalışmaya ayrı bir önem vermiş ve dinin etkisiyle
çalışmaya verilen bu önem, boş zamanın olumsuzlanmasına yol açmış ve sonuçta boş
zaman, çok sınırlı bir biçimde var olmuştur.
Farklılaşmanın, kurumlaşmanın, sekülerleşmenin damgasını vurduğu modern
toplumlarda ise hayatın pek çok alanında olduğu gibi genel olarak zaman konusunda,
özelde boş zamanları değerlendirmede de bir dünyevileşme sözkonusudur.22 Fakat bu
demek değildir ki din tamamen rafa kaldırılmış veya etkisini yitirmiştir. Din etkisini boş
zamanlar çerçevesinde çeşitli biçimlerde sürdürmektedir. Denilebilir ki dindar insan,
tüm zamanlarında olduğu gibi boş zamanlarında da dindarlığına uygun bir biçimde
faaliyet göstermektedir.23
Ayrıca boş zamanların gittikçe hayatın büyük bir kısmını işgal etmeye
başlamasıyla birlikte ortaya çıkabilen hedefsizlik ve bu hedefsizliğin getirebildiği
olumsuzluklar karşısında din önemli bir panzehir olarak işlev görmekte ve bu noktada
da din-boş zaman ilişkisi kendini göstermektedir.
Modern endüstriyle birlikte üretim teknolojisinin hızlı bir biçimde gelişmesi, fert
ve toplumlara büyük bir boş zaman kazandırmıştır. Boş zamanın bu şekilde çokluğu
karşısında ortaya çıkabilecek bir hedefsizlik; anlamsızlık, hiçlik ve stresi besler. Bu
durumda din, boş zamanları amaçlı bir biçimde değerlendirmede önemli bir fenomen
olarak ortaya çıkmakta ve insanların huzurlu bir biçimde boş zaman geçirmelerine
vesile olmaktadır.
20 Verne S. Sweedlun-Golda M. Crawford, Man in Society, c. 1, American Book Company, USA 1956, s.
130
21M. Tezcan, a.g.e., ss. 45-49
22Bkz. Johannes Fabian, Zaman ve Öteki, Çev. Selçuk Budak, Bilim ve Sanat Yay., Ankara 1999, s. 21
vd.
23Bu önermenin geçerliliğini gösteren uygulamalı bir araştırma için bkz. M.Usta-M.S.Doğan-M.Amman,
"a.g.m.”, ss. 35-75
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
28
Nitekim boş zamanların insan yaşamında son derece önemli olduğu günümüzde,
dinî grup, dernek ve kurumların, din tebliğcilerinin, din davetçilerinin bu gerçeği de
dikkate alarak boş zamanları değerlendirmek, boş zamanlarında özgürce ve sakin bir
şekilde düşünen, hareket etme imkanı bulan insanlara mesajlarını ulaştırmak için yoğun
çaba harcadıkları görülmektedir. Dini dernek, vakıf, cemaat veya otoriteler, boş
zamanlarda dindarlar veya dine eğilimli olan kimseler için özel geziler, programlar,
sohbetler, konferanslar tertip ettikleri gibi ibâdet yapmak için belli özel yerler
seçmektedirler. Örneğin İzmir'de yaşayan ve hafta içi günlerini hızlı bir çalışma
temposuyla geçiren işçi veya memurlar için, çeşitli dini çevreler, bir boş zaman etkinliği
olarak, cumartesi günü sabah namazını kılmak üzere Eyup Sultan Camii'ne bir seyahat
ve o çerçevede bir program yapmaktadırlar. Özellikle İstanbul’da yaşayan bir çok
dindar, araştırmacının bizzat katılımcı gözlem tekniğiyle gözlemleyebildiği gibi,
Cumartesi veya Pazar günü sabah namazını kılmak amacıyla Eyüp Sultan Camii’ne,
Fatih Camii’ne vb. gitmekte ve namazı kıldıktan sonra kahvaltı ve sohbet yaparak hafta
sonu tatillerinden bir kısmını değerlendirme yoluna gitmektedirler. Bu ve benzeri boş
zaman etkinliklerinin, boş zamanlarda kişilerin veya grupların dinle birlikte var olarak
dinlenme ve eğelenmelerini sağlamak, sevap kazanarak zamanlarını harcama bilinciyle
haz duymalarını temin etmek, insanın dindarlık duygusunun canlanmasına neden olmak,
kişiyi gruba bağlamak, dinî yapı ile ferdin bağlarını güçlendirmek gibi pek çok işlevi
olduğu açıktır. Bu noktada Hıristiyanlık söz konusu olduğunda Kiliselerin, misyoner
teşkilatlarının, çeşitli dernek ve örgütlerin, rahip ve papazların, diğer Kilise
görevlilerinin, hatta Papa’nın boş zamanların değerlendirilmesi ve boş zamanlarda
eğitim yönünden bir çok işlevlere sahip oldukları, Kiliselerin programlarına boş zaman
değerlendirme eylemlerini aldıkları bilinmektedir. Kilise, boş zaman etkinliklerinin dinî
uygulamaya katkıda bulunacağı düşüncesinden hareketle üyelerine ve üyeleri
olmayanlara boş zaman etkinlikleri düzenleyerek insanların dinle ve Kilise’yle alaka
kurmalarını veya ilgilerini sürdürmelerini sağlar.24
J. Atkinson, Kitab-Mukaddes’te yer alan Tanrı’nın istirahatiyle25 ilgili âyeti,
boş zaman için model olarak öne sürmekte; “Ve yedinci gün tanrı istirahat etti – daha
iyi bir model olabilir mi?”26 demektedir.
İslâm söz konusu olduğunda ise, Cami imamlarının, müezzinlerin, çeşitli dini
vakıf ve derneklerin, çeşitli öğrenci kulüplerinin, tarikatların, cemaat ve grupların,
camilerin, çeşitli dinî etkinliklerin, sözgelimi konferans, panel, açıkoturum, sohbet,
kurs, piknik, gezi, kamp vb. organizasyonların boş zamanların değerlendirilmesinde
önemli fonksiyonlar gördükleri söylenebilir.27 Bu çerçevede gençlere boş zamanlarında
Camilerde din eğitimi verilmesi, dinî musikinin geliştirilmesi, İslâm sanatlarının
25 Bkz. Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, 2/3
26 Jacqualine Atkinson, Zamanı Yönetme Sanatı, Çev. Cem S. İslâm, Nehir Yay., İstanbul 1997, s.259
27Bkz. Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, AÜEFY., Ankara ty., ss. 309-310
Ejder OKUMUŞ
29
yaygınlaştırılması gibi olaylar da İslâm-boş zaman konusunda işaret edilmesi gereken
hususlardır.
İslâmiyet-boş zaman ilişkisinde değinilmesi gerekli bir konu da Türkiye'de yaz
tatillerinde öğrencilere yönelik düzenlenen Kur'an kursları ve din eğitimi faaliyetleridir.
Bilindiği gibi yaz tatillerinde isteyen aileler belirlenen yaştaki çocuklarını Kur'an
öğrenmesi ve din eğitimi alması için Kur'an kurslarına ve câmilere göndermektedirler.
Dinlerin boş zaman faaliyetleri çerçevesinde zikredilebilecek önemli
hususlardan biri de boş zaman dinî seyahatleridir. İnananlar, boş zamanlarında ibâdet
amacıyla veya salt ziyaret amacıyla çeşitli seyahatler düzenlerler. Sözgelimi ziyaret
amacıyla insanlar, dinî merkezleri görmek amacıyla ülke içi ve ülke dışı çeşitli yerlere
seyahat edebildiği gibi ibâdet amacıyla cum'a, cumartesi veya pazar günü ünlü, tarihî bir
Kiliseye veya meşhur, tarihî bir Camiye gidebilirler.
Din ile boş zamanlar ilişkisi çerçevesinde işaret edilmesi gereken önemli bir
husus ise, dinin de bir boş zaman uğraşısı olarak algılanıp algınmadığı konusudur. Dinin
özel alanlara çekildiği, yani özelleştirildiği, çalışma hayatı ve kamusal alandan
soyutlandığı ve çalışma saaatlerinin dışında Cami veya Kilise gibi ibâdet yerlerine
gidildiği gibi hususlar gözönünde tutulduğunda dinin de sanki bir boş zaman faaliyeti
gibi algılanabildiği ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede şu sorular sorulabilmektedir:
Acaba "din, kendini öbür boş zaman uğraşılarına benzer türde duygusal canlılık
öneren bir hayat tarzı ve anlam kompleksi olarak sunmak zorunda mıdır?" "Modern
Batı toplumlarında eğilim dinin, tüketim kültürünün herhangi bir hayat tarzı gibi
piyasada satın alınan özel bir boş zaman uğraşısı haline gelmesi doğrultusunda
mıdır?"28
Her halükarda denilebilir ki bireysel ve toplumsal, sübjektif ve objektif
yönleriyle, teorik/itikadî, pratik/amelî ve cemaatsel ifade biçimleriyle din, pek çok
kültürel, sosyal, tarihî, bireysel, siyasal vb. işlevinin yanısıra boş zamanlar için de
işlevselliğini göstermekte; boş zaman faaliyetleriyle insanların biraraya gelmelerinde,
kaynaşıp bütünleşmelerinde, sosyal yönlerinin artmasında işlevsel olmaktadır. Elbette
belirtmek gerekir ki din-boş zamanlar ilişkisi, sadece dinin boş zamanlarda etkili
olduğu, insanları etkilediği hususunun dikkate alınmasıyla değil, aynı zamanda boş
zamanların da sosyolojik olarak din üzerinde etkili olduğu hususunun gözardı
edilmemesiyle daha net ele alınıp anlaşılabilir. Zira din-boş zaman ilişkisi karşılıklılık
esasına dayalıdır; dinin, boş zamanlarda insanlar üzerinde etkisi olduğu gibi insanların
da din üzerinde etkisi olur
BOŞ ZAMANLARI DEĞERLENDİRME VE İSLAM
Kur’an ve Boş zamanları Değerlendirme
28Bu ve benzeri sorular için bkz. Mike Featherstone, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, Çev. Mehmet
Küçük, Ayrıntı Yay., İstanbul 1996, ss. 186-187
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
30
78/Nebe', 9-11'den, İslâm'ın, genel manada geceyi dinlenme zamanı, geceleyin
uyumayı dinlenme ameliyesi ve gündüzü de geçim için çalışma zamanı olarak kabul
ettiği anlaşılabilir. Bu girizgahdan sonra İslâmî bağlamda boş zaman fenomeninin, daha
net ve kolay kavranılması mümkün olabilir.
Arapça'da boş zamanın karşılığı; boş kalmak, işten boşalmak, boş olmak,
bitirmek, tamamlamak, yönelmek, kastetmek, ölmek gibi anlamlara gelen29 f-r-ğ
kökünden türemiş ferâğ ve ferâğat kelimeleridir. Şu ayette bu anlam görülebilir:
"Ey ins ve cin topluluğu, sizin için boş vaktimiz olacak." (55/Rahman, 31)
İnşirah sûresinin 5-8 numaralı ayetleri, İslâmî bağlamda boş zamanın
anlaşılmasında önemli ipuçları sunmaktadır:
"Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var.
Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var.
Boş kaldığın (ferâğat ettiğin) zaman hemen yorul
ve Rabb'ine rağbet et."
Ayetlerde geçen ferâğat ile rağbet arasındaki anlam ilişkisi önemlidir. Bir
ferağat var, bir de rağbet. Bir şeyden ferâğat ederek Allah'a yönelmek emredilmektedir.
Ferâğatta işle iştiğal etmeyi bırakıp boş kalmak mânâsının yanısıra bir işe, bir nesneye,
bir şeye kast ve ahenk eylemek30, yönelmek, ferâğat etmek, özveride bulunmak gibi
anlamlar da mevcut. O halde Kur'an, Peygamber'e ve müslümanlara ferâğatta rağbeti
emretmektedir.
Bu durumda müslümanın, ferâğ zamanında, ferâğatta bulunması, istirahat
etmesi, ferağ zamanında kendini Allah'a adaması, ferâğ zamanında fâriğ olup insanlar
için özveride bulunması, bağışlayıcı ve hoş görülü olması, boş zamanının kıymetini
bilerek hareket etmesi ve boş zamanını bir fırsat zamanı olarak görüp anlamlı kılması
gerektiği zımnen anlaşılmaktadır.
Elmalı'lı M. Hamdi Yazır'ın ibâdet, çalışma, gayret ve terakki çerçevesinde bu
ayetlerle ilgili yorumu şöyledir31:
"O halde boşaldığın vakıt -ya'ni her usre bir yüsür müekkeden mevcud olduğu
için bir vazîfeden, bir ibâdetten fariğ olup bir üsürden bir yüsre geçtiğin, biraz
dinlendiğin, meselâ aldığın vahyi tebliğ eylediğin, feraizini iyfa ettiğin vakıt yine yoruliş
bitti diye rahata düşüp kalma da yine zahmet ihtiyar edip diğer bir ibâdet için kalk,
çalış, yorul, farz bittiyse nâfileye geç, namaz bittiyse duâya geç, ki yüsür de tezâyüd
etsin, şükürde devam etmiş olasın. Nasab, ma'lûm ki teabdir. Yüsür atalete sâık
olmamalı sa'ye müşevvık olmalıdır ki onun üzerine de diğer yüsür terettüb ederek
terakkî32 hasıl olsun. Ya'ni ve ancak rabbına o halde rağbet et. -Her ne umarsan ondan
um, ondan berideki esbab-ü ilelde veya gayelerde tevakkuf edip kalma, başka maksada
29İbn Manzûr, Lisânu'l-Arab, Dâru'l-Meârif, Kahire ty., c. 5, s. 3396
30 Mütercim Âsım, Kâmûs Tercemesi, c. 3, İstanbul 1305, s. 499
31Elmalı'lı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. 8, Eser Neşriyat, byy., ty., s. 5925
32İtalik bize aittir.
Ejder OKUMUŞ
31
bağlanma da bütün mesâınde ancak ona teveccüh et, mütemâdiyen ona doğru yürü, ona
doğrul, bütün lütûf ve minnet onundur. Onun için sade ni'mete ve esere rağbet ile
kalmamalı, ni'metten mün'ımi görüp hep ona doğru yürümeli, onun için çalışmalıdır.
Gayei murad odur."
Müfessirler, başka bir ifadeyle yorumlayıcılar, ayetler hakında çeşitli yorumlar
yapmışlardır33: "Boş kaldığın zaman" ifadesini, namazdan (Beydâvî, Celâleyn), farz
namazdan (Râzî), tebliğ veya cihaddan (Beydâvî, Nesefî), dünya işlerinden (İbn Kesîr,
Râzî, Zemahşerî, Ebu's-Suûd, Süleyman Ateş), muharebeden (Râzî) vb. boşaldığın
zaman şeklinde izah etmişlerdir.34
Ayetler, kulun durumuna uygun olanın, zamanını ibâdetle doldurması veya
sorumluluğu altında olan dünya işlerinden boşaldıktan sonra ibâdete yönelmesi
olduğuna işaret etmektedir.35 Başka bir ifadeyle bir ibâdetten boşalınca başka bir
ibâdete rağbet etmeye, kolaylıkların ancak bu şekilde elde edilebileceğine ve zamanın
boş ve anlamsız bir biçimde geçirilemeyeceğine işaret etmektedirler.36
7-8. ayetler, 5-6. ayetlerden ayrı olarak anlaşılamaz. 5-6. ayetlerde zorlukla
beraber (veya zorluktan sonra) kolaylık olduğu iki kez vurgulanmıştır. Şu halde boş
kalındığında hemen başka bir işe koyulunduğu zaman kolaylığın elde edilebileceği
ortaya çıkmaktadır.
Ayet ve yorumlarından bir kaç önemli çıkarımda bulunmak mümkündür:1)
İslâm’a göre boş zaman, boş geçirilecek bir zaman değildir.37 Herhalükarda zaman
boşa harcanmamalı,38 boş kalındığında zamanı dolu geçirmeli, yeni bir işe
koyulmalıdır. İnsanlarla, hayatın işleriyle uğraşı bittiğinde, bütün benlik ve kalble
Allah'a yönelmelidir. 7. ve 8. ayetler, 5. ve 6. âyetlerle birlikte düşünüldüğünde, bir
işten çıkıp hemen başka bir işe koyulma, ibâdetten ibâdete koşma, boş zamanı "dolu"
değerlendirme gibi yorumların geçerliliği daha iyi anlaşılacaktır. Zorlukla birlikte
kolaylığın bulunduğunun vurgulanması, sürekli çalışmaya ve boş zamanı iyi
değerlendirmeye delalet etmektedir. 2) Ayetlerde insan hayatının toplumsal ve ferdî
yönlerine ve de sosyal ve bireysel faaliyetlerine de atıfta bulunulmaktadır. "Fâriğ
olduğun zaman" ifadesini, insanlara karşı aslî görevini yerine getirdiğin zaman şeklinde
33Ayetlerle ilgili çeşitli yorum ve rivayetler için bkz. et-Taberî, Câmi'u'l-Beyân an Te'vîl-i Ayi'l-Kur'an,
Dâru'l-Fikr, Beyrut 1995, c. 15, ss. 298-300; Fahru'r-Râzî, et-Tefsîru'l-Kebîr, 2. bs., Dâru'l-Kutubi'l-
'İlmiyye, Tahran ty., c. 32, s. 32
34Bkz. İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, 3. bs., Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1989, c. 4, s. 562; Zemahşerî,
Keşşâf, Dâru'l-Ma‘rife, Beyrut ty., c. 4, s. 222; en-Nesefî, Tefsîru'n-Nesefî, Dâru'l-Kitâbi'l-Arabî, Beyrut
1988, c. 3-4, s. 366; Seyyid Kutub, Fî Zılâli'l-Kur'an, Dâru'ş-Şurûk, Kâhire ty., c. 6, s. 3930; Balıkesirli
Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 5. bs., c. 3, s. 965; Süleyman Ateş, Kur'ân-ı Kerîm
Tefsîri, Yeni Ufuklar Neşriyat (Milliyet), İstanbul 1995, c. 6, s. 3076
35el-Alûsî, Rûhu'l-Meânî fî Tefsîri'l-Kur'ani'l-Azîm ve's-Seb'i'l-Mesânî, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1997, c. 16, s.
308
36Fahru'r-Râzî, a.g.e., c. 32, s. 7
37 Yümni Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, Birleşik Yay., İstanbul 2000, s. 271
38Zemahşerî, a.g.e., c. 4, s. 222
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
32
anlarsak, bu ifadenin toplumsal yön ve aktiviteye işaret ettiğini de kabul ederiz. Bu
toplumsal yöne karşın "yorul" ifadesiyle de bir bakıma ferdî boyut öne çıkmaktadır.
Elbette sosyal görev ve sorumluluklar ifa edilecek, ama kendinle başbaşa kalarak da
dinlenilecek, tefekkür edilecek, Rabb'e ibâdet edilecek, dualarda bulunulacak, istirahat
edip enerji depolanacak, nefis muhasebesi yapılacak. Şu halde İslâm'da ferdî ve sosyal
iş ve ibâdet içiçedir ve birlikte ifa edilirler. 3) Ayetlerden çıkarabileceğimiz bir husus da
dinlenmenin, iş değiştirerek gerçekleşmesidir. Ayetler bir bakıma çalışarak dinlenmeye
işaret etmektedirler.39
Burada işaret edilmesi gereken bir husus, ayetlerden, dinlenmeden, ara
vermeden sürekli bedensel çalışma yapmak gerektiği gibi bir yorumun çıkamayacağıdır.
İslâm'da aslolan, zamanın boş, içeriksiz, anlamsız geçirilmemesidir. Dinlenme, belli
kurallar çerçevesinde eğlenme, düşünme gibi çeşitli zihinsel ve fiziksel faaliyetler
yapmak, bu ayetlerin anlamının dışında değildir. Önemli olan bütün bir hayatı anlamlı
kılmak ve bu arada sözkonusu faaliyetleri bir anlamlılık kapsamında yapmaktır. Bu
anlamda bu tür faaliyetlerin, insanın işine, görevine katkıda bulunacağı açıktır.
Esasen İslâm'ın boş zamanla ilgili yaklaşımını anlayabilmek için onun genel
olarak zamana yüklediği anlama ve insana yüklediği sorumluluklara bakmak gerek.
İslâm, insanın yaratılış amacının Allah'a kulluk etmek olduğunu bildirir.40 O
halde İslâm'da boş zamanların da bu kulluğa uygun olarak geçirilmesi gerekmektedir.
Boş zaman görece boş zamandır. Görece boş zamanda yapılan işlerin, dinlenmelerin,
eğlenmelerin de İslâm'ın ana prensip ve ilkeleri ışığında olması ve kulluk esasının
dışına çıkmaması gerekmektedir.
İslâm boş ve anlamsız geçirilecek bir boş zaman anlayışına sahip değildir.
Kur'an ve İslâm Peygamberi, zamanın asla amaçtan yoksun olarak geçirilmemesini ister
ve emreder.
İnşirah suresindeki ayetlerden başka Kur'an'ın, bazı ayetlerde zamana ve zamana
ilişkin bazı hususlara yemin etmesi, örneğin geceye, gündüze, kuşluk vaktine, fecre,
asra kasemde bulunması41, namaz, rükû ve secde vakitlerine atıfta bulunması42, gece
namazından söz etmesi43, gece ve gündüzden sıklıkla bahsetmesi44, gece ve gündüzü
insanın emrine verdiğini zikretmesi45 vb. hususlar da İslâm'ın zamana ve zaman
değerlendirimine verdiği öneme işaret olarak telakki edilebilir.
39İbrahim Canan, İslâmda Zaman Tanzimi, Cihan Yay., İstanbul 1985, s. 102
4051/Zâriyat, 56
4189/Fecr, 1-5; 85/Burûc, 1-3; 103/Asr, 1-3; 92/Leyl, 1-2; 91/Şems, 3-4; 93/Duhâ, 1-2; vd. Yorum için
bkz. Yusuf el-Kardâvî, el-Vaktu fî Hayâti'l-Müslim, Müessesetu'r-Risâle, Beyrut 1985, s. 5 vd.
4276/İnsan, 26; 20/Tâhâ, 130; 39/Zümer, 9; 32/Secde, 16; 3/Al–i İmran, 113; 51/Zâriyat, 16-18;17/İsrâ,
78; 2/Bakara, 37, 43, 45, 46; 7/A'raf, 205; 11/Hûd, 114 vd.
4317/İsrâ, 79; 73/Müzzemmil, 1-7, 20; 51/Zâriyat, 17
443/Al–i İmran, 190-191; 14/İbrahim, 33 vd. 25/Furkan, 62; 24/Nur, 44
4514/İbrahim, 33
Ejder OKUMUŞ
33
Asr sûresi, Kur'an'ın zamana ne kadar önem verdiğini açıkça ortaya
koymaktadır:
"Asra and olsun ki insan mutlak bir hüsran içindedir; ancak iman edip sâlih
amel (iyi iş) işleyen, hakkı tavsiye eden ve sabri tavsiye edenler bunun dışındadır."
(103/Asr, 1-3)
Sûredeki asr kelimesine müfessirler çeşitli anlamlar vermişlerse46 de sûredeki
bütün âyetler bir bütünlük içerisinde ele alındığında bu kelimeyi en genel manada,
bütün anlamlarını içerecek şekilde zaman olarak anlamamız mümkündür.
Asr kelimesini zaman olarak anladığımızda sûreyi şu şekilde yorumlayabilir
veya anlayabiliriz:
Zaman ve tabiatıyla yaşam süresi, insan için çok değerli bir olaydır. Öyleyse
insan, vaktinin kıymetini bilmeli, vaktini iyi değerlendirmeli, her an ömründen bir
kısmının gittiğini hesab ederek, zamanı anlamlı geçirmeli, ibnulvakt veya ibnuzzeman
olup bu dünya hayatında oyunu kurallarına göre, yaradılışına uygun bir biçimde
yaşamalı, iman edip güzel amellerde bulunmalı, hak ve doğru olanı kabul edip iyi işler
yapmalı, dünyevî hesaplarla kötülüğün, kötünün yanında yer almayıp hakkı ve sabrı
vasiyetleşip tavsiye etmeli; aksi takdirde kesinlikle hüsran, kayıp ve ziyan içinde yer
alacağını asla unutmamalıdır.
Kur'an'ın şu ayeti de esasen İslâm'da zamanın nasıl geçirileceğine zımnen işaret
etmektedir:
"Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler, göklerin ve
yerin yaratılışı konusunda düşünürler..." (3/Al-i imran, 191)
Ayet, her ne kadar genel manada bir anma ve düşünmeden bahsetse de, esasen
boş zamanlarda insanın yapması gereken şeyi, Allah’ı zikretmeyi ve yaratılışı
düşünmeyi, yani boş zamanı kendi mantalitesine uygun biçimde değerlendirmesini salık
vermektedir.
Kur'an'da Cum'a namazıyla ilgili ayet de esasen İslâm'da zamana verilen önemi
ortaya koymaktadır: Müslümanların haftalık dinî bayramları olan Cuma gününde sadece
namaz vakti o da namaz için iş bırakmak söz konusu edilmektedir. Yani ayete göre gün
boyu iş bırakmak ve günü boş geçirmek gibi bir şey söz konusu değildir.47
İslâm'ın boş zaman anlayışını anlayabilmeye katkıda bulunması bakımından
Kur'an'ın dünya hayatına yüklediği anlama da bakmakta yarar vardır. Kur'an,
dünyevîliğin karşılığı olarak dünya hayatını olumsuzlar ve dünya hayatının oyun ve
eğlenceden ibaret olduğunu ifade eder:
46Bkz. M. H. Yazır, a.g.e., c. 9, ss. 6067-6068
47Bkz. İ. Canan, a.g.e., ss. 103-104
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
34
"Dünya hayatı, bir oyun (le’ıb) ve oyalanmadan (lehv) başka bir şey değildir.
Korunanlar için elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır, akletmiyor musunuz?" (6/En'am,
32. Ayrıca 29/Ankebût, 64; 47/Muhammed, 36)48
Oyun ve oyalanma ile dünyanın geçiciliğine işaret olunsa gerektir.Eğer oyun ve
oyalanma ile amaçsızca yapılan işlere atıfta bulunulduğu49 kabul edilirse, o takdirde
ayetten anlaşılır ki dünyayı tercih edenler, en büyük zevklerini onu ve akıbetini
unutmak için eğlenmede ve oyunlarla vakit öldürmede bulurlar.50
Esasen dünya hayatının bir oyun ve eğlence olarak görülmesi, bizzat bu dünya
hayatının olumsuzlandığı anlamına gelmez. Kur'an'ın olumsuzladığı, bu dünya hayatı ve
nimetlerine sanki ahiret hayatı yokmuş, sanki bu dünya hayatından başka bir hayat
yokmuş ve öldükten sonra dirilme olmayacakmış gibi çok büyük önem verilmesidir.
Ayetlerde bizzat oyun ve eğlence de yerilmemekte, olumsuzlanmamakta, tersine bir
gerçekliğe işaret edilerek oyun ve eğlencenin geçici olduğu ve tabiatıyla bir oyun ve
eğlence gibi dünya hayatının da geçici olduğu ifade edilmektedir. Ayetlerden
anlaşılabilir ki bu dünya hayatı bir oyun ve oyalanma olduğuna göre oyunun geçici
olduğu göz önünde tutulmalı ve oyun, onu anlamlı kılmak ve ondan zevk almak için
kurallarına göre oynanmalıdır. Tıpkı çocukların oynadıkları gibi oyun, kuralına göre,
ciddi bir biçimde oynanmalıdır. Bilindiği gibi çocuklar, oyunu oyun olsun diye
oynamazlar. Oyun çocuklar için çok ciddi bir iştir.51
Kur'an'da insanlara sunulan dinin, yani İslâm'ın, gerçekliğinde mükemmel,
oluşumunda mütekamil ve mütenasik bir yaşam biçimi olduğu söyenebilir. İslâm
tasavvurunda hayatın anlamı, bireyin ömrünün oluşturduğu kısa zaman diliminden
ibaret değildir. İslâmî yaşam tarzının anlamını, ne bir milletin yüzyıllar süren ömrü, ne
de bütün insanlığın süregelen hayatı ifade edebilir. İslâmî hayat anlayışı, ahiret hayatına
inanmayarak onu hesaba katmayanların kabul ettikleri gibi şu kısa dünya hayatı
değildir. Onlar, "hayat, ancak dünya hayatıdır. Biz tekrar dirilecek değiliz, derler."
(6/En'am, 29)52. Aslında bu âyet, Kur'an'ın dünya hayatına neden ve hangi anlamda
oyun ve oyalanma dediğini izah etmektedir.
İslâmî tasavvurdaki hayat, zamanın sonsuzluğunu, ufukların enginliğini, evrenin
derinliğini ve hakikatın çeşitliliğini içine alan bir hayattır. İslâmî tasavvurda hayat, şu
görünen dünya hayatını kapsamına aldığı gibi, zamanda uzayarak dünya hayatının ona
nisbeten gündüzün bir saatı kadar kaldığı ve mikdarını Allah'tan başka kimsenin
bilemediği âhiret hayatını da içine almaktadır. İslâmî düşünüşte insanoğlunun şahsiyeti,
zamanın sonsuz mesafesini, mekanın sınırsız ufuklarını, hayat ve evrenin bitmeyen
48Ayrıca bkz. 57/Hadîd, 20; 5/Mâide, 57-58; 6/En'am, 70, 91; 7/Araf, 51, 98; 21/Enbiyâ, 2, 16, 55;
44/Duhân, 9, 38; 9/Tevbe, 65; 43/Zuhruf, 83; 70/Meâric, 42; 52/Tûr, 12; 45/Câsiye, 24 vd.
49Bkz. Râğıb el-Isfahânî, el-Müfredât fî Ğarîbi'l-Kur'an, byy., ty., s. 450
50E. M. Hamdi Yazır, a.g.e., c. 3, s. 1911
51Beyza Bilgin, İslâm ve Çocuk, DİBY., Ankara 2000, ss. 146-147
52 Ayrıca bkz. 45/Câsiye, 24
Ejder OKUMUŞ
35
derinlikleriyle yüceliklerini kapsamına almaktadır. Bu düşünüş, kainatla birlikte
değerleriyle, hayatla ilgili her türlü vasıflarıyla insan varığını da içermektedir. Öte
yandan ahirete inanmayanlar, düşüncelerini, varlıklarını, değer ve mücadelelerini
sadece bu sınırlı, küçücük dünya hayatı ve dünya hayatının nimetlerine
sığdırmaktadırlar. Düşünüşte meydana gelen bu farktan, değer ve düzenlerde anlayış
farkı doğmakta, İslâm'ın nasıl mükemmel bir din olduğu ortaya çıkmakta, bu dinin
yapısındaki inanç, fikir, ahlâk, toplumsal düzen ve ahiret hayatının ne kadar değerli
olduğu böylece anlaşılmaktadır.
Ahiret inancı, insana sorumluluk bilinci kazandırır, ahlakî erdemler kazandırır,
doğruluk ve nitelik verir, bu dünya hayatının kıymetini bilme bilinci kazandırır ve
tabiatıyla çalışma azmi kazandırır.
Dünya hayatının bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduğuna dair ayetten hareketle
İslâm'ın bu dünya hayatını dıştaladığı, bu dünya hayatını olumsuzladığı ve dolayısıyla
bu dünya hayatında çalışmadan, didinmeden tembel tembel oturarak ahireti beklemeyi
öngördüğü gibi bir hükme varmak yanlıştır. Bu ayetten maksat, hayatın dünya
hayatından ibaret olmadığı, bir de öteki dünyanın, ahiretin olduğu ve dolayısıyla bu
dünya hayatının iyi değerlendirilmesi gerektiğidir. O engin mülkteki sonsuzlukların
sonsuzluğu ahiret ile bu küçük yer küresi ve kısa dünya hayatı karşılaştırıldığında,
dünya, gündüzün ancak bir saati kadar sayılabilir. Dünyadaki bu bir saatlik çalışma ve
ibâdet de o büyük ahiret dünyasına nispetle ancak "oyun ve oyalanma veya eğlence diye
tanımlanmaktadır. Şu halde bu, dünya hayatını ihmal etme, insanı pasifleştirme veya
dünya hayatına sırt çevirme anlamına gelmez.
İslâmî dünya anlayışında bu dünya hayatı, ahiret hayatının bir çiftliğidir. Dünya
ahiret için kazanç yeridir. Her iki hayat da burada kazanılacaktır. Öyleyse dünya ahiret
için kazanç yeri olup her iki dünya miskinlik ve pasiflik yeri değil, tersine hareket,
faaliyet ve çalışma yeridir. Bu durumda Kur'an'ın öngördüğü dünya hayatı, çalışılacak,
imar edilecek, kötülüklerle mücadele edilecek bir hayattır. Kur'an'a göre inanan bir
insan, dünya hayatıyla uğraştığı zaman, ondan daha üstün bir dünyanın olduğunu kesin
olarak bilir ve ona göre hareket eder. Dünya nimetlerinden yararlanırken onların hayatla
ilgili kuvvet ve kaynaklarını emrine âmâde kılmak üzere çalıştığı zaman, bunun Allah
tarafından dünyada kendisine verilen, değerlendirilmesi farz bir emanet olduğunu
bilerek çalışır.53
53Bkz. Seyyid Kutub, Fî Zılâli'l-Kur'ân, 12. bs., c. 2, Dâru'l-'Ilm, Cidde 1986, ss. 1068-1072.
Upanişadlar, Kur'an'ın dünya hayatına ilişkin yaklaşımına benzer bir yaklaşımda bulunmaktadır:
"Dünyadaki hayat ile, ruh âlemindeki hayat, birbirine zıt şeyler değildir. Çalışma hayatı Tanrı
bilgisine zıt bir yaşantı değildir, aksine tutkusuz olarak yapılan her faaliyet, bu bilgiye ulaşmak için bir
vasıtadır. Diğer taraftan, terk ve ferağat; egodan, bencillikten terk ve ferağat etmelidir. Yoksa hayattan
değil..." (Upanişadlar, Der. Mehmet Ali Işım, 2. bs., Dergah Yay., İstanbul 1997, Isha Upanişad, s. 35)
"Ancak, dünyevî işlerini herhangi bir tutkusu olmadan yapan ve o işlerin sonunda meydana
çıkacak sonuçlara karşı herhangi bir sevgi duymayan kişi, yüzyıl yaşamaya layıktır." (A.e., Isha
Upanişad, s. 37)
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
36
Belirtmek gerekir ki İslâm’da maddî ve manevî, dinî ve dünyevî (this-wordly
veya secular)54 ayrımı bulunmamaktadır.55 Esasen İslâmiyet dünyayı benimser; elbette
onu var olan konum ve şartlarıyla olduğu gibi benimseyip içselleştirmez, ona kendi
gözlüğüyle bakarak yaklaşır, kendi istediği şekilde onu hayatın tüm aşamalarında
biçimlendirmeye çalışır. Başka bir ifadeyle İslâm dünyayı bir bakıma şartlı olarak kabul
eder.56 Denilebilir ki İslâm dünyevîdir, ama bu dünyevîlik İslâm’ın kendine özgü bir
anlam içermektedir. Bir din olarak İslâm, bütün beşerî faaliyetlerin etkinlik alanlarını
kapsar. Daha vulgarize bir ifadeyle Kur’an, Sünnet ve tarihin şehadetiyle sosyal bir din
olduğu belli olan İslâm dini, yalnız âhiret selametini değil, dünya saadetini de ihtiva
eder. Bu yargı ve önermenin doğruluğuna insanlığın hafızası olan tarih, İslâm
medeniyetine ait sayfalarıyla tanıklık eder.57 İnsanın yeryüzünde halife olarak
yaratılmış olması58, emaneti insanın yüklenmesi59, yeryüzündeki diğer varlık ve
nimetlerin insanın hizmetine verilmesi60 gibi hususlar, gerçekte İslâm’ın dünyaya
bakışını da orta yere sermektedir.61 Buna göre İslâm’da dünya hayatının, âhiretin
tarlası olduğu söylenebilir.
Esasen İslâm’ın dünya ile ilişkilerinde belirleyici olan, Tevhiddir; İlâhî yasa,
tüm insan hayatını düzenleyen, kendi bütünlükleri ve kuşatıcı özellikleri içinde bizzat
İslâm’ın hakim prensibine, yani Tevhide uygun olarak insan ve toplumun, madde ve
mânânın birleşmesini sağlayan emir ve davranışlar ağına benzer.62
Hülâsâ Kur’an’ın genel olarak zaman ve dünya hayatına dair görüşüne bakarak
İslâmî bağlamda boş zamanın, anlamsız geçirilecek boş zaman olmadığı anlaşılır.
"Kendilerini sadece dünya hayatına adamış olan kişiler, karanlıkta kalmaya mahkumdurlar.
Sadece tefekkür hayatına dalmış kişiler de aynı durumdadır. Sadece dünya hayatı veya sadece tefekkür
hayatı, kişiyi birbirinden tamamıyla farklı sonuçlara ulaştırır. Bilge kişilerden biz böyle işittik.
Hem dünya yaşantısını hem de ruhî hayatı bir arada sürdüren kişiler ise, dünya hayatı ile ölümü
yenerler, düşünce hayatı ile de ölümsüzlüğe ulaşırlar.
Sadece tabiat bilgisine inanan kişilerle, sadece tabiat üstü bilgisine inanan kişiler de
karanlıklarda kalmaya mahkumdurlar. Bilge kişilerden biz böyle işitik.
Hem tabiat bilgisine hem de tabiatüstü bilgisine sahip kişiler, tabiat bilgisiyle ölümü yenerler,
tabiatüstü bilgisiyle de ölümsüzlüğe ulaşırlar." (A.e., Isha Upanişad, s. 38)
54 Arapça dinî ve dünyevî kavramlarının anlamları hakkında bkz. W. Montgomery Watt, Islamic Political
Thought, Edinburg University Press, Edinburg 1998, s. 29
55 Erol Güngör, İslâm’ın Bugünkü Meseleleri, 8. bs., Ötüken Yay., İstanbul 1991, ss. 58, 59; İbn Haldun,
a.g.e., ss. 213-217; Niaz Faizi Kabuli, Democracy According to Islam, Dorrance Publishing, CO., Inc.
Pitsburgh, Pennsylvania 1994, ss. 72-82; Doğu Ergil, Secularism in Turkey, Foreign Policy Institute,
Ankara ty., s. 3; Harun Han Şirvanî, İslâm’da Siyasî Düşünce ve İdâre, Çev. Kemal Kuşçu, İrfan Yay.,
İstanbul 1965, s. 165
56Münir Koştaş, Üniversite Öğrencilerinde Dine Bakış, TDVY., Ankara 1995, s. 100
57 Ziya Gökalp, Makaleler, Haz. Şevket Beysanoğlu, KBY., İstanbul 1976, ss. 113-114
58 2/Bakara, 30; 6/En’am, 165
59 33/Ahzab, 72
60 2/Bakara, 29; 7/A’raf, 31; 45/Câsiye, 12, 13; 31/Lokman, 20; 16/Nahl, 12, 14, 15, 18; 28/Kasas, 77;
27/Neml, 86 vd.
61 Ünver Günay, “İktisadi Ahlâk ve Din”, AÜİFD., Sayı: 7, Erzurum 1986, ss. 120-124
62 Seyyid Hüseyin Nasr, İslam, İdealler ve Gerçekler, Çev. Ahmet Özel, 2. bs., İz Yay., İstanbul 1996, s.
22
Ejder OKUMUŞ
37
Hadisler ve Boş zamanlar
Buhârî'nin, Sahîh'inin Kitâbu'r-Rikâk'ının birincisi olarak zikrettiği Hadîs,
İslâm'ın boş zamanlara bakışını anlamamıza büyük katkıda bulunmaktadır:
"İnsanlardan çoğunun aldandığı iki nimet vardır: Sağlık ve boş zaman
(ferâğ)".63
Dinî ve hayatî mesaî için âzâde zaman olan ferağ64, yani boş zamanın nimet
olarak adlandırıldığı Hadîs-i şerif toplumsal bağlamını dikkate alınarak okunmaya
çalışıldığı zaman, Milâdî 6. ve 7. yüzyıllarda İslâm Arab toplumunun kognitif
dünyasında boş zaman kavramının var olduğu anlaşılır. Hz. Muhammed, insanları
sağlıkla birlikte boş zaman konusunda uyarmakta ve boş zamanlarını iyi
değerlendirmeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. Hadîs'ten anlaşılan önemli bir husus da
boş zamanın bir nimet olarak zikredilmesinden dolayı, birey ve toplum için çok önemli
bir zaman dilimi olduğudur.
Gerçekten de boş zaman nimeti, günümüz toplumlarında da, özellikle de zayıf ve
güçsüz toplumlarda insanlardan çoğunun gafil olduğu, kadrini bilmediği ve hakkıyla
değerlendirmediği nimetlerdendir. Modern zamanlarda boş zamanların, tüketim
zamanları olarak algılandığı ve öylece değerlendirilmeye çalışıldığı, belli tip
davranışlarla geçirildiği ve israf edildiği düşünüldüğünde Hadis’in anlam içeriğinin ne
kadar zengin olduğu anlaşılmaktadır.
Hadis’in de işaret ettiği gibi boş zaman, iyi değerlendirilip anlamlı geçirildiği
zaman büyük bir nimet olurken, kul, nefsine heva kapısını açarak bu nimete nankörlük
ettiği zaman şehvetlerin ağına düşer, o zaman boş vakit nimeti, nimetlikten çıkar, kişi
için afete dönüşür.65
Hz. Muhammed, başka bir sözünde de boş zamanla ilgili önemli işaretlerde
bulunmaktadır:
"Beş şey gelmeden beş şeyi fırsat ve ganimet bil: Ölmezden evvel hayatının,
hastalanmazdan önce sağlığının, meşguliyetten önce boş zamanının, ihtiyarlıktan önce
gençliğinin, fakirlikten önce zenginliğinin kıymetini."66
Hadiste geçen çalışma zamanına geçmeden önce boş zamanın kıymetini bilme,
boş zamanın ne kadar önemli olduğunu, dolayısıyla boş zamanı en iyi biçimde
63el-Buharî, es-Sahîh, c. 7-8, el-Mektebetu'l-İslâmiyye, İstanbul ty., Kitâbu'r-Rikâk, Hadis no: 1, s. 170;
İbn Mâce, es-Sünen, Çağrı Yay., İstanbul 1981, s. 1396; et-Tirmizî, es-Sünen, Zühd/1; İbn Mâce, es-
Sünen, Zühd/15; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c.1, Dâru Sâdır, Beyrut ty., s. 258; İbn Hacer el-Askalânî,
Fethu'l-Bârî, c. 11, Dâru İhyâi't-Türâsi'l-Arabî, Beyrut 1985, Kitâbu'r-Rikâk, Hadis no: 1, ss. 192-193
64 Kâmil Miras, Sahîh-i Buhârî ve Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, 4. bs., c. 12, DİB. Yay., Ankara
1978, s. 177
65Bkz. Y. el-Kardâvî, a.g.e., s. 15
66el-Hâkim, el-Müstedrek ala’s-Sahîhayn, c.4, Dâru’l-Kutubi’l-‘Ilmiyye, Beyrut 1990, s. 341; İbn Hacer
el-Askalânî, Fethu'l-Bârî, c. 11, byy., ty., s. 235; İbnu Ebî Şeybe, el-Müsned, c. 7, Mektebetu’r-Rüşd,
Riyad 1409, s. 77; el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, (iki cilt birarada), c. 1, Dâru’l-Kutubi’l-‘Ilmiyye, Beyrut
1988, s. 148
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
38
değerlendirmek gerektiğini, meşguliyet esnasında insanın işine dalması sonucu hayata
dair pek çok şeyi düşünmekten geri kalabilme ihtimaline karşı boş zamanda bol bol ve
serbestçe düşünerek, dinlenerek veya rahatça çalışarak hayatı anlamlı kılmanın mümkün
olduğunu ifade etmekte veya çağrıştırmaktadır.
İslâmî bağlamda boş zamanla ilgili işaret edilmesi gerekli bir husus da, bir boş
zaman faaliyeti olarak seyahat veya yolculuktur. İslâm’da para kazanma amacından çok
daha geniş amaç ve anlamlar taşıyan bir faaliyet olan seyahat veya gezgincilik, İslâm
geleneğinde önemli kurumsal işaretlere sahip bir fenomendir. İslâm’da gerek ibret
almak için yapılması istenen yolculuk67, gerekse maddî yardımda bulunulacak ve zekat
verilecek bir kategori olan ibnu’s-sebîl68, sözkonusu seyahat bağlamında yer alır.
Seyahati bir şekilde teşvik eden İslâm, her konuda olduğu gibi bu konuda da ölçü
getirerek, zengince şımarıklık ve inançsızlık içinde amaçsızca yapılan bir seyahati
doğru bulmaz.(3/Al-i İmran, 196)69
Hülasa İslamî düzlemde boş zamanların, iyi değerlendirilmesi, israf edilmemesi,
tüketime odaklanmaması, vakit öldürücü şeylerle geçirilmemesi gerekmektedir. Oysa
günümüzde bunun tersi bir boş zaman değerlendiriminin var olduğundan bahsetmek
mümkündür.
Esasen boş zamanlar, daha açık bir ifadeyle insanın kendi anlayışı ve programı
çerçevesinde kabul ettiği dolu zamanların dışındaki zamanlar, bugün için insanın kendi
ve kendinde olabileceği, ferahlayabileceği, kendine sahip olabileceği, özgürce hareket
edebileceği, fikir üretebileceği, kendini ve etrafını düşünebileceği,70 Ahmed Cevdet
Paşa’nın ifadesiyle, “hasâis–i kemâliyye–i insâniyyesini tekmil edeceği”71 yegane
zamanlardır. Oysa ki büyük oranda ekonomik dengesizliğin boy gösterdiği; kapitalist
zihniyetin etkinliği sonucunda küçük mutlu azınlıkların, bedensel zevk peşinde koşup
geçirilecek, başkalarını sömürerek harcanacak zamanlar anlamında boş zaman etkinlik
ve değerlendirmesinde bulundukları günümüzde, geçinebilmek için işverenlere bağımlı
olarak yapılan iş sırasında, kimse kendi olmadığı gibi boş zamanlarında da kendi
olamamaktadır. Dolayısıyla boş zamanların da tekdüze olduğunu, kişilerin ve
toplumların boş zamanlarının belirli devletler ya da ekonomik güç odaklarınca,
sözgelimi belirli bir gücün elindeki medya organıyla belirlendiğini ve boş zamanların
bu belirlenen kalıplar içerisinde geçirildiğini/doldurulduğunu söylemek mümkündür. Bu
durumda insanın boş zamanlarını özgür zamanlar olarak adlandırmak çok güç
olmaktadır. Bu tespit, boş zamanın, ideolojik manipülasyon ve nüfusun alternatif bir
67 12/Yusuf, 109; 22/Hacc, 46; 30/Rum, 9, 42; 35/Fâtır, 44; 40/Mü’min, 21, 82; 47/Muhammed, 10;
6/En’am, 11; 16/Nahl, 36; 27/Neml, 69; 29/Ankebut, 20
68 2/Bakara, 177, 215; 4/Nisâ, 36; 8/Enfal, 41; 9/Tevbe, 60; 17/İsrâ, 26; 30/Rum, 38; 59/Haşr, 7
69 Y. Sezen, a.g.e., s. 272
70M. Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, ss.304-306
71Cevdet Paşa, Târîh-i Cevdet, c.1, 2.bs., Matbaa–i Osmaniyye, Dersaâdet 1309, ss.15-17
Ejder OKUMUŞ
39
"daha iyi" toplumsal ilişkiler seçeneğinden "baştan çıkartılarak" uzaklaştırılma
kapasitesini arttıran bir olay olduğunu düşünenleri72 haklı çıkaracak niteliktedir.
Özgür zamanlar olarak da ifade edilen boş zamanlar, bugün için aslında serbest
veya özgür olmaktan çıkmış, belli merkezler tarafından belirlenen zamanlar haline
gelmiştir. Bunun böyle olmasının nedenini, boş zamanların hangi zeminde
uzmanlaşarak hayatın içinde özerk bir alan haline geldiği sorusunun cevabı ortaya
koyacaktır. Bilindiği gibi kategorik anlamda boş zamanlar modern endüstri zamanlarına
özgü bir olgudur.73 Geleneksel toplumlarda müstakil bir boş zaman dilimi
görememekteyiz. Boş zaman, çalışma zamanı veya dolu zaman karşıtlığıyla ortaya
çıkmış ve anlam kazanmıştır. Bu ise endüstri devrimiyle gelen bir şeydir.74 Endüstri
devriminden sonra giderek artan teknolojik ilerlemeler nedeniyle çalışma saatleri de
aynı oranda belli mücadelelerin de etkisiyle azaltılmış ve dolayısıyla ona karşılık boş
zamanlar artmıştır. Artan boş zamanlar ise kapitalist zihniyetin çabalarıyla dinlenmek,
özgürce hareket etmek yerine çılgınca tüketimin yapıldığı ve kapitalizm çarkının
dönmesinde en etkin faaliyetlerin yürütüldüğü alan olmuştur.75 Bunun sonucu olarak
global boş zaman çıkmış ve dolayısıyla insanlar aynı türden boş zaman geçirmek gibi
bir durumun içine girmişlerdir. Bugün bunun en iyi örneklerinden birini, kendisi de bir
tüketim aracı olan medya, özellikle televizyon vermektedir. Televizyon, büyük cazibesi
ve büyüsüyle toplumu tamamen kendine bağlamakta, herkesi aynı eğlenceyle
oyalamakta, meşgul etmekte, insanların boş zamanlarında yine kendileri olmalarını
önlemekte, daha doğrusu boş zamanı ortadan kaldırmaktadır. Çünkü bu durumda
insanlar televizyon seyrederek televizyon tarafından kendi olmaktan çıkarılmakta,
televizyonun emrine girmekte, televizyonzede veya televizyonla aline olmaktadırlar.
İslâmî Bayramlar ve Boş Zamanlar
İslâmî bağlamda boş zamanlar konusu ele alınırken işaret edilmesi gereken
önemli bir sosyal gerçeklik, bayramlardır. Müslümanlar, genel olarak bayramlarda
bayramlaşma dediğimiz ameliyeyi gerçekleştirmek için asıl işlerini geçici bir süre
bırakırlar.
Bu manada büyük İslâmî bayramlar, yılda iki kez gerçekleşir: Biri Ramazan
Bayramı, diğeri Kurban Bayramı. İnsanlar bu bayramlarda Bayram namazlarını
kıldıktan sonra ailesi, dostları, yakınları ve komşularıyla bayramlaşarak zamanı
72M. Featherstone, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, s. 36
73Krş. D. Jary-J. Jary, a.g.e., ss. 274-275
74Ömer Aytaç, "Modern Toplumda Boş Zaman Olgusu", Dünya'da ve Türkiye'de Güncel Sosyolojik
Gelişmeler (I. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildirileri, İzmir, 3-5 Kasım 1993), Sosyoloji Derneği Yay.,
Ankara 1994, s. 343. Boş zamanın tarihî gelişimi hakkında bkz. Z. Arslantürk-T. Amman, a.g.e., ss. 304-
307
75Boş zaman-tüketim ilişkisi hakkında bkz. Z. Arslantürk-T. Amman, a.g.e., ss. 304-307; M.
Featherstone, a.g.e., ss. 36-41
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
40
doldururlar. Günümüzde bu bayram tatillerinde büyük bir hareketlilik gözlenir. Şehiriçi,
şehirlerarası, hatta uluslararası seyahatlar yapılır, ziyaretler gerçekleştirilir. Dost ve
akrabalarla komşular arasında gerçekleşen bayramlaşma ve git-geller, toplumsal
kardeşlik ve bütünleşmeyi perçinlerken, bir yandan da bu bayramlarda küskünler elden
geldiğince barıştırılarak insanların birbirlerine sevgi ve saygılarının artması sağlanmış
ve sosyal bütünleşmeye büyük bir katkıda bulunulmuş olur.
Ayrıca Bayramlar, başta çocuklar ve gençler olmak üzere insanların
sosyalleşmelerinde de etkili olur.
Cum'a namazı da müslümanların haftalık bayramı olarak algılanmıştır. Bu
nedenle İslâm tarihinde Cum'a günlerinde öğrenci ve öğretmenlerle resmi çalışanlara
tatil verildiği vakidir.76
Bayram günleri dindar insan için özel bir anlam ifade eder. Müslüman, bu
günlerde çalıştığı işinden bir süre ayrı kalır; ama bu günleri de anlamlı bir biçimde
geçirir. Dindar insan bayramlarda yaptığı ayinlerle veya bizzat bayram ibâdetiyle, din
dışı zamanlardan kutsal zamana geçer77 ve böylece bayram zamanlarını dindarca
geçirir. Bayramlar, müslümanlar için özel anlamları olan ibâdetler olarak müslümanları
gündelik, rutin zamanlarından farklı bambaşka bir psikolojik ve sosyolojik ortama
sokar. Sözgelimi Kurban Bayramı’nı bu çerçevede analiz etmek ve anlamak istersek,
şunu söyleyebiliriz: Allah ile yakınlaşmak anlamına gelen Kurban aracılığıyla insan,
Yaratıcı’sı ve Rabb’i ile iletişim kurmakta ve böylece canlı ve buraya ait olan bir varlık,
sembolik olarak fizikötesi bir eyleme aracılık etmektedir.
İslâm'da bayram zamanları bir dinlenme, eğlenme ve bu çerçevelerde bir ibâdet
zamanları olduğu için olsa gerektir ki bu günlerde oruç tutulması hoş karşılanmamıştır.
Hadîslerde bayram olarak zikredilen78 ve İslâmî gelenekte öyle kabul edilip uygulanan
Cum'a gününde bayram olması hasebiyle normal şartlarda oruç tutulmaması da
sünnettir.79
Kurban’ın sunduğu ulvî iletişim sistemiyle müslümanlar, bir yandan Allah’a
olan ibâdetlerini yerine getirirken, bir yandan da kendi aralarında fizikle metafizik
gerçekliği aynı anda meczeden bir ilişki ve etkileşim biçimi geliştirmektedirler. Bu
bağlamda Bayram, farklı bir zaman anlayışının, yani müslümanların mevcut sosyal ve
kamusal zaman anlayışının ötesine geçen ve zamanı farklı bir biçimde idrak etmelerini
ve tecrübe etmelerini mümkün kılan bir sosyo-kültürel iletişim mekanizmasının
kurulmasını sağlamaktadır. Böylece Bayram’dan önceki işle ev arasındaki rutin ve
mekanik koşuşturmacaya indirgenen zaman anlayışından, zamanın daha özgürce ve
76Bkz. İ. Canan, a.g.e., ss. 103, 105-110
77Bkz. Mircea Eliade, Kutsal ve Dindışı, Çev. M. Ali Kılıçbay, Gece Yay., Ankara 1991, s. 48 vd.
78 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c.1, s. 303
79Bu konuda rivayet edilen hadisler için bkz. el-Buharî, Sahîh, c. 2, Savm, 63, s. 248, Ahmed b. Hanbel,
a.g.e., c.2, ss. 303, 407, 532, 530; 2/1407; İbn Mâce, Sünen, c.1, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, byy., 1975,
Savm, 37, Hadîs no: 1723-25, s. 549. Yorum için bkz. İbn-i Kayyim el-Cevziyye, Zâdu'l-Meâd, Çev.
Muzaffer Can, Cantaş Yay., İstanbul 1990, c. 2, s. 668
Ejder OKUMUŞ
41
ulvîce kullanılmasını mümkün kılan üstün ve dinamik bir sosyo-kültürel iletişim
sistemine geçiş sözkonusu olmaktadır.80
İslam’ın Bakışında Boş Zamanları Değerlendirmenin İşlevleri
Boş zamanları değerlendirme kurumunun genel olarak olumlu ve olumsuz pek
çok önemli işlevi81 bulunmaktadır. Ancak burada salt İslamî bağlamda boş zamanları
değerlendirmenin bazı olumlu işlevlerine kısaca işaret edilecektir.
1. Dinlenme işlevi: İslamın öngörüsünde en başta boş zamanları değerlendirme,
insanın bedensel ve ruhsal dinlenme ihtiyacını karşılar. İnsan, boş zamanlarını, çeşitli
biçimlerde ve çeşitli araçlarla değerlendirmeye tâbi tutarak cismen ve ruhen dinlenir.
2. Düşünsel/zihinsel işlev: İslamî bağlamda boş zamanları değerlendirme, insanı
dinlendirerek çalışma zamanlarında yapamadığı düşünce egzersizi yapma fırsatı
doğurur. İnsan, boş zamanlarında, derinlemesine düşünme, olayları daha bir enine
boyuna düşünüp değerlendirme, etrafında cereyan eden hadiseleri özgür bir kafayla
düşünüp ele alma fırsatı yakalar. Bu, aynı zamanda insanın hoşgörülü olmasına, geniş
bir düşünce ufkuna sahip olmasına, özgürlükçü olmasına katkıda bulunur.
3. Oyun ve eğlenme işlevi: İnsan, fiziksel, ruhsal ve mental yapısının bir gereği
olarak, analojik ölçülerde oyun oynama ve eğlenmeye de ihtiyaç duyar. Boş zaman, bu
ihtiyacın giderilmesinde de olumlu işlevlere sahip bir fenomendir. Ayrıca boş
zamanlarda oynanan oyun, eğitime de katkıda bulunur. Sözgelimi bilgi yarışması
biçiminde oynanan oyun, öğretici olacağı gibi, askerî alanda oynanan bir takım oyun
veya yarışlar da oyun oynayanlar için, savaş tekniklerini ve savaş aletlerinin
kullanılışını öğrenme bazında bir eğitim olur.82 Oyun ve eğlenme, başlı başına çocuk
ve yetişkinleri hayata hazırlar. Oyun ve eğlenme, İslam’ın boş zaman anlayışında boş
zamanları değerlendirmenin bir yoludur.
4. Tatminî işlev: İslam’ın kapsamı içinde boş zamanları değerlendirme, dine
bağlılık ve dinî tecrübeyle ilgili bir takım tatminî işlevlere sahiptirler.
5. İşe alıştırma işlevi: İslam çerçevesinde boş zamanları değerlendirmenin bir
işlevi de, insanı işe alıştırmasıdır.
6. Sosyalleşme işlevi: İslam’da boş zamanları değerlendirme, insanların
sosyalleşmesinde de işlevsellik arzeder.
7. Kültürel işlev: İslamî düzlemde boş zamanların önemli işlevlerinden biri de
kültürel planda sahip olduğu işlevlerdir. Kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasında, boş
zaman faaliyetleri de tıpkı diğer kurumlar gibi aracılık eder. Ayrıca boş zamanlarda
insanlar, konferans, açık oturum, panel, sempozyum gibi çeşitli kültürel faaliyetlere
80 Yusuf Kaplan, “Dinamik Bir İletişim Sistemi: Kurban –ve- Bayram”, Yeni Şafak, 7 Mart 2001, s. 8
81Bkz. M. Tezcan, a.g.e., ss. 28-44
82 Boş zamanın bu işlevinin tarihi bir mukayesesini yapmaya imkan vermesi bakımından bkz. M. Naîmâ,
a.g.e., c. 1, s. 57
SBArD Mart 2005, Sayı 5, sh. 23 – 43
42
katılarak da kültürel yönlerini geliştirirler. Genel olarak din-kültür ilişkisi
düşünüldüğünde bu durum daha iyi anlaşılacaktır.
8. Ailevî işlev: İslamî anlamda boş zamanları değerlendirme, aile bireylerinin
bütünleşmesine, birbirlerine karşı sevgi dolu olmalarına katkıda bulunabilir. Ayrıca
çocuklar, boş zaman değerlendirme faaliyetleriyle aile içi rollerini ve toplumsal rollerini
pekiştirirler.
9. Ekonomik işlev: Bugün itibariyle düşünüldüğünde boş zamanları
değerlendirmenin en önemli işlevlerinden birinin ekonomik işlevler olduğu söylenebilir.
Boş zamanları ekonomik açıdan değerlendirme, bugün ayrı ve büyük bir sektör haline
gelmiştir. Boş zamanlarda yapılan tüketim ve harcamalar, modern kapitalist ülkelerde
devletlerin ve iş adamlarının gelir kaynağı durumundadır. Denilebilir ki boş zamanlar,
hem harcamalara hem de yatırımlara, hem tüketime hem de üretime yönelik işlevlere
sahiptir. Örneğin seyahatler, eğlence için yapılan harcamalar, hem gelir elde etmenin
hem de elde edilen gelirin harcanması için araç olmaktadır.
Kimi bireyler veya toplumsal gruplar, boş zamanlarını tüketerek
değerlendirirken kimileri de ekonomik getirisi olan bir iş ile, yani üretime katkıda
bulunan bir işle değerlendirir.83
İslamî bir boş zaman değerlendirimi, özellikle boş zamanların
değerlendirilmesinde günümüzde aşırı tüketime gidilmesinin önüne geçilmesinde,
israfın önlenmesinde işlevsel olur.
10. Eğitim işlevi: İslamî boş zaman değerlendiriminin önemli işlevlerinden biri
de eğitim alanında kendini göstermektedir. Bu işleviyle İslamî boş zaman
değerlendirimi, özellikle çocukların ve gençlerin boş zamanlarında din eğitimlerine
katkıda bulunur. Bilhassa yaz tatillerinde açılan Kur’an kursları, çeşitli dinî etkinlikler,
muhtelif seminer, konferans veya sempozyumlarla din eğitimi desteklenmiş olur.
11. Bütünleşkirme işlevi: İslam’ın gerektirdiği biçimde boş zamanları
değerlendirme, toplumsal bütünleşmenin, toplumda dayanışma ve kaynaşmanın
oluşmasında işlev görür.
12. Törensel işlev: İslam dini temelinde boş zamanları değerlendirmenin önemli
işlevlerinden biri de toplumun törensel ihtiyaçlarının karşılanması çerçevesinde kendini
göstermektedir.84 Geçmişte olduğu gibi bugün de toplumlar, törenlerle içiçe
yaşamaktadırlar. Törensiz bir toplum düşünmek imkansız gibi bir şeydir. Dinle sıkı
ilişkili evrensel bir fenomen olarak tören, birlikteliğin, gücün, bütünleşmenin,
dayanışmanın, güven duygusu kazanmanın en önemli merkezidir. İslamî planda boş
zamanlarda insanlar çeşitli törenler yaparak törensellik ihtiyaçlarını karşılamış olurlar.
83M. Tezcan, a.g.e., s. 42
84Bkz. R. Kraus, a.g.e., s. 395
Ejder OKUMUŞ
43
13. Suçları önleme işlevi: İslamî temelde boş zamanları değerlendirme kurumu,
iyi, planlı, donanımlı boş zaman faaliyetleri yoluyla toplum içinde işlenen suçların
önlenmesi veya azaltılmasında olumlu işlevler görür.
14. Zaman ve aktif çalışma bilinci: İslamî anlada boş zamanları
değerlendirmenin en önemli işlevlerinden biri, hatta en önemli işlevi, diğer işlevleriyle
içiçe olan bir işlev olarak, zaman bilinci ve aktif çalışma bilinci kazandırmadır. İnsan,
eğitimin de katkısıyla boş zamanlar vesilesiyle zamanı iyi değerlendirmeyi
öğrenebildiği gibi boş zamanlarda dinlenerek aldığı dopingle daha bir çalışma azmi
kazanır, iş zamanında işine daha aktif bir biçimde katılarak çalışmasını verimli hale
getirir.
SONUÇ
Boş zamanlar-İslam ilişkisinin ele alınıp anlaşılmaya çalışıldığı bu makalede
âyet ve hadîslerle uygulamalardan deliller getirilerek İslam’da boş zamanın nasıl
algılandığı, nasıl görüldüğü ve nasıl değerlendirildiği üzerinde durulmuştur. Konuya
hazırlık olması bakımından öncelikle genel olarak boş zamanlar ve din ile boş zamanlar
arasındaki ilişkiler kısaca ele alınmıştır. Bu hazırlık aşamasından sonra İslâmî bağlamda
boş zamanlar sosyolojik bakışaçısıyla anlaşılmaya çalışılmıştır. Anlaşıldığı kadarıyla
İslam’ın boş zaman anlayışında, anlamsız ve hedefsiz tüketilecek bir boş zaman yoktur
ve boş zamanın bir amaç uğruna değerlendirilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar İslam’ın geleneksel zamanlarında kurumsal otonomluk elde etmiş
bir boş zamandan bahsedilemezse de, İslam’ın, genel olarak zaman tasavvuru içinde
kulluk bilinciyle hareket edilerek zamanın ve boş zamanın, sorumluluk sınırları
kapsamında, çalışarak, dinlenerek, düşünerek, ibâdet ederek vb. değerlendirilmesini
istediği söylenebilir. İslam’ın insanların boş zamanlarını nasıl geçireceklerine dair
ortaya koyduğu hususlardan hareketle, günümüzde temel bir kurum olarak ortaya çıkan
boş zamanların nasıl değerlendirileceğini, ne şekilde işletileceğini, içinin nasıl
doldurulacağını belirlemek mümkündür. Bu durumda denilebilir ki İslamî anlayışta
amaçsız, başı boş, anlamsız olmamak, anlamlı ve amaçlı olmak, tüketimde israfa
gitmemek kaydıyla kurumsal düzlemde boş zamanlar, çeşitli biçimlerde
değerlendirilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder