ÇOCUK YETİŞTİRMEK
Onların sağlığını tehdit eden o kadar çok şey var ki...
Katkı maddeli gıdalar, çevre kirliliği, sigara ve günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız kimyasal maddeler… “Sağlığımızın düşmanları” olarak adlandırılan bu durumlar zayıf bünyeleri nedeniyle özellikle çocukların sağlığını tehdit ediyor. Tüm yaşamımıza giren ve hayatımızı kolaylaştıran teknoloji de kimi zaman gözle görülmeyen olumsuz etkilerini de birlikte getiriyor. Cep telefonları, bilgisayarlar ve evde kullanılan elektronik aletler çocuklar için zararlı olarak kabul ediliyor.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Murat Yıldırım, “Sağlıklı çocukların ancak sağlıklı çevrelerde büyüyebileceğini belirterek, çocuk sağlığı konusunda anne babalara önerilerde bulundu.
ÇOCUĞUNUZUN SAĞLIĞINI ANNE KARNINDAYKEN DÜŞÜNMEYE BAŞLAYIN
Çocuk yaşama anne karnında başlar. Onu koruyan huzurlu, sıcak bu ortamda dahi dış dünyanın zararlı etkilerine maruz kalabilir. Plasenta vasıtasıyla birçok zehirli madde bebek dolaşımına geçip, büyümekte ve gelişmekte olan organlarda kalıcı hasara yol açabilir. Bu nedenle çocuğunu korumak isteyen bir annenin yapacakları daha bebek doğmadan başlar.
SİGARA İÇİLEN EVDE BÜYÜYEN ÇOCUKLAR DAHA SIK HASTA OLUYOR
Zamanımızın büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz ev içi ortam da çocuk sağlığı için tehdit unsuru olabilmektedir. Evlerde kullanılan eşyaların zamanla değişikliğe uğraması, halıların daha çok kullanılmaya başlanması, evde hayvan besleme alışkanlığının artması, pencere ve kapı izolasyonlarının artması, ev içi hava sirkülasyonunu azaltmış, ev tozu akarlarının güncel bir problem halini almasına yol açmıştır. Evde içilen sigara, büyümekte ve gelişmekte olan çocuğun akciğerlerinde, erişkinde olduğundan daha büyük zararlara yol açmaktadır.
ELEKTRONİK ALETLERİN KULLANIMINI SINIRLANDIRIN
Teknolojik gelişmelerin yarattığı çevre kirliliği ve buna bağlı ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını tahmin etmek güçtür. Günlük yaşamda kullandığımız elektronik cihazların tamamı elektromanyetik alan yaratmaktadır. Yüksek gerilim hatlarına yakın yaşayan çocuklarda lösemi sıklığının arttığı gözlenmiştir. Ev içinde kullandığımız elektrikli ve elektronik cihazlarının tümü elektromanyetik alana sahiptir. Televizyonlar için her yönde 3 metrelik korunma alanı sağlanmalıdır. Elektrikli traş makinesi ve saç kurutma makinesi gibi kullanımı zaruri olmayan aletlerin hayatımızdan çıkarılmasında fayda vardır. Teknoloji harikası bilgisayarlar da tehdit unsuru olabilmektedir. Bu açıdan çocukların bilgisayar karşısında geçirdikleri süre kısıtlanmalı, düşük elektrik ve manyetik alanı olan bilgisayarlar tercih edilmelidir.
HAVA KİRLİLİĞİ ALLERJİK HASTALIKLARA ZEMİN HAZIRLIYOR
Çocukların oksijen gereksinimi ve tüketimi fazladır, hava içindeki kirliliğe erişkinlerden daha çok maruz kalırlar. Çocuklar erişkinlere göre daha fazla ağızdan soluk aldıklarından, burunun sağladığı filtre fonksiyonunu daha az kullanırlar. Hava yolları daha dar olduğundan havadaki toksik ajanların zararlı etkisi daha belirgindir. Son 20–30 yılda önemli bir sağlık problemi olarak karşımıza çıkan hava kirliliği, astım, diğer solunum yolu hastalıkları ve alerjik hastalıkların sıklık ve ağırlığında önemli rol oynar. Ayrıca hava içindeki toksik maddeler polenlere yapışarak, polenin alerjik potansiyelini artırabilmektedir. Hava kirliliği, egzoz parçacıkları, hidrokarbonlar, sülfür bileşikleri, ozon ve sigara dumanı alerjik hastalıklara zemin hazırlayabilmektedir. Yüksek düzeyde hava kirliliği anne karnındaki fetüsün kan dolaşımına geçerek fetüsün ölümüne, konjenital defektlere, prematüre doğum ve anne karnında büyüme ve gelişme geriliğine neden olabilmektedir.
Çocuklar halen gelişmekte olan vücut kitleleri ile bu çevresel ajanlara en duyarlı olan canlılardır. Dışarıdan alınan bazı zararlı maddeler çocuklarda hormon düzenini bozarak etki gösterirler. Evimizde kullandığımız pet şişeler, plastik kaplar, streç film koruyucular, temizlik maddeleri, ilaçlar, kozmetik maddeleri, bitki ilaçları, hastanelerde kullanılan sondalar, bitki ve hayvan üretiminde kullanılan hormonlar her an karşılaştığımız hormonal bozuculardır. Dünyadaki hastalıkların üçte biri çevresel kaynaklıdır ve çocuklar bu hastalıklara daha duyarlıdır.
• Her yıl 1,6 milyon çocuk güvenilir olmayan su ve yetersiz sanitasyon nedeni ile ishale bağlı ölmektedir.
• Her yıl yaklaşık bir milyon çocuk fosil yakıtlar nedeniyle oluşan kapalı ortam hava kirliliği sonucu ölmektedir.
• Her yıl yaklaşık bir milyon çocuk sıtma nedeni ile ölmektedir.
• Yetersiz ev ve çevre koşulları nedeniyle oluşan kazalar nedeniyle yılda 300000 çocuk ölmektedir. (60000 boğulma, 40 000yangın, 16 000 düşme, 50 000 trafik kazası ve 100000 diğer kazalar). 1–14 yaş arası çocuk ölümlerinin % 30-40’ı kazalar nedeniyle olmaktadır.
• Kurşun zehirlenme vakalarının % 100’ü, astımın % 30’u, kanserin %5’i çevresel kirlenmeye bağlıdır.
Saygı ve sevgi görmeyen bir çocuktan bunları beklemeyin
* Bir çocuğu yemek için asla zorlamayın. Açlık, bu işi sizin için yapacaktır.
* Çocuklarınızın arkadaşlarını, kendi arkadaşlarınız gibi sıcak karşılamalısınız.
* Çocukların yanında eşinizle tartışmayın, kavga etmeyin. Bu durum onu hem incitir hem de olumlu anne-baba imajını zedeler.
* Çocuğunuza "ben senin yaşında iken" ile başlayan cümleler asla sarf etmeyin. Bu şekilde rencide olduklarını unutmayın.
* Çocuğun sorduğu sorulara ilgisiz kalırsanız, bu durum onun başka sorular sorma isteğini kıracağından bilgi dağarcığı yetersiz kalacaktır.
* Konuşan bir çocuğun sözlerini tamamlamaya çalışmayın.
Onların sağlığını tehdit eden o kadar çok şey var ki...
Katkı maddeli gıdalar, çevre kirliliği, sigara ve günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız kimyasal maddeler… “Sağlığımızın düşmanları” olarak adlandırılan bu durumlar zayıf bünyeleri nedeniyle özellikle çocukların sağlığını tehdit ediyor. Tüm yaşamımıza giren ve hayatımızı kolaylaştıran teknoloji de kimi zaman gözle görülmeyen olumsuz etkilerini de birlikte getiriyor. Cep telefonları, bilgisayarlar ve evde kullanılan elektronik aletler çocuklar için zararlı olarak kabul ediliyor.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Murat Yıldırım, “Sağlıklı çocukların ancak sağlıklı çevrelerde büyüyebileceğini belirterek, çocuk sağlığı konusunda anne babalara önerilerde bulundu.
ÇOCUĞUNUZUN SAĞLIĞINI ANNE KARNINDAYKEN DÜŞÜNMEYE BAŞLAYIN
Çocuk yaşama anne karnında başlar. Onu koruyan huzurlu, sıcak bu ortamda dahi dış dünyanın zararlı etkilerine maruz kalabilir. Plasenta vasıtasıyla birçok zehirli madde bebek dolaşımına geçip, büyümekte ve gelişmekte olan organlarda kalıcı hasara yol açabilir. Bu nedenle çocuğunu korumak isteyen bir annenin yapacakları daha bebek doğmadan başlar.
SİGARA İÇİLEN EVDE BÜYÜYEN ÇOCUKLAR DAHA SIK HASTA OLUYOR
Zamanımızın büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz ev içi ortam da çocuk sağlığı için tehdit unsuru olabilmektedir. Evlerde kullanılan eşyaların zamanla değişikliğe uğraması, halıların daha çok kullanılmaya başlanması, evde hayvan besleme alışkanlığının artması, pencere ve kapı izolasyonlarının artması, ev içi hava sirkülasyonunu azaltmış, ev tozu akarlarının güncel bir problem halini almasına yol açmıştır. Evde içilen sigara, büyümekte ve gelişmekte olan çocuğun akciğerlerinde, erişkinde olduğundan daha büyük zararlara yol açmaktadır.
ELEKTRONİK ALETLERİN KULLANIMINI SINIRLANDIRIN
Teknolojik gelişmelerin yarattığı çevre kirliliği ve buna bağlı ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını tahmin etmek güçtür. Günlük yaşamda kullandığımız elektronik cihazların tamamı elektromanyetik alan yaratmaktadır. Yüksek gerilim hatlarına yakın yaşayan çocuklarda lösemi sıklığının arttığı gözlenmiştir. Ev içinde kullandığımız elektrikli ve elektronik cihazlarının tümü elektromanyetik alana sahiptir. Televizyonlar için her yönde 3 metrelik korunma alanı sağlanmalıdır. Elektrikli traş makinesi ve saç kurutma makinesi gibi kullanımı zaruri olmayan aletlerin hayatımızdan çıkarılmasında fayda vardır. Teknoloji harikası bilgisayarlar da tehdit unsuru olabilmektedir. Bu açıdan çocukların bilgisayar karşısında geçirdikleri süre kısıtlanmalı, düşük elektrik ve manyetik alanı olan bilgisayarlar tercih edilmelidir.
HAVA KİRLİLİĞİ ALLERJİK HASTALIKLARA ZEMİN HAZIRLIYOR
Çocukların oksijen gereksinimi ve tüketimi fazladır, hava içindeki kirliliğe erişkinlerden daha çok maruz kalırlar. Çocuklar erişkinlere göre daha fazla ağızdan soluk aldıklarından, burunun sağladığı filtre fonksiyonunu daha az kullanırlar. Hava yolları daha dar olduğundan havadaki toksik ajanların zararlı etkisi daha belirgindir. Son 20–30 yılda önemli bir sağlık problemi olarak karşımıza çıkan hava kirliliği, astım, diğer solunum yolu hastalıkları ve alerjik hastalıkların sıklık ve ağırlığında önemli rol oynar. Ayrıca hava içindeki toksik maddeler polenlere yapışarak, polenin alerjik potansiyelini artırabilmektedir. Hava kirliliği, egzoz parçacıkları, hidrokarbonlar, sülfür bileşikleri, ozon ve sigara dumanı alerjik hastalıklara zemin hazırlayabilmektedir. Yüksek düzeyde hava kirliliği anne karnındaki fetüsün kan dolaşımına geçerek fetüsün ölümüne, konjenital defektlere, prematüre doğum ve anne karnında büyüme ve gelişme geriliğine neden olabilmektedir.
Çocuklar halen gelişmekte olan vücut kitleleri ile bu çevresel ajanlara en duyarlı olan canlılardır. Dışarıdan alınan bazı zararlı maddeler çocuklarda hormon düzenini bozarak etki gösterirler. Evimizde kullandığımız pet şişeler, plastik kaplar, streç film koruyucular, temizlik maddeleri, ilaçlar, kozmetik maddeleri, bitki ilaçları, hastanelerde kullanılan sondalar, bitki ve hayvan üretiminde kullanılan hormonlar her an karşılaştığımız hormonal bozuculardır. Dünyadaki hastalıkların üçte biri çevresel kaynaklıdır ve çocuklar bu hastalıklara daha duyarlıdır.
• Her yıl 1,6 milyon çocuk güvenilir olmayan su ve yetersiz sanitasyon nedeni ile ishale bağlı ölmektedir.
• Her yıl yaklaşık bir milyon çocuk fosil yakıtlar nedeniyle oluşan kapalı ortam hava kirliliği sonucu ölmektedir.
• Her yıl yaklaşık bir milyon çocuk sıtma nedeni ile ölmektedir.
• Yetersiz ev ve çevre koşulları nedeniyle oluşan kazalar nedeniyle yılda 300000 çocuk ölmektedir. (60000 boğulma, 40 000yangın, 16 000 düşme, 50 000 trafik kazası ve 100000 diğer kazalar). 1–14 yaş arası çocuk ölümlerinin % 30-40’ı kazalar nedeniyle olmaktadır.
• Kurşun zehirlenme vakalarının % 100’ü, astımın % 30’u, kanserin %5’i çevresel kirlenmeye bağlıdır.
Saygı ve sevgi görmeyen bir çocuktan bunları beklemeyin
* Bir çocuğu yemek için asla zorlamayın. Açlık, bu işi sizin için yapacaktır.
* Çocuklarınızın arkadaşlarını, kendi arkadaşlarınız gibi sıcak karşılamalısınız.
* Çocukların yanında eşinizle tartışmayın, kavga etmeyin. Bu durum onu hem incitir hem de olumlu anne-baba imajını zedeler.
* Çocuğunuza "ben senin yaşında iken" ile başlayan cümleler asla sarf etmeyin. Bu şekilde rencide olduklarını unutmayın.
* Çocuğun sorduğu sorulara ilgisiz kalırsanız, bu durum onun başka sorular sorma isteğini kıracağından bilgi dağarcığı yetersiz kalacaktır.
* Konuşan bir çocuğun sözlerini tamamlamaya çalışmayın.
TEK BAŞINA ÇOCUK YETİŞTİRMEK
1 Çocuğunuzu hemen şimdi kucaklayın.
2 Bir gram anne bir ton psikiyatra bedeldir.
3 Bir baba yüz öğretmene eşittir.
4 Bütün sorumluluğu tek başınıza yüklemiş olabilirsiniz ama bütün onurun da size ait olacağını unutmayın.
5 Yılda en az iki veli toplantısına gidin
6 Çocuğunuzun öğretmenini tanımaya çalışın. Çocuklar kimi zaman isteklerini ve korkularını özel bir eğitimciye açabilirler.
7 Çocuklarınıza, çocuklarınızla birlikte kitap okumak için zaman ayırın.
8 Çocuklarınızdan asla boşanamazsınız
9 Daha kötüsü de olabilirdi. Hem çocuksuz hemde yalnız kalabilirdiniz.
10 Çocuğunuzun sizi her zaman seveceğini bilmenin keyfini çıkarın.
11 Çocuklarla oynadığınız oyunlarda kazanabilirsiniz ama onların yenilgisiyle dalga geçmeyin.
Araştırmacı yazar Ali Erkan Kavaklı, çocuk yetiştirmedeki başarının temelini anlattı.
Araştırmacı yazar Ali Erkan Kavaklı çocuk yetiştirmedeki başarının temelinin çocuklarla ilgilenmek ve onlara hedef göstermek olduğunu söyledi.
Tes-İş Adapazarı Anadolu Lisesi tarafından anne ve babalara yönelik düzenlenen "Başarılı Çocuk Eğitimi Konferansı"nda konuşan Kavaklı, çocukların başarılı olması için ebeveynlerin doğru yolu göstermesi gerektiğini belirtti.
Çocuk eğitiminde başarıya giden yolun hedef göstermekten geçtiğini vurgulayan Kavaklı, "Çocuğumuzla konuşarak hangi mesleği istiyorsa o meslek doğrultusunda yönlendirmeliyiz. Sürekli onu desteklemeliyiz. Çocuk yetiştirmede başarının temeli çocuklarımızla ilgilenmek, onlara hedef göstermektir" dedi.
Öğrenmenin hormonları harekete geçirerek insanları mutlu ettiğini belirten Kavaklı, şunları kaydetti:
"Bir şey öğrendiğimiz zaman vücudumuz çeşitli mutluluk hormonları salgılıyor. Beyin bir öğrenme makinesi. O yüzden çocuklarımız okula severek gider, adeta birer soru makinesidirler. 3 yaşında soru makinesine döner ve sürekli soru sormaya başlarlar. Büyükler soru sorma hevesini köreltmezse küçükler sürekli soru sormaya devam eder."
Dinler gibi görünmeden, çocuklarla iletişim kurulması gerektiğini belirten Kavaklı, "Babalar çocuklarını televizyon izlerken dinlemesin. O zaman çocuğumuz (anne ve babam beni dinler gibi görünüyor ama işleri benden daha önemli) diye düşünüyor" dedi.
Çocukların başarılı olabilmesi için programlamaya da ihtiyaç duyduğunu kaydeden Kavaklı, "İnsan makine değildir, makine bile zaman zaman bozulur" diye konuştu.
Çocuklar her an değişebiliyorlar. Bir an oldukça neşeliyken, beş dakika sonra ağlayıp kızgın bir boğa gibi oyuncaklarını odanın içinde oradan oraya fırlatabiliyorlar. Özellikle engellendikleri zaman ne yapacakları kestirmek oldukça güç. Birçok ebeveyn gibi siz de, bu sinir bozucu dönemlerde nasıl tepki vermeniz gerektiğini bilmenin zor bir şey olduğunu düşünebilirsiniz. Aslında hiç de zor değil. Tek yapmanız gereken yazımızı okumak!
Uzmanlar bu çocukluk çağı çöküşlerinin aslında çocuğunuza erken yaşta -duygusal gelişiminde sıçramalar ve ilerlemeler kaydettiğinde- kendisini nasıl sakinleştirebileceğini ve güçlü duygularını nasıl kontrol edebileceğini öğretmek için en iyi fırsat olduğuna inanıyorlar ve ailenin güvenli çemberinin bu hayat derslerini öğretmek için en iyi ve en güvenli yer olduğunu düşünüyorlar. O halde ne yapmak gerek? Psikolog John Gottman “Duygusal Zekâsı Yüksek Çocuk Yetiştirmek” adlı kitabında, çocuğunuza öfke, engellenme ya da karışıklık gibi büyük duyguları anlamasına ve kontrol altına almasına yardım ettiğinizde, onun duygusal zekâ bölümünü ya da duygusal IQ sunu da geliştireceğinizi söylüyor.
Gottman ayrıca, yüksek duygusal zekâya sahip bir çocuğun daha düşük duygusal IQ ya sahip bir çocuğa göre, duygularıyla çok daha iyi başa çıkabileceğini, yoğun duygusal rollerden kendisini soyutlayabileceğini, başkalarını anlayabileceğini ve iyi ilişkiler kurabileceğini ve güçlü arkadaşlıkları çok daha kolay şekillendirebileceğini söylüyor.
Diğer uzmanlar da, duygusal IQ nun çocukları kişilerarası ilişkilerini başarılı bir şekilde yönlendiren, kendinden emin, sorumluluk sahibi ve başarılı yetişkinler olmalarındaki önemi noktasında hem fikirler.
Peki, çocuğunuzun duygusal IQsunu geliştirmesine nasıl yardımcı olabilirsiniz? Gottman çocuğunuza duygularını analiz etmesini ve çatışmalarını kontrol etmesini öğretirken kullanabileceğiniz bir dizi adımlardan oluşan “duygusal koçluk” adını verdiği bir taktiği öğretiyor. İşte bu taktiğin işleyişi:
• Çocuğunuz size nasıl hissettiğinden bahsettiğinde ona yakın dikkat gösterin ve daha sonra sizinle paylaştıklarını ona geri yansıtın.
• Eğer zamanınızın büyük bir kısmını yeni doğan bebeğinizle harcadığınız için çocuğunuzun kendisini terkedilmiş hissettiğinden şüphelenirseniz, örneğin, ona her şeyin yolunda olup olmadığını sorun, eğer o da sizinle aynı fikirdeyse, ona “Haklısın. Annen bebekle gerçekten çok ilgileniyor.”diyebilirsiniz.
• Daha sonra, onun söylediklerini anladığınızı göstermek için kendi hayatınızdan örnekler verin. Ona kendi kardeşiniz babanızla eğlence parkına gitmeye başladığında ve siz gidemediğinizde nasıl hissettiğinizi ve kendi anne babanızın sizi daha iyi hissettirmek için neler yaptığını anlatın. Bu, çocuğunuza herkesin bu duyguları yaşayabileceğini ve geçireceğini anlatacaktır.
Çocuğunuzun duygularını adlandırmasına yardım edin
Çocuklar sınırlı kelime haznesi ve sebep-sonuç ilişkisini kavramadaki yetersizliklerinden dolayı, sık sık duygularını tanımlamakta sıkıntı yaşıyorlar. Çocuğunuzu, ona duygularını tanımlaması için etiketler vererek duygusal kelime haznesini oluşturması konusunda cesaretlendirebilirsiniz. Eğer parka gidemediği için düş kırıklığına uğramış gibi davranıyorsa “Bunun için üzülüyorsun, öyle değil mi?” diyebilirsiniz.
Ayrıca onun bazı şeylerle ilgili güçlü duygularının çatışmasının normal olduğunu bilmesini sağlamalısınız – örneğin, kreşteki ilk haftası boyunca hem heyecanlanmış hem de korkmuş olabilir.
Eğer çocuğunuz sebepsiz yere üzgün ve sinirli görünüyorsa, büyük resme bakmayı ve onu üzen şeyin ne olabileceğini düşünmeyi deneyin. Son zamanlarda nasıl hareket ettiniz? Siz ve eşiniz onun bulunduğu ortamda hiç tartıştınız mı? Eğer her şeyin yolunda gittiğinden emin değilseniz, o oyun oynarken izleyin ve onu dinleyin.
Çocuğunuzun duygularını onaylayın
Çocuğunuz, sizinle birlikte bir puzzle yapamadığı için çıldırmış hale geldiğinde ve öfke nöbeti geçirdiğinde, ona “ Bu kadar üzülmeni gerektirecek bir şey yok” demek yerine bu tepkisinin normal olduğunu kabul edin. “Bir puzzle’ı bitiremediğinde bu durum senin gerçekten sinirlerini bozuyor, öyle değil mi?” deyin. Ona tepkilerinin yakışıksız ve haddinden fazla olduğunu anlatarak, onları bastırması gerektiğini hissettirin.
Öfke nöbetlerini öğrenme araçlarına dönüştürün
Eğer çocuğunuz dişçiyle randevusu olduğunu duyduğunda sinirleniyorsa, onu muayene için hazırlayarak duygularını kontrol etmesine yardım edin. Onunla neden korktuğu, muayene boyunca neleri bekleyebileceği ve neden gitmeye ihtiyaç duyduğu hakkında konuşun. Ona bir zamanlar ezberden okuma öncesi yaşadığınız korku sahnesini ya da yeni bir işe başlarken yaşadığınız paniği ve arkadaşlarınızdan birinin sizi daha iyi hissettirdiğini anlatın. Duygular hakkında konuşmak çoğu yetişkinde olduğu gibi çocuklar için de aynı şekilde işler.
Problem çözmeyi öğretmek için çatışmaları kullanın
Çocuğunuz sizinle ya da diğer çocuklarla kafa kafaya gittiğinde, sınırlarını netleştirin ve daha sonra ona çözüme yönelik rehberlik edin. Örneğin, “Tahtadan kuleni devirdiği için kız kardeşine kızgın olduğunu biliyorum, fakat ona vuramazsın. Seni bu kadar kızdıran başka ne olabilir?” diyebilirsiniz.
Eğer çocuğunuzun bir fikri yoksa ona seçme hakkı tanıyın. Öfke kontrolü uzmanı Lynne Namka çocuğunuza gergin olduğunda öncelikle karnını, çenesini ve yumruklarını kontrol etmelerini, “öfkeyi içinden atmak için” derin nefes almalarını ve kontrolü yeniden elde ettikleri için kendilerini mutlu hissetmelerini söylemenizi tavsiye ediyor. Daha sonra, Namka, çocuğunuza içindeki öfkesini dışarı atması için, örneğin “Sen bu şekilde bağırdığında çok öfkeleniyorum” gibi bir şeyle başlayabilir, güçlü bir ses kullanmasına yardım etmenizi söylüyor. Çocuklar, ancak diğer insanları öfkeleri yüzünden incitmedikleri sürece, öfkelerinin kabul edilebilir olduğunu bilmelidirler.
Sakin kalarak ona örnek olun
Çocuğunuz duygularını dışa vurduğunda nasıl tepki verdiğinizi de kontrol etmek isteyeceksiniz. Kızgın olduğunuzda incitici sözler kullanmamanız önemlidir. “Beni deli ediyorsun” demek yerine “Bunu yaptığında beni üzüyorsun” demeyi deneyin, böylece çocuğunuz problemin kendisi değil, davranışı olduğunu anlayacaktır. Çocuğunuzun kendine olan güvenini sarsacak şekilde aşırı suçlamalardan kaçınmaya dikkat edin.
Ve bunlardan başka, kendi duygularınızla etkileşim halinde olun. Bazı ebeveynler çocuklarını rahatsızlık verici durumlardan ve zorluklardan koruyabilmeyi umarak kendi negatif duygularını görmezden gelirler. Fakat kendi gerçek duygularınızı saklamanız sadece çocuğunuzun kafasını karıştıracaktır. Örneğin, sinirliymiş gibi davranmadan sinirlendiğinizi itiraf ederek, çocuğunuza her zor duygunun kontrol edilebileceğini gösterebilirsiniz.
1 Çocuğunuzu hemen şimdi kucaklayın.
2 Bir gram anne bir ton psikiyatra bedeldir.
3 Bir baba yüz öğretmene eşittir.
4 Bütün sorumluluğu tek başınıza yüklemiş olabilirsiniz ama bütün onurun da size ait olacağını unutmayın.
5 Yılda en az iki veli toplantısına gidin
6 Çocuğunuzun öğretmenini tanımaya çalışın. Çocuklar kimi zaman isteklerini ve korkularını özel bir eğitimciye açabilirler.
7 Çocuklarınıza, çocuklarınızla birlikte kitap okumak için zaman ayırın.
8 Çocuklarınızdan asla boşanamazsınız
9 Daha kötüsü de olabilirdi. Hem çocuksuz hemde yalnız kalabilirdiniz.
10 Çocuğunuzun sizi her zaman seveceğini bilmenin keyfini çıkarın.
11 Çocuklarla oynadığınız oyunlarda kazanabilirsiniz ama onların yenilgisiyle dalga geçmeyin.
Araştırmacı yazar Ali Erkan Kavaklı, çocuk yetiştirmedeki başarının temelini anlattı.
Araştırmacı yazar Ali Erkan Kavaklı çocuk yetiştirmedeki başarının temelinin çocuklarla ilgilenmek ve onlara hedef göstermek olduğunu söyledi.
Tes-İş Adapazarı Anadolu Lisesi tarafından anne ve babalara yönelik düzenlenen "Başarılı Çocuk Eğitimi Konferansı"nda konuşan Kavaklı, çocukların başarılı olması için ebeveynlerin doğru yolu göstermesi gerektiğini belirtti.
Çocuk eğitiminde başarıya giden yolun hedef göstermekten geçtiğini vurgulayan Kavaklı, "Çocuğumuzla konuşarak hangi mesleği istiyorsa o meslek doğrultusunda yönlendirmeliyiz. Sürekli onu desteklemeliyiz. Çocuk yetiştirmede başarının temeli çocuklarımızla ilgilenmek, onlara hedef göstermektir" dedi.
Öğrenmenin hormonları harekete geçirerek insanları mutlu ettiğini belirten Kavaklı, şunları kaydetti:
"Bir şey öğrendiğimiz zaman vücudumuz çeşitli mutluluk hormonları salgılıyor. Beyin bir öğrenme makinesi. O yüzden çocuklarımız okula severek gider, adeta birer soru makinesidirler. 3 yaşında soru makinesine döner ve sürekli soru sormaya başlarlar. Büyükler soru sorma hevesini köreltmezse küçükler sürekli soru sormaya devam eder."
Dinler gibi görünmeden, çocuklarla iletişim kurulması gerektiğini belirten Kavaklı, "Babalar çocuklarını televizyon izlerken dinlemesin. O zaman çocuğumuz (anne ve babam beni dinler gibi görünüyor ama işleri benden daha önemli) diye düşünüyor" dedi.
Çocukların başarılı olabilmesi için programlamaya da ihtiyaç duyduğunu kaydeden Kavaklı, "İnsan makine değildir, makine bile zaman zaman bozulur" diye konuştu.
Çocuklar her an değişebiliyorlar. Bir an oldukça neşeliyken, beş dakika sonra ağlayıp kızgın bir boğa gibi oyuncaklarını odanın içinde oradan oraya fırlatabiliyorlar. Özellikle engellendikleri zaman ne yapacakları kestirmek oldukça güç. Birçok ebeveyn gibi siz de, bu sinir bozucu dönemlerde nasıl tepki vermeniz gerektiğini bilmenin zor bir şey olduğunu düşünebilirsiniz. Aslında hiç de zor değil. Tek yapmanız gereken yazımızı okumak!
Uzmanlar bu çocukluk çağı çöküşlerinin aslında çocuğunuza erken yaşta -duygusal gelişiminde sıçramalar ve ilerlemeler kaydettiğinde- kendisini nasıl sakinleştirebileceğini ve güçlü duygularını nasıl kontrol edebileceğini öğretmek için en iyi fırsat olduğuna inanıyorlar ve ailenin güvenli çemberinin bu hayat derslerini öğretmek için en iyi ve en güvenli yer olduğunu düşünüyorlar. O halde ne yapmak gerek? Psikolog John Gottman “Duygusal Zekâsı Yüksek Çocuk Yetiştirmek” adlı kitabında, çocuğunuza öfke, engellenme ya da karışıklık gibi büyük duyguları anlamasına ve kontrol altına almasına yardım ettiğinizde, onun duygusal zekâ bölümünü ya da duygusal IQ sunu da geliştireceğinizi söylüyor.
Gottman ayrıca, yüksek duygusal zekâya sahip bir çocuğun daha düşük duygusal IQ ya sahip bir çocuğa göre, duygularıyla çok daha iyi başa çıkabileceğini, yoğun duygusal rollerden kendisini soyutlayabileceğini, başkalarını anlayabileceğini ve iyi ilişkiler kurabileceğini ve güçlü arkadaşlıkları çok daha kolay şekillendirebileceğini söylüyor.
Diğer uzmanlar da, duygusal IQ nun çocukları kişilerarası ilişkilerini başarılı bir şekilde yönlendiren, kendinden emin, sorumluluk sahibi ve başarılı yetişkinler olmalarındaki önemi noktasında hem fikirler.
Peki, çocuğunuzun duygusal IQsunu geliştirmesine nasıl yardımcı olabilirsiniz? Gottman çocuğunuza duygularını analiz etmesini ve çatışmalarını kontrol etmesini öğretirken kullanabileceğiniz bir dizi adımlardan oluşan “duygusal koçluk” adını verdiği bir taktiği öğretiyor. İşte bu taktiğin işleyişi:
• Çocuğunuz size nasıl hissettiğinden bahsettiğinde ona yakın dikkat gösterin ve daha sonra sizinle paylaştıklarını ona geri yansıtın.
• Eğer zamanınızın büyük bir kısmını yeni doğan bebeğinizle harcadığınız için çocuğunuzun kendisini terkedilmiş hissettiğinden şüphelenirseniz, örneğin, ona her şeyin yolunda olup olmadığını sorun, eğer o da sizinle aynı fikirdeyse, ona “Haklısın. Annen bebekle gerçekten çok ilgileniyor.”diyebilirsiniz.
• Daha sonra, onun söylediklerini anladığınızı göstermek için kendi hayatınızdan örnekler verin. Ona kendi kardeşiniz babanızla eğlence parkına gitmeye başladığında ve siz gidemediğinizde nasıl hissettiğinizi ve kendi anne babanızın sizi daha iyi hissettirmek için neler yaptığını anlatın. Bu, çocuğunuza herkesin bu duyguları yaşayabileceğini ve geçireceğini anlatacaktır.
Çocuğunuzun duygularını adlandırmasına yardım edin
Çocuklar sınırlı kelime haznesi ve sebep-sonuç ilişkisini kavramadaki yetersizliklerinden dolayı, sık sık duygularını tanımlamakta sıkıntı yaşıyorlar. Çocuğunuzu, ona duygularını tanımlaması için etiketler vererek duygusal kelime haznesini oluşturması konusunda cesaretlendirebilirsiniz. Eğer parka gidemediği için düş kırıklığına uğramış gibi davranıyorsa “Bunun için üzülüyorsun, öyle değil mi?” diyebilirsiniz.
Ayrıca onun bazı şeylerle ilgili güçlü duygularının çatışmasının normal olduğunu bilmesini sağlamalısınız – örneğin, kreşteki ilk haftası boyunca hem heyecanlanmış hem de korkmuş olabilir.
Eğer çocuğunuz sebepsiz yere üzgün ve sinirli görünüyorsa, büyük resme bakmayı ve onu üzen şeyin ne olabileceğini düşünmeyi deneyin. Son zamanlarda nasıl hareket ettiniz? Siz ve eşiniz onun bulunduğu ortamda hiç tartıştınız mı? Eğer her şeyin yolunda gittiğinden emin değilseniz, o oyun oynarken izleyin ve onu dinleyin.
Çocuğunuzun duygularını onaylayın
Çocuğunuz, sizinle birlikte bir puzzle yapamadığı için çıldırmış hale geldiğinde ve öfke nöbeti geçirdiğinde, ona “ Bu kadar üzülmeni gerektirecek bir şey yok” demek yerine bu tepkisinin normal olduğunu kabul edin. “Bir puzzle’ı bitiremediğinde bu durum senin gerçekten sinirlerini bozuyor, öyle değil mi?” deyin. Ona tepkilerinin yakışıksız ve haddinden fazla olduğunu anlatarak, onları bastırması gerektiğini hissettirin.
Öfke nöbetlerini öğrenme araçlarına dönüştürün
Eğer çocuğunuz dişçiyle randevusu olduğunu duyduğunda sinirleniyorsa, onu muayene için hazırlayarak duygularını kontrol etmesine yardım edin. Onunla neden korktuğu, muayene boyunca neleri bekleyebileceği ve neden gitmeye ihtiyaç duyduğu hakkında konuşun. Ona bir zamanlar ezberden okuma öncesi yaşadığınız korku sahnesini ya da yeni bir işe başlarken yaşadığınız paniği ve arkadaşlarınızdan birinin sizi daha iyi hissettirdiğini anlatın. Duygular hakkında konuşmak çoğu yetişkinde olduğu gibi çocuklar için de aynı şekilde işler.
Problem çözmeyi öğretmek için çatışmaları kullanın
Çocuğunuz sizinle ya da diğer çocuklarla kafa kafaya gittiğinde, sınırlarını netleştirin ve daha sonra ona çözüme yönelik rehberlik edin. Örneğin, “Tahtadan kuleni devirdiği için kız kardeşine kızgın olduğunu biliyorum, fakat ona vuramazsın. Seni bu kadar kızdıran başka ne olabilir?” diyebilirsiniz.
Eğer çocuğunuzun bir fikri yoksa ona seçme hakkı tanıyın. Öfke kontrolü uzmanı Lynne Namka çocuğunuza gergin olduğunda öncelikle karnını, çenesini ve yumruklarını kontrol etmelerini, “öfkeyi içinden atmak için” derin nefes almalarını ve kontrolü yeniden elde ettikleri için kendilerini mutlu hissetmelerini söylemenizi tavsiye ediyor. Daha sonra, Namka, çocuğunuza içindeki öfkesini dışarı atması için, örneğin “Sen bu şekilde bağırdığında çok öfkeleniyorum” gibi bir şeyle başlayabilir, güçlü bir ses kullanmasına yardım etmenizi söylüyor. Çocuklar, ancak diğer insanları öfkeleri yüzünden incitmedikleri sürece, öfkelerinin kabul edilebilir olduğunu bilmelidirler.
Sakin kalarak ona örnek olun
Çocuğunuz duygularını dışa vurduğunda nasıl tepki verdiğinizi de kontrol etmek isteyeceksiniz. Kızgın olduğunuzda incitici sözler kullanmamanız önemlidir. “Beni deli ediyorsun” demek yerine “Bunu yaptığında beni üzüyorsun” demeyi deneyin, böylece çocuğunuz problemin kendisi değil, davranışı olduğunu anlayacaktır. Çocuğunuzun kendine olan güvenini sarsacak şekilde aşırı suçlamalardan kaçınmaya dikkat edin.
Ve bunlardan başka, kendi duygularınızla etkileşim halinde olun. Bazı ebeveynler çocuklarını rahatsızlık verici durumlardan ve zorluklardan koruyabilmeyi umarak kendi negatif duygularını görmezden gelirler. Fakat kendi gerçek duygularınızı saklamanız sadece çocuğunuzun kafasını karıştıracaktır. Örneğin, sinirliymiş gibi davranmadan sinirlendiğinizi itiraf ederek, çocuğunuza her zor duygunun kontrol edilebileceğini gösterebilirsiniz.
ÇOCUK YETİŞTİRMENİN ALTIN KURALLARI
Başarılı, kendine güvenen, ahlaki değerlere bağlı, saygılı, iyi eğitimli ve mutlu çocuklar yetiştirmek ... Herhalde tüm anne ve babaların en büyük hayali. Çocuk yetiştirmenin tarifi pek kolay olmasa da belirli konularda oldukça net ifadeler kullanılabilir. İşte bunlardan bazılarını aşağıda bulacaksınız.
1- Ona sınırsız sevgi verin :
Bunu yazmamıza gerek yok mu? Siz zaten yeterince çocuğunuzu seviyorsunuz! Hem de şartsız, kuralsız, hiçbir şey beklemeden ... Çok normal, çocuğunu sevmeyen anne baba olamaz zaten. Ama bu sevgi sürekli kontrol altında tutulmalı ve paylaşılmalı. Sevgiyle oyun oynanmaz! Bilinçli bir şekilde ihmalkarlık yada ceza olsun gibi nedenlerle çocuğunuza olan sevginizi zaman zaman azaltma lüksünüz yok!
Bazen çocuğunuza aşırı sinirlenip onu bırakıp kaçmak isteyebilirsiniz ama sevginizde hiçbir zaman azalma olmaz. Çocuğunuz, onu her zaman aynı derecede sevdiğinizi bilmelidir. Ancak bu şekilde size güvenebilir ve kendini yanınızda güvende hisseder. Bu iki duygunun, çocuğunuzun gelişimi ve eğitimi için çok önemli olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın. Sevgi, sıcaklık, güven de tıpkı yemek ve içmek gibi çocuğunuzun temel ihtiyaçları arasında yer alıyor. Bunları onlara yeterince verdiğinizde, eğitimde hiçbir şey ters gitmez.
2- Ona inanın ve güvenin :
Reşit olana kadar çocuğunuzun kendine bakamayacağı ve o yaşa gelene kadar aklının bilgilerle tıkabasa doldurulması gerektiği fikrinden artık vazgeçin. Çocuğunuzun bazı özel yetenekleri olduğuna güvenin ve onu bu yeteneğini geliştirmesi için destekleyin.
Genellikle çocukların becerileri hafife alınır. 4 yaşındaki çocuğun tek başına kibrit yakamayacağından eminizdir. Yada 6 yaşındaki bir çocuğu, hava durumundan veya yemeklerden söz ederken ciddiye almamak konusunda kararlı davranırız. Kendi düşüncelerimiz her zaman kusursuzdur! Çoğu zaman anne babalar çocuklarına o kadar güvensiz davranırlar ki, çocuk ergenlik dönemine gelse bile tencereden tabağına yemek alamayabilir. Çünkü bunu onun için her zaman annesi yapmıştır.
Bir gün her şeyi çocuğunuz için yapmaktan sıkıldığınızda onu birdenbire düzensizliğin ve yalnızlığın içinde, tek başına bırakıverirsiniz. Peki sonuç? ... Çocuklarınız şaşkın, sudan çıkmış balık misali!... Belki bu tabir size kötü gelecektir ama, çocuğunuza güven duyabilmek için biraz daha sert olmalısınız. Çocuklarınıza kendi kararlarını vermeleri, sorunlarını çözmeleri ve düşüncelerini dile getirmeleri için cesaret aşılamalısınız. Çok fazla tehlike yaratmayan olayların sonuçlarını yaşamaları için onlara güvenin, inanın.
3- Dayanıklılığını arttırın :
Bazen sınırlar koymakta zorlanabilir yada korumasız çocuğunuzu kendi yetişkin -bencil- iradenize uyması için teşvik ederken suçluluk duyabilirisiniz Ancak, onun tüm isteklerini yerine getirmekle çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunmuyorsunuz. Çocuklar kurallara gereken değeri veriyorlar. Çünkü kurallar onları olgunlaştırıyor. Sınır ve kurallarla karşı karşıya kalmayan çocuk, kendini hiçbir zaman gerçek anlamda özgür hissedemez. Öyleyse anne ve babalar, çocuklarına neleri doğru neleri yanlış bulduklarını söylemeli ve söylediklerinde tutarlı davranmalı. Çocuklar kendi kararlarını verebilmeli. Tabii üç yaşındaki bir çocuktan da görgü kurallarını tek başına öğrenip bunları uygulamasını beklemek doğru olmaz. Bu nedenle insanların arasında burun karıştırmanın doğru olup olmadığı sonucunu kendisinin çıkarmasını ondan istememelisiniz. O her zaman sizden bir uyarı ister.
4- Ekip olarak çalışın :
Anneler, çocuklarının en küçük bir sorununda ortalığı ayağa kaldırıyor ve kendilerini çocuklarına adıyorlar. Amaçları ise belli; onları her türlü tehlikeden koruma isteği. Babalar ise çocuklarına ara sıra tehlikeye atılmaları gerektiğini söylüyor. Onlara yüksek bir yerden atlamaları için cesaret veriyor, kendi sorunlarını çözümlemeleri için çocuklarına özgürlük tanıyorlar. Çoğu ailede bu böyle Tabii roller bazen değişebiliyor, ancak bu o kadar önemli değil. Burada asıl önemli olan nokta, çocukların anne ve babalarının değişik istek ve düşüncelerinden yararlanmaları.
Aynı eğitim amaçları ve bu amaçlara ulaşmak için kullanılan farklı eğitim tarzları ekip çalışmasının ana kuralını oluşturuyor. Eşiniz ve siz çocuğunuzun korkmadan futbol maçını mı yoksa filmi mi izleyeceğini yada cumartesi akşamı geç mi erken mi yatacağını tartışabilirsiniz. Ancak televizyonu saçma buluyor ve çocuğunuza televizyon izlemesini yasaklamak istiyorsanız, sorunlar ortaya çıkabiliyor. Eşiniz ve siz tamamen zıt fikirleri savunuyorsanız, öncelikle aranızda bu sorunları çözümlemelisiniz. Çünkü fikir ayrılıkları çocukların aklını karıştırıyor, çocuk anne babasının istekleri arasında seçim yapmakta zorlanıyor.
5- Ona uğraşılar bulun :
İyi bir aile hayatına sahip olmak, her şeyi birlikte yapmak anlamına gelmiyor. Herkesin kendine özel uğraşları bulunmalı. Çocuğunuza hobi edinmesi için yardımcı olun. Çocuğunuz böylece bir şeyle ilgilenmenin ve uğraşmanın ne kadar eğlenceli olacağını keşfedecek. Hobi edinmesi için çocuğunuza birçok alternatif sunun., biri mutlaka ona hitap edecektir. Çocuklar sevdikleri bir şeyle ilgilendiklerinde başarı ve başarısızlığı, kaybetmeyi ve kazanmayı yaşayarak öğrenirler. Bu yolla sürekli televizyon izlememesini de sağlayabilirsiniz.
6- Düzeni koruyun :
Çocuklar - kendileri henüz düzenli olmayı öğrenemedikleri halde- hayatlarının düzenli olmasını istiyor. Onlar için her şeyleri yerli yerinde olmalı, her gün aynı şekilde geçmelidir. Günleri düzenli olarak planlamak ve her zaman mümkün olmadığından, aile düzeninde bazı rutinler bulunmalı. Örneğin akşam yemeği, iyi geceler masalı veya akşamları birlikte televizyon izlemek gibi. Bu şekilde hem iletişiminiz güçlenecek hem de çocuğunuzun size olan güveni artacak.
7- Kendinize karşı anlayışlı olun :
Çocukların hayatımızda ayrıcalıklı bir yeri bulunuyor. Onlar yaşamımızın en değerli varlıkları. Ancak bunu kanıtlamak için süper anne yada baba olmak gerekmiyor. Hiç kimse aynı zamanda mükemmel bir anne / baba, mükemmel bir iş adamı / kadını ve mükemmel bir eş olamaz. Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra hayatınızın odak noktasını oluşturuyor. Ancak zamanı geldiğinde, yeniden hayatın içine atılmayı ve yeniden kendiniz için yaşamayı bir kenara bırakmayın. Çoğu anne ve baba kendini feda ettiğini, fiziksel ve ruhsal olarak ne kadar yorulduğunu çok geç anlıyor.
Kendini ikinci plana atan anne babalar, ne evliliklerine nede çocuklarına iyilik etmiş oluyorlar. Aksine; hem kendilerine hem de çocuklarına onarılmaz zararlar veriyorlar. Öyleyse haftada iki kez spor yapın, eşinizle sinemaya, tiyatroya gidin, tatile çıkmayı ihmal etmeyin. Ve artık dayanamadığınızı hissettiğinizde annenizden, akrabalarınızdan ve arkadaşlarınızdan yardım isteyin.
Evet; sırlarımızı nasıl buldunuz? Biz bunları zaten biliyorduk yazmanıza gerek yoktu demeyin. Çünkü sadece bilmek bunları uygulamak anlamına gelmiyor. Özetle iyi bir anne baba olmak için bir büyük porsiyon çocuk psikolojisi ve yetişkin psikolojisinin içine biraz otorite karıştırın. Bu karışımı sevgi ve övgüyle tatlandırın. Sonra bunu çocuğunuza verin!
Duygusal Zekâsı Yüksek Çocuk Yetiştirmenin Altın Kuralları
Çocuklar her an değişebiliyorlar. Bir an oldukça neşeliyken, beş dakika sonra ağlayıp kızgın bir boğa gibi oyuncaklarını odanın içinde oradan oraya fırlatabiliyorlar. Özellikle engellendikleri zaman ne yapacakları kestirmek oldukça güç. Birçok ebeveyn gibi siz de, bu sinir bozucu dönemlerde nasıl tepki vermeniz gerektiğini bilmenin zor bir şey olduğunu düşünebilirsiniz. Aslında hiç de zor değil. Tek yapmanız gereken yazımızı okumak!Uzmanlar bu çocukluk çağı çöküşlerinin aslında çocuğunuza erken yaşta -duygusal gelişiminde sıçramalar ve ilerlemeler kaydettiğinde- kendisini nasıl sakinleştirebileceğini ve güçlü duygularını nasıl kontrol edebileceğini öğretmek için en iyi fırsat olduğuna inanıyorlar ve ailenin güvenli çemberinin bu hayat derslerini öğretmek için en iyi ve en güvenli yer olduğunu düşünüyorlar. O halde ne yapmak gerek? Psikolog John Gottman “Duygusal Zekâsı Yüksek Çocuk Yetiştirmek” adlı kitabında, çocuğunuza öfke, engellenme ya da karışıklık gibi büyük duyguları anlamasına ve kontrol altına almasına yardım ettiğinizde, onun duygusal zekâ bölümünü ya da duygusal IQ sunu da geliştireceğinizi söylüyor.
Gottman ayrıca, yüksek duygusal zekâya sahip bir çocuğun daha düşük duygusal IQ ya sahip bir çocuğa göre, duygularıyla çok daha iyi başa çıkabileceğini, yoğun duygusal rollerden kendisini soyutlayabileceğini, başkalarını anlayabileceğini ve iyi ilişkiler kurabileceğini ve güçlü arkadaşlıkları çok daha kolay şekillendirebileceğini söylüyor.
Diğer uzmanlar da, duygusal IQ nun çocukları kişilerarası ilişkilerini başarılı bir şekilde yönlendiren, kendinden emin, sorumluluk sahibi ve başarılı yetişkinler olmalarındaki önemi noktasında hem fikirler.
Peki, çocuğunuzun duygusal IQsunu geliştirmesine nasıl yardımcı olabilirsiniz? Gottman çocuğunuza duygularını analiz etmesini ve çatışmalarını kontrol etmesini öğretirken kullanabileceğiniz bir dizi adımlardan oluşan “duygusal koçluk” adını verdiği bir taktiği öğretiyor. İşte bu taktiğin işleyişi:
• Çocuğunuz size nasıl hissettiğinden bahsettiğinde ona yakın dikkat gösterin ve daha sonra sizinle paylaştıklarını ona geri yansıtın.
• Eğer zamanınızın büyük bir kısmını yeni doğan bebeğinizle harcadığınız için çocuğunuzun kendisini terkedilmiş hissettiğinden şüphelenirseniz, örneğin, ona her şeyin yolunda olup olmadığını sorun, eğer o da sizinle aynı fikirdeyse, ona “Haklısın. Annen bebekle gerçekten çok ilgileniyor.”diyebilirsiniz.
• Daha sonra, onun söylediklerini anladığınızı göstermek için kendi hayatınızdan örnekler verin. Ona kendi kardeşiniz babanızla eğlence parkına gitmeye başladığında ve siz gidemediğinizde nasıl hissettiğinizi ve kendi anne babanızın sizi daha iyi hissettirmek için neler yaptığını anlatın. Bu, çocuğunuza herkesin bu duyguları yaşayabileceğini ve geçireceğini anlatacaktır.
Çocuğunuzun duygularını adlandırmasına yardım edin
Çocuklar sınırlı kelime haznesi ve sebep-sonuç ilişkisini kavramadaki yetersizliklerinden dolayı, sık sık duygularını tanımlamakta sıkıntı yaşıyorlar. Çocuğunuzu, ona duygularını tanımlaması için etiketler vererek duygusal kelime haznesini oluşturması konusunda cesaretlendirebilirsiniz. Eğer parka gidemediği için düş kırıklığına uğramış gibi davranıyorsa “Bunun için üzülüyorsun, öyle değil mi?” diyebilirsiniz.
Ayrıca onun bazı şeylerle ilgili güçlü duygularının çatışmasının normal olduğunu bilmesini sağlamalısınız – örneğin, kreşteki ilk haftası boyunca hem heyecanlanmış hem de korkmuş olabilir.
Eğer çocuğunuz sebepsiz yere üzgün ve sinirli görünüyorsa, büyük resme bakmayı ve onu üzen şeyin ne olabileceğini düşünmeyi deneyin. Son zamanlarda nasıl hareket ettiniz? Siz ve eşiniz onun bulunduğu ortamda hiç tartıştınız mı? Eğer her şeyin yolunda gittiğinden emin değilseniz, o oyun oynarken izleyin ve onu dinleyin.
Çocuğunuzun duygularını onaylayın
Çocuğunuz, sizinle birlikte bir puzzle yapamadığı için çıldırmış hale geldiğinde ve öfke nöbeti geçirdiğinde, ona “ Bu kadar üzülmeni gerektirecek bir şey yok” demek yerine bu tepkisinin normal olduğunu kabul edin. “Bir puzzle’ı bitiremediğinde bu durum senin gerçekten sinirlerini bozuyor, öyle değil mi?” deyin. Ona tepkilerinin yakışıksız ve haddinden fazla olduğunu anlatarak, onları bastırması gerektiğini hissettirin.
Öfke nöbetlerini öğrenme araçlarına dönüştürün
Eğer çocuğunuz dişçiyle randevusu olduğunu duyduğunda sinirleniyorsa, onu muayene için hazırlayarak duygularını kontrol etmesine yardım edin. Onunla neden korktuğu, muayene boyunca neleri bekleyebileceği ve neden gitmeye ihtiyaç duyduğu hakkında konuşun. Ona bir zamanlar ezberden okuma öncesi yaşadığınız korku sahnesini ya da yeni bir işe başlarken yaşadığınız paniği ve arkadaşlarınızdan birinin sizi daha iyi hissettirdiğini anlatın. Duygular hakkında konuşmak çoğu yetişkinde olduğu gibi çocuklar için de aynı şekilde işler.
Problem çözmeyi öğretmek için çatışmaları kullanın
Çocuğunuz sizinle ya da diğer çocuklarla kafa kafaya gittiğinde, sınırlarını netleştirin ve daha sonra ona çözüme yönelik rehberlik edin. Örneğin, “Tahtadan kuleni devirdiği için kız kardeşine kızgın olduğunu biliyorum, fakat ona vuramazsın. Seni bu kadar kızdıran başka ne olabilir?” diyebilirsiniz.
Eğer çocuğunuzun bir fikri yoksa ona seçme hakkı tanıyın. Öfke kontrolü uzmanı Lynne Namka çocuğunuza gergin olduğunda öncelikle karnını, çenesini ve yumruklarını kontrol etmelerini, “öfkeyi içinden atmak için” derin nefes almalarını ve kontrolü yeniden elde ettikleri için kendilerini mutlu hissetmelerini söylemenizi tavsiye ediyor. Daha sonra, Namka, çocuğunuza içindeki öfkesini dışarı atması için, örneğin “Sen bu şekilde bağırdığında çok öfkeleniyorum” gibi bir şeyle başlayabilir, güçlü bir ses kullanmasına yardım etmenizi söylüyor. Çocuklar, ancak diğer insanları öfkeleri yüzünden incitmedikleri sürece, öfkelerinin kabul edilebilir olduğunu bilmelidirler.
Sakin kalarak ona örnek olun
Çocuğunuz duygularını dışa vurduğunda nasıl tepki verdiğinizi de kontrol etmek isteyeceksiniz. Kızgın olduğunuzda incitici sözler kullanmamanız önemlidir. “Beni deli ediyorsun” demek yerine “Bunu yaptığında beni üzüyorsun” demeyi deneyin, böylece çocuğunuz problemin kendisi değil, davranışı olduğunu anlayacaktır. Çocuğunuzun kendine olan güvenini sarsacak şekilde aşırı suçlamalardan kaçınmaya dikkat edin.
Ve bunlardan başka, kendi duygularınızla etkileşim halinde olun. Bazı ebeveynler çocuklarını rahatsızlık verici durumlardan ve zorluklardan koruyabilmeyi umarak kendi negatif duygularını görmezden gelirler. Fakat kendi gerçek duygularınızı saklamanız sadece çocuğunuzun kafasını karıştıracaktır. Örneğin, sinirliymiş gibi davranmadan sinirlendiğinizi itiraf ederek, çocuğunuza her zor duygunun kontrol edilebileceğini gösterebilirsiniz.
Çocuğunuzun kendine güvenini geliştirecek bazı öneriler:
Çocuğunuzun başarabileceğine inandığınız durumlar oluşturun. Kolaylıkla yapabileceğini bildiğiniz bir işle başlayın ve bunu çok yavaş bir şekilde giderek zorlaştırın.
Çocuğunuzu yinelenen başarısızlıklardan koruyun.
Çocuğunuza karşı “senden ümidim yok”, “sana güvenim yok”, “yapamayacağını biliyordum” gibi olumsuz ifadeler kullanmayın. Çocuğunuza ulaşamayacagı yüksek standartlar koymayın.
Çocuğunuza güvendiğinizi gösterin ve bunu da belirtin.
Ona karşı sevgi cümleleri kurun.
Başarılarını mutlaka övün.
Çocuğunuzun yanında arkadaşlarınıza onun başarılarından ne denli mutlu olduğunuzu belirtin.
Ona sorumluluklar verin.
Çocuğunuzun kıskançlık duygusunu gidermeye çalışın. Çünkü bu duygu güvensizlikle yakından ilgilidir.
Onunla konuşun ve saygı duyduğunuzu ifade edin.
Tutarlı ve şefkatli bir yaklaşım ve belli bir disiplin çocuğunuzun özgüvenini koruyacak, güven duygusunun gelişmesine neden olacaktır.
Sağlıklı Çocuk Nasıl Yetiştirilir? Ailelerin Sorumluluğu
Acıbadem Bursa Hastanesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Şebnem Çoban, ailelerin aldığı sorumluluğu dile getirerek; Hangi yaşta olursa olsun çocuklarının gelişim alanlarını desteklemeleri ve uygun iletişim biçimlerini kurmaları, sürdürmeleri, anne baba olmanın getirdiği önemli sorumluluklardandır. Böylelikle, sağlıklı ilişkiler kuran ve sürdüren bir toplum oluşturma yolunda gerekli ve önemli adımlar atılmış olacaktır dedi.
Ailelere Destek Bizden
Şebnem Çoban, çocukların anne babaların yaşamlarına katıldığı andan itibaren çok büyük bir yer edindiğini ve ailelerin en büyük amacının çocuklarının sağlıklı mutlu ve başarılı bireyler olarak topluma katılmaları olduğunu belirtti.
Çoban, çocukların doğumundan erişkinliğe erişmelerine kadar geçen süreçte ailelerin çocuklarının gelişim alanlarını desteklemek ve ev ortamında uygun ortamı sağlamak konularında güçlük yaşayabildiklerini de ifade etti. Bu güçlüklerin çocukların yaşlarına bağlı olarak ailelerin profesyonel desteğe ihtiyaçları olduğuna dikkati çeken Şebnem Çoban; Çocukların yaşlarına bağlı olarak, bilişsel, dil, hareket, sosyal gelişim alanlarının ve özbakım gelişimlerinin değerlendirilmesi, izlenmesi ve bu konularda anne babaların bilgilendirilmesi, çocukların bedensel sağlığı kadar büyük önem taşımaktadır. Çünkü herhangi bir gelişim alanındaki gecikmenin önceden belirlenmesi ve desteklenmesi, ileride ortaya çıkabilecek ciddi bir bozukluğun önlenebilmesi anl..... gelmektedir. Olası problemlerin önlenebilmesi konusunda; gelişimsel gecikmelerin belirlenmesine ağlı olarak erken müdahale programları hazırlanabilmekte ve çocukların sağlıklı gelişimleri sürdürülebilmektedir.
Ayrıca, her yeni yaşla birlikte, yaşa özgü problemler ortaya çıkabilmekte, çoğu zaman anne babalar bu yeni problemlerle baş etmek konusunda hazırlıksız yakalanabilmektedirler. Bu nedenle, çocukların gelişimlerinin uzmanlar tarafından değerlendirilmesi, izlenilmesi ve yaşa özgü problemlerde anne babalara rehberlik edilmesi gerekmektedir. Bizler Acıbadem Bursa Hastanesi'nde her hastamıza özel olarak hazırladığımız erken müdahale programlarımızla bilinçli ailelerin yanındayız dedi.
Yapılmaması Gerekenler
Büyüme çağında çocukların kendilerine rol kişi seçtiklerini bu nedenle, sağlıklı aile içi ilişkiler kurmanın ve sürdürmenin çocuğun gelişiminde önemli bir etken olduğunu dile getiren Şebnem Çoban; Aile içinde yaşanılan her şey, yani çocuğun aile içinde yaşadıkları çocuğun davranışlarını, duygularını ve tutumlarını belirler. Yapılan araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların, bireyin yetişkin olduğu dönemdeki kişilik yapısını, davranışlarını, alışkanlıklarını, inanç ve değer yargılarını çok büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya çıkartmıştır dedi.
Pedagog Şebnem Çoban aile içinde çocuğa ne şekilde davranılmaması gerektiğini şöyle özetledi;
- söyledikleri dinlenmiyorsa,
- bir birey olarak görülmüyorsa,
- şiddete maruz kalıyorsa,
- sürekli tehdit ediliyor, korkutuluyorsa,
- ayıplanıyor, eleştiriliyorsa,
çocuk tüm bu yaşadıklarını kendi davranışları yoluyla toplum içinde yansıtacaktır. Böyle bir ortamda büyüyen bir çocuk, başkalarının sözlerini dinlemeyebilir, karşısındaki insanların haklarına saygı göstermeyebilir, kişilerarası ilişkilerinde sağlıklı ve düzgün iletişim kuramayabilir dedi.
Şebnem Çoban tüm bunlardan dolayı, çocuklarla konuşurken;
- göz seviyesinde aktif olarak dinleme yapılmasını,
- düşüncelerine ve tüm yaşadığı duygulara saygı gösterilmesini,
- öğüt vermek yerine, doğru yolun gösterilmeye çalışılmasını,
- benliğini zedeleyici ifadeler yerine, onun benliğini geliştirici ifadeler kullanılmasını,
- kendi düşünce, duygu ve isteklerinizi açık bir şekilde ifade etmesi için desteklenmesini ve
- çocuğun kendisini ifade etmesine fırsat vermesini, önerdi.
Çoban sözlerini şöyle bitirdi; Hangi yaşta olursa olsun çocuklarının gelişim alanlarını desteklemeleri ve uygun iletişim biçimlerini kurmaları, sürdürmeleri, anne baba olmanın getirdiği önemli sorumluluklardandır. Böylelikle, sağlıklı ilişkiler kuran ve sürdüren bir toplum oluşturma yolunda gerekli ve önemli adımlar atılmış olacaktır.
ANNE BABALARA ÇOCUK YETİŞTİRMEDE ÖNERİLER
Anneler ve babalar;
Çocuklarınız sürekli bir büyüme ve değişme içindedir. Sizin çocuğunuz olsa da sizden ayrı bir kişilik geliştirmektedir. Onu tanımaya ve anlamaya çalışın.
Çocuğunuz, yaşamı deneme ve taklit yoluyla öğrenir. Ona ayak uydurmakta zorluk çekebilirsiniz. Onları oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarında özgür bırakın. Onu her yerde ve her zaman koruyup kollamayın. Onu, küçük diye şımartmayın. O zaman çocuğunuz hep çocuk kalmak ister. Çocuksu davranışlar sergiler.
Her istediğini istediği zaman elde edemeyeceğini onlara öğretin. Onlara, yerli yersiz söz vermeyin. Sözünüzü tutamazsanız sizlere olan güveni azalır. Çocuğunuza kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığını görünce onu sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakları ona, “aile kuralı” olarak benimsetin. Çünkü hiç kısıtlanmayınca ne yapacağını şaşırırlar. Ona karşı tutarsız davranışlar sergilemeyin. Çünkü onlar, tutarsız davranışlarınız karşılığında hem bocalar hem de onlardan yararlanırlar.
Çocuğunuza sürekli nasihat vermeyin. Onlar nasihatinizden daha çok davranışlarınızdan etkilenirler. Yanlış yapmaktan korkmayın. Çünkü çocuklar, bunları çabuk unutur. Birbirinize karşı saygı ve sevgiyi koruyun. Aranızda saygı ve sevginin azaldığını görmek onları yaralar ve sürekli tedirgin eder.
Çok konuşup çok bağırmayın. Çünkü onlar yüksek sesle konuşulanları pek duymazlar. Yumuşak ve kesin sözler, onlarda daha iyi iz bırakır. “Ben senin yaşında iken....” vb. sözlerle asla kulak asmazlar.
Kendinizle özdeşleştirmeyin. Onları olduğu gibi kabul edin. Yanılma payı bırakın. Küçük yanılgılarını büyük suçmuş gibi başına kakmayın.
Korkutup, sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak usandırmaya çalışmayın. Yaramazlıkları için onları kötü çocukmuş gibi yargılamayın. Yanlış davranışları üzerine durarak düzeltin. Ceza vermeden önce mutlaka onu dinleyin. Suçunu aşan cezalar vermeyin.
Onu dinleyin. Çünkü öğrenmeye en yatkın olduğu anlar, soru sorduğu anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Gerçekleri söyleyin. Soru sorma şevkini kırmayın ve özenle cevaplandırın.
Onları, yeteneklerinin üstünde işlere zorlamayın, başarabileceği işler için güdüleyin. Ona, güvendiğinizi belli edin, onu destekleyin ve çabasını övün.
Onu başkalarıyla karşılaştırmayın, umut-suzluğa kapılmasın. Yaşının üstünde olgunluk beklemeyin.
Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın. Öğrenmesi için zaman tanıyın. Dürüst davranmadığı zaman, çok fazla üstüne gitmeyin. Onu, yalan söylemeye sevk etmeyin.
Sizi çok bunaltsa da soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızabilirsiniz, ama onu aşağılamayın. Yoksa o da sizi yabancıların yanında güç duruma düşürebilir.
Çocuğunuza karşı haksızlık ettiğinizi fark ettiğinizde, ona açıklamaktan korkmayınız. Açıklamalarınız, sizi ona daha çok yakınlaştırır. Bunu zayıflık olarak görmeyin ve kullanmasından korkmayın.
Unutmayın ki, çocuğunuz sizi olduğunuzdan daha iyi görür. Kendinizi ona karşı yanılmaz ve erişilmez olarak göstermeye çabalamayın.
Ondan “örnek çocuk” olmasını beklemeyin. Çünkü o, sizden kusursuz olmanızı beklemiyor. Sevecen ve anlayışlı olmaya çalışın.
Çocuğunuza zorla yemek yedirmeye çalışmayın. Yemek yedirirken rahat davranın ve sağlıklı yiyecekleri alternatif olarak sunun. Çocuğunuz onlar arasından seçimini yapacaktır. Çocuğunuzun yeme isteğini yükseltin. Yediğinden emin olduğunuz yemek veya yemek çeşitlerini mutlaka sofrada bulundurun
Yemek saatinden önce abur cubur şeylerle onun karnını doyurmayın. Yemek saatinde, onun acıkmış olması gerekmektedir.
Yemeklerin görüntüsünün iştah açıcı olmasına dikkat ediniz.
Tatlıyı (çikolatayı, şekeri...) yemeklere karşı rüşvet olarak kullanmayınız. Böylece tatlının yemeklerden daha çekici olduğunu düşünmezler. Yemek ya da yemekler arasında seçim yapabilirler. Herkes için yemek pişirmeyin, onun sevmediği yiyecekleri yenileriyle karıştırın. Yemek saatlerinin bütün ailenin zevk aldığı bir zaman dilimi olmasını sağlayın.
Çocuklarınız, dövüşür, atışır ve kavga ederler. Kavgayı önleyemezsiniz ama onunla baş etme ya da daha aza indirmek sizin elinizdedir.
Çocuklar genellikle günün belli saatlerinde ve belli durumlarda kavga ederler. Kavganın gerçek nedenini saptamak için ailenizi çok iyi gözlemleyin ve bunlara çözüm bulmaya çalışın
Çocuklarınız kavga ettiği zaman hakemlik yapmayın, “kim başlattı” vb. sözlerle tartışmanın içine girmeyin. Onlara kavgalarla baş etme sorumluluğunu verin. Odadan çıkın, onların sizi kullanmasına izin vermeyin. Ancak olayın kötüye gittiğini hissettiğiniz durumlarda araya girin.
Unutmayın; olayın ne kadar dışında kalırsanız çocuklarınız da kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözmede o kadar yaratıcı olacaklardır. Çocuklarınıza birbirlerine sevgilerini göstermelerini onlara öğretin.
Çocuklarınız, zaman zaman şiddet duygusuna kapılabilirler. Bunu engelleyemezsiniz. Ama şiddet davranışlarını engelleyebilirsiniz. Bunun için çevreyle ilişkilerinde şiddet hareketlerine sapmalarını engelleyecek kurallar koyun ve bunları ödün vermeden uygulayın.
Şiddet duygularını bastırmayın, duygularını size dökmesine fırsat verin. Böylece onları rahatlatmaya çalışın. İçten içe şiddet ve nefret duygularının gelişmesini engeller.
Çocuklarınıza kitap sevgisini, küçük yaşlarda kazandırmaya çalışın. Çünkü onlar 0-6 yaşta ne almışlarsa 70 yaşında da o birikim iledir. Kitaba karşı ilk ilgi ve merakın uyanması, okuma öncesi dönemine rastlar. Çocuğun eline verilen bol renkli, resimli kitaplar, ona anlatılan çeşitli öyküler, masallar, oyun oynama düşlerine seslenen dizeler, tekerlemeler bu dönemde çok önemlidir.
Çocuğun resimli kitabı eline alıp, kendi kendine yüksek sesle bir şeyler okuyup anlatıyormuş gibi yapması, çözemediği gizemli harflerin ardından çeşitli dünyaların da olduğunu, kavradığını gösterir. Okumayı öğrendikten sonra, harflerin ötesinde heyecan uyandırıcı, şaşırtıcı renkli dünyaların kimsenin yardımı olmadan kendi kendine çözümlemeye başlar. Artık kitap okuma çocuk için ayrılmaz bir bütün olur.
Okumak; düşünerek, benimseyerek, özümseyerek bireyin hayat görüşünü belirler. Çocuklarınızın sevgi, dostluk, barış ve iyi değerleri içeren konulu kitapları okumasını sağlayın. Vurdulu, kırdılı, ezberciliğe dayanan, kin ve nefret konulu kitapları okumalarına izin vermeyin.
Çocuk kitaplarında çevre, barış, eğitim, sevgi ve aşk, kadın erkek eşitliği, insan hakları, kuşaklar arası çatışma, geleneklerle hesaplaşma gibi kavramlarına yer verilmelidir. Bağnazlık ve ön yargıdan uzak olmalı, ırk üstünlüğü ve din ayrımı gibi inançlar aşılanmamalı, yurt sevgisi ve ulusal değerler aşılanmalıdır. Uluslararası düşmanlıklar körüklenmemeli, yiğitlik abartılmamalıdır. İnsan, çocuğa olumlu ve olumsuz yönleri ile tanıtılmalı, katı ahlak kuralları yerine insani değerler, hoşgörü ve esneklik esas alınmalıdır.
Eğer bir çocuk eleştiriyle yaşarsa kınamayı öğrenir. Eğer bir çocuk düşmanlıkla yaşarsa savaşmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk alayla yaşarsa, utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörüyle büyürse, sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk yüreklendirilerek yaşamışsa kendine güvenmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk övgüyle yaşarsa değer vermeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk güven ve sözde durma ile eğitilirse inanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk âdil yaşarsa adâleti öğrenir.
Eğer bir çocuk tasdik edilerek büyütülürse kendini takdir etmeyi ve kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk dürüstlükle yaşrsa doğruyu öğrenir.
Eğer bir çocuk arkadaşça yaşarsa dünyada sevgi bulmayı öğrenir.
*
Dünyanın en zor şeyleri şunlardır:
Sır tutmak, kusur bağışlamak, boş vakitlerini değerlendirmek…
*
Olgun bir insanı dost edinmek isterseniz, tenkid edin!.. Basit bir adamı dost edinmek isterseniz methedin!...
*
Peşin hükümlü olmak, daima zayıf olmak demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder