9 Ocak 2011 Pazar

Düşünmenin Gücü



ÖNSÖZ
Düşünmenin Gücü adlı bu kitap dünya çapında milyonlarca kişiye esin kaynağı olmuş ve ayrıca dünyada bireysel gelişim sanayisinin ortaya çıkmasında da çok önemli bir rol oynamıştır.Kitabın bu kadar önemli özelliklere sahip olmasına rağmen, yazar James Allen hakkında pek az şey bilinmektedir.Allen 1864 yılında İngiltere’nin Leicester şehrinde doğmuş ve 1902 yılına kadar büyük bir İngiliz şirket yöneticisinin özel yardımcısı olarak çalışmıştır.38 yaşında emekli olup yazarlığa başlamış ve eşi ile birlikte llfracombe’deki küçük bir kır evine taşınmıştır.48 yaşında aniden hayata veda edene kadar 20’den fazla eser kaleme almıştır.
Düşünmenin Gücü aralarında Norman Vincent Peale, Denis Waitley ve Tony Robbins gibi pek çok çağdaş yazarı etkilemiştir.
Yazarın kendi deyimiyle “Küçük Büyük Kitap” olarak ifade ettiği bu eser başlıca beş dile çevrilmiş ve milyonlarca okuyucuya, insanın hayal ettiği şeyleri sadece düşünce gücüyle gerçekleştirebileceğinin fark edilmesi için esin kaynağı olmuştur.
Mevcut durumumuza nasıl geldik? Bugün ne olduğumuzu sağlayan etkenler nelerdir?
Bu sorulara, bugün ne olduğumuzu sağlayan etkenler olarak genetik kodlarımızı, doğal eğilimlerimizi, büyüklerimizin yönlendirmesini, çevresel faktörleri ve psikolojik etkenleri sıralayabilirsiniz.
Bu etkenler sonuca sadece küçük farklılıklar yaratacak bir doku veya tat katabilirler.Bugün ne olduğumuza veya yarın ne olacağımıza gerçek etkisi olan faktör “düşüncelerimiz” ve bu düşüncelerimiz doğrultusunda seçtiğimiz “kararlarımız”dır.
James Allen’in kaleme aldığı “Düşünmenin Gücü” adlı bu kitap düşünme, kara verme ve sonuç ilişkisini çok ilginç bir şekilde ortaya koyan harika bir eserdir.Sağlıklı, başarılı ve huzur dolu bir yaşam için önce beyninizdeki “düşünmenin gücü”nü keşfetmelisiniz.

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ

1-DÜŞÜNME VE KARAKTER

2-DÜŞÜNMENİN KOŞULLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

3-DÜŞÜNMENİN SAĞLIK VE BEDEN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

4-DÜŞÜNMENİN AMAÇLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

5-BAŞARIDA DÜŞÜNMENİN ETKİSİ

6-HAYALLER VE İDEALLER

7-HUZUR

GİRİŞ

Bu “küçük büyük kitap”, hakkında çok şey yazılan düşünmenin gücü konusunda ayrıntılı bir bilimsel inceleme olarak tasarlanmamıştır.Açıklayıcı olmaktan ziyade öneri niteliğindedir.Amacı, her insanın kendi seçtiği ve cesaretlendirdiği düşünceler doğrultusunda “Kendi Kendisini Yarattığı” gerçeğini görmesini sağlamaktır.Düşünme hem karakterin iç giysisinin, hem de koşulların dış giysisinin baş dokumacısıdır.Bugüne kadar bilgisizlik ve acıyla dokunmuş olsa da, zihninizdeki dokumanın şu andan itibaren aydınlanma ve mutlulukla da yapılabileceğini algılayarak keşfedebilirsiniz.

James Allen
llfracombe, İngiltere

1- DÜŞÜNME VE KARAKTER

Bir insan nasıl düşünüyorsa odur” ifadesi, yalnızca bir insanın tüm varlığını içine almakla kalmaz, aynı zamanda yaşamındaki her durum ve koşulu da içerecek kadar kapsamlıdır.Bir insan tam olarak düşündüğü şeydir ve karakteri tüm düşüncelerinin oluşturduğu bir toplamdır.
Nasıl ki bir bitki tohumdan ortaya çıkmaktadır ve tohum olmadan bitki olamazsa, insanın her eylemi de düşüncenin gizli tohumlarının bir sonucudur.Düşünme olmadan eylem ortaya çıkamaz.Bu durum planlı olarak geliştirilen eylemler kadar “kendiliğinden” ve “önceden tasarlanmamış” olarak nitelendirilenler için de eşit derecede geçerlidir.
Eylem, düşüncenin çiçek açması gibidir ve mutluluk ile acı da meyvesidir; böylece her insan kendi çiftliğinde yetiştirdiği tatlı ve acı meyvelerini toplamaktadır.
                    Beynimizdeki düşünceler oluşturmuştur bizi,
               Her ne isek, düşüncelerle işlenerek yapılmıştır hepsi.
                    Bir kişinin beyninde kötü düşünceler etkinse,
              Öküzün çektiği arabanın ardından gelen tekerlekler gibi
                           onun ardından da acının geldiği bilinse.
                Bir kişinin beynindeki düşünceler güzelliğini korursa,
                Kendi gölgesi gibi mutluluk takip eder onu nasıl olsa,

İnsanın bir gelişme kanunu vardır.Rasgele ve tesadüfen yaratılmış bir yaratık olmadığı gibi, tıpkı görünen maddi şeyler dünyasında olduğu gibi bir neden ve sonuç ilişkisiyle, insan düşüncenin gizli krallığında mutlak bir değişmezdir. Asil ve güzel bir karakter, iltimas ve şans eseri yaratılmamıştır. Doğru düşünme konusunda sürekli bir çabanın ve uzun süre yaşatılan güzel düşüncelerin bileşkesinin doğal bir sonucudur.Onursuz, kötü ve zalim bir karakter de aynı süreçle, sürekli olarak muhafaza edilen alçakça düşüncelerin sonucudur.
İnsan kendisini yapar da bozar da.İnsan düşünce cephaneliğinde kendi kendisini yok eden silahları üretebildiği gibi,kendisine cennet gibi mutluluk, güç ve huzur konakları inşa ettiği aletlere biçim de verebilmektedir.
Düşüncelerin doğru seçilmesi ve tam uygulanmasıyla, insan ilahi mükemmeliyete yükselir.Düşüncenin kötüye kullanılması ve yanlış uygulanması ile de hayvan seviyesinin altına düşer.Bu iki uç noktanın arasında karakterin çeşitli dereceleri vardır ve insan bu derecelerin yapımcısı ve efendisidir.
Bu çağda gün ışığına çıkarılan ruhla ilgili tüm güzel şeyler arasında şu ifadeden daha fazla sevindirici ve umut veren bir gerçek yoktur; İnsan düşüncenin efendisi, karakterin kalıpçısı, çevre, durum ve şartların, ve özellikle de kaderin yapımcısı ve şekillendiricisidir.
Bir güç, zeka ve sevgi varlığı ve kendi düşüncelerinin efendisi olan insan her durumun anahtarına sahiptir.Kendisini istediği şey yapabilecek olan değişimi ve hayat verici gücü içinde barındırmaktadır.
İnsan, en güçsüz ve en çaresiz anında bile daima efendidir.Güçsüzlüğünde ve düşmüş halinde “evini” yanlış yöneten akılsız bir efendi gibidir.İçinde bulunduğu durumu iyice düşünmeye ve varlığının üzerine kurulduğu yasayı dikkatle aramaya başladığında, enerjisini zekice yönlendiren ve düşüncelerini verimli konulara yönlendiren akıllı bir efendiye dönüşür.
Bu bilinçli bir efendilik halidir ve insan ancak kendi içindeki düşünce yasalarını keşfettiğinde bu hale gelebilir.Bu keşif tamamen bir uygulama, kendi kendini analiz etme ve tecrübe meselesidir.
Altın ve elmas gibi değerli madenler ancak çok araştırma ve madencilik bilgisiyle elde edilebilir.İnsan da, aynı şekilde, varlığı ile ilgili gerçekleri ancak kendi ruh madeninin derinliklerine inerse bulabilir.Eğer düşüncelerini izler, kontrol eder ve değiştirirse, düşüncelerinin kendisi, başkaları, yaşamı ve çevresi üzerindeki etkilerini izlerse, sebep ve sonuç bağlantısını sabırlı bir çalışma ve araştırmayla kurarsa, karakterinin yapımcısı, hayatının kalıpçısı ve kendi kaderinin mimarı olduğunu hiçbir tereddüde mahal vermeden kanıtlayabilir.Kendisi için anlayış, zeka ve güç olan bilgiyi elde etmek için insan en basit, günlük olaylar da dahil olmak üzere, her deneyimini kullanabilir.Başka hiçbir yolda değil, sadece bu yolda, “arayan bulur; ve kapıyı çalana kapı açılır” kuralı mutlaktır.Çünkü bir insan bilgi tapınağının kapısından ancak sabır, çalışma ve bitmeyen bir ısrarla girebilir.

2-DÜŞÜNMENİN KOŞULLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Bir insanın zihni, akıllıca işlenebilecek ya da yabani olmaya bırakılabilecek bir bahçeye benzetilebilir; fakat ister işlensin ister ihmal edilsin, bir mahsulü olmalıdır ve olacaktır.Eğer işe yaramayan tohumları ekerseniz, bol miktarda işe yaramayan yeni yabani tohumlar toprağa düşecek ve kendi türlerini çoğaltmaya devam edecektir.
Tıpkı bir bahçıvanın yabani otlardan temizleyerek istediği çiçekleri ve meyveleri yetiştirerek toprağını işlemesi gibi, bir insan da tüm yanlış, gereksiz ve kötü düşünceleri ayıklayıp, mükemmelliğe ulaşmak için doğru, faydalı ve temiz düşüncelerin çiçeklerini ve meyvelerini yetiştirerek zihninin bahçesiyle ilgilenebilir.Bu süreci izleyerek, bir insan er ya da geç ruhunun baş bahçıvanı ve hayatının yöneticisi olduğunu keşfeder.Aynı zamanda kendi içindeki düşünce hatalarını açığa çıkartır ve giderek artan bir doğrulukla düşüncenin ve zihinsel unsurların, karakterin, koşulların ve kaderin şekillendirilmesinde nasıl etkin olduğunu anlar.
Düşünce ve karakter birdir ve karakter kendisini ancak çevre ve koşullar aracılığıyla ortaya koyup keşfedebildiği için, bir kişinin hayatının dış koşulları her zaman iç durumuyla uyumlu şekilde bağlantılı olacaktır.Bu bir insanın herhangi bir zamandaki koşullarının tüm karakterinin bir göstergesi olduğu anlamına gelmez, fakat bu koşullar o insanın içindeki bir hayati düşünce unsuru ile o kadar yakından bağlantılıdır ki, o anda gelişimi açısından vazgeçilmezlerdir.
Her insan varoluşunun kuralı ile bulunduğu yere gelmiştir; karakteri içine inşa ettiği düşünceler onu oraya getirmiştir ve hayatının düzenlemesinde hiçbir şans unsuru yoktur, tümü değişmez bir kuralın sonucudur.Bu durum, çevrelerindeki şartlardan memnun olanlar kadar kendilerini “uyumsuz” hissedenler için de doğrudur.
İlerleyen ve gelişen bir varlık olarak, insan gelişebileceğini öğrenebileceği yerdedir; ve herhangi bir koşulun kendisi için içerdiği ruhsal dersi öğrendikçe bu koşul geçip yerini başka koşullara bırakır.
İnsan, kendisini dış koşulların yarattığına inandığı sürece koşullardan darbe alır, fakat kendisinin yaratıcı bir güç olduğunu ve varlığının koşulların gelişebileceği gizli toprağına ve tohumlarına hakim olabileceğini fark ettiği zaman, kendisinin haklı efendisi haline gelir.
Herhangi bir süre boyunca kendi kendini kontrol etmiş ve kendi kendini arındırmış herhangi bir kişi, koşulların düşünceden kaynaklandığını bilir, çünkü koşullarındaki değişimin değişen zihinsel durumuyla doğru orantılı olduğunu fark etmiştir.Bu o kadar doğrudur ki, bir kişi azimli şekilde karakterindeki kusurları düzeltmeye çaba gösterip, hızlı ve belirgin bir ilerleme kaydettiğinde, hızla birbirini izleyen değişikliklerden geçer.
Ruh, gizlice barındırdığını, sevdiğini ve korktuğunu çeker.Sevilen arzularının yüksekliğine ulaşır; iffetsiz isteklerinin seviyesine kadar düşer ve koşullar da ruhun kendine ait olanı aldığı aracılardır.
Zihne ekilen ya da düşmesine ve orada köklenmesine izin verilen her düşünce tohumu kendi üretimini yaparak, er ya da geç eyleme dönüşür ve kendi fırsat ve koşul meyvesini verir.İyi düşünceler iyi meyve verir, kötü düşünceler ise kötü meyve.
Koşulların dış dünyası kendisini düşüncenin iç dünyasına göre şekillendirir ve hem hoş hem de nahoş dış şartlar bireyin iyiliğini sağlayan etkenlerdir.Kendi hasadını yapan insan hem acı çekmeyi hem de mutluluğu öğrenir.
Kendisine hakim olmasına izin verdiği en derin isteklerini, arzularını ve düşünceleri izleyerek (kötü düşünceleri aldatmalarının peşinde koşarak ya da güçlü ve büyük çabanın yolundan şaşmadan yürüyerek), insan sonunda hayatının dış koşullarında takip ettiği düşüncelerinin gerçekleşmesine ve meyve vermesi seviyesine ulaşır.
Gelişme ve uyum yasaları her yerde geçerlidir.Bir insan düşkünler evine ya da hapse talihin veya koşulların zalimliği yüzünden değil, aşağılık düşüncelerin ve adi isteklerin yolunu izleyerek gelir.Temiz düşünceli bir insan da aniden herhangi bir dış kuvvetin zorlamasıyla suç işlemez.Suç düşüncesi yürekte gizlice gelişmekte ve fırsat saatinin gelmesi onun birikmiş gücünü açığa çıkartmaktadır.Koşullar insanı oluşturmaz; ancak onu açığa çıkartır.İnsanı kötü eğilimler olmadan kötülüğe ve ona eşlik eden acılara götüren, ya da erdemli arzular sürekli olarak yeşertilmeden erdeme ve onun saf mutluluğuna götüren hiçbir koşul yoktur.
Dolayısıyla insan, düşüncenin sahibi ve efendisi olarak, kendisinin yapımcısı ve çevrenin biçimlendiricisi ve yazarıdır.Doğumda bile ruh kendi başına gelir ve dünyevi haccının her basamağında kendisini açığa çıkartan, kendi temizliğinin ve kötülüğünün, gücünün ve güçsüzlüğünün yansımaları olan durumların bileşimini kendine çeker.
İnsanlar istedikleri şeyi değil, oldukları şeyi kendilerine çekerler.Kaprisleri, arzuları ve tutkuları her adımda engellenir.Ancak en derin düşünceleri ve istekleri ister kirli ister temiz olsun, kendi besinleriyle beslenir.İnsana yalnızca kendisi kelepçe vurur.Düşünce ve eylem Kaderin gardiyanlarıdır – en alt seviyedeki düşünceleri kötü oldukları için hapsederler.Düşünce ve eylem aynı zamanda da Özgürlüğün melekleridir – asil seviyedeki düşünceleri asil oldukları için özgür bırakırlar.
Bir insan istediği ve elde etmek için dua ettiği şeyi değil, adil şekilde hak ettiği şeyi elde eder.İstekleri ve duaları, ancak düşünceleri ve eylemleriyle uyumlu oldukları zaman yerine getirilir ve cevaplanır.
O halde, bu gerçeğin ışığında, “koşullara karşı mücadele etmek” ne anlama gelmektedir?
Bunun anlamı, bir insanın sürekli yüreğinde besleyip koruduğu bir sebebin sonucuna karşı gelmesidir.
Sebep bilinçli bir kötülük ya da bilinçsiz bir güçsüzlük biçimini alabilir; fakat her ne olursa olsun, sahibinin çabalarının sonuç vermesini inatla geciktirir ve bu yüzden sürekli olarak çözüm arar.
İnsanlar koşullarını iyileştirmeye hevesli olmalarına rağmen, kendilerini iyileştirmeye isteksizdirler; bu nedenle de elleri kolları bağlı kalırlar.Hedefleri doğrultusunda kendisini çarmıha germekten kaçınmayan kişi asla yüreğindeki amacı gerçekleştirmek konusunda başarısız olamaz.Bu, tanrısal şeyler için olduğu kadar, dünyevi şeyler için de geçerlidir.Tek amacı zengin olmak olan bir insan bile bu amacına ulaşabilmek için büyük kişisel feragatlerde bulunmaya hazırlıklı olmalıdır; peki sizce, güçlü ve dengeli bir yaşamı gerçekleştirmek isteyen bir kişi bunun kaç katını yapmalıdır?
Çok yoksul olan bir adam düşünün.Çevresinin ve evindeki konforun iyileşmesi konusunda son derece heveslidir, fakat her zaman işten kaytarmakta ve maaşının yetersizliğinden dolayı işvereni aldatmaya çalışmasının haklı olduğunu düşünmektedir.
Bu tür bir adam gerçek refahın temeli olan en basit ilkeleri bile anlamamaktadır ve yalnızca zavallı durumundan kurtulmayı hak etmemekle kalmayıp, aynı zamanda tembel, aldatıcı ve mertçe olmayan düşünceleri barındırıp uygulamakla aslında kendisine daha da ağır bir zavallılığı doğru çekmektedir.
Oburluk sonucunda ortaya çıkan acılı ve geçmeyen bir hastalığın kurbanı olan zengin bir adam düşünün.Bundan kurtulmak için büyük paralar vermeye razıdır, fakat obur isteklerinden vazgeçmeyecektir.Hem zengin ve yapay besinlere olan iştahını doyurmak, hem de sağlıklı kalmak istemektedir.Bu tür bir adam sağlıklı olmaya kesinlikle layık değildir, çünkü sağlıklı bir yaşamın ilk ilkelerini henüz öğrenmemiştir.
Yasal maaşı ödememek için namussuzca işlemler yapan ve daha fazla kâr sağlamak umuduyla çalışanlarının maaşlarını düşüren bir işveren düşünün.Bu tür bir adam kesinlikle refahı hak etmemektedir.Ve kem ünü bakımından hem de varlık bakımından kendisini iflas etmiş bulduğunda, kendi durumunun tek yazarının kendisi olduğunu bilmeden koşulları suçlamaktadır.
Bu üç olayı insanın (neredeyse her zaman bilinçsizce olsa da) kendi koşullarının tek kaynağının yine kendisi olduğunu ve bir yandan iyi sonucu amaçlarken, diğer yandan bu sonuçla çelişkili düşünce ve istekleri teşvik ederek bunun gerçekleşmesini sürekli olarak engellediğini ortaya koymak için örnek olarak verdim.Bu tür olaylar neredeyse sonsuz sayıda çoğaltılıp, çeşitlendirilebilir, fakat buna gerek yoktur.Okuyucu isterse kendi zihninde ve yaşamında düşünce yasalarının işleyişini takip ederek bulabilir.Bu yapılmadan yalnızca dış gerçekler üzerinde mantık yürüterek sonucu izah etmeye çalışmak yanlıştır.
Ancak, koşullar o kadar karmaşıktır, düşüncenin kökleri o kadar derindedir ve mutluluğun şartları bireylerde o kadar çok mevcuttur ki, bir kişinin ruh durumu (kendisi bilse bile) yalnızca hayatının dış çevresel görünümüne bakılarak bir başkası tarafından değerlendirilemez.
Bir insan belli açılardan dürüst olduğu halde bazı mahrumiyetler çekebilir.Bir insan da belli açılardan dürüst olmadığı halde zenginliğe ulaşabilir.
Bu durumu bir insanın belli açıdan dürüst olduğu için başarısız olduğu, veya diğerini belli açıdan dürüst olmadığı için zenginliğe ve refaha ulaştığı şeklinde değerlendirmek, dürüst olmayanın tamamen ahlaksız ve dürüst olmadığını, erdemli olanın da tamamen erdemli olduğunu düşünmenin bir sonucudur.Daha derin bir bilgi ve deneyimin ışığında değerlendirildiğinde böyle bir bakış açısının hatalı olduğu hemen anlaşılır.Dürüst olmayan insan diğerinin sahip olmadığı bazı takdire değer erdemlere sahip olabilir; ve dürüst insan da diğerinde bulunmayan bazı uygunsuz kötü özelliklere sahip olabilir.Dürüst insan dürüst düşüncelerinin ve eylemlerinin sonuçlarını alır; aynı zamanda da kötülüklerinin ortaya çıkardığı acıları taşır.Dürüst olmayan insan da benzer şekilde kendi acılarını ve mutluluğunu taşır.
Bir insanın erdeminden dolayı acı çektiğine inanmak insanoğlunun kibrini okşar.Ancak insan tüm hastalıklı, kötü ve ahlaksız düşünceleri ruhundan kazıyana kadar acılarının iyi değil de kötü niteliklerinin bir sonucu olduğunu bilecek ve ifade edecek durumda değildir.Mükemmelleşme yolunda çalışan bir kişi zihninde ve hayatında kesinlikle adil olan büyük mevcut yasayı keşfeder.
Bu yasa öyle bir yasadır ki sebep sonuç ilişkisinde kesinlikle kötülüğe karşı iyilik, iyiliğe karşı kötülük yoktur.İnsan bu bilgiye sahip olduktan sonra, geçmişteki cehaletine ve körlüğe bakarak, aslında yaşamının adil bir düzende olduğunu ve daima böyle olageldiğini bilir.İyi ya da kötü, geçmişteki tüm deneyimler gelişmekte olan, fakat henüz gelişmemiş olan benliğin adil sonuçlarından başka bir şey değildir.
İyi düşünceler ve eylemler asla kötü sonuçlar getiremez.Kötü düşünceler ve eylemler de asla iyi sonuçlar getiremez.Bu mısırdan mısır dışında bir şey olmayacağını, ısırgandan da ısırgan dışında bir şey olmayacağını söylemekle aynıdır.İnsanlar bu yasayı normal dünyada anlar ve uygularlar; fakat pek az kişi (oradaki işleyişi de aynı derecede basit ve şaşmaz olduğu halde) zihinsel ve manevi dünyada bu adil yasayı anlar ve dolayısıyla, bu değişmez yasayla işbirliği yapmazlar.
Acı çekmek daima belli bir yöndeki yanlış düşünmenin sonucudur.Acı çekmek bireyin kendisiyle ve varlığının yasasıyla uyum içinde olmadığının bir göstergesidir.Acı çekmenin tek ve üstün faydası, gereksiz ve kötü olan her şeyi arıtması ve yakmasıdır.
Saf olan kişi için acı sona erer.Cüruf yok edildikten sonra altını yakmanın anlamı yoktur ve mükemmellik ölçüsünde saf ve aydınlanmış bir varlık acı çekemez.
Bir insanın acıyla karşılaştığı koşullar kendi zihinsel uyumsuzluğunun sonucudur.Bir insanın mutlulukla karşıladığı koşullar ise kendi zihinsel uyumunun sonucudur.Doğru düşüncenin ölçüsü maddi varlıklar değil, mutluluktur.Yanlış düşüncenin ölçüsü de maddi varlıklara sahip olmamak değil, perişanlıktır.Bir insan lanetlenmiş olduğu halde zengin olabilir; mutlu olduğu halde yoksul olanlar da vardır.Mutluluk ve zenginlik ancak zenginlik doğru ve akıllıca kullanıldığı zaman bir araya gelebilir.Bunun yanında yoksul olan bir insan da kendi payına düşeni adaletsizce yüklenmiş bir yük gibi gördüğünde perişanlığa gömülür.
Fakirlik ve düşkünlük, perişanlığın iki uç noktasıdır.Her ikisi de aynı derecede anormaldir ve zihinsel bozukluğun sonucudur.Bir insan mutlu, sağlıklı ve başarılı olmadıkça doğru düzende değildir; ve mutluluk, sağlık ve başarı da çevresindekilerle birlikte insanın içiyle dışının uyumlu şekilde ayarlanmasının bir sonucudur.
Bir insan sızlanıp küfretmeyi bıraktığında insan olmaya başlar ve yaşamını düzenleyen gizli adaleti aramaya başlar.Ve zihnini bu düzenleyici etkene uygun hale getirir.İçindeki durumun nedeni olarak başkalarını suçlamayı bırakır.Kendisini güçlü ve asil düşüncelerle geliştirir.İçindeki güçleri ve imkanları keşfederek koşullara karşı çıkmayı bırakıp, aksine onları kendisinin daha hızlı ilerlemesine yardımcı araçlar olarak kullanmaya başlar.
Evrendeki hakim ilke karmaşa değil, yasadır; adaletsizlik değil, adalet yaşamın ruhu ve maddesidir.Dünyanın ruhsal idaresini biçimlendiren ve hareket veren kuvvet ahlaksızlık değil, doğruluktur.Bu durumda, evrenin doğruluğunu bulmak için insanın kendisini düzeltmesi gerekir.Ve kendisini düzeltme süresi boyunca, düşüncelerini diğer kişilere ve şeylere doğru değiştirdikçe, diğer kişilerin ve şeylerin de kendisine doğru değişeceğini görecektir.
Bu gerçeğin kanıtı her insanın içindedir, dolayısıyla kişinin sistematik olarak kendisini inceleyerek kolay bir araştırma yapmasıyla açığa çıkar.Düşüncelerini köklü şekilde değiştiren insan bu değişimin yaşamının maddi koşulları üzerinde sağlayacağı hızlı dönüşüme şaşıracaktır.İnsanlar düşüncenin gizli tutulabileceğini zannederler, fakat tutulamaz.Düşünceler hızla alışkanlıklarda belirginleşir ve alışkanlıklar da çevresel şartlarda somutlaşır.
Kaba düşünceler sarhoşluk ve şehvet alışkanlıklarında belirginleşir ve bunlar da yoksulluk ve hastalık şartlarında somutlaşır.Her türlü kötü düşünce güçsüzleştirici ve kafa karıştırıcı alışkanlıklarda belirginleşir ve bunlar da dikkat dağıtıcı ve olumsuz şartlarda somutlaşır.Korku, şüphe ve kararsızlık düşünceleri güçsüz, mertçe olmayan ve kararsız alışkanlıklarda belirginleşir ve bunlar da başarısızlık, fakirlik ve kölece bağımlılık şartlarında somutlaşır.Tembel düşünceler temiz ve dürüst olmama alışkanlıklarında belirginleşir ve bunlar da kirlilik ve fakirlik şartlarında somutsuzlaşır.Nefret dolu ve kınayıcı düşünceler suçlama ve şiddet alışkanlıklarında belirginleşir ve bunlar da zarar ve eziyet şartlarında somutlaşır.Her tür bencil düşünce yalnız kendi çıkarını gözeten alışkanlıklarda belirginleşir ve bunlar da acı verici şartlarda somutlaşır.
Öte yandan, her tür güzel düşünce zarafet ve nezaket alışkanlıklarında belirginleşir ve bunlar da hoş ve neşeli şartlarda somutlaşır.Temiz düşünceler ılımlılık ve kendi kendini kontrol etme alışkanlıklarında belirginleşir ve bunlar da dinginlik ve huzur şartlarında somutlaşır.
Cesaret, kedine güven ve kararlılık düşünceleri mertçe alışkanlıklarda belirginleşir ve bunlar da başarı, bolluk ve özgürlük şartlarında somutlaşır.Enerjik düşünceler temizlik ve çalışkanlık alışkanlıklarında belirginleşir ve bunlar da hoşnutluk şartlarında somutlaşır.Yumuşak ve bağışlayıcı düşünceler yumuşak başlılık alışkanlıklarında belirginleşir ve bunlar da koruyucu ve kollayıcı şartlarda somutlaşır.Sevgi dolu ve bencil olmayan düşünceler kesin ve sonsuz refah ve gerçek zenginlik şartlarında somutlaşır.
Belli bir düşünce silsilesi, ister iyi ister kötü olsun, mutlaka karakter ve koşullar üzerindeki sonuçlarını ortaya koyacaktır.Bir insan doğrudan koşullarını seçemez, fakat düşüncelerini seçebilir ve böylece, dolaylı fakat kesin bir şekilde koşullarını biçimlendirebilir.
Doğa herkesin en fazla üzerinde durduğu düşüncelerin yerine getirilmesinde yardımcı olur ve hem iyi hem de kötü düşüncelerin en hızlı şekilde su yüzüne çıkmasını sağlayacak fırsatlar sunar.
Bir insan kötü düşüncelerinden vazgeçtiği zaman tüm dünya ona karşı yumuşayacak ve ona yardım etmeye hazır olacaktır.
Güçsüz ve hastalıklı düşüncelerini bir kenara bıraktığında, güçlü kararlarına yardımcı olacak fırsatlar her yandan karşısına çıkacaktır.İyi düşünceler üzerinde durduğunda, kötü kader onu perişanlığa ve utanca boğmayacaktır.Dünya sizin kaleydoskopunuzdur ve birbirini izleyen her an size sunduğu farklı renk kombinasyonları da sizin sürekli hareket halindeki düşüncelerinizin mükemmel şekilde uyarlanmış resimleridir.

                        Ne olmak isterseniz onu olursunuz;
                    Bırakın başarısızlık bulsun yanlış tatminini
                          O zavallı sözcük olan “çevre”de,
                         Ancak ruh onu reddeder özgürce.

                      Zamanın hakimidir ve mekanın fatihi;
                        Sindirir o kibirli düzenbazı, Talihi,
                          Ve verir zorba Koşula emrini
                   Tacını çıkart ve al bir hizmetçinin yerini.

                    İnsan İradesi, o görünmeyen kuvet,
                              Evladı ölümsüz Ruhun,
                           Açabilir yolunu her amacın,
                      Girse de araya duvarlar ve granit.

                 Geç gelse de kalkışmayın sabırsızlanmaya,
                             Bekleyin anlayana kadar;
                      Ne zaman ki ruh yücelip hükmeder,
                  O zaman hazırdır Tanrı isteneni yapmaya.

3-DÜŞÜNMENİN SAĞLIK VE BEDEN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Beden, zihnin hizmetçisidir.İster bilerek seçilmiş olsun, isterse otomatikman ifade edilsin, zihnin işlemlerine aynen uyar.Kötü düşüncelerin barındırılması üzerine beden hızla hastalığa ve güçten düşmeye başlar; hoş ve güzel düşüncelerin hakim olması halinde ise, gençlik ve güzellikle bezenir.
Hastalık ve sağlığın da, koşullar gibi, kökenleri düşüncede yatar.Hastalıklı düşünceler kendilerini hastalıklı bir bedenle ifade ederler.Korku düşüncelerinin bir insanı bir mermi kadar hızlı öldürdüğü bilinmektedir ve bu tür düşünceler daha yavaş olsa da aynı kesinlikle sürekli olarak binlerce insanı öldürmektedirler.Hastalık korkusuyla yaşayan insanlar hastalığa yakalanırlar.Endişe hızla tüm bedenin moralini çökertir ve onu hastalığa karşı savunmasız hale getirir; kötü düşünceler de fiziksel olarak gerçekleştirilmeseler bile kısa sürede sinir sistemini mahvederler.
Güçlü iyi ve mutlu düşünceler bedene dinçlik ve güzellik kazandırırlar.Beden, kendisini etkileyen düşüncelere hemen cevap veren hassas ve plastik bir enstrümandır ve düşünme alışkanlıkları onun üzerinde iyi ya da kötü şekilde etkilerini göstereceklerdir.
Temiz olmayan düşünceleri savunmadıkları sürece insanlar temiz olmayan zehirlenmiş kan taşımaya devam ederler.Temiz bir yaşam ve temiz bir beden, temiz bir kalpten doğar.Kirli bir zihinden kirli bir yaşam ve bozulmuş bir beden ortaya çıkar.Düşünce eylemin, yaşamın ve ifadenin pınarıdır; pınarı temizlerseniz hepsi temiz olacaktır.
Beslenme düzeninin değiştirilmesi, düşüncelerini değiştirmeyen bir insana yardımcı olmayacaktır.Bir insan düşüncelerini saflaştırdığı zaman artık saf olmayan besinlere istek duymaz.
Temiz düşünceler temiz alışkanlıklar getirir.Bedenini yıkamayan sözde aziz, aziz değildir.Düşüncelerini güçlendiren ve arındıran kişinin kötü niyetlileri dikkate almasına gerek yoktur.
Eğer bedeninizi mükemmelleştirmek istiyorsanız, zihninizi koruyun.Eğer bedeninizi yenilemek istiyorsanız, zihninizi güzelleştirin.Kin, kıskançlık, hayal kırıklığı ve umutsuzluk düşünceleri bedenden sağlığını ve letafetini çalarlar.Aksi bir yüz şans eseri ortaya çıkmaz; aksi düşüncelerin sonucudur.Görüntüyü bozan çizgiler aptallık, ihtiras ve kendini beğenmişlik tarafından çizilmişlerdir.
Doksan altı yaşında olup, bir kız çocuğunun canlı, masum yüzüne sahip olan bir kadın tanıyorum.Orta yaşın oldukça altında olup yüzü düzenli çizgilerle bölünmüş bir adam da tanıyorum.Birisi tatlı ve neşeli bir mizacın sonucudur; diğeri ise ihtiras ve tatminsizliğin sonucudur.
Nasıl ki havanın ve güneş ışığının odalarınıza serbestçe girmesine izin vermeden güzel ve sağlıklı bir eviniz olamazsa, güçlü bir beden ve canlı, mutlu ya da huzurlu bir yüz ifadesi de ancak neşe, iyi niyet ve huzur düşüncelerinin zihne serbestçe kabul edilmesi sonucunda elde edilir.
Yaşlıların yüzlerinde sempatinin, bazılarında güçlü ve saf düşüncenin oluşturduğu çizgiler vardır ve bazılarının yüzleri de ihtirasla şekillenmiştir; kim bunları ayırt edemez ki?
Erdemli şekilde yaşamış olanlarda yaş batan güneş gibi sakin, huzurlu ve olgundur.Kısa zaman önce bir filozofu ölüm döşeğinde gördüm.Tıpku yaşadığı zamanki gibi tatlı ve huzur içinde öldü.
Bedenin hastalıklarını yok etmek için neşeli düşünceler gibi bir doktor yoktur; keder ve üzüntünün gölgelerini dağıtmak için de iyi niyet gibi bir rahatlatıcı yoktur.Sürekli olarak kötü niyet, alaycılık, şüphe ve kıskançlık düşünceleriyle yaşamak, insanın kendi yaptığı hapishanede kapalı kalması demektir.Öte yandan, her şeyin iyisini düşünmek, her şeye neşeyle yaklaşmak, her şeyin içindeki iyiliği bulmak için azimle öğrenmek; bu tür bencil olmayan düşünceler cennetin giriş kapılarıdır; ve her yaratığa karşı barış düşünceleri barındırmak, bu düşüncelerin sahibine bol bol huzur getirecektir.

4- DÜŞÜNMENİN AMAÇLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Düşünce amaçla ilişkilendirilmedikçe, akıllıca bir beceri değildir.Çoğunluk düşüncenin sesinin yaşam okyanusunda “sürüklenmesine” izin verir.Amaçsızlık kötü bir alışkanlıktır ve felaketle yıkımın açığından geçmek isteyenler için bu sürüklenme devam etmemelidir.
Yaşamlarında temel bir amacı olmayanlar küçük sıkıntılar, korkular, sorunlar ve kendine acımalar için kolay bir avdırlar ve bunların tümü (farklı bir yoldanda olsa) kasıtlı olarak planlanmış kötülükler kadar kesin şekilde başarısızlığa, mutsuzluğa ve kayba yol açan güçsüzlüğün göstergeleridir, çünkü güçle gelişen bir evrende güçsüzlük ayakta kalamaz.
Bir insan yüreğinde meşru bir amaç tasarlamalı ve onu gerçekleştirmek üzere yola çıkmalıdır.Bu amacı düşüncelerinin merkez noktası haline getirmelidir.O zamanki özelliğine bağlı olarak bu ruhsal bir ideal ya da dünyevi bir amaç biçimini alabilir.
Hangisi olursa olsun, düşünce gücü sebatla ortaya koyulan hedefin üzerine odaklanmalıdır.İnsan bu amacı başlıca görevi haline getirmeli ve kendisini onun elde edilmesine adamalı, düşüncelerinin geçici isteklere, özlemlere ve hayallere kaymasına izin vermemelidir.Bu, kendi kendine hakim olmanın ve düşünce yoğunlaştırmanın büyük yoludur.Amacını gerçekleştirmek konusunda defalarca başarısız olsa bile -ki güçsüzlük alt edilene böyle olması gerekir- kazandığı karakter sağlamlığı onun gerçek başarısının ölçüsü olacak ve bu gelecekteki gücü ve zaferi için yeni bir başlangıç noktası olacaktır.
Büyük bir amacı kavramaya hazır olmayanlar, düşüncelerini ne kadar önemsiz görünse bile görevlerinin hatasız yerine getirilmesi üzerinde yoğunlaştırmalıdırlar.Ancak bu şekilde düşünceler toparlanıp odaklanabilir ve kararlılıkla enerji geliştirilebilir.Bu gerçekleştirildikten sonra, başarılamayacak hiçbir şey yoktur.
Kendi güçsüzlüğünün farkında olan ve bu gerçeğe -gücün ancak çaba ve çalışmayla geliştirilebileceğine- inanan en güçsüz ruh bile bu inançla hemen çaba sarf etmeye başlayacaktır.Ve çaba üstüne çaba, sabır üstüne sabır ve güç üstüne güç ekleyerek asla gelişimini durdurmayacak ve en sonunda son derece güçlü bir hale gelecektir.
Nasıl ki bedensel açıdan güçsüz olan bir insan dikkatli ve sabırlı bir eğitimle kendisini güçlendirebilirse, güçsüz düşüceleri olan bir insan da doğru düşünme konusunda çalışarak onları güçlendirebilir.
Amaçsızlığı ve güçsüzlüğü bir kenara bırakıp kararlı şekilde düşünmeye başlamak, başarısızlığı yalnızca başarıya giden yollardan biri olarak kabul eden güçlüler arasına katılmak demektir.Tüm koşulların kendilerine hizmet etmesini sağlayanların, güçlü düşünenlerin, korkusuzca girişimde bulunanların ve ustaca başarı sağlayanların arasına katılmak demektir.
Amacını tasarladıktan sonra, bir insan bunun başarılması için zihinsel olarak düz bir yol çizmeli, sağa ya da sola bakmamalıdır.Şüpheler ve korkular dikkatle bir kenara atılmalıdır.Bunlar çabanın düz çizgisini eğik, etkisiz, faydasız hale getirerek kıran bozucu unsurlardır.Şüphe ve korku düşünceleri asla bir şey başaramazlar.Daima başarısızlığa yol açarlar.
Şüphe ve korku sessizce sokulduğunda kararlılık, enerji, başarma gücü ve tüm güçlü düşünceler sona erer.
Başarma isteği, başarabileceğimiz bilgisinden kaynaklanır.Şüphe ve korku, bilginin büyük düşmanlarıdır ve onları teşvik eden, onları öldürmeyen kişi her basamakta kendisini engeller.
Şüpheyi ve korkuyu yenen kişi, başarısızlığı da yenmiştir.Her düşüncesi güçle birleşiktir ve tüm güçlükler cesurca karşılanıp yenilir.Amaçları mevsime uygun şekilde ekilmiştir ve çiçek açıp zamanından önce yere düşmeyen meyveler verir.
Korkusuzca amaçla birleşen düşünce, yaratıcı güce dönüşür.Bunu bilen kişi, bir yığın tereddütlü düşünce ve değişken duygudan daha yüksek ve güçlü bir şeye dönüşmeye hazırdır.Bunu yapan kişi, zihinsel güçlerinin biliçli ve akıllı kullanıcısı haline gelmiştir.

5- BAŞARIDA DÜŞÜNMENİN ETKİSİ

Bir insanın başardığı ve başaramadığı her şey doğrudan kendi düşüncelerinin sonucudur.Denge kaybının tamamen yok olmak anlamına geleceği adil şekilde düzenlenmiş bir evrende, bireysel sorumluluk mutlak olmalıdır.Bir insanın güçsüzlüğü ve gücü, temizliği ve kötülüğü başkasına değil, kendisine aittir.Bunları başkası değil, kendisi geliştirmiştir; ve bunlar kendisi tarafından değiştirilebilir, asla bir başkası tarafından değil.İçinde bulunduğu mevcut durumu da başkasına değil, kendisine aittir.Acıları ve mutlulukları içinde gelişir.Nasıl düşünürse, öyledir; ve aynı şekilde düşünmeye devam ettiği sürece öyle kalır.
Güçlü bir insan, güçsüz bir insan kendisine yardım edilmesini istemediği sürece ona yardım edemez.Ve istediği zaman bile kendi kendisine güçlenmelidir.Kendi çabalarıyla diğer adamdaki beğendiği gücü geliştirmelidir.İnsanın kendi durumunu kendisinden başkası değiştiremez.
İnsanlar arasında “Pek çok insan, bir kişinin baskıcı olmasından dolayı köledir; baskıcıdan nefret edelim!” şeklinde düşünmek ve konuşmak yaygındır.Fakat artan az sayıda insan arasında bu değerlendirmeyi tersine çevirip, “Pek çok insan köle olduğu içinbir kişi baskıcı olur; köleleri hor edelim” deme eğilimi vardır.
Gerçek şudur ki, hem baskıcı olanlar hem de köleler cehalette işbirliği yapmaktadırlar ve birbirlerine acı veriyor gibi görünseler de, gerçekte kendilerine acı vermektedirler.Ancak mükemmel bir bilgi, baskı altında olanların güçsüzlüğündeki ve baskıcının yanlış uygulanan gücündeki eylem yasasını algılar.Her iki durumun karşı karşıya olduğu acıyı gören mükemmel bir sevgi hiçbirisini kınamaz; mükemmel bir merhamet ise hem baskıcıya hem de baskı altındakilere kucak açar.Güçsüzlüğü yenmiş ve tüm bencil düşünceleri bir kenara bırakmış olan kişi ne baskıcı ne de baskı altındakiler arasındadır.O özgürdür.
Bir insan ancak düşüncelerini yükselterek yükselebilir, galip gelebilir ve başarılı olabilir.Ancak düşüncelerini yükseltmeyi reddederek güçsüz, umutsuz ve sefil kalabilir.
Bir insanın maddi şeyler bile olsa herhangi bir şeyi başarması için, önce düşüncelerini kölesel hayvani yoksunluktan yükseltmesi gerekir.Başarılı olmak için mutlaka tüm hayvansal düşüncelerden ve bencillikten vazgeçmek şart değildir, fakat en azından bir bölümü feda edilmelidir.İlk düşüncesi hayvani zevk olan bir insan açık düşünüp sistemli planlama yapamaz.Gizli kaynaklarını bulup geliştirememiştir ve herhangi bir girişimde başarısız olacaktır.Düşüncelerine insani şekilde hakim olmaya başlamamış olduğu için, ilişkilerine hakim olacak ve ciddi sorumluluklar kabul edecek durumda değildir.Bağımsız hareket etmeye ve tek başına ayakta durmaya uygun değildir.Fakat onu yalnızca kendi seçtiği düşünceler sınırlamaktadır.
Fedakarlık olmadan ilerleme ya da başarı olamaz.Bir insanın maddi başarısı karmaşık hayvani düşüncelerini feda edip kendisini planlarının geliştirilmesine ve kararlılığıyla kendi başına ayakta durabilmesinin güçlendirilmesine bağlıdır.Düşüncelerini ne kadar yükseltirse, başarısı o kadar büyük olacak ve gerçekleştirdikleri o kadar mutluluk verici ve kalıcı olacaktır.
Yalnızca yüzeysel olarak bazen öyleymiş gibi görünse de, evren açgözlü, sahtekar ve kötüden yana değildir.Dürüst, yüce gönüllü ve erdemli olana yardım eder.Asırlardır tüm büyük öğretmenler bunu değişik şekillerde söylemişlerdir; ve bunu kanıtlamak ve bilmek için insanın düşüncelerini yükselterek kendisini sürekli olarak daha erdemli kılması yeterlidir.
Zihinsel başarılar, doğadaki bilginin ya da güzelin ve gerçeğin aranmasına adanan düşüncenin sonucudur.Bu tür başarılar bazen kibir ve hırsla bağlantılı olabilir, fakat bu özelliklerin sonucu değildirler.Uzun ve yorucu çabaların, saf ve bencil olmayan düşüncelerin doğal sonucudurlar.
Ruhsal başarılar, kutsal isteklerin tamamlanmasıdır.Sürekli olarak asil ve yüce düşünceleri düşünerek yaşayan, saf ve başkalarını düşünen her şey üzerinde duran kişi, güneşin tepeye ulaşacağı ve ayın dolunay olacağı kadar kesin şekilde karakter açısından akıllı ve asil olacak, etki ve mutluluk konumuna yükselecektir.Her tür başarı çabanın krallığı düşüncenin taçlandırılmasıdır.
Kendi kendine hakim olma, kararlılık, saflık, dürüstlük ve iyi yönlendirilmiş düşünce ile insan yükselir.Hayvanilik, tembellik, bozulma ve düşünce karışıklığı ile de alçalır.
Bir insan dünyada büyük bir başarı elde edebilir, hatta ruhsal alemde yüce düşüncelere yükselebilir ve kibirli, bencil ve kötü düşüncelerin kendisine hakim olmasına izin vererek yeniden güçsüzlüğe ve sefalete düşebilir.
Doğru düşünce ile kazanılan zaferler ancak dikkatli olmakla muhafaza edilebilirler.Çoğu insan başarı sağlanınca kendisini bırakır ve hızla başarısızlığa düşer.
İş, akıl ya da ruh dünyasında olsun, tüm başarılar kesin şekilde yönlendirilen düşüncenin sonucudur.Tümü için aynı yasa geçerlidir ve aynı yöntemle elde edilirler.Tek fark elde edilecek araçtır.
Az şey başarmak isteyen kişinin az şey feda etmesi gerekir; çok şey başarmak isteyen kişininse çok şey feda etmesi gerekir.Büyük başarılar elde etmek isteyen kişi çok büyük fedakarlıkta bulunmalıdır.

6-HAYALLER VE İDEALLER

Hayalciler, dünyanın kurtarıcılarıdır.Görünen dünyayı nasıl görünmeyen dünya ayakta tutuyorsa, insanlar da tüm dertleri, günahları ve kirli işlerinde münzevi hayalcilerin güzel hayalleri ile desteklenmektedir.İnsanlık hayalcilerini unutamaz; onların ideallerinin sönmesine ve ölmesine izin veremez; onların içide yaşar; onları bir gün göreceği ve bileceği gerçekler olarak bilir.
Besteciler, heykeltıraşlar, ressamlar, şairler, ruhani liderler, bilgeler -bunlar diğer dünyanın yapımcıları ve cennetin mimarlarıdır.Dünya, onlar yaşamış oldukları için güzeldir.Onlar olmasa, çalışan insanlık yok olurdu.
Yüreğinde güzel bir hayal, yüce bir ideal yaşatan insan bir gün onu gerçekleştirecektir.Kolomb başka bir dünyanın hayalini yaşatmış ve onu keşfetmiştir.Kopernik çok sayıda dünya ve daha geniş bir evren hayalini geliştirmiş ve onu açığa çıkartmıştır.Buda da lekesiz güzellik ve mükemmel huzurdan oluşan ruhsal bir dünya hayalini taşımış ve o dünyaya girmiştir.
Hayallerinizi, ideallerinizi yaşatın.Yüreğinizdeki müziği, zihninizde biçimlenen güzelliği, en saf düşüncelerinizi kaplayan hoşluğu yaşatın.Çünkü tüm keyifli durumlar, nefis ve çevre onlarla yeşerecektir; eğer onlara sadık kalırsanız, sonunda dünyanız onlardan inşa edilecektir.
Arzulamak elde etmektir; istemek başarmaktır.İnsanın en adi arzuları tamamen tatmin edilip, en temiz istekleri güçsüzlükten sürünmeli midir? Yasa bu değildir.Böyle bir durum asla gerçekleşemez, “istemeli ve anlamalısınız”.
Yüce hayaller kurun ve siz hayal ettikçe hayal ettiğiniz şey olursunuz.Hayaliniz, bir gün olacağınız şeyin vaadidir; idealiniz ise sonunda ortaya çıkaracağınız şeyin kehanetidir.
En büyük başarı bile ilk başta ve bir süreliğine bir hayaldi.Meşe, palamudun içinde uyur; kuş, yumurtanın içinde bekler.Ve bir ruhun en yüksek hayalinde bir uyandırma meleği kıpırdanır.Hayaller, gerçeklerin fideleridir.
Koşullarınız elverişsiz olabilir, fakat bir ideal belirleyip ona ulaşmak için çok çaba gösterdiğinizde öyle kalmayacaklardır.Onların içinde hareket edemez ve onlar olmadan sabit duramazsınız.Yoksulluk ve çalışmadan dolayı ağır yük altında olan bir genç düşünün.Sağlıksız bir atölyede uzun saatler boyunca kapalı kalmaktadır; eğitimsizdir ve incelik sanatlarından yoksundur.Fakat daha iyi şeyler hayal etmektedir.Zeka ya da incelik, zarafet ve güzellik hayal etmektedir.Hayatının ideal durumunu tasarlamakta ve zihinsel olarak inşa etmektedir.Daha büyük bir özgürlük ve daha geniş bir kapsam onu içine alır; huzursuzluk onu eyleme sevk eder ve tüm boş zamanlarını ve imkanlarını gizli kalmış güçlerinin ve kaynaklarının geliştirilmesinde kullanır.Çok kısa sürede zihni o kadar değişir ki, atölyeye daha fazla sığamaz.Orası zihnindekilerle o kadar uyumsuzdur ki, bir giysinin fırlatılıp atılması gibi hayatından çıkar.Ve büyüyen güçlerinin kapsamına uyan fırsatların gelişmesiyle, onu tamamen geride bırakır.Yıllar sonra bu genci yetişkin bir adam olarak görürüz.Zihnin belli kuvvetlerine o kadar hakim olmuştur ki, dünya çapında bir etkiye ve neredeyse eşsiz bir güce sahiptir.Ellerinde dev sorumlulukların iplerini tutmaktadır; konuşmaları ve yaşantısı değişmiştir; erkekler ve kadınlar onun sözlerini alıp, karakterlerini yeniden biçimlendirmektedirler.Güneş gibi, çevresinde sayısız kaderin döndüğü sabit ve parlak bir merkez haline gelmiştir.O artık gençlik hayalini gerçekleştirmiştir.İdealiyle bütünleşmiştir.
Ve siz de ister kötü, ister güzel, isterse her ikisinin bir karışımı olsun, yüreğinizin hayalini (yalnızca istek değil) gerçekleştireceksiniz; çünkü daima gizliden gizliye en fazla sevdiğiniz şeye doğru çekileceksiniz.Ellerinize düşüncelerinizin tam sonucu verilecek.Kazandığınız şeyi alacaksınız; ne fazla ne eksik.Mevcut ortamınız ne olursa olsun, düşüncelerinizle -hayalinizle, idealinizle- düşecek, olduğunuz yerde kalacak ya da yükseleceksiniz.Hakim arzunuz kadar küçülecek, egemen istediğiniz kadar büyüyeceksiniz.
Bir şeylerin kendini değil de yalnızca görünen etkilerini arayan düşüncesiz, cahil ve tembel kişiler uğur, talih ve şanstan bahsederler.Zengin olan bir insan gördüklerinde, “Ne akdar şanslı!” derler.Zekasını geliştiren birisini gözlemleyip, “Her şey ne kadar lehinde!” diye haykırırlar.Ve başka birisinin aziz karakterini ve geniş etkisini görüp, “Nasıl da şans ona yardım ediyor!” derler.Bu insanların deneyimlerini kazanmak için karşılaştıkları deneme ve yanılmaları ve mücadeleleri görmezler.Onların yaptıkları fedakarlık, gösterdikleri korkusuz çabalar, yenilmez gibi görünenin üstesinden gelmek ve yüreklerindeki hayalleri gerçekleştirmek için taşıdıkları inanç konusunda hiç fikirleri yoktur.Karanlığı ve ıstırapları bilmezler; yalnızca ışığıve mutluluğu görüp buna “uğur” derler.Uuzun, yorucu yolculuğu görmeden, yalnızca keyifli amacı fark ederler ve buna “iyi talih” derler.Süreci anlamadan, yalnızca sonucu kavrarlar ve buna “şans” derler.
Tüm insan işlerinde çabalar ve sonuçlar vardır.Çabanın güçlülüğü, sonucun ölçüsüdür.Değişiklik değil.Yetenekleri güçler, maddi, zihinsel ve ruhsal servetler çabanın meyveleridir.Bunlar tamamlanmış düşünceler, başarılmış hedefler, gerçekleştirilmiş hayallerdir.
Zihninizde yücelttiğiniz hayal, yüreğinizde taçlandırdığınız ideal her ne ise, hayatınızı bunlarla inşa edersiniz; bunlar olursunuz.

7-HUZUR

Zihnin sükuneti, bilgeliğin güzel mücevherlerinden birisidir.Kendine hakim olma konusundaki uzun ve sabırlı bir çabanın sonucudur.Bunun varlığı, olgunlaşmış deneyimlerin ve düşünce yasalarına ve işleyişlerine ilişkin vasatın üzerinde bir bilginin göstergesidir.
Bir insan, kendisinin düşünceyle gelişen bir varlık olduğunu anladığı ölçüde huzura kavuşur.Çünkü bu bilgi diğer şeylerin de düşüncenin sonucu olarak anlaşılmasını gerektirir ve insan doğru bir anlayış geliştirip nesneler arasındaki iç ilişkilerin sebep ve sonuç ilişkisi olduğunu giderek daha net gördükçe telaşlanmayı, öfkelenmeyi, üzülmeyi ve mutsuz olmayı bırakır.Dengeli, sabit ve sakin olur.
Kendisini nasıl idare edeceğini öğrenmiş olan sakin insan, kendisini başkalarına nasıl adapte edeceğini de bilir.Onlar da bunun karşılığında onun ruhsal gücü önünde saygıyla eğilirler.Ondan bir şeyler öğrenebileceklerini ve ona güvenebileceklerini hissederler.
Bir insan ne kadar sakin olursa, başarısı, etkisi ve iyilik yapma gücü o kadar artar.Sıradan bir tüccar bile kendine hakim olmayı ve soğukkanlılığını geliştirdikçe işteki başarısının arttığını görecektir, çünkü insanlar her zaman hak tanır ve tutumlu birisiyle iş yapmayı tercih ederler.
Güçlü, sakin bir insan her zaman sevilir ve saygı görür.Kurak topraklarda gölge veren bir ağaç ya da fırtınada siper olan bir kaya gibidir.Sakin bir kalbi, yumuşak huylu, dengeli bir yaşamı kim sevmez? Bu mutluluklara sahip olan kişiler için yağmur yağması ya da güneş açması veya değişiklikler olması fark etmez, çünkü onlar her zaman huzurlu ve sakindirler.Huzur olarak adlandırdığımız mükemmel karakter dengesi kültürün son dersidir.Yaşamın çiçek açısı, ruhun meyve verişidir.Bilgelik kadar kıymetlidir -som altından daha hoştur-Yalnızca para peşinde koşmak, huzurlu bir yaşamla karşılaştırıldığında çok önemsiz kalır.Huzurlu bir yaşam doğruluk okyanusunda, dalgaların altında, fırtınaların ulaşamayacağı yerde, Ebedi Sükunette süren bir yaşamdır!
Yaşamlarını alt üst eden, patlayan mizaçlarıyla tatlı ve güzel olan her şeyi harabeye çeviren, karakterlerinin dengesini bozan ve husumet yaratan ne çok insan tanırız! Mesele, insanların büyük çoğunluğunun kendilerine hakim olamadıkları için yaşamlarını mahvedip mutluluklarını lekeledikleridir.Hayatımızda dengeli, olgunlaşmış bir karakterin özelliği olan mükemmel özgüvene sahip olan ne kadar az kişiyle karşılaşırız!
Evet, insanlık kontrolsüz ihtirasla dalgalanır, zapt edilemeyen üzüntüyle karışır, endişe ve şüpheyle sürüklenir.Ancak bilge insan, düşünceleri kontrollü ve saf olan bir insan ruhun rüzgarlarının ve fırtınalarının kendisine itaat etmesini sağlayabilir.
Her nerede ve her ne koşul altında yaşıyorsanız yaşayın, fırtınanın fırlatıp attığı ruhlar şunu mutlaka öğrenin: Yaşam okyanusunda mutluluk adaları gülümsemektedir ve ideallerinizin güneşli kumsalı sizin gelişinizi beklemektedir.Ellerinizi düşüncenizin dümeni üzerinde sıkı tutun.Ruhunuzun derinliklerinde hakim olan Efendi yatmaktadır; fakat uykudadır; Onu uyandırın.Kendine hakim olmak güçlülüktür.Doğru düşünce ustalıktır.Sükunet güçtür.Yüreğinize şunu söyleyin: “Huzurlu ol.Sakinleş!” 


Düşünce Gücü

Bir şeyi istemekle, elde etmek arasında çok mu fark vardır? Hayatlarında hep “başarı” ile anılanlar tarafından bunun yanıtı hep “hayır” olmuş. Şiddetli isteyen herkes dileğine kavuşabilir, yeter ki hayatını ona göre programlasın. Bir şeye ulaşma isteğiniz ne kadar güçlüyse, ona ulaşabilme enerjiniz de o kadar büyük olur. ”Düşünce gücü”yle, istediğinizi ayaklarınıza kadar getirebilirsiniz..
Düşüncenizi ne derece kullanıyorsunuz. En önemlisi düşüncelerinize ne kadar güveniyorsunuz. Bir şeyi "isterken" nasıl bir samimiyetle istiyorsunuz. Veya problemlerden kurtulmak isteyen biri için de sorabiliriz  bu soruyu. Yaşadığınız sorunlarından kurtulmayı ne derece samimiyetle istiyorsunuz?  Evet, bir şeyi gerçek anlamda ve yürekten istemekten söz ediyoruz. Bir sıkıntıdan kurtulmak isterken ne derece “düşünce gücü”nden yararlanıyorsunuz.

Stres, korku ve kaygı gibi  üstesinden gelinemeyen durumlarda da uzmanlar, buna çare olarak, “düşünce gücü”nden yararlanmayı tavsiye ediyorlar. “Olumsuzluklara razı olmayın, her koşulda yapabilecek iyi bir şeyin olduğuna inanmak gerekir" diyorlar.  Aslında inançsızlık zayıflıktan iline gelir. .  “Büyük Düşünmenin  Büyüsü” adlı kitabında yazar  Dr. David J. Schwartz’ın ilginç bir saptaması var:  “Benim en büyük zayıflığım nedir diye hiç kendinize sordunuz mu” diye bir soru yöneltiyor yazar ve ekliyor: “Belki insanların en büyük zayıflığı kendilerini layık görememeleridir. Yetersizliklerimizi bilmek iyi bir şeydir çünkü bu bize  kendimizi hangi alanda geliştirebileceğimizi gösterir. Ama sadece olumsuz yanlarımızı bilirsek çıkmadayız demektir.  Değerimizi çok küçülür”

Doğa yasaları

Hayatınızdaki hedefe koyduğunuz bir basamağa ulaşmayı ya da  bir çok sorundan kurtulmayı istiyorsanız, beyninizi yönetmeyi, düşüncelerinizi değiştirmeyi  öğrenmek mümkün. Hiçbir sorunun çözümsüz olmadığını ve her şeyin insanda saklı olduğunu unutmayın. Doğa yasaları öyle konumlanmış ki, bir şeyi büyük bir güçle istediğinizde, bunun gerçekleşmesi için inanılmaz şekilde gelişmeler üst üste gelebilir.  İçinde yaşadığımız kozmik sistemde, bütün  güç ilişkileri bu yasaya dayanır aslında. Bir şeyi şiddetle istemek  manevi gücü besleyen çok önemli bir kaynak. İşte bir düşünürün bu çerçevede söyledikleri: "Duygularınızın şiddetini bilseydim gelecekte atacağınız adımların büyüklüğünü de size söyleyebilirdim."

Bu gerçekten doğru. Ama bizler, nefretlerimizi veya korkularımızı büyütmekten fırsat bulup da istediklerimize yoğunlaşamıyoruz. . İstesek bile bunun dozajı cılız kalıyor. Ve bir çok insan da “imkansız”, “zor”  gibi sözlerle beynine olumsuz frekansları  yüklüyorlar.  Şunu unutmayın, bir şeyi ne kadar çok  arzularsanız, ona ulaşmak için ihtiyacınız olan enerjiniz o kadar büyür. Fakat bu istek  uykuları  kaçıracak, rüyalara girecek kadar güçlü olmalı. Ancak şunun da altını çizmek gerekir: Bir şeyi çok isteyen, gemileri yakmalı ve geriye dönmemek için kendine söz vermeli, hatta geriye dönüşü imkansız kılmalı. Şiddetle bir şeyi sadece istemek yetmiyor elbette. Başta da söylediğimiz gibi ona inanıp, onu almaya hazır  bir inanç içinde olmalısınız.

Ne ekersen onu biçersin

Peki diyelim ki, bu isteğiniz beyninizde netleşti. Asıl olarak ona ulaşmak için nelere katlanacağınızı bilmenizin önemi de büyük... Harcayacağınız emek ne  düzeyde olacak, ne kadar zaman harcayacaksınız? Onun uğruna nelerden vazgeçersiniz? Bütün bunlara hazır olduğunuzda, ona ulaşmak içine yolun yarısını katetmiş sayılırsınız.

Şunu unutmamak lazım; kendinizden bir şeyler vermeden,  bazı ideallere kavuşamazsınız. Yani terlemeden, onu almanız zordur. Aynı sevgi ve dostluk gibidir bu. Bir insana sevgi verirseniz ondan sevgi alırsınız.  Nefret ise nefreti doğurur..

Yani öncelikle “hedef”i belirlemek önemli. Neyin ne zaman gerçekleşmesini istiyorsunuz? Bu konuda hedefiniz son derece net olmalı. Ve asla “Ben bunu yapamam” gibi olumsuz düşünceleri beyninize yüklememelisiniz.  “Büyük Düşünmenin  Büyüsü” adlı kitabında yazar  Dr. David J. Schwartz şöyle diyor: “Uzun süre yapmayı istediğiniz ama yapamayacağınıza inandığınız bir şeyi düşünün. Şimdi onu neden yapamayacağınızla ilgili bir liste yapın. Çoğumuz bir şeyi neden yapamayacağımıza yoğunlaştığımız için arzularımızı yenip, onları mağlup ederiz. Oysa zihinsel odaklaşmamız için değerli olan tek şey, neden yapabileceğimiz konusunda düşünmektir .”

Her şey hayal etmekle başlar

İsteğiniz ne derece bilincinizde canlanıyor? Bu sorunun yanıtı çok önemli. Çünkü bir şeyi hayal etmek ona ulaşmanızı kolaylaştırır. O har neyse, olmuş gibi hayal etmeye çabalayın. Örneğin tek idealiniz var diyelim, o da arkeolog olmak. (Bu isteğiniz sizinle sınırlı, bir tiyatro sanatçısı da olmayı da isteyebilirsiniz.) Bütün yaşamınızda her şeyi, “Nasıl arkeolog olabilirim” düşüncesine  yönlendirirseniz ve hayallerinizde kendinizi arkeolog olarak canlandırırsanız, o amaca ulaşmanız  çok büyük bir olasılıktır..

Bir de arzularınızı dile getirirken “zaman” mevhumunu önemsemeniz gerekir.  Çünkü, bilinçaltı şimdiki zamanı algılar. Diyelim ki, çok içiyorsunuz ve sigaradan kurtulmak istiyorsunuz. “Sigarayı bırakacağım” derseniz, bilinçaltınız “belirsiz bir gelecek” olarak algılar onu. "şimdi bırakıyorum" dediğinizde, alt bilinciniz sigarayı bırakmanız için sizi  zorlar.

O yüzden ulaşmak isteğiniz her neyse, ”yakında yapacağım", “ona ulaşacağım” şeklinde cümleler kurmayın.  Ve kendinizi o durumda hayal edin.. Bu konuda bir başka örnek daha verelim. Diyelim ki şimdiki yaşadığınız evde mutlu değilsiniz ve yaşamak istediğiniz başka bir mekan var. Bıkmadan usanmadan o evi, yaşamak istediğiniz o mekanın hayalini kurmanız, zihninizde canlandırmanız gerekir. Ne demiş şair: Hayal etmekle başlar her şey...

“Engel”  sözcüğünü kullanmayın

Kelimelere çok dikkat edin.  Kitaplarında “düşünce” gücünü” ele alan ünlü yazar Anthony Robbins de şöyle diyor: "Literatürünüzden 'başarısızlık' kelimesini silin." Yazar, olumsuz  anlamlar yüklü kelimeleri de, dağarcığımızda fazla barındırmamızı öneriyor. Çünkü yapamama korkuları, güvensizlik yaratan kelimeler, hep o çok istediğiniz hedeften sizi uzaklaştırır.

O yüzden, “Benim gücümü aşar, yapamam”, “Fazla cesur değilim”, “Bu iş çok zor”, “Ben ona layık değilim” gibi cümleler her zaman ilerlediğiniz yolda, enerjinizi eksiltir.   Gitmek istediğiniz yere gidebileceğinizi, olmak istediğiniz mevkide olabileceğinizi ve bunu asla kimsenin engelleyemeyeceğini düşünün. Hatta olumsuz bir anlam ifade ettiği için “engel” sözcüğünü de kullanmayın.

Yazmak ve tekrar etmek

Bazılarınız bütün bunların ütopya olduğunu düşünebilir. Ama isteklerinizi yazmak da önemli. SAYAŞA’da (Sağlıklı Yaşam Derneği) “Düşünce Gücü” seminerleri veren Işık Kırgız bu konuda şunları söylüyor: “En büyük güç aslında yazmaktadır. Zihninize yazdığınız belki silinebilir, izi kaybolabilir. Ama kağıda yazdığınız kalıcıdır. Bir defa yazmak on defa okumaktan daha etkileyicidir. İsteklerinizi bir kağıda yazın ama yazdığınızı da tekrar edin.. Tekrar edildikçe, o isteğinizle beyninizde inanılmaz bağlantılar oluşturursunuz.. Yazıya döktüğünüz dileğinizi günde iki defa okuyun. Telkinleriniz bu dileğinizi güçlendirecektir. Salgılanan hormonlarınız ve beyninizde oluşan yeni nörolojik ağlar sayesinde karşı konulmaz bir arzu üreteceksiniz onu gerçekleştirmeye yönelik”

Deneyin isterseniz, nasılsa bunu yapmakla bir şey kaybetmezsiniz: “Ben bir ay sonra orada, o çok istediğim mevkideyim” deyin yürekten, bunu yazın ve günde iki kez okuyun. Ve orada kendinizi hayal edin. Göreceksiniz bütün planlarınızı, bütün yaşamınız o noktada olmak üzere yeniden kurgulayacaksınız..
Bazı uzmanlar  ise daha etkileyici bir alternatif sunuyor; “Yazdığınız planınızı bir kasete okuyun. Bu kaseti her fırsatta dinleyin.” Herkes kendi telkin kasetlerini oluşturabilir. Ütopya değil, denenmiş, hayata geçmişi binlerce hikaye var böyle. Düşünce gücü kitapları da gerçek bunları bize aktaran gerçek hikayelerle dolu.

Olumlu düşünce gücü

Her şey Düşüncemizin Ürünüdür. Olumlu düşünürseniz hayatınız da, siz de olumlu olursunuz aksi halde , siz de hayatınız da olumsuzdur. Güçlü ve başarılı olacağınızı , güçlü ve başarılı olduğunuzu düşünürseniz güçlü ve başarılı olursunuz. Bunun tersi mümkün olamaz.
Bir işe başlarken başarısız olmak gibi bir şeyi asla düşünmeyin. Başarısızlık gibi olumsuz düşünceler aklınıza geldiğinde bunları hızla zihninizden uzaklaştırıp olumlu düşünmeye başlayın.
Başarılı ve mutlu olmak için tek yapmanız gereken kendinize güvenmek, gücünüze inanmaktır.
Son dönemde okuduğum iki farklı kitap, buna ilişkin tespit ve öneriler üzerinedir.
Bunlardan ilki, Tongue Fu – Sözlü Dövüş Sanatı
Diğeri ise, Secret – Sır
Zor insanla başa çıkmanın yollarını anlatan, kendimce önemli gördüğüm noktaları vurgular bir biçimde özetine ;
blog yazımda yer verdiğim, Tongue Fu – Sözlü Dövüş Sanatı isimli kitapta olumlu düşüncenin gücüne ilişkin şu hususlara yer verilmektedir.
Akıl her şeyi harfiyen alır ve bir fikrin tersi üzerinde odaklanma yeteneği yoktur. Akıl söylenen bir şeyin tersini tahayyül etmez. Akıl sadece işittiğini duyar. Ona bir şeyi yapma dediğinizde, tam da önlemek istediğiniz şeyi yapar.
Akıl sözcüklerin çağrıştırdığı resimler üzerinde odaklanır ve etme, düşünme , son ver gibi talimatlara kulak asmaz. Bu yüzden hayalinizde arzu etmediklerinizi değil, arzu ettiğiniz şeyleri canlandırın.
Başkalarıyla konuşurken ya da kendi kendinizle konuşurken sadece olumlu kelimeler kullanın. "Yüksek Sesle Çalmamalıyım" yerine "Yumuşak Çalmalıyım" deyin. Hızlı sallanma yerine daha yavaş sallan.
Kendinize güvenin ve öyle davranın. İnsan inançlarının eseridir. Nasıl inanıyorsanız öylesinizdir.
Her şey kafanızın içindedir. Örneğin özgüven, aralıksız, sık ve başarılı pratiğe dayalıdır. Sinirlilik, kuşku ve endişeleriniz üzerinde yoğunlaşmanın bir sonucudur. İnsanlar yabancısı oldukları durumlarda rahatsızlık hisseder. Zihinsel idman gerçek pratikten çok daha hızlı ve iyi olmanızı sağlayan mükemmel bir pratiktir.
Endişelenmeyin prova yapın. Olayı gözünüzde canlandırın. Gerçek yaşam durumunu mümkün olduğu kadar aynen hayal edin. Olmasını istemediğiniz şeyleri hayal edin ve nasıl tepki göstereceğinizi planlayın. Nasıl davranmak ve konuşmak istiyorsanız, bunun tekrar tekrar provasını yapın.
Endişelenmek aslında olmasını istemediğiniz bir şey için dua etmenin bir yoludur. Gözünüzde canlandırma olmasını istediğiniz bir şey için dua etmenin ve bunu gerçek kılmanın bir yoludur. Gözünüzde canlandırma başarıyı garanti etmez sadece daha iyi bir performansı garanti eder. Alıştırma ve ısrarın karşılığını alırsınız.
Talihimizi kendimiz yapar ve sonra buna kader deriz.
Hayatın çok daha hoş başka yanları üzerinde odaklanmak varken, asap bozucu durumlara boğulmanın anlamı var mı ?
Kendinizi nasıl düşünürseniz öyle olursunuz. Eğer kafanızı hayatınızdaki nefret edilecek şeylere takarsanız, siz de nefret edilecek insan haline gelirsiniz. Çoğu insan zihninde olduğu kadar mutludur. Tersi, çoğu insan zihninde olduğu kadar mutsuzdur.
İyi o an göze görünmeyebilir, ama ararsanız kendini gösterecektir.
Bir terslikle karşılaşıldığında kendinize “ Bununla başa çıkabilirim “ sözünü tekrar edin. Bu sizin karamsarlığa kapılmanızı önler, güven hissi doğurur.
Dünyanızdaki yanlış değil de doğru giden şeylere odaklanırsanız, tutumunuzu anında değiştirebilirsiniz.
Çok az şeye sahip olabilirsiniz, ama sahip olduklarınıza değer biçmiyorsanız kendinizi çok kötü hissedersiniz. Çok az şeye sahip olabilirsiniz, ama bunlara değer veriyorsanız kendinizden hoşnut olursunuz. Çok basittir: Ne kadar minnettar olursanız, o kadar mutlu olursunuz. Ne kadar az şükran duyarsanız, o kadar mutsuz olursunuz.
Secret – Sır isimli kitap ise, istediğiniz her şeyi elde etme yolları üzerinedir ve kitapta her şeyin sırrı olumlu düşünce olarak verilmekte, çok özet olarak şu görüşler ileri sürülmektedir. :
Düşünceler somutlaşır. Olumlu düşün olumlu ol. Bütün stres bir tek olumsuz düşünceyle başlar. Kontrolden kaçan bir tek düşünceyi diğerleri izler ve sonunda stres oluşur. Stres sonuçken, neden olumsuz düşüncedir. Benzer benzeri çeker. Sırrın özü budur.
Olumlu düşünce, sevgi ve şükran duygusu, yaşamınızdaki tüm olumsuzlukları ortadan kaldırır.
Herhangi bir hastalığa sahip olan kişi, tüm kalbiyle iyileşmek ister , buna inanıp, iyileştiği için her gün şükrederse, daima neşeli ve mutlu olursa bunu mutlaka başarır.
Gülmek en iyi ilaçtır. Kendimi harika hissediyorum. O kadar iyiyim ki deyin bunu hissedin. Duygusal açıdan sağlıklı olun , başarın.
Bir başarıyı elde edebileceğinizi düşünmek, onu kendinize çağırmanız demektir.
Kendinizi nasıl hissederseniz giderek daha güçlü olarak öyle olmaya devam edersiniz. Kötü ise daha kötü, iyi ise daha iyi.

Ne istediğinize karar verin ve isteyin. İstediğinizi elde ettiğinize inanın. İstediğiniz olmuş gibi davranın. Kendinizi her zaman çok iyi hissetmeye başlayın. Yapmanız gereken, istemek, istediğinizi almakta olduğunuza inanmak ve kendinizi mutlu hissetmektir.

Dileğinizin gerçekleştiğini zihninizde canlandırın.
Her olumsuz düşünce his ve duygu iyi şeylerin size gelmesini engeller. Sizi yaşamak istediklerinize götürecek kısa yol, mutlu olmanız ve bu mutluluğu hissetmenizdir. İstediğiniz her şeyi hayatınıza çekmenin en kestirme yolu budur.
Olumsuzluğa örneğin parasızlığa odaklanarak parayı hayatınıza getiremezsiniz. Mutlu olmak, olumlu olmak, istediğinizi çekmenin en hızlı yoludur.

Her sabah, yaşayacağınız yeni gün için ve sahip olduklarınız için minnettar olduğunuzu duyumsamadan, bunlar için teşekkür etmeden yataktan kalkmayın.
Sır sizin içinizdedir. İçinizdeki bu gücü ne kadar çok kullanırsanız, onu o kadar çok kendinize çekeceksiniz. Öyle bir noktaya geleceksiniz ki, onu uygulamaya artık ihtiyaç duymayacaksınız, çünkü güç olacaksınız, kusursuzluk olacaksınız, bilgelik olacaksınız, zeka olacaksınız, sevgi olacaksınız, mutluluk olacaksınız.
Her iki kitap da aynı noktalara vurgu yapmaktadır. Her açıdan , daima olumlu düşünmek.

100% Düşünce Gücü


100% Düşünce Gücü-Jack Ensign Addington

"Her şey, düşünceyle başlar" evet gerçekten de her şey düşünceyle başlıyor. Kendimize ait düşüncelerimiz bizi hayatta başarıdan başarıya ya da tam bir başarısızlığa götürecektir. % 100 Düşünce Gücü, rafları dolduran o bildiğimiz sıradan kişisel-gelişim kitaplarından keskin bir biçimde ayrılıyor.


Tanrının bizlere bahşettiği düşünme gücünü nasıl daha verimli hale getirebiliceğimizi, kendimizi külüstür fikirlerden nasıl kurtaracağımızı, irademizle beynimizin yönetimi arasında ne şekilde köprü kurabileceğimize ilişkin birçok kriterde ışık tutuyor..


Kitabın İncileri
--------------------------------------------------------------------------------

"Işık gökgürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir." Heinrich Heine
Sayfa: 19

--------------------------------------------------------------------------------

KENDİNİ-YÖNETME
- Düşüncelerimi seçme hakkım olduğunu idrak ettim
- Başkalarının benimle ilgili düşünceleri beni bağlamaz
- Ben izin vermedikçe kimse benim düşüncelerimi biçimlendiremez
- Kendim için sağlık, mutluluk, refah, sevgi ve anlayış düşüncelerini seçiyorum
- Korku ve nefrete düşüncelerimde yer yok
Bu andan itibaren hayatımın hakimi benim
Sayfa: 28

--------------------------------------------------------------------------------

Düşünce ek, eylem biç
Sayfa: 29

--------------------------------------------------------------------------------

Emerson, "Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilirler" der.
Sayfa: 29

--------------------------------------------------------------------------------

Ekilen her zihinsel tohumun birgün meyve vermesi, hayatın yasalarından biridir oysa. Meyveyi sevmezsek, hatayı, ektiğimiz tohumda aramamız gerekir.
Sayfa: 31

--------------------------------------------------------------------------------

Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür.
Sayfa: 32

--------------------------------------------------------------------------------

Çözüm, bilinçaltımızı yeniden düzenlemekte yatıyor.
Sayfa: 34

--------------------------------------------------------------------------------

Kendini-yönetme, öğrenilmesi gerekli bir sanattır.
Sayfa: 35

--------------------------------------------------------------------------------

Hepsinden önemlisi, kendine karşı dürüst olmandır
Gece gündüz bu doğruluğu izlersen
Kimseye karşı yanlış olmazsın
Shakespeare, Hamlet
Sayfa: 37

--------------------------------------------------------------------------------

Bir insan kendini arıyorsa, kaybettiği yere bakmalıdır.
Sayfa: 39

--------------------------------------------------------------------------------

"Hepimiz içimizdeki mükemmel yüce Ben'i ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Gömülü bir hazineyi ortaya çıkartmaya benzetebiliriz bunu. Sayfa: 39

--------------------------------------------------------------------------------

Bize karşıymış gibi gördüğümüz şeyler aslında kendi yarattığımız şeylerdir.
Sayfa: 41

--------------------------------------------------------------------------------

"Taklit intihardır" der Emerson. İnsan başarılı ve mükemmel olabilmek için başkalarını taklit etmek zorunda değildir.
Sayfa: 42

--------------------------------------------------------------------------------

"En çok istediğiniz şey nedir, inanın ve sahip olun. En önemli düşünceniz bu olsun, düşüncenizi bunda yoğunlaştırın. O zaman bu düşüncelerin gerçekleşmesi için gereken her şeyi kendinize çekersiniz."
Sayfa: 44

--------------------------------------------------------------------------------

"Dar kapıdan girin: çünkü mahvoluşa götüren yol ve kapı geniş oduğu için oradan giden çoktur:
Hayata götüren yol ve kapı dar olduğu için onu bulan az olur."
Sayfa: 46

--------------------------------------------------------------------------------

Birincisi, gerçekleşmesini gerçekten istediğimiz düşünceleri seçmemiz gerekir. İkincisi, düşüncelerimizi başkalarının etkileme tehlikesine karşı korumamız gerekir. Üçüncüsü ise yeni fikirlerimizle çatışan eski kalıplardan kurtulmamız gerekir. İşte ancak o zaman kendini-yönetmeyi öğrenebiliriz.
Sayfa: 46

--------------------------------------------------------------------------------

"Beyin, karaciğerin safra salgıladığı gibi düşünce salgılamaz"

--------------------------------------------------------------------------------

Birçok kişi için diplomalarını rulo yaparken beyinlerini de birlikte sardıkları söylenir. Emin olun, girişimciliklerini ve başarı duygularını da daha o günlerden diplomayla birlikte rafa kaldıranlar vardır.
Sayfa: 47

--------------------------------------------------------------------------------

Düşünce bahçemizde hakimiyet kuramadıkça bilinçaltı zararımıza çalışacaktır.
Sayfa: 50

--------------------------------------------------------------------------------

Yapmamız gereken şey, şu anda olanaksız gibi görünseler de, amaçlarımızı belirlemek ve hedefe doğru ilerlemektir.
Sayfa: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Sık sık başkalarına içimizi dökeriz ve bu arada gücümüzü kaybettiğimizi fark etmeyiz.
Ancak bu düşünüzü bir başkasına anlattığınızda, bu onun düşünce çizgisine uymayabilir ve sözleriyle şevkinizi kırabilir.
Sayfa: 59

--------------------------------------------------------------------------------

Bir ağacın amacı dimdik kalabilmektir, ama rüzgara göre eğilebilmesi de gerekir.
Sayfa: 60

--------------------------------------------------------------------------------

Tanrı'nın İbrahim peygamber'e dediği gibi, Görebildiğiniz her toprak size verilecektir; ama siz gidip ona sahip olmalısınız.
Sayfa: 61

--------------------------------------------------------------------------------

Aranmadan ansızın akla gelen düşünceler çoğunlukla en değerli olanlardır ve bu yüzden korunmalıdırlar;
çünkü nadiren tekrar gelirler. John Locke
Sayfa: 64

--------------------------------------------------------------------------------

İnsanlar gereksinim duydukları fikirleri kitap sayfalarında ya da başkalarının düşüncelerinde ararlar.
Sayfa: 64

--------------------------------------------------------------------------------

Hayal kurulmayan yerde insanlar mahvolur- Atasözü
Sayfa: 75

--------------------------------------------------------------------------------

Olaylar yaşanmadan önce mutlaka bir fikir olarak mevcut olurlar. Fikir yolu açar.
Sayfa: 76

--------------------------------------------------------------------------------

Kendine güven, aklın kesin bir inanç ve güvenle büyük ve gurur verici işlerde kullanımıdır. Çiçero
Sayfa: 82

--------------------------------------------------------------------------------

Kişiliğimiz, gerçek olduğuna inanmalarını ümit ederek insanlara gösterdiğimiz maskemizdir.
Sayfa: 85

--------------------------------------------------------------------------------

..Tanrı bizimleyken, kim karşımızda yer alabilir.
Sayfa: 91

--------------------------------------------------------------------------------

Kendi kavrama gücünüze değil Tanrı'ya tüm kalbinizle inanın ve güvenin. Yaptığınız her şeyde O'nu görün ve bırakın o size yol göstersin.
Sayfa: 92

--------------------------------------------------------------------------------

Tanrı'ya güvenmek insana güvenmekten çok daha iyidir.
Sayfa: 93

--------------------------------------------------------------------------------

Bir gemi Doğu'ya gider, biri Batı'ya.
Esen aynı rüzgarla;
Hangi yöne gidileceğini belirleyen
Rüzgar değil, yelkendir. Ella Wheeler Wilcox
Sayfa: 99

--------------------------------------------------------------------------------

Acaba kaç tane harika fikri düşüncelerinizde yer bulamadığınız için akıl denizine geri fırlattınız?
Sayfa: 104

--------------------------------------------------------------------------------

Kötü gidiyormuş gibi görünen şeyler gerektiği gibi karşılanırsa pekala tebdil-i kıyafet etmiş nimetlere dönüşebilirler.
Sayfa: 121

--------------------------------------------------------------------------------

Ve ruhu kaplayan sular çekilip gittiğinde
Bir bilinç kaldı ondan geriye.
Belleğin sessiz kıyılarına yığılan,
Hiç ölmeyecek ve yok edilmeyecek
İmgeler ve değerli düşünceler. William Wordsworth
Sayfa: 140

--------------------------------------------------------------------------------

Düşünürsünüz düşünürsünüz
Boşa gider
Düşünmediğinizi düşündüğünüz zaman
Fikir parlayıverir. Ginny Lenz
Sayfa: 148

--------------------------------------------------------------------------------

Endişelenmeye başladığınızda Tanrı'yla konuşun; sorunlarınız hakkında değil, gerçekleşmesini istediğiniz şeyler hakkında.
Sayfa: 170

--------------------------------------------------------------------------------

Tanrı'ya dönerek ve dinlenerek korunacaksınız; sessizlik ve güvende güç bulacaksınız.
Sayfa: 204

düşünce gücü ile hayatı şekillendirmek


Öncelikle sabahın 05.30′unda ne saçmalıyor bu diye düşünmeyin lütfen. Şu an siz uykunuzda hurilerle ya da nurilerle (cennette bayanlara birer nuri verilecekmiş hani, onlar işte) cebelleşirken ben burada kerahat vaktini uyanık geçirmeye çalışıyorum. Kerahat vakti, güneşin doğduktan yarım saat sonrası ve batmadan yarım saat öncesi için kullanılan bir tabir. Bu saatte uyumak insanın biyolojisine zarar verdiği gibi ruh sağlığına da zarar veriyor. Bu bilimsel bir şey. Ancak henüz bilimselliğini bilmediğim zamanlarda annem hep “oğlum şu ikindi ile akşam arası uyumasana yine” diye sık sık başımın etini yerdi. Belki sabahki kerahet pek etkilemiyor ancak akşamki kerahet vakti inanın insanı çok kötü etkiliyor. Şahsen benim ruh halimde bir dengesizlik yapıyor ve uykudan kalkınca sanki hayat bana kelek atmış gibi bir ruh halinde dolanıyorum ortada. Neyse, dediğim gibi tek amacım (inanın buna) şu kerahet vaktini atlatıp sıcak döşeğime yatabilmek. Tabiî her zaman olduğu gibi bu zamanı da boş geçirmemek için bol bol düşünmeye çabaladım. Düşünmeyi gerçekten seven birisiyim. Daha evvelki sinema yorumlarımda bunu sık sık dile getiriyorum, beni düzenli okuyanlar bilirler. İşte bu yazıda da düşünce gücü ile insan hayatını şekillenmesinin mümkün olup olmadığını her zamanki gibi “kendi” penceremden bakarak anlatacağım.
Evveliyatında odun gibi bir adamdım ben. Evet görünüş itibariyle belki hâlen öyleyim ancak beni fikrî bir kurcalamaya girersiniz incelmiş bir adam görürsün. Efendim bunun en önemli sağlayıcısı da düşünmek sanırım. Hayatımda yaşadığım birçok şey üzerine düşünürüm ben. O kadar düşünürüm ki, akıl sağlığımı bile yer yer kaybettiğimi zannediyorum. Bir ara bu kadar düşündüğüm için Bakırköy’ün önündeki heykel gibi olacağımı zannederken, sağ olsun bazı psikologlar, kişisel gelişim uzmanları düşünmenin insanın beynini geliştirdiğini söylediler ve işte ben de o günden bugüne değin hunharca düşünüyorum. İnsan beyni, kişisel gelişimcilerin söylediğine göre, hücreler şeklinde dizayn edilmiş. Petek bal gibi düşünün. Çok kenarı olan ve birbirine bağlı olan bir sürü hücre. İşte insan beyni bir konu üzerinde ne kadar çok düşünür ve ne kadar çok okursa o hücreler birbirine bağlı olarak genişlermiş, yeni hücre odaları açılırmış ve işte insanın o düşündüğü şeyde uzmanlığı artarmış. Neyse, düşünmenin önemine bahsettikten sonra kendimden hareketle biraz düşünce gücüne değineceğim. Açık konuşmak gerekirse, ben kişisel gelişim kitaplarının ve kişisel gelişim danışmanlarının insanı geliştirdiğini düşünüyorum. “Yok efendim onlar birer zırvalıktır” diyen varsa ya da “ben bunlara inanmıyorum ya” falan diyen varsa hiç bence yazının buradan sonraki kısmını okumasın derim ben.
Sizlere düşüncenizi nasıl kontrol edeceğinizi ben anlatamam elbette. Çünkü ben bu konuda ihtisas sahibi birisi değilim. Ancak düşünce ile hayatın şekillenebileceğine dair bir şeyler söyleyeceğim. İnanın dostlarım, inanın ben hayatımda anlattığım şeyleri uyguluyorum ve olumlu sonuçlar alıyorum. Düşünce gücüne inanıyorsanız sizlere ilk önerim “hayata olumlu yönten bakma“nızdır. Bunun için size bir deney anlatayım:
Aynı musluğa ya da aynı damacanaya ait bir litrelik suyu iki bardağa boşaltıyorlar. Bu iki bardaktan birisini bir odaya diğerini de başka bir odaya koyuyorlar. İki odanın da sıcaklığı, güneş alma açısı, nem oranı falan filan her şey aynı. Yani iki su da eşit şartlar altında bulunuyorlar. Bir adam 4 gün boyunca iki su ile de konuşuyor. Birisine sürekli hakaret ediyor, onu yerden yere vuruyor ve diğer suya ise övgü dolu sözler söylüyor. Onu methediyor, onu sevdiğini söylüyor. Aklınıza gelebilecek onlarca güzel sözü sarfediyor. 4 gün sonunda iki suyu yanyana getiriyorlar. Bir bakıyorlar iki su birbirinden çok farklı hale gelmiş. Birisi yani çok hakaret yiyen su kötü kokular yayıyor ve bulanık duruyor; diğer su ise daha bir berraklaşmış ve kristalleşmiş. Evet arkadaşlar, inanın bir su bile sizin düşünce gücünüzden etkileniyor ve ona göre tepki veriyor. Aslında su deyip geçmemek gerek. İnsanın yüzde 60′ının sudan oluştuğunu düşünürsek… Bilmem anlatabildim mi?
Hayata olumlu yönden bakmak hayatı güzelliklerle doldurmamızı sağlar. Belki birçoğunuza söylediklerim samimi gelmeyebilir. Evet belki buna Polyannacılık diyebilirsiniz. Ya da ne bileyim sen hiç zorluk yaşamadın diyebilirsiniz ancak durum sandığınız gibi değil. Hepimizin yer yer sabrını tüketen, üzen şeyler olacaktır. Ancak bunlardan tez zamanda kurtulmak işte olumlu düşünme ile oluyor. Bilmem Secret kitabını okudunuz mu? Ben okudum, pek beğenmedim. Aslında söyledikleri doğru, doğru ama yöntem göstermediği için yanlış bence. Ben size bu durumda Muhammed Bozdağ‘ın Düşün ve Başarı öneririm. Sistemli bir şekilde sizi başarıa götüren bilgileri bu kitaptan edinebilirsiniz. Benim düşündüğüm gibi Muhammed Bozdağ da düşünce gücü ile hayatı kontrol etmeye çalışan birisi. Kitapta verdiği örnekler de bunu destekler nitelikte. O da özellikle olumlu düşünmeyi sık sık vurguluyor kitapta.
Bozdağ‘ı bu kadar çok sevmemin en önemli yanı onun da bizim gibi inançlı bir insan olması. Yani bunu reklâm malzemesi yapmak istemiyorum ama onu benim gözümde diğer yazarlardan farklı tutan şey duaya oldukça ehemmiyet veriyor olması. Bol bol dua edin diyor, bol bol güzel şeyler isteyin Allah’tan diyor. İnanın bana Allah söylediğimiz her şeye bir cevap veriyor. Önemli olan isteme şeklimiz aslında. Hani biz sürekli “Allah’ım kazadan, beladan koru” gibi bir dua yerine “Allah’ım bana daima güzellikler nasip eyle, sağlık, mutluluk ver” demek sanırım daha mantıklı bir dua şeklidir. Aslında burada anlam cümlede gizli. Allah’ım kazadan beladan koru demek, sen kaza belâ ver, ver ama beni ondan koru demek kanımca. Yani ben buradan bu anlamı çıkarıyorum. Sen ver ama koru. İşte bu duanın yerine Allah’ım sen bana güzellikler ver demek daha akıllıca ve kurnazca değil mi?
Hani hep “düşündüğüm, korktuğum başıma geldi” deriz ya sık sık, neden acaba hiç düşündünüz mü? Çünkü korkularımızla bir gün mutlaka karşılaşıyoruz. Biz onun geçmesi için sürekli onu aklımızda tutuyoruz, bu tezat değil mi? Neden diyet yapmanın zor olduğunu hiç düşündünüz mü? Ben sık sık diyet yapan birisi olarak size söyleyim, doktorlar hastalarına bir diyet listesi veriyorlar, şu saatte şunu ye, şu saatte şunu yap, işte şunu şöyle yap, bunu böyle yap gibi bir sürü şeyin yazdığı bir liste. İnsan sürekli şu saatte şunu yemeliyim aman kaçırmayım diye düşünürse nasıl açlık hissinden kendini alıkoyar ki? Önemli olan aç olduğunuzu düşünmemektir. Yani kısaca ben size şu an bilgisayarın köşesindeki saate sakın bakmayım desem ne yapardınız? Baktınız değil mi saate. :)İşte insanın düşünce dünyası da böyle çalışıyor. Korktuğumuz şey de bu yüzden başımıza geliyor. Korkularımız, isteklerimizi tetikliyor ve isteklerimiz de evrene bir ileti yolluyor. Evren de bize düşünmeden bunun karşılığını veriyor.
Olumlu düşünün dostlarım, olumlu şeyler söyleyin. Olumlu yaşayın. Takdir etmeyi dilinizden düşürmeyin. Bol bol teşekkür edin ve hatalarınız için özür dileyin. Ben teşekkür etmeyi seven birisiyim. Birisine teşekkür ettiğimde karşımdaki nezaketen gülüyorsa bu benim içimi huzurla dolduruyor. Kezâ birisi bana teşekkür ettiğinde de öyle. Bizim buralarda, Keçiören’de bir Migros var. Oranın güvenlik görevlisi bir bayan var. Çok kibar ve nazik bir bayan. Bu kapıdan girerken cep telefonunuzu falan bir kutuya koyarsınız ve kapıdan geçince alırsınız ya, işte bu kutuya ne zaman telefonumu ve cebimdeki tüm bozuk paraları koysam kapıdan geçince bu kız üşenmeden hepsini topluyor ve bana veriyor. Geçen cebimde 6-7 tane küçük 50 – 100 kuruş vardı, kız üşenmeden hepsini topladı verdi. Şimdi normalde yapması gereken bir iş değil bu. Ben bu kıza bu kibarlığından, ilgisinden dolayı teşekkür ederim diyorum. Ve karşılığında kız da bana çok kibar bir şekilde rica ederim, iyi günler gibi bir sürü şey söylüyor. Ve ben o anda oraan memnun ayrılıyorum. Eminim ki o bayanın da içi benim gibi iyi insanlarla karşılaştığı için mutlulukla doluyor. :)Neyse, lafı amma uzattım. :)Siz siz olun arkadaşlar, mutlaka taktir edin. Özür dilemeyi de ihmal etmeyin. Hatanızı kabul edin. İnanın hatanızı kabul ettiğinizde karşınızdakinin sizi affetmesi daha kolay olacaktır. Bence bu bir olgunluk göstergesidir.
Düşünce Gücü

KİTABIN ADI                   
% 100 Düşünce Gücü
KİTABIN YAZARI                 
Jack Ensign ADDİNGTON KİTABI ÇEVİREN : Birol ÇETİNKAYA
YAYINEVİ VE ADRESİ

BASIM TARİHİ
1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI 
Dış dünyadaki her şeyin düşüncenin kullanımı yoluyla halledilebileceğini kanıtlamak.
KİTABIN ÖZETİ :
1. HERŞEY DÜŞÜNCEDE BAŞLAR :
Kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak, hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya yaratma hakkı bize verilmiştir.
 Düşünce hem yönetici hem üreticidir. Hayatın erkek boyutu, hepimizin içindeki bilinçli ve yönetici düşüncedir. Dişi boyutu ise bilinçaltından gelen alıcı ve yaratıcı yollardır.
2. KENDİNİ YÖNETMENİN YOLU :
Bilinçaltı, bedenin yapıcısı olarak bilinir. Bedenin fonksiyonlarının otomatik olarak yürümesini sağlar. Bilinç emirleri verir, bilinçaltı da uygular. Bilinç; bilinçaltına direktifler verir. Bilinçaltı yalnızca emirler alıp bunları mantıki kıyaslamayla ( kurala dayalı çıkarımla ) yargılayarak yerine getirdiği için gönüllü hizmetkar adını alır. İnsanlar, gereksiz sınırlamaları kabul ederek kendilerini hipnotize ederler. İnsanlar kendileri için kurallar, yasalar koyuyorlar, sonrada bunların esiri olup mutsuz oluyorlar.
3. İSTE VE SAHİP OL :
Aklımızdan geçen şeyler ergeç ortaya çıkar. Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür. Bilinçli olarak yeni bir hayata başlamaya karar versek de bilinçaltına yeni düşünce biçimimizi işlemedikçe o, bir hafta, bir ay, bir yıl önce verdiğimiz emirleri yerine getirmeyi sürdürür.
4. KENDİNİZ OLMA CESARETİNİ GÖSTERİN :
İnsan kendisini küçümser ve sürekli başkalarıyla karşılaştırır.Yalnız bir insan dünyada ne yapabilir.? Çok şey. Büyük işler başarabilir. İnsan bilinçli olarak düşünebildiği, güvenle beklediği ve mümkün olduğuna inandığı her şeyi yapabilir. Evren sınır koymaz; biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi. Bir insan kendini arıyorsa kaybettiği yere bakmalıdır. Acaba hiç tanımış mıdır kendisini? Hayatımıza hakim olmanın yolu bilincimizi kullanmaktan geçer. Yönetimi yürüten bilinçtir. Deneyimlemek istediğimiz şeylerin kalıbını hazırlayarak düşünce çeşitlerini seçiyoruz. Bilinç, hayatla nasıl ilişki kuracağımıza karar verir, ifade yollarını seçer.
5. AMAÇLARA ULAŞMAK İÇİN BEŞ İLKE :
İnançla başlayıp başarıyla son bulan beş basamak şöyle sıralanabilir:
1. Kendiniz için ideal zihinsel imajı belirleyin.
2. Çaba göstermeden, yalnızca inanmak hiçbir işe yaramaz.
3. Düşüncelerinizi kendinize saklayın.
4. Esnek olun; gerekirse plan değişikliği yapın.
5. Gözlerinizi hedeften ayırmayın, işi yarı yolda bırakmayın.
6. SINIRSIZ FİKİR KAYNAĞINI KULLANMA :
Hepimizin içinde, derinlerde yüzyılların bilgeliği yatar. Asla tüketilemeyecek, sonsuz bir yaratıcı fikirler kaynağı saklıdır içimizde. Yaratıcılığı geliştirmek için dört kural :
1. Düşüncelerinizi bir noktada yoğunlaştırın.
2. Derinlemesine düşünmek aceleye gelmez.
3. Fikirler geldiğinde hazır olun .
4. Şimdi fikirlerinizi kullanmaya hazırsınız.
7. YARATICI İMGELEMENİN GÜCÜ :
Yaratıcı imgelemeyi anlayarak ve uygulayarak tüm hayatınızı yeniden düzenleyebilirsiniz. Yaratıcı imgeleme sayesinde kişinin kendisiyle ve yaşadığı dünya ile ilgili inancını, dolayısıyla bu inancın ürünlerini değiştirmek mümkündür. Yaratıcı imgeleme ısrarla kullanılırsa, fikrin olduğu her yerde başarı da vardır. Hepimiz mucit olamayız. Fakat yaratıcı imgeleme bir çok yerde, hayatın basit şeylerinde de kullanılabilir.
8. KENDİNE GÜVEN NASIL OLUŞTURULUR :
Hepimiz kendine güvenin gerekliliğini biliyoruz. Bugün bir çok kulüp, dernek, birlik faaliyet göstermekte. Bunların hepsi bireyin güven duygusunu geliştirmek ihtiyacından kaynaklanıyor. Kişinin kendine güvenini yitirmesine neden olan korkulardan biri başarısızlık korkusudur. Her insan başarılı olmak ister. Onaylanmama korkusu ise yalnızca çocuklara ait bir sorun değildir; her yaşta insan bu korkuyu yaşayabilir. İşte, evde, okulda, nerede olursa olsun yaptığımız her şeyde hayatı, ifade ettiğimizi ve bu hayatın sonsuz ve mükemmel olduğunu anlamalıyız. İfade ettiğimiz bu hayat tüm hayatla birdir; bundan dolayı insanla Tanrı arasında veya insanla insan arasında ayrım yoktur.
9. İLK ADIM KARAR VERMEK :
Bilinçaltı sürekli olarak bilinçten gelen emirleri yerine getirir. Bilinçaltı, bilinç tarafından inanılan her emre yanıt verir. Kararsızlık olursa, her dakika fikir değiştirilirse, bilinçaltı karmaşaya düşer. Kesin kararlar vermeyi öğrenmeliyiz. İnsana seçme hakkı verilmiştir. Kullanıp kullanmamak kendisine bağlıdır. Unuttuğumuz bir ismi hatırlamak için kendimizi zorladıkça işimiz daha da güçleşir; bir an için rahatlayıp gevşersek birden hatırlayıveririz. Karar verirken de aynı şey geçerlidir.
10. KENDİNİ YÖNETME REFAH GETİRİR :
Her insanın kendine has bir refah, zenginlik ölçüsü vardır. Bu yüzden, para kazanmak refah bilincinin yan ürünlerinden biri olmasına rağmen, refah sahibi olmak ilahi büyük bir servete sahip olmak demek değildir. Gerçek refah içsel hakimiyetle başlar ki bu yaşamın har alanında zenginlik getirir. Para pis bir sözcük değildir. Kötü olan para değildir. Para zenginliğin kanıtıdır, takas için kullandığımız semboldür. İhtiyaç duyduğumuz şeyleri takas etmek yerine para kullanıyoruz. Demek ki para kötü dersek giyecekler, yiyecekler, yaşadığımız ev de kötü demektir. Kötü olan parayı çok fazla sevmek onu tüm iyiliklerin kaynağından önde tutmaktır. Ekonomik sistemi yermek kimseyi bir yere ulaştırmaz. Neye direnirseniz o da size direnir. Fikir birliğine varırsak hayata uyum sağlarız. Sevgi ve zenginlik birbirini tamamlar.
11. İŞLER KÖTÜ GİTTİĞİNDE NE YAPMALI 
Hepimizin hayatında her şeyin kötüye gittiği zamanlar vardır; planlar ters gider, umutla beklenen kararlar gerçekleşmez, hastalık ve kazalar günlük hayatın akışını aksatır. Böyle zamanlarda hepimiz dayanacak bir şeyler ararız, güvenebileceğimiz iç kaynaklar bulmaya çalışırız. İşler ters gittiğinde gerçeği kanıtlama ve hayatımızdaki gücü gösterme fırsatına sahip oluruz. Var olan koşullara neyin neden olduğu gerçekten önemli değil. Samanlık yanıyorsa yangını neyin başlattığının ne önemi var. Sorulması gereken soru “Yangını söndürmek için ne yapmalıyım” olmalı. İnandığımız, kabullendiğimiz ve güvenle beklediğimiz her şeye sahip oluruz. Bu hayat tarafından doldurulmak üzere elimizde tuttuğumuz kalıptır. Bu büyük yaşam yasasını açıklamanın bir çok yolu var. Bu ektiğini biçmek, neden-sonuç ve benzer benzerini çeker yasaları olarak da adlandırılabilir.
12. ZAMANIN EFENDİSİ OLUN :
Zaman insanların sonsuzluk ölçüsüdür. Şimdiye kadar zamanla ilgili doğal olarak kabul ettiğimiz her şey insan düşüncesinin ürünüdür; görecelidir. Bilinçaltının düşündüğümüz gibi bir zaman kavramı yoktur. Hayatımızı yönetmesine izin verdiğimiz zaman programları kendi düşüncemizin ürünüdür. Evrensel bilinçaltında zaman ve yer yoktur. Bilinçaltı geçmiş veya gelecek diye bir şey bilmez. Hep şimdiki zamanda çalışır. Özne zihin denen bilinçaltı tamamıyla bilince bağlıdır. Tek akıl vardır; o da Düşüncenin evrensel havuzunun bireysel kullanımıdır. Bilinçaltına emirler verirken, onun zaman ve yerden habersiz olduğunu hatırlayalım. Onu koşullandıran bizleriz.
13. İYİ BİR BELLEK İÇİN DÖRT İLKE :
1) Dur-Bak-Dinle
2) Öğrenme süreci fikirlerin birleştirilmesine bağlıdır.
3) Sizin için çalışmasını istiyorsanız belleğinize güvenin.
4) Kendini yönetme, kesin sonuçlar getiren kesin bir eylemdir.
Net bir belleğe yaklaşımımızda dikkatsiz hiçbir şey olmamalı. Bizi etkileyen şeyler kolayca hatırlanır. Dikkat edersek, bilinçaltına kesin direktif verirsek, hatırlamak istediğimiz her şeyi hatırlarız. İyi bellek denen, çağırılmayı bekleyen bilgiyi hatırlama yeteneğine her yaşta sahip olunabilir.
14. SAKİNLEŞTİRİCİ HAPLAR ALMADAN RAHATLAMA :
Bugün çoğu televizyon reklamı, rahatlama veya gerilimden kurtulma ile ilgilidir. İnsan reklamlara inansa, gerilimden kaynaklanan başağrılarının ancak ilaçlarla yok edilebilecek kaçınılmaz bir dert olduğu sonucuna varırdı. İşyerinde yoğun bir günden sonra kendini tükenmiş hisseden bir çok insan bir bara koşturur ya da birkaç kadeh içki içmek için aceleyle eve gider; bunun kendilerini rahatlatacağını düşünürler. Fakat içki uyarıcıdır. Önce uyarır sonra aptallaştırır. Hepimiz hayatın dış kenarında çok hızlı hareket etmenin sonucu olan karmaşanın esaretine düşeriz sonra içimize dönmek, sakinleşmek ve asla karmaşaya düşmeyen, acele içinde olamayan ve rahatsız olmayan iç huzurunu yaşamak isteriz. Bu var oluşumuzun gerçeğidir. Onu anlamamızı bekler yalnızca.
15. ENDİŞELENMEYİ BIRAK, YAŞAMAYA BAK :
Endişe, zihinden dolaşan ince bir korku akıntısıdır, ne kadar uzun süre akarsa o kadar derin izler bırakır. Endişe her bakımdan bir sorun yaratıcıdır. Endişenin üstesinden gelmenin ilk adımı,endişenin hiçbir şey kazandırmadığını, sahibine zarar verdiğini en büyük arzularımızın gerçekleşmesine engel olduğunu, uzun vadede hayatımıza olumsuz etkileri olacağını kabul etmektir. Bu gerçekleri kabul ettik mi endişe alışkanlığından kurtulmanın gerekliliğini anlamaya başlarız.
16. KORKU SİZİ YENMESİN, SİZ KORKUYU YENİN ! :
Korku insanlığın bir numaralı düşmanıdır. Korku bir duygudur. Makul veya akılcı değildir. Her zaman için korkulacak bir şey vardır ve bu şey hakkında gerçek olmayan duygular geliştiririz. Düşmanınızın kim ya da ne olduğu hiç önemli değil, onun en güçlü silahı sizin korkunuzdur. Bu düşmandan korkmaya başladığınız an sizden güçlü duruma geçer. “Korkaklar bin kez ölür” derler. Her korku küçük bir ölümdür. Temelde her korku bir ölüm korkusudur. Ölümden korkmaktan kurtulursak hayatla korkusuzca yüz yüze gelebiliriz. Ölüme “son düşman” denir; aslında o yenmemiz gereken ilk düşmandır.
17. EVET, SİGARAYI BIRAKABİLİRSİNİZ ! :
Yapıcı ve yıkıcı alışkanlıklar vardır. Bilinçaltı ince eleyip sık dokumaz. Asla yargıda bulunmaz. Verdiğimiz emirleri harfi harfine yerine getirir. Biz emirleri veririz, bilinçaltı yerine getirmek için çalışır. Evet sigarayı bırakabilirsiniz; diğer herhangi bir alışkanlığınızı da yenebilirsiniz. Bu tamamen bilinçaltına verdiğiniz direktiflere bağlıdır. Kişi sigaradan kurtulmak istediğinde, bunun gerçekleşmesi için gerekli her şey yapılacaktır.
18. UYKUSUZLUK HASTALIĞINI YENEBİLİRSİNİZ ! :
Herhangi bir şeye dikkati yöneltmenin zihni uyanık tuttuğu bulunmuş; çoğu zaman uykun içinde geçerli bu. Uykunun mutlaka gerekli olmadığına, bedenimizin uyumadan da ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlayabileceğine ikna olursak bizi uyumaktan alıkoyan endişenin hakkından gelebiliriz. Aklın kendini yönetme gücü sayesinde, sonuç olarak bilinçaltının uyku fonksiyonuyla ilgilenmesini sağlayan emirleri zihninize verebilirsiniz. Bir daha uyanık olarak yatakta yattığınızda kendi kendinize şunları söyleyin. “Şimdi uyuyacağım-Tüm bedenim gevşemiş durumda. Aklım dingin. Ben huzurluyum. Şimdi uykuya hazırım.”
19. CESARETSİZLİĞİN ÇARESİ :
Hepimiz ara sıra cesaretimizi yitiririz. Hayatın gerekli bir parçası olmamasına rağmen kimse ona karşı bağışıklı değildir. Cesaretini yitiren insan yalnız olmadığını, herkesin şu yada bu şekilde düş kırıklığına uğradığını anlamalıdır. Cesaretinizi yitirdiğinizi hissettiğiniz an, oturun ve önünüze bir parça kağıt koyun. Özel bir probleminiz varsa tüm ayrıntılarıyla kağıdın bir yüzüne yazın. Sonra, öbür yüzüne mümkün olan tüm çözümleri yazın. Sonra, başka bir kağıt alın ve hayatınızdaki cesaret verici her şeyi yazın. Kazançlarınız, arkadaşlarınız, yetenekleriniz v.s. Artık bitti deyinceye kadar yazın bunları kağıda. Hayatınızdaki cesaret kırıcı şeylerin tümünü de kağıdın öbür yüzüne yazın. Hepsini boşaltın. Bunu yaptıktan sonra, cesaret kırıcı şeyleri sıraladığınız taraftakileri birer birer çizin ve “Bununla işim bitti. Hakkımdaki gerçek bu değil” deyin. Şimdi tüm dikkatinizi hayatınızdaki cesaret verici şeylere yoğunlaştırın. Dikkatimizi verdiğimiz şeyler gelişir, büyür. Dikkatimizi iyiye, olumluya ve doğruya yöneltirsek yaşadıklarımız bunlar olur.
20. KENDİNİ İYİ YÖNETME, SÜREKLİ HUZURDUR :
Her erkeğin ve kadının amacı olan gerçek huzur bir sükunet halidir; rahatsızlık endişe, sıkıntı ve heyecanlardan sıyrılmaktır; hayat ve çevremizdekilerle uyum içinde olmaktır. Yaratıcı olmak için hayatla uzlaşmak gerekir. Her durumda dayanabileceğimiz iyi bir şey bulalım. Eski düşman direnci saf dışı etmenin en iyi yoludur bu. Her durumda olumlu karşılık vermeye çalışın. İyiyi bulun. Eleştiri veya suçlamada bulunmayın Bu yöntemi bir hafta kadar deneyin; sonunda yaratıcılığa giden yolu bulduğunuzu göreceksiniz.
SONUÇ :
A. KİTABIN ANA FİKRİ :
Evrenin en büyük gücüne sahibiz. Bu güç düşüncedir. Yaşamımızı yöneten şey aslında düşünme biçimimizdir. Psikojenez (düşünce+başlangıç) “her şey düşüncede başlar” demektir. Her birimiz evrensel zeka’nın birer fikri ürünüyüz. İster hoşlanalım ister hoşlanmayalım yaşadığımız dünya zihinsel bir dünyadır. Düşünce sonsuzdur. Düşüncenin insan beyniyle sınırlı olduğunu düşünmek bizi yanıltır. İnsan evrensel akılla birlikte kendi hayatını yaratır.
B. KİTABIN GETİRDİĞİ YENİLİKLER :
Düşünme biçimimiz bizi başarıdan başarıya ya da tam bir başarısızlığa götürebilir, bize sevgi ve mutluluk ya da yalnızlık ve sefil bir yaşam verebilir.
C. KİTAP HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER :
İnsanın önünde gerçekten yeni bir ufuk açan bu kitapta Evrensel Akıl’ın bilgeliğini kullanabilmemizi sağlayacak,benliği sınırlayan düşünce kalıplarını ortadan kaldıracak, başarısızlığı olağanüstü bir başarıya dönüştürecek bilgiyi ortak bilinçten nasıl elde edebileceğimiz öğretiliyor. Yazar söz ettiği prensiplerin geçerliliğini kanıtlamış bir uzman olarak, yanılmaz bir otoriteyle insanın mucizevi gerçeğini gözler önüne seriyor. Evet hayatımızı, geleceğimizi düşüncelerimizle yaratıyoruz.
Kişisel değişim ve düşünce gücü

Son günlerde çekim yasasının kullanımına dair bazı e-mailler alıyorum. Sorulan ortak bir soru var: ne yaparsam yapayım olmuyor, neden olmuyor?
Hem bu soruyu cevaplamaya çalışacağım hem de kişisel değişimden ve bunun niçin gerekli olduğundan bahsedeceğim.
Önce biraz zihnimizi dağıtalım ki sonradan toplayabilelim. Günlük yaşamlarımız her gün aynı gibi görünüyor. Yani her gün birbirinin aynısı gibi. Ama gerçekte bu böyle değil.
Bunun böyle olmadığını anlayabilmek için şöyle bir örnek verelim. Ben her gün beyaz keten bir gömlek giyiyorum. Beni her gün gören biri için bu benim hep aynı gömleği giydiğim anlamına geliyor. Ancak belki de benim yüzlerce beyaz keten gömleğim var ve her gün yeni bir tanesini giyiyorum. Ama bu uzaktan bakınca öyle görünmüyor. Ayrıca uzaktan bakan biri için çok da farketmiyor.
Oysa yaşamlarımızdaki aynılık ya da farklılık önemli bir şey. Her gün güneş doğuyor, batıyor, gece oluyor, uyuyoruz, sabah oluyor uyanıyoruz, işe gidip geliyoruz, aynı insanlar, aynı şehir vs.
Bu rutin içerisinde bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız farketmeniz gereken bir detay var. Bu günler birbirinin aynısı değil ve size dayatılan bir döngü yok. Siz, her gün aynı günü yeniden yaratıyorsunuz.
Ben çok güzel türk kahvesi yaparım ve bunun en önemli nedeni bunu yıllardır binlerce kere yapmış olmamdır. Dolayısıyla her seferinde yeniden aynı güzellikteki türk kahvesini yaratmak benim için sorun değil, bunu otomatik olarak yapıyorum.
Türk kahvesi güzel bir şey. Verdiğim örnek ise sadece güzel şeyler için geçerli değil. Örneğin sağlık ya da hastalık için de verdiğim örnek geçerli. Kanserseniz ve her gün kullandığınız ilaçlarınız varsa siz her yeni güne başlarken yaşamaya dair bir karar veriyorsunuz demektir bu.
Sıklıkla başağrıları yaşayan biriyseniz bu durum bir ihtimalle benim mükemmel türk kahvesi yapışım gibi sizin mükemmel başağrısı üretiminiz olabilir.
Sinir bozucu bir konu olduğunun farkındayım. Kim, neden başağrısı yaratmak istesin?
Bunlar önemli ve zaman ayrılması gereken sorular. Şimdi bunlara ara verelim ve gelecekte bir güne, başka bir yazıya bırakalım. Konumuza dönelim.
Düşünceler gerçeğe dönüşür prensibi benim için işlemiyor diyen arkadaşlara bazı temel bilgiler vermek istiyorum.
Düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi daima işliyor, sorun şu ki, kişi sadece yaşamında olmasını istediği şeyleri düşünmüyor. İnsanlar çoğu kez, çoğunlukla, yani günün büyük bir bölümünde yaşamak istemedikleri şeyleri düşünüyorlar. Bu durumda düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi prensibi tatile çıkmıyor. Yani bunu bir bilgisayarı açmak kapamak gibi kontrol edemiyoruz. Hayatımızda şu lüks yok: Bazı düşüncelerim gerçeğe dönüşsün ama bazıları dönüşmesin. Bu mümkün değil. Bu, bazı nesneler yerçekiminden etkilensin ama bazıları etkilenmesin demek gibi bir şey.
Dolayısıyla yaşamınızı düşüncelerle değiştirmek gibi bir amacınız varsa o zaman aklınızdan geçenlere dikkat etmeniz gerekiyor.
Her gün beş on dakika ayırıp bir milyon ytl üzerine düşünen, buna konsantre olan birini hayal edin. Her gün bunu yaptığını, dikkatini odakladığını ve bir milyon ytl’yi kendine “çekmeye” çalıştığını.
Bir gün 24 saat. Eğer bu insan 24 saatin birkaç dakikasında buna konsantre olur ve günün geri kalan kısmını ne kadar parasız olduğunu düşünerek geçirirse sizce hangi düşüncesi gerçeğe dönüşür?
İnsanlar, sürekli içinde bulundukları durumun tekrar ediyor olmasına düşünceleriyle katkıda bulunuyorlar.
Olumlu düşünce dediğimiz şey, huzursuzluklarınızın, keyifsizliğinizin, sıkıntınızın, depresyonunuzun üzerini örten elma kabuğu kalınlığında ince bir örtüyse o zaman sizin olumlu düşünen biri olduğunuzu söylemek imkansız.
Bunun tek çaresi bugünden başlayarak olumlu düşünceyi nicelik ve zaman olarak artırmaya çalışmak.
Meditasyon yapmak isteyen ama dikkatini toplamakta çok güçlük çeken bir arkadaşıma 30 günlük bir plan önermiştim. Meditasyon planı birinci gün sadece 45 saniye idi. 30 günün sonunda ise 30 dakikaya ulaşıyordu. Plan başarılı oldu ve bu arkadaşım şimdi artık istediğinde saatlerini meditasyona ayırabiliyor ki bu benim bile yapamadığım bir şey.
Bunları neden anlatıyorum? Düşünce gücüyle bir şeyler yaratmaktan konuşacaktık ama ben kişisel olarak değişmekten bahsediyorum çünkü biraz olsun kişisel değişim yaşanmadıkça ve kişi bir şeyleri değiştirmeye yönelik bir istek ve canlılık taşımadıkça düşünce gücünü bir şeyler yaratabilmek için kullanmak da mümkün değil. Mümkün olmamasının birkaç nedeni var. Bunlardan belki de en önemlisi kişinin istiyorum dediği şeyler konusunda tutarsız davranması ya da bilinçdışı korkuların kişinin isteği yönünde canlanmasını engellemesi. Bu konulara zaman içinde değinmeye çalışacağım.
Değişim bu konuda bir zorunluluk olmaktan ziyade istediğimiz şeyi gerçekleştirmenin tam olarak tanımıdır. Örneğin öğrenmek, eğitim psikolojisinde kişinin davranışlarının değişip değişmediği ile ölçülen bir şeydir. Bir şeye sahip olmak istiyorsunuz ve ona sahip olduğunuzda siz bugünkü siz olmayacaksınız. Sahip olmak istediğiniz şeye doğru ilerlerken de değişimi başlatmanız gerekiyor.
Düşünce Gücü (Dr. Levent Bilgin)
  
            
  Düşünmenin kolay bir şey olduğunu zannediyoruz, oysa bilinçli düşünme ve düşünceyi yönlendirme hiç de göründüğü gibi kolay değildir.Bu yazımda düşünce gücünü ve onu yönlendirmeyi aktarmak istiyorum.
  Düşüncenin işleyiş biçimini anlamak için bazı temel prensipleri  bilmek
gerekir.  Etrafımızda gördüğümüz her şey bir enerjidir, yani fiziksel evren
değişik titreşim frekanslarından oluşmuş bir enerjidir.Enerji farklı hızlarda  titreşir, bu yüzden de inceden yoğuna farklı niteliklere ve çeşitlere sahiptir.Düşünce,nispeten ince, hafif ve bundan dolayı da çok hızlı ve kolayca  değişebilen bir enerji seklidir. Madde ise nispeten yoğun ve bu yüzden de  ağır hareket eden ve ağır değişim gösteren bir enerji seklidir.Madde de kendi içinde büyük çeşitlilik ve farklılık gösterir.Tum enerji şekilleri birbirleriyle karşılıklı ilişki içindedir ve birbirlerini etkileyebilirler.Enerji manyetiktir, belirli bir niteliğe ya da titreşime sahip enerji,  kendisine benzer nitelik ve titreşime sahip enerjiyi çekme eğilimindedir.Düşünce ve duygular da manyetik enerjiye sahiptir; bunun sonucu olarak  benzer yapıdaki enerjileri kendilerine çekerler.Gunluk yaşantımızdaki  arkadaş ve sevgi ilişkilerinde de bunu yaşarız ve olumlu sinyaller  hissettiğimiz insanlarla ilişkilere gireriz.Etrafımızda gördüğümüz tüm fiziksel evren başlangıçta bir düşünceydi.Sekil,fikri takip eder. Bir seyi yaratırken, önce onun bir düşünce  seklinde yaratırız.Dusunce gibi hafif, devingen ve hızlı değişen enerji,  maddeye dönüştüğünde ağır, durağan bir forma dönüşür. Fikirlerimizi  gerçekleştirmek için doğrudan fiziksel bir eylemde bulunmadığımız zaman  bile ayni prensipler geçerlidir. Sadece bir düşünceyi ya da fikri alıp onu  zihnimizde tutmak bile bir enerjidir ve bu enerji bu sekli kendine çekip onu  maddi düzlemde yaratmaya girişecektir. Bir ressamın tablosunu çizmeden  önce onu kafasında yaratması veya bir mühendisin bilgisayar programı  yazmadan önce onu kafasında canlandırması gereklidir. Elimize aldığımız  bir bardağın bile yıllar önce bir insanin kafasındaki düşünce olduğunu her  zaman hatırlamak sanırım iyi olacaktır.  Düşünceler, radyasyon gibi  bir merkezden çıkarak yayılır ve çekim gücüne  sahiptir. Bu, evrene ne gönderirseniz size geri yansıyacağı prensibidir.  "Ne ekerseniz,onu biçersiniz" özdeyişi de bu prensibi içerir.Hayatta en cok düşündüğümüz,en güçlü biçimde inandığımız,en derinden  beklediğimiz ve/veya hayalimizde en canli sekilde canlandırdığımız şeyleri  kendimize cekeriz. Eğer temelde olumlu yaklaşımlara sahipsek,  hayattan zevk, mutluluk ve doyum bekliyor ve bunların düşlerini kuruyorsak,bu olumlu beklentilerimize uyacak kişileri,durumlari ve olayları yaratir ve  kendimize cekeriz. Böylece kurdugumuz düşlere ne kadar pozitif enerji  yüklersek, o düş yaşantımızda o kadar cabuk ve yogun bir biçimde  gerçekleşmeye baslar.  Enerjinin degisim sureci sadece olumlu düşünce aracıyla olmaz,  yaratici düşünce gücünü kullanmayı bilmek gereklidir. İnsan yaşamının  düşünceler ile değiştiğine inanırsa bunu hayatinin her anına yansıtarak  kullanmaya calisir. Korkularımızı,olumsuzluklarimizi, kıskançlıklarımızı kısaca  insanlığımızin kotu yönlerini yenmeyi başarırsak düşleyebileceğimiz en güzel  yaşantı bizleri bekleyecektir.Düşüncelerimizi nasıl , ne şekilde daha iyi yönlendirebilecegimize dair pek cok kitap ve düşünce sistemi  bulunmaktadir.
  Bunları okumak elbette bize bir seyler katar ama düşüncemizi arıtmayı başarmak icin en güçlü araç özümüzden gelen istek ve ışıktır.  İnsanoğlu su anda beyninin %12'sinden fazlasını kullanamıyor.  Fakat gelen her yeni nesil ile beyin kapasitesinin daha fazlasını kullanma  yetisine sahip oluyor. En ilginc ve sırrı çözülememiş organımız olan  beynimizdeki arta kalan %88 beyin hücresinin ne ise yaradığını hic merak  ettiniz mi?Beyin kapasitemizi kullanmayı arttırıyoruz, peki aslında  cok eskiden beyin kapasitemizi cok daha iyi kullandığımızı hic  düşündünüz mü? Belki o ise yaramadığını düşündugumuz atalarımızdan  kalan mirasımızın kilitleri bir gun açılacak ve eski yetilerimize kavuşacağız.  Belki su anda hayal ettiğimiz pek cok sey o zaman eyleme ve  maddeye dönüşecek. Kapasitemizin artmasıyla birlikte enerji formları  üzerinde daha etkili olduğumuzu ve yaratıcılık gücümüzün sınırsız olduğunu  düşünün (Düşünün, düşünün ki olsun).
  Sizce insanoğlu bugünkü yaşantısıyla bunu hak ediyor mu?  Düşüncelerini iyiye kullanmak yerine sapkınlıklara kullandığı surece  bence bunu hak etmiyor. Size bir küre veriyorlar ve  'Dile benden ne dilersen' diye soruyorlar. Nelerin istendiğine bir bakin,  sonra da kendimize de su soruyu soralım 'Biz ne isterdik'?Güç ve kuvvet iyi kişilerin elinde olduğu zaman iyiye kullanılır,  düşünce de öyledir. Küre bize bunu hatırlattı, daha bu kuvvete sahip olacak  kapasiteye ulaşmadığımızı ve önümüzde gitmemiz gereken cok yolumuz  olduğunu hatırlattı. Biz, bize verilen en güzel küreye bile iyi davranmayı  bilmiyoruz. Evrenin en guzel kürelerinden biri olan yerküremizi kendi  ellerimizle olduruyoruz. Düşüncelerimiz iyiye, güzele yönelemiyor ve bunun acısını her gun daha fazla hissederek yaşıyoruz.  Filmin sonunda 'Küre ' insanlığı terk ederek uzaklaşıyor, tıpkı üzerinde  yaşamayı doğru dürüst başaramadığımız yerküremizin  bizden uzaklaşması gibi.  Düşünce gücünün neden ve ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım.  Aslında söylenecek cok soz var ama mutlaka birileri benden önce  söylemiştir.
          Sevgi ışığınız aydınlığınız olsun.
         "Düşündüğünüz bildiğimizden cok daha az.
          Bildiğimiz sevdiğimizden   cok daha az.
          Sevdiğimiz var olandan cok daha az.
  Böylece, gerçekte   olduğumuzdan cok daha az kendimiziz." Evren sevgi düşüncesi ile yaratıldı, onu sevgi ile koruyacak olanlar da kendi kendisi olmayı başaran insanlardır.
  Işık  ve  sevgiyle kalın ...
  Düşünekalın...



YÜZDE 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
Yazarı : Jack Ensign ADDİNGTON
 
----------------------------------------------------------------------
HERŞEY DÜŞÜNCEDE BAŞLAR

Psikojenez: Herşey düşüncede başlar. Bütün herşey düşüncede oluşturulur ve düşüncenin yapıcı sürecinin ürünü olarak gelişir.

Düşünce sonsuzdur: Herşey düşüncenin ürünüdür. Düşünme sonsuzdur.

İnsana hakimiyet verilmiştir: İnsan, evrensel akılla birlikte kendi hayatını kendi oluşturur.

Düşünce hem yönetici hem üreticidir: İnsanda iki görünümlü tek bir akıl vardır. Erkek yönetici, dişi yapıcı düşünceyi kullanır.

İnsan onurlandırılmıştır: İnsana hayatına hükmetme fırsatı ve sonsuz kaynakları kullanma fırsatı verilerek onurlandırılmıştır.

Düşünce: Düşündüğüm şeyler zamanla gerçeğe dönüyorsa sadece gerçekleşmesini istediğim şeyleri düşünmeliyim.

KENDİNİ YÖNETMENİN YOLU

Bilinçaltı: Bedenin fonksiyonunun otomatik olarak yürümesini sağlar. İster uyanık ister uyur vaziyette büyük istem dışı hayat sürer.

Bilinçaltı koyulan kurala göre hareket eder: Bilinç emirleri verir ve bilinçaltı da bunu uygular.

Gönüllü hizmetkar: Her emir, her önerme her inanç bilinçaltına kaydolur. Hatta dikkat etmediğimiz şeyler bile kaydedilir, gerektiğinde ortaya çıkar.

Yasalarımızı kendimiz yaparız: Cereyanda kaldım, öyleyse hasta olacağım. Bilinçaltı bunu kaydeder ve bunu diyen hasta olur. Hastalığın sebebi cereyanda kalmak değil cereyanda kalınca hasta olacağına inanmaktır.

Birçok insan kendi kendisini hipnoz eder: İnsanlar gereksiz sınırlamalar yaparak kendilerini hipnotize ederler. Kuralları insan koyar, bilinçaltı da uygular.

Sınırları kaldırma: İnsanlar kendileri için kural ve yasalar koyar, sonrada bunların esiri olup mutsuz olurlar. Düşüncenin değişimi hayatı da değiştirir. İnancınızı değiştirin hayatınız değişsin.

Kendini yönetme: Düşüncelerimi seçme hakkım var. Başkalarının benim hakkım-daki düşünceleri beni bağlamaz. İyilikleri düşünüyorum, iyilikler de beni seçiyor. Korku ve nefret düşüncelerimde yok.

İSTE VE SAHİP OL

Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilir. Aklınızdan geçen herşey ergeç ortaya çıkar. Kendimizi ne ile ve nasıl tanımlarsak öyle olmaya meylederiz. Düşündüğümüz şey yavaş yavaş bilinçaltında kalıplaşır ve gerçek bir deneyimle kendini gösterir.

Hayat yasalarla yönetilir: Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı oluşarak eyleme dönüşür.

Olumsuz düşüncenin sonucu: Bilinçaltına yanlış emir vermelerle insanlar zor durumda kalır. Renkli mendil gördüğünde burnu şişeceğini düşünen insanın renkli mendil gördüğünde burnu şişer.

Kendini yönetme: Geçmişi siliyorum, gelecek ise benim seçimimi bekliyor. Geçmişteki hatalarımdan dolayı kendimi bağışlıyorum. Geçmişi unutup yeni bir hayata başlıyorum. İstediğim herşeyin olacağına inanıyorum.

KENDİNİZ OLMA CESARETİNİ GÖSTERİN

Hergün tek bir kendini reddetme düşüncesine dahi yer vermeden bir saat için olduğunuz gibi kabul edin kendinizi. Gerçekten kendinizi biliyorsanız bunu yapabilirsiniz.

İnsan kendini küçümseme eğilimindedir: İnsan bilinçli olarak düşünebildiği güvenle beklediği ve mümkün olduğuna inandığı herşeyi yapabilir. Evren sınır koymaz; biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi.

Gerçek benliğini keşfetmek: Yıllardır kafamızda olan ve gerçek benliğin ortaya çıkmasını engelleyen korku dolu olumsuz düşüncelerden kurtulmamız gerekir.

Asla yalnız değilsiniz: Gerçek sevgi korkuyu defeder. Ben’i sevmek içimizdeki gücün bizim vasıtamızla herşeyi yapabileceğini idrak etmektir.

Taklit intihardır: İnsan mükemmel olmak için başkalarını taklit etmek zorunda değildir. Hiç hata yapmayan kişiler hiçbir şey yapmayanlardır.

En büyük arzu: En çok istediğimiz şey nedir. İnanın ve sahip olun. Düşüncenizi bunda yoğunlaştırın.

Düşünce: Düşünmek, düşünceyi kendi algılamamız ölçüsünde kullanmak demektir.

İstediğimize sahip olmak: Bilinçaltı herşeyi bilendir ve o kadar duyarlıdır ki her istediğimize cevap verir. Ona ilettiğiniz her düşünceyi tatbik eder.

Hakimiyeti ele geçirmek: Bilinçaltına düşüncenin toprağı denir. Bildiği verilen tohum düşüncelerine cevap vermektir. Her türlü hastalık bilinçaltının çalışma sistemini anlayamamamızdan kaynaklanır.

AMAÇLARA ULAŞMAK İÇİN BEŞ İLKE

Kendiniz için ideal imajı belirleyin: Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz şeye mutlaka ulaşırsınız. İnanmışsanız hiçbir şey imkansız değildir.

Amaçlarınıza sınır koymayın: Amaçlarınızı yalnızca kendiniz yargılayabilirsiniz. Bu yargılamadan kaçının, çünkü kendinizi sınırlarsınız. İnsanın kendini küçümseme eğilimi vardır. İnsan olabileceğinin ötesini amaçlamalıdır.

Çalışmadan inanmak işe yaramaz: Çalışmadan amaçlara ulaşmak mümkün olmadığı gibi üretkenlikten uzaklaştırır. İnanç çalışmakla kusursuzlaşır.

Düşüncelerinizi kendinize saklayın: Zihinsel imajınızı kendinize saklayın, gerekeni yapın ve bekleyin. Kimseye birşey söylemeyin. Aldığınız tepkilerle bir o yana bir bu yana savrulmayın.

Hedeften ayrılmayın: Dikkatinizi amacınız üzerinde yoğunlaştırırsanız, bilinçaltınız ayrıntıları halleder. Hayalinizi zihinsel olarak bitirin ve gerekeni tamamlayarak bekleyin. İnandığınız ölçüde sahip olursunuz.

Amaçlarınızın envanterini tutunuz: İnsan gün boyunca düşündüklerinin toplamıdır.

Kendini yönetme: Amaçlarınızı yazın. Onları gerçekten istiyor musunuz. Amaçlarınızı benimseyin. Amaçlarınızın dünyada yaşadığını hayal edin.

SINIRSIZ FİKİR KAYNAĞINI KULLANMA

Gerçek anlamda başarıya ulaşanlar sezgilerinin sesini dinlemeyi öğrenip onu izleyenlerdir.

Sezgiye güvenme: Sevgi küçük beşeri ben’imizi oradan çıkardığımız zaman ortaya çıkan yüce ilhamdır.

Fikirler hiç umulmadık anda çıkar: Fikirler mücadeleden vazgeçtikten, yarı uykudayken ya da hayal kurarken ortaya çıkmaktadır.

Yapıcı olma:

a)Düşünceleri bir noktada yoğunlaştırın. Hangi yöne gideceğinizi iyi belirleyin ve her seferinde tek bir fikri içeri alın.

b)Derinlemesine düşünmek aceleye gelmez. İyi sonuç almak için projenizi bilinçaltınıza tam anlamıyla yerleştiriniz.

c)Fikirler geldiğinde yakalamaya hazır olun, hemen not edin.

d)Şimdi fikirlerinizi kullanmaya hazırsınız. Fikirleri eleyerek doğruları kaydedin.

Kendini yönetme: Ben de evrenin sırlarına ulaşabilirim, sonsuz bir kaynakla ilişkideyim.

YAPICI İMGELEMENİN GÜCÜ

Dikkatimizi yoğunlaştırdığımız şeyi yaparız. Yapmamız gereken bu yasayı bilmek ve etkin bir biçimde kullanmaktır.

İmgeleme bizden önde gider: Arzuladığın ve dua ettiğin ne olursa olsun inan ve senin olsun.

İçimizdeki yaşama yansır: İnsan uyum içinde yaşamaya gayret eder. İnsanlığın ve kendilerinin zararına gibi görünüyorsa bile o anda kendileri için en iyi olduğuna inanırlar.

Yapıcı imgeleme nasıl kullanılır: Dua ettiğimiz zaman kendimizi kaybetme ihtimalinden uzak tutar. Dua ettiğimizde buna ulaşacağımızı bilir ve O’na yöneliriz. Yapıcı imgeleme ısrarla kullanılırsa fikrin olduğu her yerde başarı da vardır.

İnsan düşündüğü gibidir: Bugünkü düşünce yapımız yarınlarımızı hazırlamaktadır Kendimize acımaktan vazgeçmeliyiz. Kendinizle ilgili inançlarınız emin olun yaşayacaklarınızı tayin eder. Hayaliniz bırakın yukarıları gezsin.

Kendini yönetme: Kendimi harika hissediyorum. Yaptığımı iyi yaparım ve iyi sonuç alırım. deneyimlerimi harika insanlarla paylaşırım. İhtiyaç duyduklarım bana gelir. Bütün düşlerim harika bir biçimde gerçekleşir.

KENDİNE GÜVEN NASIL SAĞLANIR

Utangaçlığı yenmek: Dikkatler bir kişi üzerinde yoğunlaştırıldığında o kişi huzursuz olur. Yoğun ilgi dikkat ve cesareti kırar. Korkuyu bırakıp rahat ve dengeli davranmalıdır.

Güven ve kibir: Güven hayat hakkında güven duygusudur. Kibir ise sahip olmadığı güven duygusunun varlığını başkalarına ispatlamaya çalışmaktır.

Başarısızlık korkusu: Kendine güveni başarısızlık korkusu bozar. Başarılı olacağına inanma başarıyı getirir.

Alaya alınma korkusu: Hayat boyunca komik duruma düşünce kızarıp kekeleriz.

Reddedilme korkusu: Bazı insanlar arkadaş sahibi olmaktan korkar. Reddedilmekten korktuğu için yalnız yaşamayı tercih eder.

Onaylanmama korkusu: Kekemelik genelde aile tarafından istenen mükemmelliğin sonucudur, onaylanmama korkusunun bir sonucudur.

Kötü sonuçla karşılaşma korkusu: Kötü sonuçla karşılaşma ve bunun üstesinden gelememe korkusu yüzünden insanlar riskli işlere girip büyüyemezler.

Neye güveniyoruz: Güvensizlik herşeyin sınırlı insan benliğine bağlı olduğuna inanmaktan kaynaklanır. Kendi gücümüz ve zekamız mücadele etmek için yeterli değildir. Tüm güç ve zekanın sahibi olan Allah’a (cc) gitmeliyiz.

Güven kazanmanın yolu: Herşeyin, içimizden geldiğine inanmalıyız. Güç ve erdem Allah’ındır (cc).

Korkuyu yenmek: Allah (cc) sevgisi korkuyu safdışı bırakır. İçimizdeki güç ve zekaya inanırsak herşeyi hallederiz.

Meditasyon: Günde en az 15 dakikamızı Allah’ın (cc) büyüklüğünü ve yerini düşünmekle meditasyona ayırmalıyız. Doğru yolu göstermesi için içinize dönün.

Kendini yönetme: Başarsızlıktan korkmuyorum. İçimden gelen sese inanıyor ve güveniyorum. Hayatı neşe ve sevgi olarak görüyorum. Nerede olursam olayım Allah’a (cc) güveniyorum.

KARAR VERMEK

Düşüncelerine hakim olamayanlar davranışlarına da hakim olamazlar.

Kesin karar: Karar vermeyen ilerleyemez. Kararsızlık olursa bilinçaltı karmaşaya düşer. Biz çoğu açıları kendimiz seçeriz.

Kararsızlıktan kurtulma: Kağıt kalemle değişik ihtimalleri ve sonuçlarını yazın. Yatmadan önce bilinçaltına soru yöneltin ve sabaha cevabını bekleyin. Hayat durmadan değişiyor. Bu yüzden esnek olun. Yaşadıklarımız inandıklarımızın sonucudur.

Kendini yönetme: Ben kararlı bir insanım. İçimdeki mükemmeli kullanmak için aklımı kullanmalıyım.

HUZUR

Düşündüğünüz, inandığınız güvenle beklediğiniz herşey mutlaka gerçekleşir. Gerçek huzur hayatın bolluğunu farketmektir.

Huzurun beş şartı:

a)Allah (cc) sevgisi şarta bağlı değildir.

b)Kendi kendimize koyduğumuz sınırları kaldırmalıyız.

c)Her insan sonsuzluğu kendi sözleriyle birleştirir.

d)Düşünüp inandığımız herşey gerçekleşir.

e)Verdiğimiz ölçüde hayattan alırız.

Yeniden başlama: Kendi yanlış düşüncelerimiz haricinde hiçbir şey bizi bağlamaz. İnançlarımızı değiştirmeliyiz.

Para: Kötü olan para değil parayı çok sevmek, onu bütün iyiliklerin önünde tutmaktır. Cimrilik veya fakirlik bir erdem değildir.

Ekonomi: Ekonomik sistemi yermek bize birşey kazandırmaz. Cimriler zenginleşiyor gibi görünseler de sevgiyi bulana dek fakirdirler.

İyi olanı seçme: Kendimizi neye bağlarsak ne olduğumuzu düşünürsek öyle oluruz.

Gerçek zenginlik: Asıl zenginlik ruhsaldır. Tüm iyiliğin kaynağının varlığından haberdar olma insanı zengin kılar.

Kendini yönetme: Ben zenginim. Sınırsız kaynak ihtiyacımı veriyor. Doğru zamanda doğru karar veririm.

IŞLER KÖTÜ GİDİNCE

Her zaman bir çıkış yolu vardır: Mücadeleyi göze almak ve ne olduğu değil nasıl tepki gösterdiğiniz önemlidir. Biz kaderimizin efendisiyiz.

Tüm yaşam bizim hizmetimizde: Hayat toprağına ekilen her düşünce tohumu düşüncenin çeşidine göre meyve verir. Her şey kendi türünü tekrar üretir.

Yanlış imajı değiştirmeli: Sahip olduğumuz imajdan hoşlanmıyorsak onu hemen değiştirmeliyiz.

Düşünce maddeye hakimdir: İçerdeki neyse dışarıdaki de öyledir.

Büyük düşünme: Başımıza iyilikler geleceğine inanırsak gerçektende küçük iyilikler yaşarız. Çünkü kendimiz için kabullendiğimizi deneyimleriz. İşleri ters gittimi içimizde çevremizde heryerde mevcut güce inanmak gerekir.
Kendini yönetme: Tüm hayat hizmetinde her problemin bir çözümü var. Hiçbir şey beni yenemez.

ZAMANIN EFENDİSİ

Zaman insanin sonsuzluk ölçüsüdür. Bilinçaltına kalkacağınız zamanı yükleyin o saatte sizi uyandırır.

Hipnotize ve zaman: Bir işi belli bir saatte bitireceğine inanan bir kişi er geç o işi o saatte bitirir.

Sonsuz: Bilinçaltı geçmiş ve gelecek diye birşey bilmez. Hep şimdiki zamanda çalışır.

Kendini yönetme: Kendimi zamanın bağlarından

kurtarıyorum. Sonsuzluğu arzuluyor ve ulaşacağıma inanıyorum.

İYİ BİR BELLEK İÇİN

1)Dinle, doğru yazılışını gözlerinde canlandır. Kötü bellek dikkatsizlikten olur.

2)Öğrenme fikirleri birleştirmeye bağlıdır.

3)Belleğinize güvenin.

4)Kesin sonuçlar içi kesin direktif vermeliyiz.

Dikkat et: Dikkat iyi bir belleği getirir. Dur bak ve dinle. Fikirleri birleştirerek hatırlamaya çalışın. Geçmişi bellekten silmek mümkün değildir.

Bilinçaltınıza güvenin: Doğru hatırlama bilinçaltına güvene bağlıdır. Belleğe güven sonuç verir.

Yaşın önemi yok: Bellek yaşa bağlı değildir. Bilinçaltına hatırlama direktifi vermeli ve sonucu beklemeliyiz. Akıllı insan, konuşmak yerine hem kendisi hem de başkaları için faydalı olabilecek şahısların konuşturulmasını temin eden insandır.

Bilinçaltı: Bilinçaltı herşeyi çok ince olarak kaydeder. İhtiyaç zamanı ortaya çıkarır. Hatırlamak istediğimiz herşeyi hatırlarız.

Kendini yönetme: Hatırlamak için bilinçaltıma güveniyorum.

RAHATLAMA

Gergin yatarsanız gergin uyursunuz. Rahat bir uyku için önce gevşemeliyiz.

Neden rahatlamalıyız: Bütün hastalıklar stres kaynaklıdır. Gergin insan etkili çalışamaz. Dengeli insan hayattan korkmaz, hayatla uyuşmazlığı yoktur.

Zihinsel denge .Ne olursa olsun sakin ve dengeli olmak mümkündür.

Kendini yönetme: Kendimin rahat olduğunu hissettiğim zaman rahatlıyorum. Tamamen mükemmel ve bütün olarak gevşedim. Rahatladım.

YAŞAMAYA BAK

Büyük sorunlarımız olduğunu kanıtlamaya çalışmaktan vazgeçelim. Düşünce biçiminizi değiştirin. Her güçlükten bir çıkış yolu vardır.

Endişe: En kötü ihtimali düşünürsek bu endişedir ve yıkıcıdır. Olumlu düşünce doğru eyleme geçiş yoludur. Endişe bulaşıcıdır. Herkese bulaşabilir.

Dört endişe:

1)Gelecekteki ihtiyaçlardan dolayı endişe.

2)Beden sağlığının yitirilmesi endişesi.

3)Zihin sağlığının yitirilmesi endişesi.

4)Yalnız kalma endişesi.

Endişeye son:

1)Allah’ın (cc) varlığına inanma.

2)Olumlu düşünmeye çalışmak.

3)Dua ettikten sonra olumlu tavır takınmak.

Gerekeni yap ve güce sahip ol .

Çözüm var: Her çeşit hastalık iyileşir; yeter ki buna inanın.

Kendini yönetme: Korkmuyorum. Gelecekteki ihtiyaçlarım için endişelenmiyorum.

KORKUYU YENME

Korku insanın en büyük düşmanıdır. Korkunun kendinden başka korkulacak bir tarafı yoktur. Korkuyla mantık yürütülmez. Korku bir duygudur. Gerçek bilindimi korku kalmaz. Korkular önyargıdan kaynaklanır.

Kendini yönetme: Korkacak hiçbir şey yok. Herşeyin üstesinden gelecek güçteyim. Güç içimde.

SİGARA

Bilinçaltı verdiğimiz emirleri harfiyen uygular. Biz emirleri veririz, bilinçaltı yerine getirir.

Başarı: İnsanlar sık sık başarısız olurlar. Çünkü gerçekten yapmak istemedikleri şeyleri yapmaya çalışırlar.

Pratik: Pratik her zaman mükemmelleştirmez ama otomatikleştirir.

Bilinçaltı emire karşılık verir: Sabah 06:00 ‘ da kalkmanız gerektiğinde inanın o saatte kalkarsınız.

UYKUSUZLUK

Uyumak için hap alınır. Güç hapın değil hapa duyulan inancındır.

Kendini yönetme: Uyanık kalmaktan korkmuyorum. Kavgacı düşüncelerden arınıyorum. Kafam rahat, huzurla dolu.

CESARET

Hayatta hiçbir şey bize karşı değil. Bu yüzden çaresizliğe yer yok. Dikkatimizi verdiğimiz şeyler büyür. Dikkati iyiye olumluya yöneltirsek yaşadıklarımız bunlar olur.

Kendini yönetme: Cesaretimi yitirmeyi istemiyorum. Doğru seçim için yönlendiriliyorum. İçimdeki kusursuz güce güveniyorum.

SÜREKLİ HUZUR

Prensiplerin zaferinden başka hiçbir şey size huzur getirmez. Dikkat huzur üzerinde yoğunlaştırıldığında kişi huzur için bir araç olur.

Kendini yönetme: Son derece huzurluyum. İyiliğin gücüne inanıyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder